Sağlıkta bölgesel eşitsizlik: Doğu ile batı arasında uçurum var
Eşitsizlik Bülteni’ne göre Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı doğu ve güneydoğu illerinde, sağlık hizmetine erişimde büyük bir eşitsizlik yaşanıyor.
İSTANBUL - Bağımsız bir grup araştırmacı ve sivil toplum gönüllüsü tarafından hazırlanan Eşitsizlik Bülteni, her ay farklı bir temayla bölgesel eşitsizlikleri inceliyor. Bu ayki konusu sağlık hizmetlerinde erişim olan araştırma, ulusal ve uluslararası kabul görmüş ölçüm metotları ve farklı kurumlardan alınan güncel verileri kullanılıyor.
HER BİN CANLI DOĞUMDA 2,8 BEBEK DAHA FAZLA ÖLÜYOR
Eşitsizlik Bölgesi, sağlık kategorisinde tüm göstergelerde Türkiye’nin geri kalanından çarpıcı biçimde ayrışıyor. Ancak en belirgin farklılık “Bebek Ölüm Hızı” göstergesinde ortaya çıkıyor. Bebek ölümü, bir yaşın altındaki bir çocuğun ölümü olarak tanımlanıyor.
2019 yılı TÜİK verilerine göre Türkiye’nin tümü için bebek ölüm hızı ortalama değeri 8,9. Eşitsizlik Bölgesi’nde 11,4 olan bu oran, Türkiye’nin geri kalanında 8,3. Buna göre her 1000 canlı doğumda 2,8 bebek daha fazla ölüyor. Öte yandan Gaziantep, Adıyaman, Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt illerini kapsayan Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde beş yaş altı ölüm hızının diğer bölgelere kıyasla daha fazla olduğu görülüyor.
Doğuşta beklenen yaşam süresi Türkiye’de 78,1 yıl iken Eşitsizlik Bölgesi’nde 77,7 yıl. Bu oran, Türkiye’nin geri kalanında ise 78,2 yıl olarak kayda geçiyor.
‘SAĞLIK TOPLUMSAL YAŞANTIDAN ETKİLENİYOR’
TBB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Halis Yerlikaya, araştırma bulgularının sağlığın toplumsal yaşantıdan önemli ölçüde etkilendiğini ve toplumsal şartlarla birlikte ele alınması gerektiğini ortaya koyduğunu belirtiyor.
Beklenen yaşam süresinin farklı sosyal sınıflar arasındaki eşitsizliğin bir göstergesi olduğunu vurgulayan Yerlikaya, bu durumu şu örnekle açıklıyor: “Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2013’e göre ülkemizde hanehalkı refah düzeyi en yüksek ailelerde doğan her bin bebekten 8’i bir yaşını göremeden yaşamını yitiriyor. Hane halkı refah düzeyi en düşük ailelerde doğan her bin bebekten ise 23’ü yani diğer grubun üç katı bebek yaşamını yitiriyor.”
YÜZDE 7 DAHA FAZLA MÜRACAAT: ON BİN KİŞİYE 15 HEKİM
Araştırmaya göre Türkiye’de 10 bin kişiye düşen tıp doktoru ve diş hekimi sayısı 19,9. Bu sayı Eşitsizlik Bölgesi’nde 15,1 iken Türkiye’nin geri kalanında 21,1.
Hekim sayısındaki yetersizlik, hekim başına düşen hasta sayısını da artıyor. Bu sayı Türkiye’de 5 bin 834 iken Eşitsizlik Bölgesi’nde 6 bin 181.
Türkiye’nin geri kalanında ise 5 bin 749. Eşitsizlik Bölgesi’ndeki hekimler yüzde 7 daha fazla müracaat alıyor.
Türkiye’de her yüz bin kişiye 27,9 adet hastane yatağı düşüyor. Bu oran Eşitsizlik Bölgesi’nde 21,1, diğer bölgelerde ise 29,6. İlaca erişimde de önemli farklılıklar var. Eşitsizlik Bölgesi’nde her on bin kişiye 1,9 eczane düşerken, bu oran Türkiye’nin diğer illerinde 3,2.
‘YETERSİZLİK CİDDİ İŞ YÜKÜNE VE EKSİK TEDAVİYE SEBEP OLUYOR’
Araştırmanın bulgularını Gazete Duvar’a değerlendiren Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Elif Turan, “Olağan dönemlerde deneyimlediğimiz eşitsizliği, pandemiyle beraber çok daha derinden hissettik” diye konuşuyor.
Dr. Turan, hekim, yatak ve eczane sayısındaki yetersizliğin ciddi bir iş yüküne sebep olduğunu ve hastalara yeterli tedavinin sunulamadığını vurguluyor.
“Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre bilimsel olarak ortalama muayene süresinin en az 20 dakika olması gerekiyor. Ama burada bir hekim arkadaşımız günde 100 hasta bile bakabiliyor. Bu hem fazladan iş yükü hem de hastaya yeterince tedavi verememek demek. Hekim hastasına yeterli zamanı ayıramıyor. Ayrıca yatak sayısındaki yetersizliğin acısını pandemide çok ciddi bir şekilde çektik. En ufak bir pikte hasta yatıracak yer bulamadık. Eğer olağan durumlarda sağlık sistemimiz güçlü olsaydı olağanüstü bir durum olan pandemiyi daha hafif anlatabilirdik. Ama böyle olmadı.”
‘TÜRKÇE BİLMEYEN BİRİ EŞLİK EDEN YOKSA HASTANEYE GİDEMİYOR’
Kişilerin, sağlığa erişimde karşılaştıkları bir başka önemli sorun ise anadilde hizmet alamamak. Tanı ve tedavi sürecini aksatan bu sorunun yıllardır çözülmediğini söyleyen Dr. Elif Turan, şöyle devam ediyor: “Özellikle kendi anadilinden başka bir dili bilmeyen insanlar, eğer eşlik eden biri yoksa hastaneye gidemiyor ve bu yüzden hastalığı ilerliyor. Böyle durumlara çok şahit olduk. 5 dakikaya düşürülen muayene süresinde hastanın şikâyetlerini bile soramazken bir de kişinin kendini başka dilde ifade etmesine hiç olanak kalmıyor.”
SAĞLIKTA CAZİBE MERKEZİ OLAN İL YOK
Sağlık Bakanlığı’nın 2018-2019 yıllarını kapsayan bilgilerine göre, sağlık hizmeti açısından bölgeler arası çarpıcı farklılıklar bulunuyor. İstanbul, Ankara ve İzmir’e tüm illerden sağlık hizmetine ulaşmak için bir akış görünüyor. Antalya, Adana, Gaziantep gibi şehirler, bölgesel merkezler olarak öne çıkıyor. Eşitsizlik Bölgesi’ndeki illerden hiçbirinin sağlık hizmetleri açısından cazibe merkezi durumunda olmadığı görülüyor.
Hastane ve doktor sayısında dezavantajlı olmasına rağmen Eşitsizlik Bölgesi’nde yaşayanlar, sağlığından daha memnun. Türkiye’de sağlığından memnuniyet oranının genel ortalaması yüzde 72. Bu oran, Eşitsizlik Bölgesi’nde yüzde 73 iken Türkiye’nin geri kalanında yüzde 68.
Ancak kamunun sağlık hizmetleri söz konusu olduğunda durum değişiyor. Eşitsizlik Bölgesi’nde sağlık hizmetlerinden memnuniyet yüzde 69 iken Türkiye’nin geri kalanında yüzde 80.
Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan, sağlıklı olma halinin bir bütün olduğunu hatırlatarak “Sağlıklı olmak için iyi bir fiziki çevrede olmanız ve siyasal ortamın da huzurlu olması lazım” diyor. Öte yandan Dr. Turan’a göre sağlık sisteminin tedavi hizmetleriyle sınırlı kalmaması, koruyucu ve önleyici hizmetlere de odaklanması gerekiyor.
EŞİTSİZLİK BÖLGESİ NEDİR?
Türkiye, son 20 yılda ekonomik alanda ve insani gelişmişlik seviyesinde önemli bir mesafe kat etse de bu gelişme bütün bölgelerde benzer bir seyir göstermiyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından 2017 yılında hazırlanan Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Endeksi (SEGE) çalışmasında haritanın güneydoğusu, diğer bölgelerle dramatik farklar gösteriyor.
Bölgesel eşitsizliğe yakından bakan Eşitsizlik Bülteni, bu durumun tesadüfî olmadığını, yapısal ve sistematik olarak hemen her kategoride kendini gösterdiğini ifade ediyor. Bültene adını veren bu bölge, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 2017 yılında hazırladığı Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Endeksi (SEGE) çalışmasına göre 6. düzeyde yer alan şehirleri kapsıyor. Kürt nüfusun yoğun olduğu bu şehirlerin tamamı Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Bölgesinde yer alıyor. Bu iller, Adıyaman, Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkâri, Iğdır, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Urfa, Van olarak sıralanıyor.