Saruhan Oluç’tan ‘yeni anayasa’ açıklaması: AKP’nin sicili bozuk
HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yeni anayasa” açıklamasıyla ilgili 2011’de Meclis’te yapılan çalışmalarını hatırlatarak, “Şunu özellikle belirtelim evet, bir sivil ve demokratik anayasa Türkiye’de yaşayan herkesin acil bir ihtiyacıdır. Ama maalesef AKP’nin bu konudaki sicili bozuktur” dedi.
DUVAR - Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısıyla gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Saruhan Oluç'un açıklamaları şöyle:
YENİ ANAYASA TÜRKİYE'DE YAŞAYAN HERKESİN ACİL İHTİYACIDIR: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gündeme getirdiği “yeni anayasa” açıklamasıyla tartışmalara değinen Oluç, “Biz 12 Eylül 1980 Anayasasının değişmesi gerektiğini çok uzun yıllardır söyleyen ve bunun için mücadele eden bir muhalefet partilerinden birisiyiz. 12 Eylül Anayasası özürlüdür, despotiktir, bir darbe ruhunu taşıyan anayasadır. Bu anayasanın toptan kaldırılması gerektiğini iktidara gelen ve iktidarda olmayan çeşitli muhalefet partileri çeşitli belgelerinde tartışmalarında defalarca ifade etmişlerdir. Ama ne gariptir ki bir türlü sonuç elde edilememiştir. En son 2011 Meclis’te yapılan çalışmalarda yine bir sonuç elde edilememiştir. Bu nedenle şunu özellikle belirtelim evet, bir sivil ve demokratik anayasa Türkiye’de yaşayan herkesin acil bir ihtiyacıdır. Ama maalesef AKP’nin bu konudaki sicili bozuktur” dedi.
ÖNCE ZİHNİYET DEĞİŞİKLİĞİNE İHTİYAÇ VAR: Bu konuda iktidarın güven vermediğini belirten Oluç, şöyle devam etti: “İktidar eğer bu tartışmayı bir oyalama, bir nefes alma iktidarını sürdürme anlayışı içinde gündeme getiriyorsa, bu doğru bir tutum değildir. Çünkü yeni bir anayasa, yeni bir toplumsal sözleşme sadece Cumhur İttifakı ile yapılamaz, bütün siyasi partilerin STK’ların, yurttaşların bu tartışmaya katılması görüşlerini söylemesini ve anayasa konusundaki iradelerini belli etmesi ile yapılabilir. Dolayısıyla böyle bir tartışmaya ihtiyaç var elbette. Ama bu şekilde değil. Sistemi değil, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini değil, toplumu ve demokrasiyi güçlendirecek bir anayasaya ihtiyaç vardır. Bir şey hatırlatmak istiyorum. Çok eleştirdiğimiz yürürlükteki anayasayı bile bu iktidar uygulamamaktadır. Bakın Anayasasının 90’ncı maddesine. Anayasa 90’a göre AİHM kararları bağlayıcıdır, AİHM’in Demirtaş kararı hala uygulanmamıştır. İktidarın kullandığı dil ve söylem uygulamaları HDP’yi tasfiye etme çalışmaları uzlaşmacı, kapsayıcı ve katılımcı bir anayasa yapım sürecine işaret etmemektedir. Önce bunların değişmesi gerekmektedir. Önce bir yol temizliğine ihtiyaç vardır, önce zihniyet değişikliğine, söylem ve dil değişikliğine ihtiyaç vardır uygulamaların değişmesine ihtiyaç vardır.”
İÇİNDE BÜTÜN MUHALEFET PARTİLERİ YER ALMALI: Oluç, gazetecilerin Cumhur İttifakı'nın sandalye sayısının “yeni anayasa” için yetmediği ve Erdoğan’ın hangi muhalefet partileriyle ortaklaşacağı sorusuna şu yanıtı verdi: “Nasıl olacağını birlikte göreceğiz. Eğer sivil demokratik bir anayasadan bahsediliyorsa bunun yapılacağı yer Meclis’tir. İçinde bütün muhalefet partilerinin ve iktidarın da yer aldığı bir komisyon çalışması şeklinde ancak bir anayasa teklifi tartışılabilir. Bu Anayasanın yazılacağı yer, tartışılacağı temel odak, STK’ları ve meclis dışı örgütlenmeleri de dahil ederek yapacak yer meclistir. Eğer Cumhur İttifakı iktidarını mutlaklaştırmak için bir anayasa tartışmasını yapacaksa bunun doğru bir yanı yoktur. Muhalefeti etkisizleştirmek ve dikensiz bir gül bahçesi yaratmak için anayasa tartışması yapacaksa bunun karşısındaki tutumumuz çok açıktır. Elbette ki yerel demokrasinin güçlendirildiği bir anayasa çalışmasına, eşit yurttaşlığın tam olarak tesis edildiği halkın katılımının sağlandığı, katılımcı müzakereci uzlaşmacı ve kapsayıcı bir anayasa çalışmasına ihtiyaç vardır. Bunun için şu ya da bu muhalefet partisine gitmekle sorun çözülmez. Olması gereken bütün muhalefet partilerinin de iktidar partilerinin de bu anayasayı birlikte tartışmaları ve toplumu da bu tartışmaya dahil etmeleridir.”
BU KADAR CİDDİ SIKINTI ÇEKİLEN BİR DÖNEM OLMADI YAKIN TARİHİMİZDE: Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı enflasyon verilerinin isteğe göre hazırlanmış olduğunu belirten Oluç, rakamların hormonlu olduğunu söyledi. Oluç, “Ancak isteğe göre ayarlanmış bu rakamlar bile enflasyondaki tırmanışın sürdüğünü gösteriyor. Baktığımızda ev eşyalarında yüzde 24, ulaştırmada yüzde 21, gıdada yüzde 18’den fazla enflasyon artışı var. TÜİK’in rakamları gerçek rakamları yansıtmıyor. Geniş tanımlı işsizliğin 10 milyon civarında olduğu bir ülkede yaşıyoruz ve enflasyon artmaya devam ediyor. Gelirsiz insanların arttığı ama aynı zamanda hayat pahalılığının da arttığı bir ülkede yaşamaya devam ediyoruz. Baktığımız Türk İş, ocak ayı açlık ve yoksulluk sınırlarını açıkladı. 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı ocak ayı için gıda harcaması tutarı 2652 TL olarak tespit edildi. Yoksulluk sınırı ise 8 bin 638 lira olarak tespit edildi. Yani Türkiye’nin yakın tarihinde bu kadar ciddi olarak dar gelirlilerin, ücretlilerin, emeklilerin, işçilerin yoksulların, köylülerin, çiftçilerin bu kadar ciddi bir sıkıntı çektiği borçlanma ile karşı karşıya kaldığı başka bir dönem olmadı yakın tarihimize baktığımızda” dedi.
CEPTE PARA OLMAYINCA KUYRUĞA GİRMENİN DE ANLAMI YOK: Son günlerde yapılan zamların önümüzdeki günlerde artacağını dile getiren Oluç, “Eskiden yağ kuyrukları vardı, artık kuyruk bile olmuyor. Çünkü cepte para olmayınca, kuyruğa girmenin de anlamı yok. Bugün Türkiye’de kuyruğa giremeyen yoksullar, çöplerden ekmek toplamak; pazarlarda, yerlerde kalanları toplamak zorunda kalıyorlar. Çok vahim bir tabloyla karşı karşıyayız ve bu tablonun sorumlusu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, AKP ve MHP iktidarıdır, bunu çok açık görüyoruz. Şunu görmezden gelemez bu iktidar. Ismarlama enflasyon rakamlarınız tutmuyor. Siz günah keçisi arıyorsunuz. İktidarın yanlış ekonomi politikasıyla işçinin, emeklinin, dar gelirlinin, işçinin, kadının işçinin, esnafın sorunlarını çözme imkanı yok. Tehditle, denetimle bu iş olmaz” diye belirtti.
ÖĞRENCİLER İNANILMAZ BİR SALDIRI VE NEFRET İLE KARŞI KARŞIYA: Oluç, Boğaziçi Üniversitesi’ne AK Partili Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasıyla başlayan rektör kayyım protestolarına dair şunları söyledi: “Ne istiyor öğrenciler, ‘rektör atanmasın’ diyorlar. Rektörü, üniversitelilerin seçmesinin paydaşların seçmesi önünde ne engel var, hiçbir engel yok. ‘Paydaşları seçsin’ dedikleri için, demokratik protesto haklarını kullandıkları için bu şekilde karşılık buluyor, yani Boğaziçili öğrenciler ve onları destekleyenler inanılmaz bir polis saldırısıyla, öfkesi ile nefreti ile karşı karşıyalar. Cop, gaz, gözaltı hepsi yaşanıyor. Öğrencilerin gösterdiği meşru demokratik bir direniş, protesto var. İçişleri Bakanlığı ve iktidar bunu illegalize etmek istiyor. Ama bunu illegalize edemezsiniz, çok masum bir şekilde üniversitelerdeki öğrenciler ve akademisyenler ‘atanmış rektör kayyım, rektör istemiyoruz’ diyorlar. Bundan daha meşru doğal ve demokratik bir protesto olabilir mi?”
İÇİŞLERİ BAKANI'NIN CÜMLESİ BÜTÜN SİHRİ ORTADAN KALDIRIYOR: Bulu’nun istifa etmesi gerektiğini vurgulayan Oluç, “Boğaziçi’ni işlemez hale getiren kişi o koltukta oturma ısrarını sürdüren intihalci kayyım rektördür. Bu açık bir şekilde ortadadır, demokratik bir seçim lazımdır. Üniversite paydaşları kendilerini yönetecek rektörü seçebilirler. Bunun karşısında bir şey yoktur. Ama İçişleri Bakanı dün dedi ki rektör seçimlerinin demokratik olması mı gerekiyor? Soruya bakın. Böyle bir cümle kurduğunuzda arkasından gelen şunlar olur; yerel seçimlerin demokratik olması mı gerekiyor, Anayasanın demokratik olması mı gerekiyor, genel seçimlerin demokratik olması mı gerekiyor, atanmışlar yeterlidir seçilmiş mi gerekiyor. Her şeyi kayyım atayarak bu ülkeyi yönettikleri için bunu cümleyi sarf ediliyorlar. Reform tartışmalarının yapıldığı, yeni sivil demokratik anayasa lazımdır tartışmalarının yapıldığı bir dönemde bu cümle bütün sihri ortadan kaldırıyor, bu uygulamalar bütün sihri ortadan kaldırıyor” ifadelerini kullandı.
MİLLETVEKİLİ SÖYLESE SİYASİ LİNCE TABİ TUTULURDU: Saruhan Oluç, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “15 Temmuz’u FETÖ yapmadı” yönündeki açıklamasıyla ilgili de, “Böyle bir cümleyi Meclis Genel Kurulu’nda muhalefet partilerinden bir milletvekili kursa, şimdi o milletvekili siyasi linçe tabi tutuluyordu. İçişleri Bakanı AİHM kararlarını tanımıyor ki, bunları takmıyorum diyor ki, bu kadar kafa karışıklığı içinde 15 Temmuz’u FETÖ yapmadı demesi de beklenir. Biraz onun geçmişine de bakmak lazım tabi” dedi.
CEZAEVLERİNDE TECRİDİ SONA ERDİRİN: PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve cezaevlerindeki hak ihlallerinin kaldırılması talebiyle cezaevlerinde başlayan açlık grevlerinin 69’uncu gündür sürdüğünü hatırlatan Oluç, “Açlık grevine giren hükümlü ve tutukluların talepleri hukukun uygulanmasıdır. Tek talepleri budur. Birincisi kendilerine yönelik kötü muamele işkence ve hukuksuzlukların sona erdirilmesidir. İkincisi hukukun herkes için geçerli olmasıdır; yani İmralı’da Abdullah Öcalan ve diğer hükümlülerin bu hukuktan faydalanması ve mutlak tecridin sona erdirilmesiyle ilgilidir. Adalet Bakanı'na çağrı yapıyoruz: Bu hukuksuzlukları sona erdirin. Bakın, İmralı’da defalarca başvuru yapıldı ama bu başvurulara cevap verilmedi. Geçtiğimiz günlerde CPT heyeti Türkiye’ye geldi. İzledi, cezaevlerine baktı, görüş ve önerilerini hükümete iletti. Hukukun uygulanması doğrultusundaki talepleri daha önceki raporlarında da yer aldı. Bu çağrılara gözünüzü ve kulağınızı kapatmayın, Adalet Bakanına ve iktidara sesleniyoruz” diye konuştu. (MA)