Seda Yüz: Her şeyin mizahı yapılır

Komedyen Seda Yüz ile komedyenliği ve sansürü konuştuk. Yüz, "Komedyenler için konuşulmaması gereken konu diye bir şey yok" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Stand-up röportajları serimizde bu hafta Seda Yüz’le konuştuk. Uzun zamandır sahnelerde olan Yüz ile komedyenliğe nasıl başladığını, stand-up kültürünü ve sansürü konuştuk. 

Sahneye ilk çıktığınız günü bizimle paylaşır mısınız? Heyecan da mutlulukla beraberdir diye soruyorum, “Artık bunu yapacağım” demeye nasıl başladınız?

Sahneye çıkmadan yaklaşık bir yıl önce ben bu işi yapacağım demiştim aslında. İlk gösterim şans eseri ya da öyle bir deneyeyim diye olmadı. Bir saatlik yazılmış, prova edilmiş bir gösteriydi. Şimdi baktığımda öyle yapmazdım, ilk önce daha küçük parçalarla denerdim belki. Tabii ki çok heyecanlıydım. Genel olarak iyi geçmişti. Ben sahneden indiğimde harikayım falan diye düşünüyordum. Sonra kayıtları izledim, dedim ki harika değilim. Nelere dikkat etmeliyim, nasıl daha iyi yapabilirim üzerine düşündüm. Sonrası da öyle devam etti. Ama şu anki performansımla ilki arasında bayağı bir fark var bence.

Ofansif bir mizah anlayışınız var. Komedinin rahatsız edici, yer yer saldırgan olması hakkında ne düşünüyorsunuz? Ya da şöyle sorayım; suya sabuna dokunmayan komedinin bir bacağı hep aksak mıdır?

Kendi mizah anlayışımı ofansif ya da başka bir şekilde tanımlamıyorum. Ben kişisel olarak bana komik gelen şeyleri sahnede anlatıyorum. Bunu yaparken de beni rahatsız eden, dert ettiğim ya da basitçe gözlemlediğim şeylerden yola çıkıyorum doğal olarak. Bu da bazıları için rahatsız edici olabilir. Bu her zaman olabilecek bir şey. Bunu ortaokulda fark etmiştim, bana çok tuhaf gelmişti. Demek ki bazı insanlar şakadan anlamıyor diye düşündüğümü hatırlıyorum. Suya sabuna dokunmayan mizah derken tam olarak ne denmek isteniyor bilmiyorum. En nihayetinde komedyenin amacı insanları güldürmektir. Neyi ne şekilde anlattığınızsa komedyen olarak kişiliğinizle ve kim olduğunuzla ilgili. Farklı farklı tarzlar var ve bu farklı tarzların iyi ya da kötü örnekleri olabiliyor.

'DİLİ YASAKLAYAMAZSINIZ'

Bir de komedideki cinsiyetçi dil meselesi var. Bir kısım insanlar yasakçılığı sansürcülükle eşdeğer görürken, bir kısım da esas yasakçılığın dilde başladığını, cinsiyetçiliğin kendisinin sansürü doğurduğunu iddia ediyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Dili yasaklayamazsınız. Böyle bir şey mümkün değil, insan doğasına ters. Eleştirilebilir, üzerine fikir söylenebilir, şaka yapılabilir ama yasaklanamaz. Cinsiyetçilik hayatın her alanında var. Bunu işaret etmek, oradan malzeme çıkarmak da benim komedyen olarak işim zaten.

Seda Yüz

Komedinin dönüştürücü bir yönü de mevcut. Bazen kimsenin konuşmak istemediği, çeşitli sebeplerle eleştirmeye çekindiği konuları, komedi farklı yönlerden tutarak gündeme taşır ve tartışmaya ön ayak olur. Biraz da bundan bahsedelim mi?

Komedyenler için konuşulmaması gereken konu diye bir şey yok bence. Üzeri kapatılan şeylerden rahatsız olma refleksi zaten sizi komik olana götüren şey. Bir yerde gizlenmeye, konuşulmamaya çalışılan bir şey varsa orada çelişki vardır. Bu da komik olacak anlamına geliyor. Dolayısıyla onun altını çizmiş oluyorsun, bakın burada bir saçmalık var diye. Bir cevap sunmak değil aslında bu, sadece göstermek gibi.

'HERKES TWEET ATARAK EN HAKLI İNSAN OLMA YARIŞINA GİRMİŞ GİBİ'

Tabii bir de eli meşaleli insanlar var: Üstelik sadece muhafazakârlar değil, kendilerini muhalif olarak tanımlayan kesimler de bu linç kültürüne ortak oluyorlar ve ortaya eski, eski olduğu kadar da güncelliğini yitirmeyen, “Her şeyin mizahı yapılmaz” diye bir laf çıkıyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Her şeyin mizahı yapılır, insanlar da üzerine bir şeyler söyler. Buna yapacak bir şey yok. Linç kültürü ise daha katmanlı, sosyolojik, hatta siyasi bir mevzu bence. Bazen mesele o şakanın yapılıp yapılmaması değil, insanların konuşacak, fikir belirtecek, kendilerini önemli hissedecek konulara ihtiyaç duymaları gibi geliyor bana. Tweet atarak en haklı insan olma yarışına girmiş gibi herkes. Ama gerçek hayatta işler öyle yürümüyor. Çoğu zaman linç edilen kişi kim, ne söylemiş, ne yapmaya çalışıyor bunların bile hiçbir önemi olmuyor ve çok absürt sonuçlar doğabiliyor.

Stand-up komedi ülkeye, kültüre göre çeşitli farklılıklar gösteriyor. Buradan hareketle Türkiye’deki stand up kültürünü nasıl yorumlarsınız? Yoksa fark ülkelerde değil de komedyenlerde mi?

Türkiye’de stand-up kültürü gelişiyor, yaygınlaşıyor. Bunun olması çok güzel. Komedi en nihayetinde yaşadığın toplum ve kültür ile ilgili doğrudan. Komedyen de işini orada yapıyor, oradan besleniyor. Bunların hepsi bağlantılı tabii ki.

Komedyenliğinizin yanında bir de tiyatro geçmişiniz var. Birbirini besleyen bu iki disiplinden hareketle sizi dijital platformlarda ya da sinemada görebilecek miyiz? Buna dair geliştirdiğiniz projeleriniz var mı?

Üç senedir sadece komedyenlik yapıyorum. Şu an için öyle bir proje yok, ama yakında olabilir.

Yakınlardaki gösteri takviminizi bizimle paylaşır mısınız?

18, 26 Mayıs’ta GRİ Sahne’de olacağım.