Şefkat: Sevginin ikiz kardeşi
Bu bayram gününde daha çok insani konulara değinmek istedim. Alman psikolog ve filozof Erich Fromm diyor ki: “Sempati duymak ve şefkatli olmak, insan sevgisinden ayrı şeyler değildir. Sevgi olmayan yerde, şefkat de yoktur…”
Bayram sürecine girdik. Politikadan biraz uzak, daha insani konulara ağırlık vermenin gereğini duyuyorum. Yakın zamanda gözlemlediğim bir olay, bana şefkat konusuna eğilmem gerektiğini hatırlattı.
İdeolojik yönden, dini ve manevi değerler açısından farklı görüşte de olsa emeği ile geçinen insanlarla ilişkide, tepkisel değil daha anlayışlı olup şefkatle yaklaştığınız zaman bağlantı kurmanız daha kolaylaşıyor.
Şefkatli olmanın sevme eylemi ile de doğrudan bir ilişkisi var. Ünlü Alman psikolog ve filozof Erich Fromm, sevgi ile şefkat arasındaki ilişkiyi şöyle tanımlıyor:
“Sempati duymak ve şefkatli olmak, insan sevgisinden ayrı şeyler değildirler. Sevgi olmayan yerde şefkat de yoktur. Duygusuzluk şefkatin zıddıdır ve bu açıdan duygusuzluğu bir hastalık durumu olarak tanımlayabiliriz.” (Erich Fromm: Hayatı Sevmek, Arıtan Yayınları)
İKİ AHLAKİ TAVIR
Günümüzde “Yapay Zeka” pek tartışılıyor. Biz yine bu kavramdan çok “Duygusal Zeka”ya ağırlık verelim. Daniel Goleman’ın “Duygusal Zeka” isimli kitabında da, “şefkat” kavramına değiniliyor. Daniel Goleman, şöyle diyor:
“Gitgide artan sayıdaki bulgular hayattaki etik tavrın, temelindeki duygusal yetilerin bir ürünü olduğunu gösteriyor. Dürtü, duyguların ifade ortamıdır; tüm dürtülerin özü kendini bir eylemle ifade etmek isteyen hislerdir. Dürtülerine teslim olan kişilerin ahlaki anlayışları yetersizdir.
Dürtü kontrolü, irade ve kişiliğin özüdür. Aynı şekilde fedakarlığın temelinde empati, yani başkalarının hissettiklerini anlama yeteneği yatar. Başkalarının ihtiyaç ya da umutsuzluğu anlaşılmazsa, ilgi ve şefkat de olmaz. Günümüzde en azından iki ahlaki tavra ihtiyacımız var: Kendine hakim olmak ve şefkat göstermek”.
Yukarıdaki alıntıyı, değerli hekim, Cumhuriyet gazetesi yazarı Dr. Erdal Atabek’in “Bizim Duygusal Zekamız” isimli kitabından aktardım.
ŞEFKAT YOKSUNLUĞU
Şefkat kavramıyla ilgili bu çerçeveyi çizdikten sonra günümüzdeki insanların önemli bir bölümünün daha hoyrat, tepkisel, kendini düşünen, başkalarının haklarını dikkate almayan, şefkatsiz bir tutum içinde olduğunu gözlemleyebiliriz.
Kuşkusuz böyle bir tavrın gerisinde, içinde bulunduğumuz siyasal ortamın, otoriter anlayışın da etkili olduğu söylenebilir. Keza yaşadığımız kapitalist toplumda, bencilliğin, sadece kendi çıkarını düşünmenin etkisi de büyüktür, denebilir. İnsanların sevgi, duyarlılık ve şefkatten yoksunluğu da bu anlamda dikkati çekiyor.
İnsanların birebir yaşadığı ilişkilerde, bir işbirliği yerine bencilce tavırlar, “Ben ona şunu verdim”, “O bana hiçbir şey vermedi” gibi yaklaşımlar, gerçek bir sevginin yaşanmadığı, şefkatsiz bir bağı ortaya koyuyor.
Psikiyatris Engin Geçtan da, “Hayat” isimli kitabında, bu tür ilişkilerde insanların “bu ilişki kendisine ne kattı ya da katmadı” konusunu düşünmediklerini belirtiyor. Engin Geçtan, ilişki konusundaki görüşünü şöyle özetliyor:
“İlişki aynı zamanda, bir şeyleri birlikte yapmaktan mutluluk duymaktır. Önemli olan yapılan iş değil, yapılan şeyin birlikte yapılması ve o şey yapılırken bir bütün olabilmektir. Dolayısıyla olmak, yapmaktan önce gelir.”
DUYGUSAL YAKINLIK
İki insan arasındaki ilişkide, fiziksel yakınlık kadar duygusal yakınlık da önem kazanıyor. Yine Erich Fromm’un deyişiyle, “Fiziksel yakınlık, tek başına duygusal boyutu gerçekleştirmeye yetmez. Duygusal yakınlık, iki insan arasındaki gerçek ve içten bir uyum demektir”.
Burada da görüldüğü gibi sevgi bağı ile bağlanan insanların duygusal yakınlığı, şefkatli olmayı da içeriyor. Mutlu ve iç huzura sahip olmak istiyorsak daha sade, sevgi dolu, şefkatli bir hayatı yaşamaya çaba harcamalıyız, derim. Herkese iyi bayramlar…