Sebahat Tuncel: Bu ülke Kürtlere yas tutma, cenazelerini defnetme hakkı tanımıyor

Kobanê davasında tahliye olan Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel İstanbul’da düzenlenen etkinliğe katıldı. Kışanak, “Kürdü köleleştirirseniz toplumda demokrasi olamaz, özgürlük olmaz” dedi.

Google Haberlere Abone ol

İSTANBUL - DEM Parti Kadın Meclisi, İstanbul Okmeydanı'nda "Kobanê’den Gezi’ye Adalet ve Özgürlük İçin" buluşması düzenledi. Forumda Sebahat Tuncel ve Gültan Kışanak konuşmacı olarak katıldı.

Nazlı Buket Yazıcı’nın moderatörlüğünü yaptığı forumun açılış konuşmasını DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu yaptı.

‘SON SÖZ BUGÜN BURADA KURULUYOR’

 Türkoğlu burada yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Bu konuşmayı Tülay Hatimoğulları yapacaktı. Ama kayyım ataması nedeniyle Hakkari’ye gitti. Bu güne kadar sokakları terk etmeyen kadınlar bu buluşmayla yakıt verdi. Biat etmeyeceğiz. Bu yol meşakkatli bir yoldur. Biz cezaevindeki arkadaşlarımıza söz verdik. Son sözü direnenler söyler. Son söz bugün burada kuruluyor.”

KIŞANAK: KARANLIĞA TESLİM OLMAK GELECEĞİ YOK EDER

“Uzun zamandır bu kadar çok kadını görmemiş sarılmamıştık” ifadelerini kullanan Gültan Kışanak, “Cezaevleri insanı insandan tecrit eder. Sebahat ile farklı hücrelerde kaldığımızda koridorda gördüğümüzde birbirimize sarılamıyorduk" dedi.

'İNSANLAR UMUDUNU YİTİRİYOR'

Kışanak açıklamalarına şöyle devam etti: 

"Güzel bir gün sözünü umutlarımızı büyütmek için söyledim. Oysa güzel bir günde değiliz. Seçimlerin üzerinden çok kısa bir süre geçtikten sonra kayyum darbesiyle karşı karşıya kaldık. Van’da bir kez denediler yapamadıklarını bugün Hakkari’de hayata geçirmeye çalışıyorlar. Bu basit bir suç, ceza konusu değil. Birileri suç işlemiş ya da işlememiş meselesi değil. Bu ülkede çok ciddi demokrasi krizi olduğunu gösteriyor. Demokrasi, kadın cinayetleri krizleri var. Bu topraklar çoğulcu kimlikleri, kültürleriyle, tarihsel yaratıcılıkları, insanlık tarihine kazandırdıkları fırsatlar coğrafyası. Ama maalesef biz adalet, eşitlik, özgürlük krizleri yaşıyoruz. Bu ülkede biz kadınlar eşitliğe, özgürlüğe inananlar bir adım öne çıkarsak bu karanlığı dağıtabiliriz. Bu karanlığa teslim olmak geleceği yok edecektir. İnsanlar umudunu yitiriyor, bu ülkeye dair gelecek hayalleri kuramıyor. Birileri bu imkanları ortadan kaldırıyorsa bize de bunları bulmak, karşı koymak, direnmek düşüyor. Bunu yapabileceğimizi düşünüyoruz.”

‘BİZLER VE BU DAVALAR BİRER SEMBOLDÜ’

Kobanê davasına değinen Kışanak, sözlerine şöyle devam etti: “Bu dava tutsaklıklar rehin alma ve ardından gelen süreç asıl hedef toplum sesini çıkarmasın meselesiydi. Bizler ve bu davalar birer semboldü. Toplumu susturmak, her türlü hukuksuzluğu, garabeti meşru göstermenin aracı haline dönüştürüldü. Bu davalar üzerinden meydan meydan gezerek yürüttükleri politikalara meşruiyet kazandırmaya çalıştılar. Ama başaramadılar. Çok güvendikleri mahkeme heyeti bile Kobanê sürecinde yaşanan şiddet olaylarıyla bizlerin ilgisi olmadığını söylemek zorunda kaldılar. Ama biz bugün bunu konuşamıyoruz çünkü arkadaşlarımıza çok ağır cezalar verdiler. Söylediklerinin üstünü kapatacak başka araçlar bularak hukuksuzluğu sürdürüyorlar. Gezi’de de beraat eden davaları yeniden açıp Kobanê ve Gezi ile toplumu rehin almak için kullandılar. Bunun gibi yüzlerce toplumsal adaletsizlik devam ediyor. Adalet, özgürlük, eşitlik mücadelemizi sürdüreceğiz.”

'KAYYIM KADINLARI NEFESSİZ BIRAKIYOR’

Hakkari Belediyesine kayyım atanmasına dikkat çeken Kışanak, “Kayyım bizler açısından sadece yerel demokrasi, sandıkla gelen sandıkla gidenin ötesinde. Yerel demokratik belediyecilik anlayışı gelişince kadınlar nefes alıyor. Kayyım kadınları nefessiz bırakıyor. Bütün kadın kurumlarını kapattılar, kadın cinayetleri arttı. Neredeyse sıfırlamıştık. Diyarbakır’da alo şiddet hattını kurduğumuzda neredeyle hiç ihbar almıyorduk. Geleneksel toplumsal yargılar değişmişti çünkü.

Toplumda cinsiyetçi değer yargılarının değişmesiyle kadına yönelik şiddet ortadan kalktı. Demokrasi ya vardır ya yoktur. Batıya demokrasi var doğuya yok, erkeğe var kadına yok olmuyor. Adaletsizliğe, haksızlığa karşı hepimiz için demokrasiyi, adaleti, özgürlüğü savunmalıyız. Kadınlar özgür olursa toplum özgür olacak. Toplumun yarısını köleleştirerek, Kürdü köleleştirirseniz toplumda demokrasi olamaz, özgürlük olmaz. Demokrasi mücadelesi bir bütündür. Bu konularda kadınlara, bize, size güveniyorum. Ortak mücadele bakımından çok yol aldık. Gezi, Kobanê tutsaklarını özgürlüğüne kavuşturacak mücadeleyi birlikte öreceğiz” dedi.

TUNCEL: BU ÜLKE KÜRTLERE YAS TUTMA HAKKI TANIMIYOR

Gültan Kışanak’ın ardından söz alan Sebahat Tuncel, “Burada Gülsüm anneyi Diyarbakır’da Halise anneyi gördüm. Berkin yaşamını yitirmeden kısa bir süre önce hastanede ziyaret etmiştim. Çok zayıflamıştı, onu hatırlıyorum. 15 yaşında bir çocuğun hak etmediği bir şey. Diğer tarafta Halise annenin oğlunun kemiklerini postayla gönderdiler. Bu ülke insanlara bunu yaşatıyor. Halise anneye yas tutma hakkı tanımadı. Bu ülke Kürtlere yas tutma, cenazelerini defnetme hakkı tanımıyor. Bunların hepsinin nedeni Kürt sorunu. Gülsüm anne 10 yıldır adalet arıyor.

Mahkemelerde sesini duyuyor. Halise anne oğlunun cenazesini aldı, ama onu hapse attılar. Biz bunu kabul etmeyeceğiz. Biz çocuklarımız genç yaşta toprağa düşmesin birlikte özgür bir yaşam için mücadele ediyoruz. Gezi ve Kobanê aynı döneme denk geldi. Medeni katledildiğinde Gezi’den Lice’ye köprü kurmak istemişti. Ama bu ilerletilemedi. Devlet bunu engelledi. Bu ülkede çözülmemiş bir sorun var Kürt sorunu. Kürt sorunu var olduğu sürece biz bunları konuşmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

CHP’YE TEPKİ

Mahkeme kararlarını eleştiren Tuncel, şöyle devam etti: “Hakkari’de kayyım soykırım politikasıdır. Türkiye’de Kürt olup demokrat olup da hakkında dava açılmayan kimse var mı? Yok. Cezaevinden çıkınca aman ha sakın tekrar cezaevine girme diyorlar. Ama bunun garantisi yok. Kusura bakma konuşacağız. Hangi mahkeme adaletli karar veriyor. Biz tahliye olduk. Mahkemede de söyledim sanatçı olsam şarkı söylerdim, tiyatrocu olsam oyun oynardım, siyasetçiyim konuşuyorum. Türkiye’de bağımsız yargı olmadığı sürece Kürt siyasetçiler, feministler, sosyalistler hakkında verilen mahkeme kararları taraflıdır, tanımıyoruz. CHP’liler diyor ki mahkeme karar versin iyi de bu mahkemeler adaletli karar mı veriyor?

Kayyım da siyasi bir meseledir, hukuki değil. Kürtlerin kendi kendini yönetme hakkının gasbıdır. Zulümdür. Belediye başkanı, milletvekili seçiyorsunuz cezaevine atıyor, dernek başkanını, sivil toplum örgütlerinin üyelerini yöneticilerini cezaevine atıyor. Bu yasa olduğu sürece herkes terörist. Bizden sonra 5 arkadaşımıza aynı iddialarla dava açıldı. Aynı iddialarla Kobanê davası devam ediyor. Bunlar soykırım davası. Başka bir karar alınıp bizi tekrar alabilirler. Bunun garantisi yok. Türkiyeli arkadaşlarımıza şunu söylemek istiyorum. Bizim bir derdimiz var bunları söylemeyelim diye bizleri cezaevlerine koyuyor. Biz bu yalanları anlatmalıyız. Faşizm yalan üzerinden kendisini inşa eder. Hakikatı birlikte örmeliyiz. Faşizm, baskı, tehdit var. Sinip kenara mı oturacağız, oturmayacağız. Biz geleceği yaratmak istiyoruz, farkındayız. Diyarbakır zindanındaki Esat Oktay’ıyla bugünküler yarışıyor. Belki Jo (Esat Oktay’ın köpeği) ile aynı hücreye koymuyor ama tek kişilik hücreye koyuyor. Uygulamalar değişmiyor, biçimi farklılaşıyor.”