Sancar: Devletçi restorasyon değil, yeni başlangıç öneriyoruz
Diyarbakır'da STÖ'lerle bir araya gelen HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, devletçi restorasyonu reddettiklerini, yeni bir başlangıç önerdikleri belirtti.
DUVAR - Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sivil Toplum Kuruluşları ve Siyasi Partilerle İlişkiler Komisyonu, Diyarbakır’da sivil toplum örgütleri temsilcileriyle bir araya geldi. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da toplantıya katıldı. Toplantı öncesi konuşan Sancar, "Demokrasi güçleriyle görüş alışverişinde bulunmak, onlara kulak vermek bizim temel yöntemlerimizdendir” dedi.
'TOPLUMUN BÜYÜK KESİMİ UMUT PEŞİNDE'
Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre HDP’nin zorbalığa, talana ve savaş karşı her alanda mücadele yürüten bir parti olduğunu söyleyen Sancar, "Eksiklerimiz olabilir, yetmediğimiz anlar olabilir ama ana doğrultumuzdan ve bu yolumuzdan vazgeçmediğimizi söyleme hakkımız var. Eğer bugün bu zorba rejimi geriletebilmişsek, yeni başlangıç umudunu tartışabiliyorsak bunda bizim mücadelemizin büyük bir payı olduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu.
Türkiye’nin çoklu krizler aşamasından geçtiğine dikkat çeken Sancar, toplumun büyük kesiminin umut peşinde olduğunu söyledi. Sancar, “Toplum bu krizler aşamasından nasıl çıkılabileceğini tartışıyor. Alternatifleri konuşuyor. Bizim önerdiğimiz yöntemlerin gerçekten etkili bir çıkış için en doğru, en etkili adres olduğu kanımız var. Bunu da sizlerle istişare ederek destek vermenizi istiyoruz” diye kaydetti.
Sancar, 'HDP'ye bakanlık' tartışmasına ilişkin ise "Burada ülkenin yönetiminde etkili güç olmayı, koalisyon ortağı ya da bakanlık gibi sığ tartışmalara bağlamayı da reddediyoruz. Bunun aslında konuşmaya değer bile bulmadığımızı söylüyoruz. Biz halkların ortak gücünü, ezilenlerin dışlananların iradesini en güçlü şekilde ortaya çıkaracak birlikteliği hedefliyoruz" dedi.
Sancar, konuşmasının devamında şu mesajları verdi:
TALANCI ZİHNİYETİ DURDURMAK İSTİYORUZ: "Bu rejimin bu ülkede yarattığı yıkımı ayrıntılı olarak anlatmaya gerek yok. İş dünyası, emek ve meslek örgütleri onların tabanları yoksullaşmayı en iyi gözlemleyebilen kesimlerdendir. Onlara burada rakamlar anlatmayı gereksiz buluyoruz. Bir ekonomik çöküş, siyasal tıkanma var. Bu çok boyutlu krizlerden ve çöküşten çıkmak gerekiyor. Bu zorba, soyguncu, talancı, savaşçı iktidarı, inkarcı zihniyeti durdurmak istiyoruz. Bu rejimi değiştirmek istiyoruz. Bunun Türkiye’yi zaten çoklu krizlere ve çok boyutlu çöküşe getiren ana faktör olduğunun farkındayız. Baskılarıyla, zulmüyle, ekonomik sömürü ve talan politikalarıyla yandaşlara rant uygulamalarıyla toplumun ekonomik siyasal ve sosyal dokusunda ağır tahribatlar yaratmıştır.
DEVLETÇİ RESTORASYONU RET EDİYORUZ: Bu rejim ve iktidar değişmelidir. Mevcut rejimin devamı senaryosunu açıkça reddediyoruz, ama bu rejimin yerine eski zihniyeti farklı bir ambalajla getirme çabalarına karşıyız. Yani eski rejime dönüşü, devletçi restorasyonu da reddediyoruz. Ne öneriyoruz? Devletçi restorasyona ve mevcut rejime 'hayır' diyoruz ve yeni bir başlangıç öneriyoruz. Bu başlangıç demokratik dönüşüm programıyla mümkün olabilir. Bunun için imkânlar mevcuttur, krizler yeni imkanların ortaya çıktığı dönemlerdir. Bu dönemin imkanlarını yeni bir başlangıç demokratik bir dönüşüm için değerlendirmek gibi önemli ve hayati bir hedefimiz var. Bu konuda üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız. Yeni başlangıç, demokratik dönüşüm, yeniden inşa ne dersek diyelim bu programın ayrıntılarını paylaşacak değilim ama birkaç noktasını aktarmak istiyorum.
EN ETKİLİ FREN YEREL DEMOKRASİDİR: Öncelikle biz göstermelik değil, güçlü demokrasi istiyoruz. Sadece parlamentonun güçlendirilmesinden ibaret bir programın Türkiye’nin sorunlarını çözmeye yetmeyeceğini söylüyoruz. Bunun için katılımcı, denetim, mekanizmaların güçlü ve toplumsal kontrolün etkili olduğu bir demokratik sistem istiyoruz. Bunun da en önemli ayağı yerel demokrasidir. Eğer bu zorbalığı tek adam rejimini değiştirmek istiyorsak kuvvetler ayrılığına dayalı, yargı bağımsızlığını içeren güçlü parlamentonun bulunduğu bir sistem merkezde kurulmalı. Tek adam rejimine, otoriterliğe karşı en etkili frenin yerel demokrasidir. Yerel demokrasiden kastımız, yerel denetimlerin güçlü olması, kaynaklarını ve yetkilerinin güçlü bir şekilde kullanılmasının güvence altına alınmasını kast ediyoruz.
KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ: Elbette Türkiye’nin en kilit sorunu olduğu kabul edilen Kürt sorunu vardır. Kürt sorununun çözümü, demokratikleşmeyle doğrudan ilişkili. Demokrasinin inşası yeni bir başlangıçta Kürt sorununu demokratik çözüm ile mümkündür. Bunları birbirinden ayıramayız. O nedenle bizler hem Kürt sorununun demokratik çözümü hem de Türkiye’nin bütününde demokratikleşmeyi iç içe ele alan bir program ve mücadele yürütüyoruz.
ASGARİ MUTABAKATLAR GEREKLİDİR: Şu anki hakim senaryolar Kürt halkının hak ve özgürlük taleplerini toplumsal alandan dışlamaya dayanıyor. Bütün senaryoların çıktığı temel nokta Kürt sorununda yüzyıllık zihniyetin küçük rötuşlar devam etmesini öngörüyor. Bu iki yaklaşım içinde esasta bir fark yoktur. Ne mevcut rejim ne de devletçi restorasyon Kürt sorununda çözüm gibi bir derde sahip değildir. O nedenle bizler, bu senaryoların ana hedefinin ve sonucunun Kürt halkının bir siyasal özne olarak çıkarılması, Kürtlerin siyasal alandan ve toplumsal alandan etkisizleştirilmesi noktasına çıktığını görüyoruz. O nedenle diyoruz ki; yeniden başlangıç olacaksa Kürt sorununa demokratik çözümün önünü açacak asgari mutabakatlar gereklidir. Burada saymak gerekirse, öncelikle Kürtlerin kendi olarak var olmaları için ihtiyaç duyulan ve evrensel kabul gören hak ve özgürlüklerinin tanınmasıdır. Anadilinde eğitim şüphesiz ilk akla gelendir. Bunların yok sayıldığı, bunların dışlandığı senaryoların yeni bir başlangıç getirme imkanı yoktur. Eskiye dönüşün ne anlama geldiğini, 90’lardaki konseptin Susurluk’a 2015 konseptinin şimdiki suç imparatorluğunda dönüşmesinde açıkça görebiliriz. Biz yeniden aynı kirli ve kanlı döngünün yaşanmasını istemiyoruz.
SAVAŞ POLİTİKALARINA KARŞI ÇIKILMALI: Bizler bu iktidarın esas olarak savaş politikalarıyla ayakta kaldığını uzun süredir söylüyoruz. Düşmanlaştırma, nefret, kutuplaştırma ve şiddet. Bunlar bu iktidarın ayakta kalmak, varlığını sürdürmek için en sıkı şekilde kullandığı yöntemlerdir. Bunlara karşı çıkmadan bu iktidara muhalefet etme iddiasının bir karşılığı olmaz. Eğer gerçekten bu iktidara ve rejime karşı çıkıyorsa, eğer bunlara muhalif olduğumu iddia ediyorsak öncelikle bu politikaları reddetmemiz gerekiyor. Savaş politikalarına, bu savaş politikalarının Kürtlere karşı yürütülen inkar, imha politikasının en ince şekilde yürütüldüğünü görmek, bunun Türkiye’nin tamamının da yoksullaşmasında ve krize girmesinde en önemli faktör olduğunu akıldan çıkarmamamız lazım. Savaş politikalarına karşı çıkmak, bu iktidarın bütün politikalarına karşı çıkmanın kilididir. Bunu nasıl yapacağız? Bir barış politikasına, demokratik çözüm programına ihtiyacımız var.
BARIŞ HAREKETİNE İHTİYAÇ VAR: Bundan iki yıl önce Diyarbakır'da STK’larla buluşmamızda bir çağrı yapmıştım. ‘Türkiye’nin tamamında büyük bir barış hareketine ihtiyaç var’ demiştim. ‘Eğer bu Türkiye'nin tamamında oluşmuyorsa güçlü ve kapsayıcı bir Kürt barış inisiyatifi oluşturulabilir’ demiştim. Çağrının gereklerini o günden başlayarak yerine getirmiş olsaydık bu savaş politikaları belki bu noktaya gelmeyecekti. Bizim de bu konuda eksiklerimiz olabilir, hepimiz bu konuda kendimizi sorgulamalıyız. Türkiye’de büyük bir barış inisiyatifi olmadı diyelim, bir Kürt barış inisiyatifi başlatılabilirdi. Bunun büyük bir barış hareketinin oluşmasına güç vermekle kalmayacağını görürdük, Ortadoğu'da büyük bir adım olacaktı. Bu konuda çalışmaların devam etmesi gerekiyor.
YENİ BİR BAŞLANGIÇ İÇİN ANAHTAR AKTÖRÜZ: Bizler siyasal bir dönüşüm programı için uğraşıyoruz. Genellikle sayısal gücümüz üzerinden tartışılıyoruz. Bunda bir yanlışlık yok. Cumhurbaşkanlığı seçimleri bu sistemde yüzde 50 artı biri gerektirdiği için, kilit veya anahtar durumundaki oylar öne çıkıyor. HDP bu sayısal gücü üzerinden koşuluyor. Eğer sayısal gücümüz bu noktaya gelmişse halk desteğinin büyük olduğunu gururla söyleyebiliriz. Bütün kuşatmalara, baskılara, her türlü operasyona rağmen bugün HDP bir çözüm gücü olarak görünüyorsa, halk desteği önceki dönemlere göre ciddi bir şekilde yükselmişse bu bizim mücadelede haklı ve inancımızda samimi olduğumuzun teyididir. Bizim esas iddiamız, sayısal gücümüzü siyasal rolümüze doğru bir şekilde dönüştürmektir. Biz Türkiye’nin gerçek anlamda yeni bir başlangıç yapması için anahtar aktör olduğumuzu iddia ediyoruz. Çünkü mevcut seçeneklerin hepsinden farklı olan demokrasiye, özgürlüğe, adalete giden yolu açacak asıl adresin burası olduğunu söylüyoruz. Sadece sayısal gücümüzle bunu yapabilir miyiz? Böyle bir iddiamız yok; biz istiyoruz en geniş ittifakla yapalım. Mücadeleyi birlikte yürütelim, seçimlere giderken de nasıl bir tutum takınmamız gerektiğini yine halkımızla toplumun örgütlü temsilcileriyle tartışalım.
27 EYLÜL’DE DEKLARASYONUMUZ VAR: Politikamızı daha önce ilan ettik, 27 Eylül deklarasyonumuz var. Oradaki politikalarımızda bir değişiklik yok. Fakat dönemin şartlarının gereklerine uygun yeni yöntemler veya yeni politikalar ihtiyacı vardır ve olacaktır. Bunları da birlikte tartışacağız. Bizim temel hedefimiz, bu ülkede demokratik dönüşüme giden yolu açacak yeni bir başlangıç yapmaktır. Bu ülkenin yönetiminde etkili gücü ortaya çıkarmaktır. Bu sizlerle olacak. Bu hafta sonu cumartesi günü emek ve özgürlük ittifakını kamuoyuna duyuracağız. Bu belirttiğimiz politikalarımızın ve çabalarımızın ilk önemli ve somut örneğidir. Ama bu mücadelemizin en geniş kesimlere ulaşması için çalışmaları her alanda sürdürmek gerekiyor. Demokrasi, adalet ve barış isteyen her kesimle birlikte yürüyeceğimiz zeminler yaratmak gerekiyor. Bunun için bu toplantıları yapıyoruz, halk buluşmaları gerçekleştiriyoruz.
BAKANLIK GİBİ SIĞ TARTIŞMALAR: Burada ülkenin yönetiminde etkili güç olmayı, koalisyon ortağı ya da bakanlık gibi sığ tartışmalara bağlamayı da reddediyoruz. Bunun aslında konuşmaya değer bile bulmadığımızı söylüyoruz. Biz halkların ortak gücünü, ezilenlerin dışlananların iradesini en güçlü şekilde ortaya çıkaracak birlikteliği hedefliyoruz. Bu toplumsal alanda ortak mücadele ve parlamentoda anahtar güç olmayı gerektiriyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde üzerimize düşen sorumlulukların farkındayız. Bu sorumlulukların da aşama aşama halklarımızla, toplumun temsilcileriyle somutlaştıracağımız tartışmalara devam edeceğiz.
DEMOKRATİK SİYASETTE ISRAR: İktidar bir yandan provokasyonlar ve operasyonlar yapıyor. Ama bu provakosyonlar ve operasyonlar, bizi demokratik siyasette ısrardan vazgeçirmiyor. Çözüm gücü olma kararlılığından vazgeçirmiyor. Bir de başka çevrelerden tahrikler yapılıyor, onlar da bizi yolumuzdan alıkoyamaz. Ne iktidarın provokasyonları ve operasyonları ne de restorasyoncu ve devletçi güçlerin tahrikleri bizi kendi yolumuzdan çeviremez. Biz yolumuzda kararlıyız. Neyi hedeflediğimizi ana hatları ve özü itibariyle gayet açık söylüyoruz." (HABER MERKEZİ)