Sakarya'daki havai fişek davasına çağrı: Türkiye’deki bütün işçilerin davası

Sakarya’nın Hendek ilçesinde geçen yıl meydana gelen havai fişek fabrikası patlaması ile ilgili tutuklu bulunan beş kişinin yargılanmasına ilişkin davanın ikinci duruşması yarın Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Davanın avukatlarından Gülşen Uzuner, “Bu dava Türkiye’deki bütün işçilerin davasıdır” diyerek duruşma gününe destek çağrısında bulundu.

Google Haberlere Abone ol

Ogün Akkaya

SAKARYA - Sakarya'nın Hendek ilçesinde 3 Temmuz 2020'de 7 kişinin öldüğü, 127 kişinin yaralandığı Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda yaşanan patlamaya ilişkin devam eden davanın ikinci duruşması 15 Mart Pazartesi günü Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Aralarında fabrika sahibi, fabrika sorumlu müdürü, iş güvenliği uzmanı ve ustabaşıların olduğu fabrika sorumluları, "Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıl 8'er aydan 22 yıl 6'şar aya kadar hapis cezası ile hakim karşısına çıkacak.

İddianamede, işçiler tarafından "Çin Mahallesi" olarak adlandırılan bölgede yasal olmayan bir şekilde ve tüzüğe aykırı olarak depolama ve üretim yapıldığı vurgulanırken, fabrika yerleşkesine yapılması için projesi hazırlanan ve ilgili resmi makamlarca onaylanan sığınağın ise inşa edilmediği bilgisine yer veriliyor. Bilirkişi heyetince yapılan değerlendirmede 13 bin 396 kilo TNT patlayıcısının infilak etmesine eşdeğer bir patlamanın yaşandığı belirtiliyor. Yaşanan patlama, Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü’ne göre 1.7 büyüklüğünde deprem etkisi yarattı, açığa çıkan enerji 100 kilometre uzaklıktan ölçüldü.

PATLAMAYA DAVETİYE ÇIKARAN İHMALLER ZİNCİRİ

Hazırlanan iddianamede çalışanların sebep olduğu ihmaller ve kusurlardan bazıları şu şekilde sıralandı: Binaların bazılarında özensiz elektrik bağlantıları ve binalarda havalandırma amaçlı kullanılan aspiratörlerin sızdırmaz olmaması, Çin Mahallesi’nde elektrik bulunan yerlerde kaçak akım rölesinin bulunmaması, üretim izni olmaksızın kaçak olarak barut üretilmesi ve bu barutun imalatta kullanılması, Fabrikada acil durumlar için bulunması zorunlu olan toplanma alanı ve sığınağın bulunmaması, Bölümlerde çalışan işçilere fazla iş çıkarması için sürekli olarak baskı yapılması nedeniyle iş yetiştirebilmek adına işçilerin gerekli dikkat ve özeni göstermeden çalışıyor olması, İşveren tarafından giderilmeyen eksiklik ve aksaklıkların acil durdurmayı gerektirmesi veya yangın, patlama, göçme, kimyasal sızıntı ve benzeri acil ve hayati tehlike arz etmesine rağmen bu durumun bakanlığın yetkili birimine bildirilmemesi, İş güvenliği uzmanınca tutulması gereken evrakların usulüne uygun tutulmaması, Genelde ilkokul mezunu olan işçilere gerekli ve yeterli iş güvenliği eğitiminin verilmemesi.

‘BU DAVA TÜRKİYE'DEKİ BÜTÜN İŞÇİLERİN DAVASIDIR’

Gülşen Uzuner

Yaşanan patlamada dayısı Muhammet Seyfi Çanakçı’yı kaybeden davanın müşteki avukatlarından Gülşen Uzuner ile 15 Mart tarihinde gerçekleşecek ikinci duruşma öncesinde konuştuk. Patlamada yakınlarını, akrabalarını ve iş arkadaşlarını kaybeden kişilerin davanın kapatılmasına ilişkin ekonomik ve politik nedenlerden dolayı endişeli olduğunu vurgulayan Uzuner, bu durumun genel olarak adalet mekanizmasının işleyiş şeklinden kaynaklandığını, endişelerin bu noktada çok normal olduğunu belirtti. Hendek’teki havai fişek fabrikasında yaşanan patlamaların güvencesiz ve denetimsiz çalışma koşullarının bir örneği olduğunu söyleyen Uzuner, “Üretim işçilerinin canının çok ucuz olduğunu, tutanakların hiçbir anlamının olmadığını bu davada gördük. Bu dava Türkiye’deki bütün işçilerin davasıdır. Demokratik kitle örgütlerinden, sivil toplum kuruluşlarından, sendikalardan ve tüm işçilerden bu davaya sahip çıkmalarını istiyoruz” diye konuştu.

‘DEPONUZDAKI STOKTAN DEVLETİN BİLE HABERİ OLMAZSA ORANIN PATLAMAMASINI BEKLEMEK SAFLIK OLUR’

İş Teftişi Tüzüğü’nün denetimler konusunda çok büyük bir eksiklik barındırdığını, maksimum özenin olması gereken denetimlerde iş niteliğinden kaynaklı alelade bir özenin dahi olmadığını belirten Uzuner, gerçekleşen ilk patlamanın ruhsatsız olarak açılan kısımda gerçekleştiğini hatırlatarak “iş durdurma, verilen ruhsatı geri alma gibi işi durdurmaya ve denetlemeye yönelik adımlar dahi atılmamış. İşyerinde daha öncesinde 46 kez ihlal tespiti yapılmış. Yapılacak denetimlerin önceden işçilere haber veriliyor olması konusunda işverenin hatasının yanında denetimi yapan kamusal mekanizmanın da eksik ve yetersiz çalışma yürüttüğü görüyoruz. Üretim ve kâr uğruna işçilerin canı gözden çıkarılıyor. Bu durum alışkanlık ve gelenek haline getirildi. İşverenler tarafından bu tür tehlikeli işlerin denetimini gerçekleştirilmiyor, önlem almaktan öte işçileri tehlikeye yönlendiriyor. Siz işçiler daha fazla mal üretsin diye bütün patlayıcıyı bir noktaya yığarsanız, deponuzdaki stoktan devletin bile haberi olmazsa oranın patlamamasını beklemek saflık olur” dedi.