‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ diyen hekimler beraat etti
İstinaf, “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” açıklaması nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilen Türk Tabipleri Birliği yönetimine ilişkin dosyada kararını verdi. Yargı, 11 hekimin beraatine hükmetti.
ANKARA- Afrin'e yönelik harekata Ocak 2018’de "Savaş bir halk sağlığı sorunudur" açıklaması yaparak karşı çıkan Türk Tabipleri Birliği (TTB) 2016-2018 dönemi Merkez Konseyi üyesi 11 hekim hapis cezasına çarptırıldı. 11 hekime "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçlamasıyla ikişer kez 10 ay hapis cezası veren Ankara 32’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı istinafa taşındı. Yerel mahkemenin kararını değerlendiren istinaf mahkemesi olan Ankara Bölge İdare Mahkemesi 19’uncu Ceza Dairesi, hekimlere verilen cezayı bozdu ve hekimlerin beraatine hükmetti.
EVLERİ BASILARAK GÖZALTINA ALINMIŞLARDI
Afrin'e yönelik harekata karşı 2018 tarihinde "Savaş bir halk sağlığı sorunudur" diyerek karşı çıkan TTB Merkez Konseyi üyesi doktorlar evlerine yapılan operasyonla gözaltına alınmış ve haklarında dava açılmıştı. Yerel mahkeme 11 hekime “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan ikişer kez 10 ay hapis cezası vermişti. Mahkeme ayrıca Hande Arpat’a sosyal medya paylaşımlarıyla "terör örgütü propagandası" yaptığı gerekçesiyle 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezasına hükmetmişti.
İstinaf mahkemesi, "Sanıklara yüklenen fiillerin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması" gerekçesiyle hekimler Ayfer Horasan, Bülent Nazım Yılmaz, Dursun Yaşar Ulutaş, Funda Barlık Obuz, Hande Arpat, Mehmet Raşit Tükel, Mehmet Sezai Berber, Mustafa Taner Gören, Selma Güngör, Sinan Adıyaman ve Seyhmus Gökalp’ın ayrı ayrı beraatine hükmetti. Hekim Hande Arpat’a “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla verilen hapis cezası da beraat ile sonuçlandı.
‘BİLDİRİ ŞİDDET ÇAĞRISI İÇERMİYOR’
TTB yönetiminin Afrin operasyonuna karşı yayınladığı "Savaş bir halk sağlığı sorunudur" bildirisinin şiddet karşıtı olduğunu, şiddet çağrısı ya da nefret söylemi içermediğini belirten istinaf mahkemesinin kararında beraat kararının gerekçesi şu şekilde ifade edildi:
"Davaya konu bildirilerin genel olarak şiddet karşıtı bir içerikte olduğu, etkili bir şiddet çağrısı ya da nefret söylemi içermediği, devletin askeri operasyonlarının da eleştirilmiş olmasının, sözlerin belli toplum kesimi üzerinde kin ve nefret duygularının oluşumuna veya mevcut duyguların pekişmesine etkide bulunmadığı, objektif ve tarafsızlıktan uzak, incitici, rahatsız edici olduğu fakat şiddet içermediği ve şiddet kışkırtıcılığı bulunmadığı, en önemlisi somut tehlike suçu olan atılı suç açısından yakın tehlikeye neden olmayan beyanlar olduğu, suçun oluşması için kamu güvenliğinin bozulması tehlikesinin somut olgulara dayalı olarak ortaya çıkması gerektiği, davaya konu bildiriler sonrası somut ve yakın bir tehlikenin ortaya çıktığına dair bulgu olmadığı, halkın bir kesimine karşı düşmanca tavır gösterilmesine yol açmaya veya bu tür tavırları pekiştirmeye elverişli etkili bir şiddet çağrısı ya da nefret söylemi içermediği, bu sebeplerle bildirilerin hem TCK'nin 216/1. maddesi kapsamında Halkı Kin ve Düşmanlığa Alenen Tahrik Suçu yönünden, hem de 3713 sayılı TMK'nin 7/2. maddesi kapsamında Terör Örgütü Propagandası Yapmak suçu yönünden atılı suçun unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır."
HEKİMLER NE DEMİŞTİ?
Türk Tabipleri Birliği'nin 2016-2018 Merkez Konseyi’nin “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” başlıklı açıklaması şöyle:
"Biz hekimler uyarıyoruz: Savaş, doğada ve insanda tahribat yapan, toplumsal yaşamı tehdit eden, insan eliyle yaratılan bir halk sağlığı sorunudur. Her çatışma, her savaş; fiziksel, ruhsal, sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açarak büyük bir insani dramı da beraberinde getirir. Yaşatmaya ant içmiş bir mesleğin mensupları olarak, yaşamı savunmanın, barış iklimine sahip çıkmanın birincil görevimiz olduğunu aklımızdan çıkarmıyoruz. Savaşla baş etmenin yolu, adil, demokratik, eşitlikçi, özgür ve barışçıl bir yaşam kurmak ve bunu sürekli kılmaktır. Savaşa hayır, barış hemen şimdi!"