YAZARLAR

Şampiyonluğun kadın hali ve düşündürdükleri

Karşımızdaki takım bir avuç marjinal erkekten oluşan hormon takviyeli bir grup. Kadın karşıtlığını, sanatçı ve sporcu kadınlara yönelttiği geleneksel medya ve sosyal medya linçleri ile açığa vurmaktalar. Eşit yurttaşlar olarak ortak yaşamın parçası olmak isteyenlerle, aynı takımın oyuncuları bilinciyle hareket ederek onları durdurmanın yolu bulunabilir.

Dürüst olmak bir erdem. İnsanlık aleminin kabulü olan ortak değerlerden dürüstlük. Kur’an’da maruf kavramıyla ifade edilen evrensel değerlerden birisi de aynı zamanda dürüstlük. “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” demiş ya Mevlâna, yalana hiç sapmayan bir dürüstlük halinin kıymetini anlatmış bizlere. Gel gör ki maruf kavramını da kavramaktan aciz kalanlar, evrensel değerler kavramını hepten ellerinin tersiyle bir kenara itenler, riyakarlığı din ve kültür olarak takdim edenler çıktı ortaya. Hayli destek buluyorlar iktidardan. Besleniyorlar kamu kaynaklarıyla. En çok kadın ve LGBTİ+ karşıtı eylem ve söylemle bayrak haline getiriyorlar riyakarlığı. Söyleme, savunma anlamına geliyor Ebrar Karakurt’u hedef alan, hedef haline getiren sözler. Neden? Çünkü açık kimlikli bir kadın. Kimliğini açık etmesi, yani olduğu gibi yaşayıp olduğu gibi görünmesi rahatsız ediyor, riyakarlığı din zannedenleri. Dünyanın gıpta ettiği şampiyonluğu ülkemize taşıyan kadın voleybolcularımızı yarım ağız kutlarken bile utanmadan Ebrar’a çakmakla meşguller. Dürüstlük onlara yabancı. Dürüst olanlara tahammülleri yok.

Kimi köşesinde “şampiyonluk Ebrar’a kurban edildi” yazıyor. Ki bunu yapanlar kendileri ama başkalarına hamletmekte üstlerine yok. Bu köşeden (Melih Altınok) alıntı devşiren Akit ise her zamanki haliyle "şampiyonluk gururu" yerine "utanç" başlığı atabilmiş. Sebep Ebrar'ın utanmadan(?) kimliğini açıklamasıymış. Ne olursan ol ama ne olduğunu söylemezsen sorun yok bu hesapça. Riyakarlık hayat felsefeleri olmuş ırkçı, dinci, cinsiyetçi tayfanın. Ve bunu da topluma din, gelenek, örf adet ve “bizim değerlerimiz” olarak satmak için Ebrar ile uğraşıyor, hedef gösteriyorlar. İktidar politikası doğrultusunda atılan manşetler toplum nezdinde iktidar mensuplarını etkilemek için yapılmış gibi anlaşılıyor. Karşılıklı işler; yani birbirini besleyen kamuoyu oluştururken yapılan iş, toplumun bir kesimini tahrik ederek, kin ve düşmanlık yaratmak. Toplumu kışkırtmak suç ama bu suç iktidar yanlılarına ‘helal’ sayılıyor olmalı. Mayası riya/yalan olan bir hamur karmaya, toplum inşa etmeye yöneldiler. Eşitlik karşıtları, kadın düşmanları bu şekilde güya kadın sporculara olan mesafelerini bir nevi ‘Ebrar perdesiyle’ gözden kaçırmayı deniyorlar. İktidarın tutumu o kadar belli ki eşitlik ve kadın karşıtlığı ile kadın sporculara, tabii yeri geldiğinde sanatçılara yönelik hak gaspı ve ötekileştirme hali gizlenebilir durumda değil.

Örneğin Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, takımımızı final maçında niçin yalnız bıraktı dersiniz? Ya da şöyle soralım herhangi bir şampiyonada erkek A Milli takımı final oynayacak olsa Erdoğan orada olmaz mıydı? Krallar, başbakanlar, cumhurbaşkanları gidiyor takımlarını böylesi önemli maçlarda desteklemek için. Yıllardır sporda en önemli başarılara imza atan A Milli Kadın Voleybol takımımız böylesi desteklerden mahrum bırakılıyor. Bakan bile gitmemiş ve neden gitmediğini kutlama mesajında söylemediklerinden anlamak mümkün. Federasyon başkanını telefonla kutlarken sadece üç oyuncunun ismini saymakla yetinmiş BBC Türkçe’nin haberine göre. Gerçekte sporda kadın varlığına tahammül edemiyor ama bunu (henüz) açıkça söyleyemedikleri için Ebrar’ın açık kimlikli olması bahanesine sığınıyorlar.

Kadın karşıtlığının her alanda yükseldiği bir ortamda yaşarken dünya şampiyonu olan kadınları teker teker isimleriyle kutlamamız gerekiyor bence. Oyuncular dışında o takıma emeğiyle, bilgisiyle katkı sunan herkesi kutlayarak sayalım. Bu arada Türkiye Voleybol Federasyonu ve takımın teknik ekibi, yıllardır Akit’in “Ebrar takımdan çıkarılsın” baskısına direndikleri için ayrıca övgüye değer. 2023 FIVB Kadınlar Milletler Ligi finalinde Çin takımını 3-1 yendi ve şampiyon oldular. Yıllardır dünya genelinde önemli başarılara imza atıyorlar. Biz de onların başarısına doymuyoruz. Şampiyon takımın yedekleriyle birlikte final kadrosuna teşekkür ve tebriklerimi sunuyorum. Gizem Örge, Cansu Özbay, Melissa Vargas, Eda Erdem, Zehra Güneş, Aslı Kalaç, Hande Baladın, Ebrar Karakurt, Elif Şahin, Simge Akgöz, Saliha Şahin, Derya Cebecioğlu, Ayça Aykaç… Ülkenin kararan gündemine ışık saçtılar. Bu bir takım oyunu ve baş antrenör Danile Santarelli’den Federasyon Başkanı Mehmet Akif Üstündağ’a uzanan çok geniş bir ekibin başarısı.

Karma eğitim ilkesini ortadan kaldıracak kız okulları önerisini getiren Milli Eğitim Bakanı'ndan, düğün nizamnamesi yazan muhtar ve üşenmeden hutbeye bu öneriyi yerleştiren Diyanet'e ve her köşeden fırlayan hacı-hoca takımından şeyh, mürit, sofilere kadar kadın karşıtları da bir takım ruhuyla hareket ediyor diyebiliriz. Kadın milli voleybol takımımızın başarısından alınacak ilhamla toplumu, hukuku, yönetimi laiklikten uzaklaştırıp dinîleştirmek, cinsiyet ayrımcılığını usul haline getirmek isteyenler karşısında bizler de bir eşitlikçi takım oluşturabilsek keşke. Karşımızdaki takım bir avuç marjinal erkekten oluşan hormon takviyeli bir grup. Kadın karşıtlığını, sanatçı ve sporcu kadınlara yönelttiği geleneksel medya ve sosyal medya linçleri ile açığa vurmaktalar. Eşit yurttaşlar olarak ortak yaşamın parçası olmak isteyenlerle, aynı takımın oyuncuları bilinciyle hareket ederek onları durdurmanın yolu bulunabilir.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.