Seçim sürecinin en önemli sonucu!
Cumhur İttifakı’nın propagandasında öne çıkan vurgular, Türkiye’nin yeni yüzyılda yola nasıl devam edeceğine dair düşünenler için çok fazla veri sundu. Geleceği göremeyen ve görme umudu da kalmayan halkların üzerine, en hafif tabirle ‘güvenlikçi’ bir propaganda boca edildi.
Herkesin ‘en önemli seçim’ dediği bir seçim döneminin sonuna geldik. Yarın 65 milyona yakın seçmen tercihini sandıkta belli edecek. Cumhurbaşkanlığı ve TBMM’de seçim tamamlanacak. Cumhurbaşkanlığı için ikinci tur ihtimali hep dile getirildi. Ancak bu yorumun hemen peşinden de, ‘seçmenin ikinci tura kalma ihtimalini zaman kaybı olarak göreceği’ şerhi düşüldü. Aslında yarınki seçim bu ihtimalin de oylanıp karara bağlanması seçimi olacak biraz da…
***
Seçim sürecine dair söylenecek çok şey var belki ama özellikle Cumhur İttifakı’nın propagandasında öne çıkan vurgular, Türkiye’nin yeni yüzyılda yola nasıl devam edeceğine dair düşünenler için çok fazla veri sundu. Neredeyse 3 yıldır ağır ekonomik sorunların peş peşe ortaya çıktığı ve bütün alanlara da yayılan belirsizlikler yarattığı bir ülkede iktidarı korumanın yolu, savaş aygıtlarının geçit töreni yaptığı bir propaganda yürütmek olarak görüldü. Meydanlarda muhalefete ‘terör bağlantılı olmak’ suçlamasından, ‘yalancı, LGBT’ci, sahtekar’ olmaya kadar denmedik bırakılmadı.
3 yıldır alım gücü günden güne eriyen, ücretlerinde aldıkları zamları temel tüketimden kiraya bütün kalemlerde gelen karşı zamlarla kaybeden, geleceği göremeyen ve görme umudu da kalmayan halkların üzerine, en hafif tabirle ‘güvenlikçi’ bir propaganda boca edildi. Muhalefeti tercih edecek herkesi suçlamaya varan bu dilin bu seçimde son kez bu şekilde kullanılmış olmasını umut etmek istiyor insan.
***
Ancak özellikle Kürt sorunu, göç ve dini inanç/milliyet üzerinden yıllardır tekrar tekrar seçmenin önüne sürülen bu dilin yarattığı tahribattan kurtulabilmek yeni dönemde daha da önemli olacak. Bunun da barıştan yana, sağduyulu ve halkları gerçek sorunları etrafında düşündürüp birleştirecek bir siyaset dilinin ortaya çıkması ile mümkün olabileceği bu seçim döneminde kendisini çok yakıcı bir şekilde bir kez daha ortaya koymuş durumda!
Rusya, kaderini Erdoğan’a bağlar mı?
Kampanyanın son dönemecinde önce CHP’li Erdoğan Toprak’ın, ardından bizzat Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları ile gündeme geldi "Rusya’nın seçime müdahale etmeye çalıştığı" iddiası. Gerçekten de toplumda Ukrayna ve Suriye’de gelişen ortak mekanizmalara bağlı olarak Putin’in Erdoğan’ı kaybetmek istemeyeceğine dair genel bir algı var. Millet İttifakı’nın daha "NATO’cu" olacağına dair Batı’ya verdikleri resim de Putin’in Erdoğan’a yatırım yapması gerektiğine inananlara malzeme oluyor.
Görüntü böyle ancak bunlar kesin doğrular mı? Yazarımız Fehim Taştekin bu görüşte değil. Ona göre Rus siyasi aklının değerlendirmesi daha stratejik ve uzun vadeli.
Taştekin’le sohbetimizde vurguladığı üç nokta şöyle:
• Putin’in otoriter yönetim tarzına rağmen Rus devlet yapısı kurumsal yeteneklerini Erdoğan Türkiye'si gibi kaybetmedi. Rusya’nın Boğazlar ve Karadeniz’deki statünün korunmasının yanı sıra nükleer enerji dahil büyük stratejik çıkarlarını tek bir adamın kaderine bağlaması imkansız. Seçim odaklı bakıldığında Putin’in Erdoğan’a yatırım yaptığına dair bazı izlenimler oluştu. Nükleer santral inşası için gönderilen paranın Türkiye Merkez Bankası’na park edilmesi gibi. Fakat Putin’in bunu daha çok Erdoğan’ın ısrarları üzerine yaptığını düşünüyorum.
• Millet İttifakı’nın ortak aday çıkarıp iktidarı devralabilecek bir alternatif olarak kendini ortaya koyması sadece Rusya değil Batı’da da yeni değerlendirmelere yol açtı. O ana kadar Erdoğan zor biri ama onunla çalışmanın yollarını öğrendik, yerine gelecek kişiyi tanımıyoruz diyen bir değerlendirme vardı. Bu değişmeye başladı ve bu sefer Millet İttifakı gelirse ne olur sorusuna odaklanıldı. Stratejik devlet refleksi bunu gerektirir. Putin, Erdoğan’a güvendiği için değil fazla açık verip Rusya’ya kendini mahkum ettirdiği için onunla çalışmayı seviyor. Ama gemileri Erdoğan için yakmaya gönüllü bir Putin düşünmek zor.
• Dikkat edilirse nükleer santral açılış törenine Putin gelmedi. Ukrayna savaşına ve güvenlik risklerine bağlandı. Fakat kanaatimce bunun bir seçim tantanası olduğunu bildiği için gelmedi. Bir önceki açılışta da Ankara’dan Mersin’e gitmemişti. Bir tarafta Erdoğan davet ediyor, katılmam diyemez ama bizzat gelmeyip video konferansla yetinerek Erdoğan’ın seçim oyununa da gereğinden fazla ortak olmadı. Rusya’nın devlet dümeninde Türkiye’de iktidar değişse de Türk-Rus stratejik ilişkilerinin kül olup gideceğini düşünen ahmaklar oturmuyor. Rusya’da da trollük yapanlar çok. Medya da komplo teorilerini seviyor. Kremlin’i Rus sosyal medyasından okumak yanıltıcı olabilir.
Seçim sürecinde Gazete Duvar
6 Şubat depremlerindeki büyük kayıpların ve acıların gölgelediği bir seçim kampanyası yaşadı Türkiye. Gazete Duvar da şubat ve marttaki deprem yayınlarının ardından –elbette deprem bölgesindeki durumu da aktarmaya devam ederek- bu kez de seçimin nabzını sahada tutmaya çalıştı. 60 seçim noktasından 200’e yakın izlenim, 100’den fazla özel canlı yayın ve video program olmak üzere 40 günde toplamda binin üzerinde politika haberi üreterek seçimi takip ettik. Adaylarla, uzmanlarla, sahanın bilgisine sahip meslektaşlarla konuşarak seçim tablosunu anlatmaya gayret ettik. Bu yoğun temponun ardından derin bir nefes aldıktan sonra, yeni bir yüzyıla adım atacak bir ülkenin daha güzel günlerini haberleştireceğimiz yeni bir dönemin başlaması dileğiyle…
Bahçeli sözlüğü: Öcalan, Ahmet Türk, DEM, CHP, Erdoğan, İYİ Parti... 06 Kasım 2024
Süreçte zaman kayması: İktidarın planı ortaya çıktı! 04 Kasım 2024
Bahçeli açılımının sırrı ortaya çıktı! 30 Ekim 2024
‘Süreç’ soruları ve devletin ‘fikir birliği’ 26 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI