Şair Sylvain Cavaillès: Bütün işleri paylaşmak için yapıyorum 

Fransız şair, çevirmen ve yayıncı Sylvain Cavaillès, edebiyata verdiği emeği, "Paylaşmak için" diye özetledi. Cavaillès, cumartesi günü Wêjegeh Amed'de çevirmenlik deneyimini anlatacak.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Sylvain Cavaillès, düşlerinin ve düşüncelerinin peşinden gitmekte tereddüt etmeyen, dünyaya bakarken canı sıkılan, ruhunu yazarak dinlendiren, yeni duyarlıkların ve ifade biçimlerinin peşini bırakmayan bir şair. Cavaillès, aynı zamanda bir yayıncı ve yayınladığı kitapları, ekseriyetle kendi yaptığı çevirilerden seçiyor. Türkçe edebiyatı Fransız okura tanıtmaya çalışıyor. Şiir kitapları yayımlıyor ki bu, bir yayıncı için Türkiye'de olduğu gibi Fransa'da da büyük bir macera. Ama zaten Sylvain Cavaillès hakiki bir maceracı, mekan ve hatta ülke değiştirmekten çekinmeyen cinsten bir maceracı.

Sylvain Cavaillès ile birkaç yıl önce tanışmış, Türkçeden Fransızcaya çeviriler yaptığını öğrenmiş ancak uzun boylu muhabbet etme imkanı bulamamıştık. Bu sefer Ro Kafe'nin bahçesinde buluştuk. Vakitlerden sıcak bir akşamüstüydü ve Diyarbakır'da yaşayan herkes gibi ilk sözlerimiz, havanın sıcak olmasına dair oldu. Arada tepemizden geçen ve sohbeti sabote eden savaş uçaklarının gürültüsüne rağmen, edebiyat ve elbette hayat üzerine konuştuğumuz keyifli bir buluşma oldu. 

Fransa merkezli ATLAS Çevirmenler Derneği'nin başlattığı ve Avrupa Birliği'nin desteklediği ARCHIPELAGOS projesi için Diyarbakır’da bulunan Sylvain Cavaillès, Türkçe'deki "Fransız kalmak" deyimini çoktan öğrenmiş elbette. Etrafındaki Kürtler anadillerinde konuşunca, "Fransız kaldım" esprisini patlatacak kadar. Ama yaklaşık 2 haftadır Diyarbakır'da olmaktan, Diyarbakır'da yaşayan şair ve yazarlarla tanışıp sohbet etmekten oldukça memnun. Proje de bunu istiyor zaten: Çevirmen bir bölge seçecek, bir süre orada kalacak, yazar ve eser keşfedecek. Daha sonra okuduğu kitaplarla ilgili hazırladığı raporları ve çeviri örnekleri, Avrupalı yayıncıların kolayca ulaşabileceği bir kaynak havuzda paylaşılacak.

Yeni insanlar ve çevirmeyi düşündüğü yeni kitaplarla geçirdiği zamanın 'az keyifli' tarafı, hava sıcaklığının 40 derecenin üstünde seyretmesi... 

ÇEVİRMEK İSTEDİĞİ İLK KİTAP

Sylvain Cavaillès, şair, yazar, tiyatrocu, çevirmen ve yayıncı. Bütün bu vasıfların yanı sıra, Fransa'yı geride bırakıp İstanbul'da yaşamayı tercih ettiği için benim gözümde, cesur bir maceracı. Bunu, özellikle Türkiyeli gençlerin Avrupa'ya kapağı atmak için çırpındığı şu günlerde, tercihinde ısrar etmesinden dolayı söylüyorum.

Sylvain Cavaillès, Fransa'nın küçük bir şehrinde, Roanne’da doğup büyümüş, Lyon'da Fransız dili ve edebiyatı, tiyatro ve öğretmenlik okumuş. Yazdığı ilk tiyatro oyunları doğduğu kentte sahnelendi ve tiyatroya Lyon'da da devam etti. 17 yıl yaşadığı Lyon'da romanlar da yazdı. 

Deneysel edebiyat ürünlerini seven Sylvain Cavaillès, bir gün bir kitapçıda, Murathan Mungan'ın Fransızcaya çevrilen kitabıyla karşılaşıyor. "'Üç Aynalı Kırk Oda'nın arka kapak yazısını okudum ve kitabı aldım. Okuyunca keşke bunu Türkçe okuyabilseydim ya da çevirseydim diye düşündüm" diyor Sylvain Cavaillès. O güne kadar Türkiye'den Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk gibi yazarları okumuş elbette. Ama kendisine, "Şu kitabı keşke ben çevirseydim" dedirten, 'Üç Aynalı Kırk Oda' olmuş.

Aslında bu düşünce, çevirmenlik fikrini de hafiften düşürmüş aklına. Çevirdiği ilk kitap, yine Murathan Mungan'ın bir kitabı olmuş: 'Paranın Cinleri'.

Okuyanlar bilirler, 'Paranın Cinleri', Murathan Mungan külliyatı içinde birçok nedenle ayrı bir yerde durur. Deneysel edebiyatı seven Sylvain Cavaillès için biçilmiş kaftandır. 

İSTANBUL MACERASI

Ama çevirmenliğe adım atabilmesi için biraz zamana ve İstanbul'a turist olarak gelmesi gerekecektir. "Bazen böyle olur" diyor Sylvain Cavaillès, "İnsan kendisini sıkışmış hisseder ve çıkış bulamaz. 2007 yılı böyleydi benim için."

İstanbul, büyülü ve belalı bir şehir, kıskıvrak içine çeker insanı. Sylvain Cavaillès için de durum böyle olmuş. "İstanbul'da bir hayat kurabilir miyim?" Bu soru, Sylvain Cavaillès için de zor elbette ama Fransa'da yaşadığı sıkışmışlıktan İstanbul sayesinde kurtulabileceğini hisseder.  İstanbul macerası bu şekilde başlar. 

ÇEVİRMENİN BÖLGE SEYAHATİ

Fransızca eğitim veren bir okulda öğretmenlik yapar. Türkçesini geliştirir ve uzaktan eğitimle Fransa'da Türkçe edebiyat üzerine master yapar.

Tez danışmanına 'Paranın Cinleri'ni çevirmek istediğini söyler. Tez danışmanı kabul eder ve sonra "Bölge yazarlarını araştırıp doktora yapmak ister misin?" diye bir öneride bulunur. Sylvain Cavaillès, bir çevirmen olarak bölgeye seyahatlere çıkar. Bölgenin coğrafyası, kimliği, dili, kültürü ile tanışmak, çevireceği kitapların ruhuna vakıf olmasında epey yardımcı olacaktır.

'Paranın Cinleri' dolayısıyla zaten yolu Mardin'e düşmüştür ve bu öneriden sonra Diyarbakır'ı da yakından tanımaya başlar. Kemal Varol, Murat Özyaşar, Seyyidhan Kömürcü gibi yazar ve şairlerin çevirmeni ve arkadaşı olur.

Bu sayede bölge hakkında da okumalar yapar. Türkçe yazan Kürt yazarların anlattığı hikayeler kadar dillerindeki aksak ritim de dikkatini çeker. Türkçe yazan Kürt yazarların eserleriyle çok yakından temas kuran, hemhal olan ilk ve belki tek Batılı çevirmen Sylvain Cavaillès olur. 

NE ŞİİRLİ NE ŞİİRSİZ

Yukarıda yazdık, Sylvain Cavaillès çok yönlü bir sanatçı. Çevirmenlik macerası kısaca böyle ancak Türkiye'de olduğu gibi Fransa'da da çevirmenliğin zor bir zanaat olduğunu ondan öğreniyoruz. Çevirmenlerin en büyük sıkıntısı şimdilik Fransız kitap piyasasının dünya edebiyatlarına karşı giderek küçülen merakı. Ancak bir de yapay zeka konusu var ki önümüzdeki günlerde çok daha can sıkacak gibi görünüyor. "Yapay zeka çevirmenliği nereye götürecek?" sorusunu, "Yokluğa" diyerek cevaplıyor Sylvain Cavaillès. Ama insan çevirmene daha uzun yıllar ihtiyaç duyulacağını da belirtiyor.

Peki, şiir? Fransa'da şiir hâlâ revaçta ancak Türkiye'de olduğu gibi, okura ulaşmasının önünde engeller var. Şiir ve şair, kitap fuarı benzeri etkinliklerde okura ulaşabiliyor.

Malum, Türkçe yazan birkaç kuşak şair, Fransız şiirinden çok faydalandı. Ama yeni kuşak Fransız şairleri Türkiye'de çok az tanınıyor. Bu, Türkiye'deki yayıncıların şiir yayımlamaktaki cimriliği ile kitapçıların raflarını şiire açmaktaki cimrilikle tarif edilebileceği konusunda hemfikir oluyoruz. Kısaca, Türkiye de Fransa da ne şiirli ne şiirsiz yapabiliyor. Bir şey daha: 2007 yılında şiir ortamı çok renkli, çok hareketliydi İstanbul'da. 

CUMARTESİ GÜNÜ WÊJEGEH AMED'DE

Epey uzun konuştuk Sylvain Cavaillès ile. Bazı konular buraya sığacak gibi değildi, bazı konuları ise kendimize sakladık. 

Son olarak, bir haber: Sylvain Cavaillès, daha ayrıntılı bir sohbet için cumartesi günü herkesi Wêjegeh Amed'e bekliyor. Saat 19:00'da "Fransa'da Çevirmenlik ve Yayımcılık Yapmak" başlıklı bir söyleşi ile edebiyat meraklısının karşısına çıkacak.