'Şarkılar yapar zamanın yapamadıklarını'
Tamamı Murathan Mungan'ın özel olarak yazdığı sözlerden yapılan yeni şarkılardan oluşan “2020 Model” albümü, Pasaj-Garaj müzik tarafından 7 Şubat'ta tüm dijital dinleme platformlarında ve müzik marketlerinde yerini aldı. Çift CD olarak tasarlanan albümün en önemli özelliklerinden biri, farklı müzik tarzlarından yirmi altı ismin bir araya gelmesi, şarkıları yorumlaması. Murathan Mungan farklı sesleri, tavırları bir araya getirmeyi önemsiyor.
“2020 Model” albümü için gecikmiş bir yazı bu. Ama şarkıların zamanı olmaz. Hele ki zamanın ötesinde bir işe imza atılmışsa. Murathan Mungan, bir buçuk yıl kadar çalışmış bu proje için. Ve dönüp dönüp dinlenilecek bir çalışma çıkmış ortaya. Sözlerin tamamı Murathan Mungan’a ait olan, yirmi altı şarkı içeren bu çift CD’lik albümün besteleri ve düzenlemelerinde önemli müzisyenler yer alıyor. Şarkılarda Sunay Özgür, Serdar Ateşer, Fuad Abdullah, Selim Atakan, Can Algeç, Kutsal Kaan Bilgin, Kerem Özyeğen gibi birçok müzisyenin imzası var. Albümün en önemli özelliklerinden biri, farklı müzik tarzlarından yirmi altı ismin bir araya gelmesi, şarkıları yorumlaması. Murathan Mungan farklı sesleri, tavırları bir araya getirmeyi önemsiyor.
Bu albümde rock müzikten elektroniğe, tangoya varan birçok farklı tarzın buluşması söz konusu. Bu onun karakterinin de bir parçası olmalı. Edebiyattaki tavrında, yazdıklarında da gelenekle modernitenin bileşimini görürüz. Bu tavır, farklılıkları bir araya getirip aynı noktada bütünleşme arzusunu taşıyor. Müzikle olan ilişkisine de bu meselesi yansıyor. Farklı tarzlardaki isimleri bir araya getirmesi çok sesliliğe verdiği önemle ilgili. Bütünlüğe ulaşma arzusu, dün ve bugün arasında kurduğu bağla pekişiyor. Albümdeki şarkı sözlerinde geçmişin içinden bugüne bakar, ama o bakış yarını da içine alır. Muhtemelen albümde şarkıları seslendiren müzisyenlerin seçiminde de bu bağ gözetilmiş. Bunu, dünden bugüne Mungan’a eşlik eden seslerin hikayesinin, Murathan Mungan’ın hikayesiyle buluşması olarak değerlendirmek de mümkün.
Albümde yeni bestelerin yanı sıra, yıllar öncesinden bestelenmiş ancak dinleyici karşısına hiç çıkmamış şarkılar da var. Selim Atakan’ın “Dargın Bir Bahar”, Can Algeç’in “Ezber”, Fuad Abdullah’ın “O Benden Önce” adlı besteleri gibi. Yine albümde daha önceden bildiğimiz ama yeni düzenlemeleriyle bambaşka şarkılar olarak karşımıza çıkan birkaç cover şarkı da bulunmakta. Mesela; daha önce Sumru Ağıryürüyen’in “Issız” albümünde yorumladığı, bestesi Serdar Ateşer’e, düzenlemesi Tanju Duru’ya ait olan “Güz Defteri”ni bu kez Koray Candemir seslendiriyor. Yeni düzenlemesinde; Serdar Ateşer, Cem Şahin, Koray Candemir ve Mesut Uçar kolektif bir çalışma ortaya koymuş. İki farklı düzenleme ve iki farklı yorumla bir şarkının nasıl bambaşka form ve duygularla aktarıldığına iyi bir örnek “Güz Defteri”. Her iki düzenleme ve yorum da size yeni kapılar, sesler açıyor. İlk versiyonun temposu daha yavaş, dingin ve iç sesin melodisi ön plandayken ikinci versiyonun temposu ise daha yüksek, duygusu biraz daha karanlık olarak tınlıyor. Hem şarkı sözünün yarattığı güçlü etki hem bestecinin duygusu hem düzenleme hem de yorumcuların farklı zamanlarda bu hikayeyi kendi sesleriyle, kendi duygularıyla buluşturması, “Güz Defteri”ni iki farklı şarkı olarak dinlemenize neden oluyor. Yine daha önce “İş İşten Geçer Geçmez Ordayım” albümünde Serdar Ateşer’in bestelediği ve söylediği “Kırılgan” şarkısını “2020 Model”de Jehan Barbur’dan dinliyoruz. “Kırılgan”, Eylül Biçer’in düzenlemesi, Jehan Barbur’un yorumuyla yeni bir şarkıya dönüşüyor. “Kırılgan”ın ilk versiyonunda çok katmanlı, kaotik bir atmosfer, teatral bir söylem vardı. Bu ikinci düzenlemede melankolik bir atmosfer, yalınlık öne çıkıyor. Jehan Barbur’un yorumuysa güçlü bir kadının hikayesi olarak yansıyor şarkıya. Müslüm Gürses’in “Aşk Tesadüfleri Sever” albümünde seslendirdiği “Aşk Bu” şarkısını, “2020 Model” albümünde Nükhet Duru seslendiriyor. Bestesindeyse Abed Azrie’nin imzası var. Benzer etkiyi bu şarkıda da hissettim. Sözün özü, albümde seslendirilen şarkılar, şarkıcıların kendi seslerinin hikayesiyle büyüyor.
İlk CD’nin açılış parçası olan, Nazan Öncel’in bestelediği ve yorumladığı “Bir Bilsem Ah, Bir Bilsem”le Derya Köroğlu’unun bestelediği ve söylediği “Böyle de Güzeliz” şarkıları başta olmak üzere, beni en çok etkileyenler “Aşktan Nasıl Gidilir”le Şebnem Ferah, “Aşk Bin Defa”yla Çamur, “Geçiyorum”la Aylin Aslım - Ah! Kosmos, “Sert Adam”la Can Algeç, “Kalp Tamircisi Kadın”la Gaye Su Akyol, “Yaz Yanığı”yla Teoman, “Ben Uyurken Tut Beni”yle Kalben, “Bana Yarın Sor”la Zeynep Casalini, “Kırılgan”la Jehan Barbur ve “Güz Defteri”yle Koray Candemir’in yorumları oldu.
“2020 Model” albümünün müzikal tavırları, soundları her ne kadar çeşitlilik gösterse de, şarkı sözlerinin duygusu, hikayesi bir bütünlük oluşturuyor. O bütünlük, bestelere, düzenlemelere ve yorumlara yansıyor. Bu şarkıların hikayeleri bir yanıyla durum tespiti de içeriyor. Hem çağa hem insana hem hayata dair. Dolayısıyla hem bireysel olanı hem toplumsal olanı da duyuyorsunuz şarkılarda. Liriklerin bütününe baktığımızda, zaman, çocuk, aşk, ayrılık, yalnızlık, yabancılaşma, eski gibi meseleler öne çıkıyor. Özellikle zaman olgusu belirleyici bir rol üstelenmiş sözlerde. Aşk da, çocukluk da, ayrılık da zaman mefhumuyla bağlantılı olarak ele alınıyor. Zamanın içinde ümit olduğu kadar, ümidin kırılması da var, düş de var. Eski sözcüğü de Murathan Mungan’ın zaman kavramıyla bağını güçlendiriyor. Bu sözün hem ilk gençlik yıllarına, çocukluğuna, geçmişte kalan aşklara göndermesi var hem de yeni çağa… Yeni çağ, değişimi de işaret ediyor elbette. Mesela Cem Adrian’ın söylediği “Eskidendi Çok Eskiden” şarkısı gençlikteki zaman algımıza gönderme yapıyor. Zamanın unutulduğu, hiç düşünülmediği anlara, gençliğin getirdiği esriklik karışıyor. Geçmişle bugün arasında bir kıyas da var sözlerin alt metninde. Eğer zamanın akışı düşüncenin akışıysa; bunu hissediyoruz şarkılarda. Bu minvalde bilincin, belleğin de devreye girmesi söz konusu. Bellek, bir ayna işlevi de görür. Zamanın süzgecinde bireyin kendi görüntüsüne bakması olarak yorumlanabilir. Çocukluk ve ilk gençlik anlatılırken, sadece bireyin kendi izine rastlamayız, içinde yaşadığı sosyal, kültürel çevreyi de sezeriz. Ancak Mungan’ın geçmişle bağ kurmasının temelinde, içinden geçtiğimiz kültürü hatırlatma edimi de var. Ve o kültürde, kimliğin oluşmasının izlerini de görürüz. Çocukluk tüm o sürecin başlangıcıdır. Mesela Zuhal Olcay’ın söylediği “Dargın Bir Bahar” adlı şarkıdaki “çocuklukta yitirdim bütün ömrümü dar odalarda eskidim gitti, yalancı güneşlere aldandım içimde erken yeşeren dallar… yıllar sonra yine bu sokak yine ıhlamur ağaçları… kaç kez çıktın bu dalgın yokuşları” sözlerinde, hem kimliğinin şekillenmesine hem onu büyüten sancıya tanıklık ederiz. Yine mekanla kurulan ilişkide, odanın, geçilen sokakların bir anımsatma işlevi vardır. Bu belleğin korunması anlamına geldiği gibi, onu oluşturan tüm unsurları da anlamamıza olanak sağlar. Zaman ve mekan kavramları varoluş meselesiyle de ilişkilidir. Geçmişin içinden şimdiye dönüp bakar Mungan.
'AŞK İÇİN UYGUN DEĞİL HİÇ KİMSE'
Değişim de kapsamlı olarak ele alınır şarkılarda. Gelecek de bugünün içinden değerlendirilir. Albümün ikinci CD’si de zaten bu yeni çağın getirdiği ve sonrasında getireceği değişimlere gönderme olarak okunabilir. Aslında bu iki CD’de Murathan Mungan sanki zamanı ikiye bölmüştür. İlk CD geçmişten şimdiye bakarken ikinci CD’de hem geçmiş hem şimdi hem gelecek bir arada ele alınır. İlk albümü “kehribar sarısı” ikinci albümü de “gri pembe” renkleriyle ayırması sanırım buna gönderme. Kehribar sarısı bir yandan sonbaharın hüznünü çağrıştırırken bir yandan da kökle bağlantıyı kuruyor. Ve bir ayrılık zamanını da imliyor. Bu ayrılık ikliminin içinde anılarıyla birlikte biten aşklar da var. Gidenin geride kalana bıraktığı ateş bir anlamda zamanda yıllanıyor. Zamana yüklenen ayrılık imgesinin de etkisiyle albümün genel atmosferinde karanlık bir havanın daha hakim olduğunu söylemek gerek. Bu, şarkılarda bize hatırlatılanların hüzün vermesiyle de ilgili. Hatırladıklarımızın içinde reddettiklerimiz ya da inkarlarımız da saklı. Zaman kavramı bunun ağırlığını da taşıyor. Meselesi tüm oluşlarıyla birlikte, deneyimlediği zamanın geride kalması. Zamanın geride kalmasının asıl işaret ettiği şey ise, her şeyin hızla yok olmasına karşı, unutmaya karşı bir direnme denilebilir. (Belki ben’in parçalanması olarak da okuyabiliriz bunu.) Kuşkusuz zamanın geride kalması, yeni bir çağa, başka bir zamana geçişi de anlatıyor. Ve yeni bir inşanın işaretini veriyor. İkinci CD’nin taşıdığı renkler mesela gri; soğukluk ve mesafenin temsili. Yine de temassız bir hayatın getirdiği mesafeyi insanın kendini hatırlamasıyla kırabileceğine inanıyor. İkinci CD’nin kapanış şarkısında Murathan Mungan’ın Ozbi ile yaptığı düette geçen “müzik çok yüksek, kimse duymuyor birbirini… aşk için uygun değil hiç kimse” sözleri, Aylin Aslım ve Ah! Kosmos’un söylediği “Geçiyorum” şarkısındaki “nasıl dağılır çağın şaşkınlığı” veya Derya Köroğlu’nun söylediği “Böyle de Güzeliz” şarkısındaki “herkes çıkmalı kabuğundan… yeniden yaratır kendini insan” sözleri hızla girdiğimiz bu değişimin, bu yeni dönemin şaşkınlığını taşıyan insanın yalnızlığına gönderme olduğu kadar, belleği diri tutma anlayışını da taşıyor. Bu, bizi var eden tüm oluşları hatırlatmakla ilgili. Albümde yer alan müzisyenler, şarkıların hikayeleri, müzikal çeşitlilik, geleneksel ve batı enstrümanlarının kullanılması, hepsi bugüne kadar tüm biriktirdiklerimizin değişik tonları.
Mungan’ın, ikinci CD’nin kapanış şarkısı “Gecenin Eldiveni”nde genç kuşak müzisyenlerden Ozbi ile düet yaparak kapatması önemli. Elektronik altyapılı bu şarkı hem müziğin değişimini ifade ediyor hem de girdiğimiz yeni çağı, değişen insanı anlatıyor. Albümün hüzün barındıran bir atmosferi olsa da, zaman olgusunun hem umudu hem de umutsuzluğu aynı anda içinde barındırdığını söylemiştim, bu birbirinin içine geçmiş iki karşıt ruh haliyle çarpışmanıza da neden oluyor. Ama genel olarak insanın yeniden kendini yaratacağına dair umudu diri tutuyor Mungan. Bu umut aynı zamanda Mungan’ın hep ileriye bakmasıyla da ilgili. Ama şimdi şarkı zamanı diyor albümde. Çünkü biliyor, “şarkılar yapar zamanın yapamadıklarını.”