YAZARLAR

Sahanın merkezinden siyasetin soluna: Damiano Tommasi

Yirmi yıl önce Roma formasıyla orta sahayı rakiplere dar eden Tommasi bu kez İtalyan soluna beklenmedik bir zafer getirdi…

İtalya’da yerel seçimler on gün önce sonuçlandı. Sağın kalesi olarak bilinen bazı kentlerde merkez-sol ittifak beklenmedik başarılar kazandı. Ülkedeki 13 bölge başkentinin yedisinde sandıktan galip çıkan ittifakın sürpriz zaferlerinden biri de muhafazakarlığıyla ünlü, kürtaj karşıtı kampanyalara ev sahipliği yapan Verona’da geldi. Merkez-solun desteklediği bağımsız aday Damiano Tommasi şehrin yeni belediye başkanı oldu. İtalyan futbolunu takip edenlerin yakından tanıdığı Tommasi siyasete atılan ne ilk ne de son futbolcu; ancak karakteri ve hikayesi biraz daha yakından incelenmeyi hak ediyor…

VERONA VE İLK MUCİZE

Damiano 1974 yılında İtalya’nın kuzeyinde Verona’ya bağlı Negrar beldesinde doğdu. Futbol ve din erken yaşlardan itibaren yaşamında belirleyici rol oynadı. Düzenli olarak kiliseye giden, ayinlerde rahiplere çıraklık eden Damiano on bir yaşındayken Avrupa futbolunun en büyük sürprizlerinden birine tanık oldu. Memleketinin takımı Hellas Verona 1984-85 sezonunda tarihinin ilk ve tek Serie A şampiyonluğunu kazandı. Sezonun istisnai bir yanı daha vardı. Totonero şike skandalının ardından Serie A’da bir seferliğine hakem atamaları hakem komitesi tarafından değil kura ile yapılmıştı. Bu olay Tommasi’de iki derin iz bıraktı. Birincisi, en azından bir ölçüde fırsat eşitliği sağlarsanız herkes futbolda – ve hayatta – hayal ettiği yere gelebilirdi. İkincisi, kolektif emek büyük güçleri yenebiliyordu. Bu derslerden hareketle kulağa biraz oksimoron gelen ahlakçı ve dindar bir sol görüş geliştirdi.

Genç Tommasi 1996 yılında Hellas Verona formasıyla… 

1994 yılında A takıma yükseldiği sezon askere çağrıldığında ilk kez kamuoyunun gündemine geldi. “Ülkeme silahla hizmet etmek istemiyorum” diyerek askerlik yerine Kilise bünyesinde kamu görevi yaptı. Diğerkâmlığı, yardımseverliği ve dürüstlüğü ile tanındı. Profesyonel olduğu andan itibaren çeşitli hayır işlerinde yer aldı, birçok kez meslektaşlarına bu yönde kılavuzluk etti.

ROMA

İtalya Ümit Milli Takımı’yla Avrupa şampiyonluğunu kazandığı 1996 yazında Roma’ya transfer oldu. Başkentteki altın çağını Zdenek Zeman ve Fabio Capello dönemlerinde yaşadı. Önceleri sağ kanat ve stoper de oynamıştı ancak Zeman’ın isteğiyle sahanın merkezine yerleşti ve orada kaldı. Sonraları Çek teknik direktör için, “Kariyerimdeki en önemli ve kesinlikle en çok sevdiğim hoca” diyecekti. Dış görünüşü ve tatlı-sert oyunu sebebiyle genellikle yıkıcı, yorulmak bilmez, top kapmada usta bir defansif orta saha olarak görüldü. Halbuki özellikle pas kalitesi açısından üst düzey tekniğe de sahipti. Bugünlerde Milan’da forma giyen Sandro Tonali’yi andıran bir “komple orta saha” profiliydi.

2000-01 sezonunda, Verona’nınki kadar mucizevi olmasa da bir başka tarihî şampiyonlukta başrol oynadı. Capello yönetimindeki Roma, tarihinin üçüncü ve son Scudetto’suna uzanırken ikinci kaptan Tommasi, hocasının tabiriyle, “Totti, Montella ve Batistuta’dan daha önemliydi” çünkü takımı bir arada tutan çimentoydu. Kıvırcık saçları ve kirli sakallarıyla 90 dakika koşarak orta sahada rakibe alan bırakmıyor, temiz ayağıyla Roma hücumlarının etkili başlamasını sağlıyordu. Dönemin ünlü bilgisayar oyunu Championship Manager sayesinde hem Tommasi’nin hem de o kadronun şöhreti bütün dünyaya yayıldı.

Hepimizin hatırladığı Tommasi…

2002 Dünya Kupası geldiğinde en olgun günlerini yaşıyordu. Ancak bu kez aleni bir haksızlık yüzünden kupa şansını yitirdi. Turnuva tarihinin en tuhaf maçlarından birinde, son 16 mücadelesinde ev sahibi Güney Kore, İtalya’yı altın golle 2-1 yenerek Gök-Mavilileri eve gönderdi. Maçın yıldızı ise oyuncular değil Ekvadorlu hakem Byron Moreno’ydu. Moreno’nun skandal kararları arasında Tommasi’nin golünün ofsayt gerekçesiyle haksız yere iptali de vardı.

Üç yıl sonra ise daha “Tommasi usulü” bir olayla kendinden söz ettirdi. Bir önceki sezon başında Stoke City ile oynanan hazırlık maçında sakatlanınca sezonu kapatmıştı. 2005-06 sezonu arifesinde iyileşiyordu ama durumu hâlâ belirsizdi. Bunun üzerine görülmedik bir şey yaptı ve kendi isteğiyle ayda 1.500 Euro karşılığında bir yıllık sözleşme imzaladı. Rakam o dönem İtalya’daki asgari ücrete eşitti. Kararının sebebi sorulunca, “Çünkü futbolu ve Roma’yı seviyorum” dedi ve bu paranın ihtiyaçlarını karşılamaya yeteceğini, takıma yük olmak istemediğini belirtti. Bu tavrı Vatikan’ın resmi yayın organı L’Osservatore Romano aracılığıyla Papa tarafından bizzat takdir edildi: “Damiano her zaman ünlü futbolcuların gençler için örnek oluşturduğuna inandı ve davranışlarını bu düşünce yapısına göre belirledi.” Vatikan’ın ahlak ve dürüstlüğe dair herhangi bir sözüne inanıp inanmamak size kalmış, ancak Tommasi’nin samimiyeti – en azından dışarıdan bakınca – Kilise’nin ağırlığı altında ezilmeyecek kadar sağlam görünüyordu.

Tommasi “o maç” sırasında…

Roma günlerinin ardından Levante, QPR ve Çin’de forma giydi. Levante’deyken Kosova’da bir futbol okulunun açılmasına önayak oldu. Futbolculara verilen para cezalarının ihtiyaç sahiplerine yönlendirilmesi için kampanyalar yürüttü. 2009’da futbolu bıraktı. Ancak futbol dürtüsü rahat durmadı ve tam altı yıl sonra, 41 yaşında sahalara döndü. 2015 yılında San Marino’nun La Fiorita kulübünde forma giymeye başladı. Hatta La Fiorita formasıyla UEFA Avrupa Ligi ön eleme maçlarına çıktı. Aynı günlerde Roma Şöhretler Müzesi’ne girdi. Kabul törenindeki konuşmasında, “Şöhretler Müzesi’ne kabul edilmenin getirdiği tatmin duygusu bir yana, benimle birlikte burada ismi olanlar kadar iyi olduğumu düşünmüyorum” diyecekti.

SENDİKA VE SİYASET

Ligdeki futbolculara liderlik rolünü somut bir makamla perçinledi. 2011 yılında İtalya Futbolcular Sendikası başkanlığına geldi ve dokuz yıl başkan kaldı. Nike şirketinin işçilerine yönelik kötü muameleyi eleştirdiği çıkışıyla haber oldu. 2020 yılında aktif siyasete atılmaya karar verdi. Hedef Verona’ydı. Muhafazakâr memleketini özgün tavrıyla fethedebileceğini düşünüyordu.

15 yaşındayken tanıştığı eşiyle evli olan altı çocuk babası Tommasi seçim sürecinde sol söylemi öne çıkardı. Her mahalleye ücretsiz kreş gibi vaatlerde bulundu. Bağımsız aday olduğunu sürekli vurguladı ve herhangi bir partiyle ilişkilendirilmekten özellikle kaçındı. Aynı ittifakta yer alan liberal isimlerle birlikte miting yapmayarak halkla tek başına konuşmayı yeğledi. Yolsuzluktan mustarip gelenekçi seçmeni çalıp çırpmayacak, dürüst biri olduğuna ikna etti. Kutuplaşmanın had safhada olduğu bir dünyada iki farklı kesimi bir araya getirebilmesi ilginç ve özeldi. Neticede eski başkanı mağlup ederek Verona belediye başkanı oldu.

Verona Belediye Başkanı Damiano Tommasi... 

Tommasi neticeyi “Verona için tarihi bir sonuç” ifadeleriyle yorumladı. Kazanırsa zaferi İtalya Bisiklet Turu Giro d’Italia’nın ünlü rotalarından çetin Stelvio Geçidi’ni bisikletle geçerek kutlayacağı sözünü vermişti. Bugüne kadar sözlerini hep tuttuğu düşünülürse Tommasi’yi yakında dağlarda pedal çevirirken görebiliriz.

FUTBOLCULAR VE SİYASET

Tommasi siyasete atılan ilk futbolcu değil. İtalyanlar ise futbol-siyaset ilişkisine herkesten daha aşina. Eski Milan başkanı Silvio Berlusconi’nin Forza Italia (“Bastır İtalya!”) adındaki bir sağ partiyle başbakanlık yaptığını hatırlayın. İlginçtir, Berlusconi’nin memleketi Monza da uzun süren sağ yönetimlerin ardından son seçimde merkez-solun idaresine geçti.

Ancak Tommasi örneğini benzerlerinden ayıran unsurlar var. Türkiye’den de aşina olduğumuz üzere, futbolcuların siyasetteki rolü genellikle popülerliğin halka şirin görünmek için istismarı biçiminde gerçekleşiyor. Birey olarak dünyaya ve ülkeye dair somut görüşlerini duyurmak yerine güçlü siyasi aktörlerin yanında poz vermeyi tercih ediyorlar. Aynı popülist motivasyondan dolayı partisiz bir futbolcu-siyasetçi bulmak ise neredeyse imkânsız. Dahası, futbolcular genellikle milletvekili, bakan veya – George Weah gibi – devlet başkanlığı gibi mevkilere gelmeye çalışıyor. Milletvekili olup çok bir şey yapmadan ortalıkta dolaşmak özellikle cazip bir ikinci kariyer imkânı sunuyor. Yerel yönetime talip olmak sık görülen bir tutum değil.

Ama bu durum değişebilir. Son yıllarda hem ortalama bilinç düzeyinin artması hem de sosyal medya gibi doğrudan iletişim kanallarının yaygınlaşmasıyla sporcular politik konularda eskisi kadar sessiz değil. Şu ana kadarki örnekler genellikle doğrudan siyasete atılmak yerine insan hakları, azınlık hakları, cinsiyet ayrımcılığı gibi konulardaki söylemlerle sınırlı, ama yeni kuşağın sesini duyurma iştahı daha fazlasını beraberinde getirebilir.

Aslında buna epey uygunlar. Çoğu yoksul veya orta sınıf ailelerden gelen üst düzey oyuncular genç yaşta birden fazla toplumsal tabakadaki yaşamı tecrübe ediyor, çok sayıda şehir ve ülke görerek çok fazla insan tanıyor. Boş zamanlarını oyun konsollarında çürütmek yerine kendini geliştirmeye adayanlar için 35 yaşından sonra yapılacak çok iş var. Yarattıkları duygular sayesinde halkın gönlünde başka türlü edinilmesi çok zor bir yere sahip olan futbolcuların önümüzdeki yıllarda siyasette daha görünür hale geleceği kesin. İlham ve cesaret arayanlar ise gözünü Tommasi’ye çevirebilir…


Suat Başar Çağlan Kimdir?

1984 yılında Bornova’da doğdu. Balıkesir Fen Lisesi’ni ve Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirdi. 2010 yılında Ege Üniversitesi Sanat Tarihi Bizans Sanatı programında yüksek lisansını tamamladı. 2007 yılından beri İngilizce ve Fransızca dillerinden serbest çevirmenlik yapıyor. George Bernard Shaw, Alain Robbe-Grillet, C. L. R. James, Saadat Hasan Manto gibi yazarların eserlerini Türkçe’ye çevirdi; edebiyat, sanat ve felsefe alanındaki yazı ve tercümeleri çeşitli dergilerde yayınlandı. Gazete Duvar’da başladığı futbol yazılarına farklı mecralarda devam ediyor. Karşıyaka’da yaşıyor.