'Salgın Diclekent’in havasına da darbe vurdu'

Rojda Odabaşı ve Gülnaz Süzen, Diclekent’teki villalarda 250. Sokak Pub adını verdikleri bir mekan açtılar. 250. Sokak Pub, korona virüsüne karşı alınan tedbirler çerçevesinde diğer mekanlar gibi kapalı. Odabaşı ve Süzen, Diclekent Villaları’nda mekan işletenlerin durumunu, “Tanıdığımız, bildiğimiz birçok kiracı hakikaten çok zor durumda” sözleriyle dile getiriyorlar.

Gülnaz Süzen-Rojda Odabaşı
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Korona virüsüne karşı alınan önlemler çerçevesinde kasım ayında birçok mekan kapandı. Kapanma süresi uzayınca mekan işletmecileri ekonomik sıkıntıya düştüler. Kimi mekanlar kapatıldı, kimi kapanmanın eşiğinde. Salgın sürecinde Diyarbakır Esnaf Sanatkarlar Odası Başkanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre 35 bin kişi işsiz kaldı.

Mekan sahipleri ekonomik kriz içinde. Mekan müdavimlerinin ise derdi başka. İnsanların buluşup çay içebilecekleri, yemek yiyebilecekleri bir yerin olmamasının sıkıntısını bütün şehir hissetmeye başladı. Güneşli günlerde parklarda, seyyar çaycıların etrafında toplanmak sıkıntıyı gidermekte yetersiz kalıyor.

Suriçi, Ofis, Diclekent ve 75 metrelik yol olarak bilinen Mahabad Bulvarı’ndaki mekanlar, insanın aklına gelmezdi ama büyük sessizlik içinde. Suriçi’ne yine gidiyor insanlar ancak oturacak bir yer olmadığından hızla geri dönüyorlar. Ofis’teki Sanat Sokağı, muhitin sakinlerine kalmış durumda. 75 metrelik yol pek uğradığım bir yer değil ama oranın durumu da pek farklı olmasa gerek. Diclekent Villaları’na giderdim. Sakinlerinin terk ettiği villalar zamanla özel okullara, kafelere, meyhanelere dönüştürüldü. Wêjegeh Amed/Diyarbakır Edebiyat Evi ile Mordem Sanat’ın bu villaları kendisine mekan seçmesiyle kültür sanatın merkezi olmaya da aday oldu villalar.

Diclekent’teki eğlence yerlerinin Diyarbakır standardına göre pahalı hatta havalı olduğunu söylemek mümkün. Ama salgın Diclekent’in havasına da darbe vurdu. Özellikle geceleri Diclekent sokakları ıssızlığa ve sessizliğe teslim oluyor. Salgın, en çok buradaki eğlence mekanı işletmecilerini zor durumda bıraktı. Çünkü cadde üstündeki villaların kirası 25 bin liraya kadar çıkıyor. Kapalı mekan için her ay 25 bin lira vermek, hiçbir işletmeci için kolay olmasa gerek.

Salgından bir süre önce Diclekent Villaları’nda 250. Sokak Pub adlı mekanı açan iki kuzene, Rojda Odabaşı ve Gülnaz Süzen’e hem Diclekent’i hem de Diclekent’teki işletmecilerin salgından kaynaklanan sorunlarla nasıl baş etmeye çalıştıklarını sorduk.

Diclekent’i nasıl tanımlarsınız?

Malumunuz Diyarbakır yaşamın 8 bin yıl kesintisiz devam ettiği kadim kentlerden biri. Tarihi mekanları, sokakları, kiliseleri, camileri, hanları, hamamları özelikle surlarıyla adeta zaman tünelinde yolculuk yaptığınız bir açık hava müzesi görünümünde bir yer burası. Biz de sura gönül verenlerdeniz lakin giderek şehir hem nüfusun artışı hem de imara açılan yerlerin büyümesiyle birlikte gelişmeye başladı. Surdan çıkanlar önce Ofis’te yer edindi. Öncelikli olarak üniversite öğrencilerinin gittiği kafeler açıldı. Kadınların rahatlıkla gidebildiği içkili mekanlar bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaydı. Ardından Diclekent’te yapılanma başladı. Önceleri şehir merkezinden uzak olarak düşünülse bile şu anda tam da kentin göbeğinde kalmış bir yer. Diclekent Villaları konut olarak inşa edilmişti. 216 villadan oluşan bu alandaki evler aralarında dershane, restoran, terapi merkezi, güzellik salonu, kreşler, kafe ve barların oluştuğu çeşitli işletmelere dönüştürüldü. Dolayısıyla kentin potansiyeli biraz da bu tarafa doğru eğilim gösterdi. Diclekent için rahatlıkla ulaşabileceğimiz, ihtiyaca cevap olacak her şeyin bulunabildiği, kentin her yerinden toplu taşımayla ulaşımı kolay bir yer olarak diyebiliriz.

250’NCİ SOKAKTAKİ PUB

İki kadının Diclekent’te mekan açması biraz cesaret işi, değil mi?

Aslen Diyarbakırlı olmamıza rağmen İzmir ve Bursa’da büyümüş ve kurumsal firmalarda çalışmış iki kuzeniz. Ama her zaman bir ayağımız ve gönlümüzün bir tarafı Diyarbakır’daydı. Toprak bir şekilde insanı çekiyor. Birimiz mimar diğerimiz turizmci olarak kendi rengimizi yansıtan, hikayesi olan bir mekan açma hayalimiz vardı. Ve bunu da Ege’de bir sahil kasabasında değil de Diyarbakır’da yapmak istiyorduk. Aslında bu bizim emeklilik hayalimizdi ama biraz erken başlamış olduk. Kimi zaman sabaha kadar devam edecek içkili bir yerin kadınlar tarafından işletilmesine önceleri soğuk bakanlar oldu, ailemizin, yakın çevremizin kaygıları vardı haklı olarak. Ama klişelerden kurtulmak, bazı tabuların kırılması, değişmesi için harekete geçmek gerekti. Sadece hayal kurarak olmuyordu. Kaplumbağa kafasını çıkartmadan yürüyemezdi. Elbette zorlukları olacaktı ama biz bunu aşmaya kararlıydık. Önce feodal bağların gücünü kırarak ailelerimizin, dostlarımızın ve arkadaşlarımızın desteğiyle yolumuza ettik. Tüm olumsuz uyaranlara gözümüzü kulağımızı kapatarak kollarımızı sıvadık. Villaların bulunduğu 250. Sokak’taki işletme sahiplerinin arkadaşımız olduğu Beyoğlu Meyhanesi’nin üst katını pub'a dönüştürme kararı aldık.

250. Sokak Pub nasıl bir yer?

İki kadının işleteceği mekanın farklı bir yer olması için konseptimizi belirledik. İnsanların rastgele geldikleri değil de müdavimlerinin olduğu, kendine has dokusu ve özgünlüğü olan bir yer olması için kafa yorduk. 250. Sokak Pub zamanla; müziğiyle, ortamın atmosferiyle, servisiyle, sadeliğin zarafetiyle bağımlılık yapan bir yere dönüştü. Bir işyerinden çok tanıdık simalardan oluşan, görmediğimizde merak ettiğimiz konuklarımızı ağırladığımız evimiz gibi oldu burası. En çok da kadınların gelmesini istedik. Malum testosteronun az olduğu ortamda gerilim de azalıyor. Kadınların rahatlıkla gelip kendini güvende hissederek burada zaman geçirmesi hedeflerimizden biriydi. Bunu da gerçekleştirmiş olduk.

SAAT KISITLAMASI OLUMSUZ ETKİLEDİ

Salgın sizi nasıl etkiledi?

Malum salgın birçok işletme sahibi gibi bizleri de ziyadesiyle etkiledi. Garsonundan barmenine, valesine kadar birçok kişi olumsuz etkilendi. İlk Mart ayındaki uygulamada mekanı kapatıp evde kalma çağrılarına uyduk. Çok sıkıntılı bir süreçti ve herkes gibi biz de bunu yaşadık. 1 Haziran itibariyle esnemeye başladığında biz yine hemen açmadık. Biraz daha ortamın rahatlamasını bekledik. Bar olduğu için saat 16.00’dan sonra açılan bir yer burası. Bu nedenle uygulanan saat kısıtlaması dolayısıyla bizi olumsuz etkiledi. Elbette çalışanlarımızın ve müdavimlerimizin sağlığı bizler için ön plandaydı. Bunun için pandemi koşullarına uygun olarak masa azaltarak, mekanı sürekli havalandırıp dezenfekte ederek yeniden dizayn ettik. Biz salgından dolayı insanların bara gelmeyeceğini düşünüyorduk. Fakat bunun tam tersi oldu. Aksine insanlar eve kapanma sürecinde çok bunalmış olacaklar ki yaz mevsimi boyunca mekan dolup taştı. Kimi müşterileri geri çevirmek zorunda kaldık. Gece 24.00'e kadar uygulanan kısıtlamada bir şekilde devam ettirebildik ama saat sınırı 20.00’ye kadar düşünce astarı yüzünden pahalı olduğu için zarara uğrayacağımızdan tamamen kapatma yoluna başvurduk. Sonrasında zaten saat 21.00’deki sokağa çıkma yasağı uygulamasıyla tüm mekanlar haliyle kapatılmış oldu.

BİR DESTEK PAKETİ OLMALIYDI

Mekan kapalı ve buradan bir geliriniz yok, kirasını nasıl ödüyorsunuz?

Mekanımızı kira ödeyerek işletiyoruz ama pandemi dönemi dayanışma bağlarını da güçlendirdi. Mülk sahibinin yaklaşımı açısından şansımız yaver gitti. Beyoğlu Meyhanesi’nin sahibi Ertaç Okay kira konusunda esnek davranarak bizi zorlamamış oldu. Keşke tüm mülk sahipleri bunu yapabilse. Çünkü tanıdığımız, bildiğimiz birçok kiracı hakikaten çok zor durumda.

Çalışanları işten mi çıkardınız?

Bizimki butik bir mekan olduğu için tıp, sosyoloji ve resim bölümünde okuyan üç kişi yevmiyeyle çalışıyordu. Onların da mekanla bağları güçlüydü. Sonuçta okuyabilmek için harçlıklarını buradan çıkartıyorlardı. Ne yazık ki bizim de herhangi bir gelirimiz olmadığı için ihtiyaçlarına cevap olamadık.

Mekanların kapatılması tartışma konusu oldu. Sizce mekanların salgınla mücadele kapsamında kapatılması doğru bir karar mı?

Kesinlikle doğru bir karar. Tüm dünya böyle bir illetle uğraşırken bizlerin de sorumlu davranması gerekiyor. Fakat eşit olmayan bir yaklaşım söz konusu. Kuru kuruya evde oturarak açlık sınırında yaşayan insanlar oldu. Çünkü insanların yaşamını idame ettirmeleri için bir destek paketi de olmalıydı. Restoranlar açık olduğunda yan yana masalarda insanlar yemek yerken ya da bazı mitinglere izin verilirken saat uygulamasıyla sadece içkili mekanların kapatılmasına yönelik bir anlayış mevcut. Saat 20.00’den sonra bulaşan bir virüs var sanırım.

EKMEK DERDİ İNSANLARIN UYKUSUNU KAÇIRIYOR

Diclekent’teki diğer mekan işletmecileriyle durum değerlendirmesi yaptınız mı?

Diclekent Villaları’ndaki mekan sahipleriyle pandemi dışında da yaşanan sorunları tartışmak, çözüme kavuşturmak için oluşturduğumuz yaklaşık 20 mekanın olduğu bir ortak platform var. Bu mekanlardan bazıları bunu daha fazla sürdüremediği için kapatma kararı aldı. Kimisi de kendi güçlerinin yeteceği kadar ağır aksak devam ettirmeyi düşünüyor. Bir mekan kapandığında sadece mekan sahibi değil birçok çalışan ve onların aileleri de bu durumdan etkilenmiş oluyor. Önce sağlık diyoruz ama hastalıkların birçoğunun da stres kaynaklı olduğunu unutmamak lazım. Evlere kapanmamızı, yalnızlaşmamızı, sevdiklerimize sarılamamayı es geçsek bile; gelecek kaygısı, kira, fatura ödeme, eve ekmek getirme dertleri insanların uykularını kaçırıyor.

Bir an önce dünyanın sağlığına kavuştuğu, kafamızı yastığa koyduğumuzda rahat bir uyku çekeceğimiz, uzun masalar kurarak kadehlerimizin huzur için kalktığı günlerin gelmesini temenni ediyoruz.