Şahin kanatsız uçuyor
Adı da soyadı da Şahin… Kaderi daha ismi kulağına fısıldanırken yazılmış sanki. Nerede atlama, hoplama, uçma işi var, Şahin Şahin de orada… Paraşüt, yamaç paraşütü, B.A.S.E. jump, skydiving, wingsuit, speed, miniwing, yelken kanat… Aslında Türk Hava Kurumu’nda paraşüt öğretmeni ama hayat şartlarından dolayı şu anda ücretsiz izinde ve Fethiye’de yamaç paraşütü tandem pilotluğu yapıyor.
FETHİYE - Memur anne ve babanın çocuğu olarak Ankara’da doğan Şahin Şahin’le ilgili ilk olarak adının ve soyadının aynı olması dikkatimizi çekiyor. Sohbetimiz de buradan başlıyor. Sebebini sorduğumuzda “Belli ki dedem Soyadı Kanunu'na pek ayak uyduramamış” diyor. Daha Şahin doğmadan dedesi, “Torunumun ismi Şahin olacak” diye tutturmuş. Annesi ve babası, “Zaten soyadı Şahin. Baba gel etme, eyleme” deseler de dedeyi ikna edememişler. Şahin’in yeri rahmetlide hep ayrı olmuş, “Şahinim” diye diye onu pek sevmiş.
Şahin’in çocukluğu hoplaya zıplaya geçmiş. Her zaman başına buyruk, kendi bildiğini okuyan bir çocuk olmuş. Her çocuk gibi inşaatlara kaçak girip kumların üzerine atlamış. Ne zaman yüksek bir yere çıksa hep atlama isteği duymuş. Ve atlamış da… Bir şey olmaz demiş, şansına mı artık nedir bilmiyoruz, hiçbir yerine bir şey olmamış da… Yani geleceğine hep his olarak hazırmış Şahin.
KÜÇÜK BİR ÇOCUĞUN HAYALİNDEKİ YER: GÖKYÜZÜ
Her çocuk uçaklardan, uzaya giden araçlardan çok etkilenir, “Pilot olacağım”, “Astronot olacağım” der ama Şahin'in hayali başkaymış. Gökyüzünden kumaş ve iplerle yere inen insanlar görmek onu daha çok heyecanlandırmış ve hayal dünyasını tetiklemiş.
Şahin büyür ve sportif bir çocuk olur. Okul yıllarında salon sporları ile ilgilenir. Ama bu kesmez onu. Ailede ekstrem sporlarla uğraşan, örnek alacağı bir büyüğü yoktur ama onun içi içine sığmamaktadır. Uzun yıllar dağcılık ve tırmanışla uğraşır. Adeta adrenalinle beslenmektedir. “Her yeni bir spor yapıp onu bir yere getirdiğimde, içimde bir şeylerin eksik kaldığını hissediyordum” diyor. Gazipaşa Havaalanı’nda yaptıkları bir faaliyet sırasında Serbest Paraçütler Derneği ile yolları kesişir ve olaylar gelişir. 2004 yılında ilk defa açılan ücretli kurslara katılarak paraşütçü olur. Şahin, kendi yolunu bulmuştur artık, ailesine de onun bu halini kabullenmekten başka çare bırakmaz.
ANTENDEN ATLAMAK MI, O DA NE?
Bir yandan paraşüt yarışmalarına da katılan Şahin, neredeyse her bulduğu yerden atlar. Reklam filmleri, müzik klipleri için atlar, arada özel gösteri atlayışları yapar. Uçaktan, yamaçtan atlamak yetmez; köprülerden, kanyonlardan, direklerden, antenlerden atlar. Evet, yanlış okumadınız. Lübnanlı bir sanatçının klibi için 2008 yılında, TÜYAP’taki 142 metre yüksekliğindeki televizyon anteninden atlayarak dublörlük yapar. Bu tür işleri arayan o değildir ama yapılan işin zorluğu ve yapacak kişilerin azlığı nedeniyle iş onu bulur.
Yukarıda bahsettiğimiz sabit objelerden yapılan serbest paraşüt atlayışlarına B.A.S.E. jump deniliyor. B.A.S.E. ismi bir akronim; B building (Bina), A antenna (Anten), S span (Her iki yaka arasına kurulmuş köprü vs.) E earth (Yani geri kalan doğal oluşumlar; uçurum, kanyon vs.).
DELİ Mİ BU İNSANLAR?
Şahin’e “Deli misin, niye bu kadar tehlikeli bir şey yapıyorsun?” diye sorduğumda cevabı çok net oluyor: “Bizi riske sokacak şeyler yapmak, yaşamımızı sıradan olmaktan çıkarır. Böylelikle yaşadığınızı hissedersiniz.” Ona göre, bilgi ve tecrübe, hayatta kalmanın anahtarı. Gerçi, her şeyi kontrol ederek, dikkatli bir şekilde bu sporu yapsa bile ciddi bir sakatlanma yaşayabileceğini veya ölebileceğini de inkâr etmiyor. Şahin, “Bir kere neyi istemediğinize karar verince en azından istediklerine daha yakın yaşamaya başlıyorsun. Bir kere yola çıkınca da birileri, bir şeyler yardımcı oluyor” diyor.
Yurt dışında eğitim alarak Türkiye’de ilk 2006 yılında B.A.S.E. atlayışlarını başlatan Beslan Babaoğlu, eğitmeni olur. Birlikte atlamaya başlarlar. Şahin’in deyimiyle ilk yıllar “çok gazlılardır”. “Geberesice” diye bağıra çağıra atlayıp videolar çekerler. Ancak başlarından birkaç olay geçince gerçekten “gebermekten” korkup, atlayışlara bakışlarını değiştirirler.
Bazen intihar ediyorlar zannedip polisi arayanlar bile olacaktır. Bazen de hiç umursanmayanlar… Nasıl mı? İnsanların ne kadar tuhaf olabileceğine dair bir örnek anlatıyor Şahin: “Otoyolda yaklaşık 100 metrelik bir köprünün üzerine çıktık ve korkulukların öbür tarafına geçtik. Elimizde ve sırtımızda paraşütler, istemediğimiz bir anda düşmemek için sarf edilen çabalar... Soğuk hava bir yandan, rüzgâr ayrı bir yandan ısırıyor. Bir araba yavaşladı ve durdu. Hiç selam bile vermeden yol tarifi istedi. Biz de hiç bozmadan sanki yolda karşılaşmış yabancılar gibi tarif ettik. Adam yine hiçbir şey demeden, teşekkür bile etmeden bastı gaza, gitti. İnsan bir merak eder, ne yapıyorsunuz bu havada siz orada diye. Beş saniye arkasından bakıp bastık kahkahayı.”
THK’DAKİ ÇARESİZLİK
Şahin, 2011 yılında Türk Hava Kurumu’nun bünyesindeki Paraşüt Okulu Müdürlüğü’nde paraşüt öğretmeni olarak işe başlar. Kuruluş amacı kısaca askeri, sivil, sportif ve turistik havacılığın gelişmesini sağlamak, uçan bir Türk gençliği yaratmak; yangın söndürme, hava ulaştırma, pilotaj eğitimi ve pek çok dalda sportif havacılık eğitimi vermek olan THK’nın durumu uzun süredir pek iç açıcı değil.
İzmir Selçuk’taki bu görev, başta Şahin’i çok heyecanlandırsa da uzun yıllar atıl kalmak, sürekli problemler yaşamak onu çok yorar. Bu problemlerin ne olduğunu biraz araştırınca en büyük sorunun paraşüt atma uçağının içler acısı hali olduğunu öğreniyoruz. Ne acı ki, böylesine köklü bir kurum, bu uçağın bakımını yapamamaktadır. Bakımı yapılamadığı için atlayış sırasında uçağın kapısı kırılır ve bu sorun iki sezonda zar zor çözülür. Sonrasında uçağın motorunun bakım zamanı gelir ve uzun süre bu bakımlar da yapılamayacaktır. Yine biraz daha araştırınca uçağın bakım için yurt dışına gittiğini, halen de aktif olmadığını öğreniyoruz. THK’nın içinde bulunduğu durumdan çalışanlar da fazlasıyla etkilenmiştir. Personele aylarca maaş ödenmez. Şahin de onlardan biridir ama yılmadan bekler.
ESKİ İŞE DÖNÜŞ: YAMAÇ PARAŞÜTÜ
THK’nın malum durumlarından dolayı Şahin kendisini bir şeyler yapmak zorunda hisseder. Hâlâ kurumla ilgili umudunu kaybetmese de ücretsiz izne ayrılır. “Hem maddi hem manevi olarak hareket etmek zorundaydım” diyen Şahin, THK’ya girmeden önce Kaş’ta yaptığı mesleğe geri döner; yamaç paraşütü tandem pilotluğu… Tecrübesi ve eğitimi olmayan insanları paraşütle uçurup fotoğraf ve videolarını çekecektir. Ama bu sefer Fethiye’nin yamaçlarından havalanacaktır.
Önce Fethiye’deki hayat da pek kolay olmaz. Küçük bir arabası vardır Şahin’in, onda yatıp kalkar. Böyle dediysek, tam donanımlı bir karavan hayal etmeyin. İki buçuk ay böyle devam eder. Daha önce finansal yazılım yapan bir şirkette satış müdürü olan kız arkadaşı Özge de “beyaz yakalılığı” bırakıp Fethiye’ye gelir ve birlikte ev hayatına geçerler. Ama halen ikisinin de içinde ayakta durabilecekleri daha büyük bir araba alıp, daha uzun soluklu onda yaşama planları var. Artık Özge’nin de hayatı değişmiştir, taş boyama yapmaya ve yoga dersleri vermeye başlar. Kısa bir süre sonra evlenirler. Şu an çok mutlu olduğunu söyleyen Şahin, bunda eşinin payının büyük olduğunu vurguluyor ama hemen arkasından “Patron yok” diye de espri yapıyor.
PİLOTLAR BİRLİK OLAMIYOR
Fethiye’deki yamaç paraşütü atlayışları 1965 metre olan Babadağ’dan yapılıyor ve Ölüdeniz sahiline iniliyor. İnsanlar zirveye araçlarla çıkıyorlar. Şu anda inşası devam eden bir teleferik projesi var. Teleferiğin yapılmasıyla zirvede üç de restoran tamamlanmış olacak. Bu projenin seneye devreye girmesi bekleniyor. Açıklanan resmi rakamlara göre bu sene 166 bin 701 kişi yamaç paraşütü yapmış. Teleferiğin tamamlanmasıyla zirveye çıkanların sayısının 1 milyona ulaşmasını bekleyen yetkililere göre, atlayan da atlatan da memnun ama maalesef gerçek tablo pek öyle değil. Tabii ki muhteşem manzarayı gökyüzünden izlemek insanlar için tarifsiz bir duygu ama ekonomik sorunlar pilotlar için aynı orantıda yüksek değil. Pandemi ile birlikte her yerde olduğu gibi Fethiye’de de her şeye zam gelirken, yamaç paraşütü ücretleri değişmemiş. “Burası çok keyifli, güzel bir yer ama içten içe de kaynayan hareketli bir yer” diyor Şahin ve ekliyor: “Babadağ’a büyük yatırımlar yapıldı. Umarım her şey daha güzel olur ama pandemi sürecinde fiyatı artmayan tek şey Babadağ’dan uçuş oldu sanırım (gülüyor). Çok garip bir sezon yaşanıyor burada. Yapılan iş güzel ve özel ama basitleştirip ayağa düşürüyorlar. Şirket sahipleri ve başka etkenler uçuşla ilgili söz sahibi iken denklemin en önemli parçası olan pilotun neredeyse söz hakkı yok. Bu yüzden pilotlar birlik olup beraber hareket etmeliler. Ama asla birlik olmadılar ve bu gidişle hiç de olamayacaklar.”
EURO KANATLARI KIRACAK MI?
İlk bakıldığında atlayış ücreti insanlara yüksek gelse de detayları öğrendiğimizde “azmış bile” diyoruz. Yamaç paraşütünde kullanılan kanatların fiyatı dudak uçuklatan cinsten; 2300 euro! Euro’nun bu gidişatını konuştuğumuzda “Sonumuz nasıl olur bilemiyorum” demekle yetiniyor Şahin. Avrupa’da böyle bir dağdan bu manzara ile uçup fotoğraf, video vs. çektirmek isteseniz ödeyeceğiniz ücretler, Türkiye’dekinin altı katı civarında. Şahin, bu konuya şöyle yaklaşıyor: “Türkiye’de atlayışlar çok ucuza yapılıyor. Çok uçup sürümden kazanmak isteyen pilotlar da fiyatların düşük olmasında etken. Her uçuş, iniş kalkış, kanadın yıpranması, malzemenin euro üzerinden olması düşünüldüğünde ücretler hiç mantıklı değil.”
Bu yıl yamaç paraşütü sezonu 12 ay sürecek gibi ama korona virüsü salgını, hava koşulları ve euro’daki artış ne kadarına izin verir bilemiyoruz.
'GÜN GÜZELSE GELECEK DE GÜZELDİR'
Bu tip sıkıntılı konular olsa da Şahin, mutluluğunu ve farklı hava araçları ile uçmayı deneme heyecanını hiçbir zaman kaybetmemiş. Önceden “speed” adı verilen küçük yamaç paraşütleriyle uçarken şimdi ona “miniwing” ve yelken kanat da eklenmiş.
“Yelken kanatın piri” olarak tanınan Tuğrul Yılmaz’dan üç arkadaşıyla birlikte eğitim alan Şahin, şimdilerde sabah güneş daha doğarken güne yelken kanat yaparak başlıyor. “Böylece enerjimizi yükseltiyoruz” diyen Şahin’e yelken kanatın diğer hava sporlarından en büyük farkını soruyoruz: “Yüz üstü uçtuğunuz dünyadaki tek alet, yelken kanat. Müthiş bir his! Yelken kanatla tandem uçmak isterseniz eğer Ölüdeniz’de artık mevcut.”
Şahin’e gelecek ile ilgili plan ve hayallerini sorduğumda baştan beni şaşırtan ama sonra etkileyen bir cevap alıyorum: “Artık gelecekle ilgili hayal kurmuyorum. Gününü nasıl yaşarsan gelecek de buna göre şekilleniyor. Gününü güzelleştirirsen gelecek de zaten güzel oluyor. Plan ve endişeye gerek yok.”