YAZARLAR

Seksin ulusaşırı serüveni: Faslı kadınlar Türkiye’de

Resmi istatistikler bize arzu coğrafyasının boyutlarının ne kadar genişlediğini göstermiyor. Çünkü kayıt altına alınabilen seks işçisi çok az. Nerede kırılgan, göçmen grubu varsa, özellikle bu göçmen grubu seks endüstrisinde talep edilen bir grupsa orada seks işçiliği görece yaygın oluyor.

Ülkeden ülkeye, kıtadan kıtaya göçün çeşitli gerekçeleri var. En iyi ihtimalle daha iyi eğitim alabileceği, daha müreffeh yaşayabileceği veya yaşam tarzına daha uygun ülkelere göçen insanlardan bahsedebiliriz öncelikle. Bu ihtimalin iyiliği, coğrafyayı kader olmaktan bir ölçüde çıkarıyor olması. Yoksa, göçün travmaları bu grup için de baki. Kötü ihtimaller ise sıralamakla bitmez. Savaş ve çatışma koşulları, açlık sınırında bir yoksulluk, kimliğinden kaynaklı şiddete varan bir ayrımcılığa maruz kalma, sınırdışı edilme vb. Üstelik bu kategoriye her zaman göçmen de denemiyor. Sığınmacılık, iğretilikle, kötü yaşam koşullarının devamıyla ve en önemlisi can güvenliğinin tehdit altında olmasıyla birlikte tecrübe ediliyor. Kadınlar, LGBTİ’ler ve çocuklar bu grubun en kırılgan olanları.

Kadınlar ve LGBTİ’ler, maalesef çocukların da önemli bir kısmı hayatta kalabilmek, hatta ailelerini geçindirebilmek için; başka bir kısmı da daha iyi koşullarda yaşamak için seks işçiliği yapmak zorundalar veya bunu tercih ediyorlar. Bu yeni bir durum değil. Ama seks işçiliğinin ulusaşırılaşması, döngüsel göçün bir parçası haline gelmesi ve her milliyetten, etnik gruptan seks işçisinin dünyanın farklı coğrafyalarında istihdam alanları yaratmaları görece yeni bir gelişme. Bu döngünün uğraklarından biri de Türkiye. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Coğrafya Bölümü’nde öğretim üyesi olan Ayla Deniz’in çalışma alanlarından biri kadın göçü. Ayla ile önce seks işçiliğinin değişen niteliğinden bahsettik ve sonra da ulusaşırı ve döngüsel seks işçisi hareketliliğinin bir parçası olarak Türkiye’ye de yolu düşen Faslı seks işçileriyle ilgili çalışmasını konuştuk.

Ayla Deniz

Öncelikle çalışma biçimlerine ve sorunlarına güncel akademik çalışmalarında yer verdiğin grubu nasıl adlandırdığını öğrenmek isterim. Biliyorsun bu konuda epey tartışma ve farklı yaklaşım var.

Seks işçiliği kavramı 1978’den beri kullanılıyor. Bu kavramı ilk olarak liberal aktivist Carol Leigh ortaya atıyor. Temelde fahişeliğin herhangi bir iş gibi olduğunu savunarak para karşılığı cinsel hizmet sunumunun bir meta alışveriş olarak yeni bir kavramla tartışılmasının önü açılıyor. Bir anlamda o dönem büyüyen porno endüstrisine karşı açılan savaşı, seks satma pratiğinin yarattığı endüstriye vurgu yaparak göğüslemeye çalışıyorlar ve bu alanda çoğunluğu oluşturan kadınların bazı haklarına kavuşmalarını hedefliyorlar. Öte yandan aslında para karşılığı cinsel hizmetin tarihi çok eski ve bu hizmetin ekonomik karşılığını vurgulayan seks işçisi kavramından önce fahişe kavramı kullanıyordu. Bugün hâlâ fahişe ve seks işçisi kavramları birlikte kullanılıyor ve kavram seçiminde bir uzlaşı yok. Hatta kavramın kendisi bundan bahseden kişiye bizatihi bir pozisyon kazandırıyor. Bunun nedeni fahişe kavramının seksi satanların düşük olduğu varsayılan ahlaklarına gönderme yapan bir anlamının olması. Yani seks işçiliği nasıl cinsel hizmetlerin satışını herhangi bir meta alışverişi olarak görmeye yol açıyorsa, fahişe kavramı da bu pratiği bir ahlaki boyutla sunuyor. Ben seks işçiliğini kullanmayı tercih ediyorum. Çünkü seksin coğrafyalarını anlamak için seks satışının daha ticarileşmiş ve belirli bir pratikle süreklilik kazanmış formuna bakıyorum. Ama bunu yaparken de seks işçilerinin bundan çok memnun olduklarını, bunu bile isteye yaptıklarını, bu pratiğin herhangi bir iş gibi olduğunu ve buna dahil olanların büyük bir rıza gösterdiklerini tabii ki söylemiyorum.

Toplumsal hareketlerin etkisiyle bugünlerde bu düzenlemelerin dört aksı var: Birincisi suç olarak görme. Bunda genellikle seks satan kişiye bir yaptırım uygulanıyor. İkincisi yine suç olarak görmek ve seks satanın değil alanın hedeflendiği model. Buna İskandinav modeli de deniyor. Üçüncüsü tolere edilmesi, dördüncüsü ise izinli olmasıdır. Her birinin örneklerine de dünya genelinde rastlanıyor. Bizde seks satışının kriminalizasyonu ve seks satanın hedeflendiği bir denetleme pratiği daha hâkim. Seksin ve bedenin toplumsal konumlanışına göre hukuki karşılığı da değişiyor diyebiliriz.

Satılan hizmetin kapsamında neler var?

Seks işçiliği belirli bir ücret karşılığında cinsel hizmetlerin, performansların ya da ürünlerin alışverişine karşılık geliyor. Alıcı ve satıcı olarak konumlananlar arasında bazen fiziksel temas oluyor doğrudan. Bazen de dolaylı cinsel uyarım olabiliyor. Özellikle Asya ülkelerinde videoda performans, striptiz, soyunma –şimdi Avrupa’da da yoğunlaşmaya başladı– dolaylı cinsel uyarıma giriyor. Tele seks ve sanal seks, pandemi döneminde çok yaygınlaştı. Masaj salonları da süper finish veya happy ending (masajın cinsel ilişkiyle sonlanması) varsa o kategoriye giriyor. Zaten Türkiye’de masaj salonlarına karşı mesafeli tutumu da bu ihtimal yaratıyor. Bugün sokakta masaj salonu hakkında insanların fikrini sorsanız, önemli bir kısmı fuhuşla ilişkilendirir.

Seksin nasıl ulusaşırı hale geldiğini anlatır mısın?

Seksin ulusaşırı hale gelmesi küresel hareketliliklerle paralel. Küresel hareketlilikler ne kadar arttıysa doğrudan fiziksel temasa dayalı seks işçiliği de o kadar arttı. Küresel olarak iletişimin eriştiği bütün alanlar dolaylı seksin satın alınabileceği, bu tür içeriklere ulaşılabilecek alanlara karşılık geliyor. Türkiye ve dünya bağlamı bundan etkilenerek şekilleniyor aslında. Giderek seks işçiliği kapsamına giren türler çeşitleniyor bu hareketlilikle. Kucak dansı, web kamerasıyla görüntüleme, pornografik film gösterimi ya da telefonla seks, masaj salonlarında fuhuş, bar ya da kumarhanelerdeki fuhuş gibi. Eskort hizmetleri de çok yaygınlaştı. Yani sokaktaki çarka çıkan, müşteri bekleyen kişilerden tutun da beş yıldızlı otellerde doğrudan hizmet veren kadın ve erkeklere kadar genişliyor. Porno film oyuncuları da bir performans sattıkları ve bir endüstrinin parçası oldukları için onları da seks işçisi kabul ediyor bu alanda çalışanlar. Ama şunu belirtelim: Hayatını kazanmak için seks işçiliği yapanlar, bütün diğer performans satanlar içinde en büyük grup olarak kabul edilebilir.

Çok kırılgan endüstrilerde çalışan kadınların işsiz kaldıkları dönemlerde hayatta kalabilmek için seks işçiliğine yöneldiklerini ama bir süre sonra iyi bir iş bulabildikleri durumlarda da seks işçiliğinden vazgeçtikleri görülüyor. Ancak seks işçiliği geçmişi onları takip ediyor. Tekstilde, turizmde ve başka işlerde çalışabildiklerinde seks işçiliğine yönelmiyor göçmen kadınlar. Ama göçmenlerin çoğu hem kendilerine bakmak hem de ailelerine para göndermek zorundalar. Ve işsiz kaldıkları dönemlerde hayatlarını sürdürebilmek için de seks işçiliği yapabiliyorlar yeniden iş bulana kadar. Bu yüzden kadın göçü ile seks işçiliği hareketliliği birbirine paralel giden hareketlilikler. Şu da önemli: Kadınlar seks işçiliğiyle etiketlenmeye başladılarsa, bundan kurtulamadıkları için bu işe devam edebiliyorlar. Bir başka gerekçe de bu işi yapanların ücreti nakit olarak alabilmeleri. Bir tekstil fabrikasında çalıştıklarında bir ay sonra maaş alıp alamayacakları belli değil.

Birinci kategori, istihdama katılma sürecindeki kırılganlığa alternatif olarak seks işçiliğine yönelinmesi olarak ortaya çıkıyor. İkincisi mülteci ve sığınmacı gibi düzensiz göçmen durumunda olmak ve belirsiz bir geleceği inşa edecek kaynaklardan yoksunluk. Üçüncüsü ise evlilik göçü. Evlilik göçmenlerinin durumu da bazen böyle bir kırılganlığı beraberinde getiriyor. Özellikle kayıtlı olmayan evlilik biçimlerinde, 1. ve 2. eş olarak bir ulusaşırı hareketliliğe katılınması durumunda da bu ortaya çıkabiliyor. Veya evlilik vaadiyle kandırılarak seks işçiliğine zorlanan kadınlar da var. Bu yüzden de gittikleri ülkede resmi bir evlilik gerçekleştirse de bu evlilik bittikten sonra o ülkede kalabilmek için başka bir kaynağı olmayan kadınlar da seks işçiliğine yönelebiliyorlar. Ve bu kadını çok da güçlendiren bir biçim değil. Çünkü siz kazandığınızı hep gönderiyorsunuz. Belki yirmi sene böyle yaşayacaksınız ama bir süre sonra bu işi de yapamayacaksınız. Yirmi sene sonra ne bir sosyal güvenceniz, ne de birikmiş paranız olacak.

Seks işçiliği küresel eşitsizliklerle ne kadar bağlantılı?

Bunun bir sonucu olduğu açık. Her bir eşitsizlik kendi boşluklarını yaratıyor ve bu boşluklar altında yeniden büyüyen ekonomiler ortaya çıkartıyor. Toplumsal eşitsizlikler derinleşirken bu eşitsizliklerden kadınlar daha çok etkileniyorlar. Eşitsizliklerden en çok etkilenen grup, seks endüstrisine en hızlı dahil olan grup. Sadece kadınlar değil, kız ve erkek çocukları, erkekler, LGBTİ bireyler farklı şekillerde seks endüstrisinde konumlanıyorlar.

Bir yerden sonra bu ekonomi o kadar gelişiyor ki, bu ekonomiyi daraltmak yerine daha izlenebilir, kontrol edilebilir hale getirmeye çalışıyorlar. Bu durum fuhuşun normalleşmesine yol açarken, gerçek anlamda aslında seks işçilerini değil seks endüstrisini korumaya hizmet ediyor. Bu normalleşme, egzotik dünyalara fantezi dolu seyahatler yapan zengin ülke vatandaşlarının katıldığı seks turizmini de geliştiriyor. Tayland’dan Bahamalar’a pek çok alan, bu endüstrinin doğallaştığı alanlar arasında ve buralarda bazı aileler için aile üyelerinden birinin seks işçiliği yapması ailenin hayatta kalma stratejisi halinde. Dolayısıyla eşitsizliği derinleştiren sadece küresel dinamikler değil. Belirli bir düzeyde sosyal kabul yaratıyor o eşitsizlik. Ve giderek cinsel hizmetlerin bu yolla satılması o kadar yaygınlaşıyor ki bir noktadan sonra başkalarının ahlaki bakışıyla oradaki gerçeklik örtüşmüyor. Hayatta kalmak için Asya’da, Latin Amerika’da, Afrika’da kadınlar seks satıyorlar. Bugün gündüz kuşağı programlarında bile bunu rahatlıkla görebilirsiniz. Ben sabahları Müge Anlı’yı izliyorum. Mesela bir kadın öldürülmüş birkaç yıl önce, onunla en son birlikte olan adamın onunla birlikte olmak için ödediği para 50 lira. O kadının kocası ortak paylaşılan bir aile sorumluluğundan bihaber. Kadının kazandığı paranın nasıl geldiğini sorgulamıyor. Çünkü biliyor aslında. Çok düşük paralara çalışıyor kadınlar. Çok büyük bir ekonomiden, endüstriden bahsediyoruz ama bundan kadınlara düşen pay çok az. Bu kadar büyüyen mekanizma içinde yine aracı rolünde olan erkekler, bu sisteme aracılık eden düzenleyici yapılar, yerel otoriteler, kolluk kuvvetleri gibi mekanizmalar var. Artan taleple kadın kendi rızasıyla bu sistemde kalabilmek için aracıya da para ödediği için, bir günde belki üç kişiyle beraber olacakken bu sistemde sekiz kişiyle, on kişiyle birlikte olmak zorunda kalıyor. Dolayısıyla kadınlara yönelik şiddet, buna ilişkin denetim ve kontrol mekanizmaları artıyor. Kadınların sekse zorlanma düzeylerinde de bir artış ortaya çıkıyor bu ekonomik kaynak keşfedildiği zaman.

Senin çalışmanın merkezinde yer alan 'döngüsel göç' ne demek ve seks işçileri bu pratikte nasıl yer alıyorlar?

Bu bir hareketlilik türü. İnsanların belli bir amaç için kısmi sürelerle bir ulusaşırı hareketliliğe katılmalarını ve periyodik hareketlilik gerçekleştirmelerini içeriyor. Mevsimlik tarım işçileri de böyle bir döngünün içindeler. Bu pratiğin içinde 90’lardan sonra seks işçileri de yer almaya başladılar. Bulundukları alandan daha iyi koşulları elde edebileceklerini varsaydıkları yerlere gidiyorlar. Bazen yereldeki sıkışma ve baskı buna yol açıyor ve mobilitenin sağladığı saklanma avantajından yararlanıyorlar. Bazıları ise amiyane tabirle yüzlerini ve tabii bedenlerini eskitmek istemiyorlar. Bir müşteri kitlesi var. Bu kitle bir yerden sonra artık o seks işçisinden sıkılıyor. Seks işçileri de yeni müşteri profilleriyle tanışmak için döngüsel hareketliliğe dahil oluyorlar. Ama döngüsel hareketliliğin de bir maliyeti var. Herkes bunu karşılayamıyor. Bu hareketliliğin ölçeği farklı, fiziksel hareketlilik çalışılan sokaktan başka bir yere geçmekten başlayıp bir ülke sınırını aşmaya kadar uzanıyor. Eğer mobil uygulamalar ve sanal alan kullanılıyorsa bu sınırın aşılması hızlanıyor. Hareketliliğin yaygın etkisi fiziksel hareketlilikle gün yüzüne çıkıyor. Mesela dünya kupaları, büyük festivaller yapıldığı zaman seks işçileri bu etkinliklerin yapıldığı coğrafyalara akıyorlar. Bu hareketlilik arzu coğrafyalarının sınırlarını yeniden çiziyor. Cinsellik ve bunun pratik edilme biçimi toplumlarda nasıl öğreniliyorsa, arzu coğrafyanızın sınırları da öyle çiziliyor. Kimle sevişebilme ihtimaliniz olduğunu sokaktaki insanlar size gösterebiliyor.

Resmi istatistikler bize arzu coğrafyasının boyutlarının ne kadar genişlediğini göstermiyor. Çünkü kayıt altına alınabilen seks işçisi çok az. Nerede kırılgan, göçmen grubu varsa, özellikle bu göçmen grubu seks endüstrisinde talep edilen bir grupsa orada seks işçiliği görece yaygın oluyor. Kısıtlamaların çok yüksek olduğu Suudi Arabistan, BAE, İran gibi ülkelerde bile öyle. Hatta hac döneminde Suudi Arabistan’a çok seks işçisi kadın –özellikle Faslı kadınlar– gittikleri için yalnız seyahat eden Faslı kadınların ülkeye yalnız girişlerinin yasaklanmasına ilişkin tartışmalar vardı.

Bütün bu karşılaşmalarda sosyal medyanın ve mobil uygulamaların rolü artıyor. Bu alan doymayan arzuya sahip olan, romantik olan, cinsel uzuvları diğerlerinden farklı olan etnik gruplara dair inanışlar, kalıp yargıların hem dönüştüğü hem de yeniden üretildiği bir alan. Dolayısıyla hem hayal edilen seksin sınırları farklılaşıyor, hem de buna ulaşma biçimimiz kolaylaşıyor. Seks işçilerinin dolaşımı ve farklı platformlarda var olma çabaları da buna karşılık geliyor.

Senin son çalışmalarından biri, döngüsel göç hareketine eklemlenmiş Faslı kadın seks işçileri. O toplulukla nasıl ilgilenmeye başladın ve neler tespit ettin?

Ben uzun süredir eski Sovyet coğrafyasından Türkiye’ye gelen kadınların buradaki hayatlarını anlamaya çalışıyorum. Bu grup içinde de seks işçileri var ve onlara odaklanırken aslında seks işçiliği alanındaki göçmen varlığını da uzun süre izleyebildim. Bunu yaparken kadınların geldikleri ülke güçlendikçe seks işçisi olarak çalışma durumlarının da azaldığını fark ettim. Ancak bu alandan çekilen gruplara karşı hep yeni göçmenler ortaya çıkıyor. Çünkü Türkiye artık bir göçmen ülkesi ve burada farklı milletlerden pek çok seks işçisi göçmen yaşıyor. Bununla birlikte bu durum kayıtlara yansımıyor. Bunun pek çok nedeni var ama bir görüşmede bir katılımcı, bir Rus kadına yakıştırılabilen seks işçiliğinin, Türk kökenli bir kadına yakıştırılmadığını ve bu grupların daha çok görmezden gelindiğini anlattı. Özellikle 1990’larda Rusların seks işçiliğiyle anılmalarının akabinde başka uyruklardan kadınların daha yüksek ücretler almak için Rus taklidi yaptıkları da biliniyor. Putin’le güçlenen Rusya, Rus seks işçilerinin geri çekilmesini sağlarken aynı dönemlerde Türkiye’nin dış politikasının bir uzantısı olarak ulusaşırı hareketlilik politikalarını değiştirmesi söz konusu oldu. Böylece Asya ve Afrika’dan öğrenci, turist ve çalışan olarak gelenler arttı. Yine Türk dizilerinin dünyada seyirci kitlesini geliştirmesi de Türkiye’ye merakı artırdı. Bu dönemde Faslı kadınlar öne çıkmaya başlamışlardı yavaş yavaş. Bunun nedeni Faslı kadınların, hiç tanımadıkları erkeklerle Urfa, Mardin gibi şehirlerde evlendikleri haberleri.

Hiç tanımadığınız, eğitim seviyesi sizden düşük, gelir seviyesi yüksek olmayan, bazen çok çocuklu bir erkekle niye evlenesiniz? Bu kadınlar Fransızca, İngilizce de biliyorlardı. Mardin’in bir köyüne yerleşiyorlar. Bir süre izleyince bunları makul gerekçeleri ortaya çıkmaya başladı. Geldiği yer vardığı yerden daha kötü ise makul gerekçesi gelişiyor. Ancak Faslı kadınlar, özellikle Suriye’de iç savaştan sonra Türkiye’ye gelen ve erkeklerle resmi nikah olmadan evlenen kadınlardan sonra partnerlerini terk etmeye başladılar ve bu kadınların nereye gittikleri hep bir merak konusu oldu. Çünkü bir evlilik kayıtları yoktu, kimse onların ailesini iyi tanımıyordu, neredeyse yok olmuşlardı. Fas’a bir toplantı için giderken uçakta tanıştığım ve samimi olduktan sonra bana hikayesini anlatan Faslı bir seks işçisi sayesinde de ulusaşırı hareketliliğe katılan faslı kadınlarla tanışmaya başladım.

Faslı göçmen kadınlar Türkiye'de ne kadar zamandır bulunuyorlar? Ne tür işkollarında çalışıyorlar?

Son on beş yıllık bir hikâye. Çalıştıkları iş kolları arasında turizm ön planda. Bu bölgeden gelen turistleri Türkiye’deki Faslılar karşılamaya başladılar. Son zamanlarda yatırım yoluyla vatandaşlık Faslılar arasında da çok popüler. Türkiye burada emlak ofisi açanlara teşvik vermeye başlayacağına ilişkin bir duyuruda bulundu yakın zamanda. Bu kadınların bir kısmı da bu emlak ofislerinde çalışıyorlar. Fransızca ve Arapça öğretmenliği yapanlar var. Fransızlardan daha ucuza yapıyorlar. Tercümanlık yapıyorlar. Bunların hiçbirini yapamayanlar da seks işçiliği yapıyorlar.

Ama bunlar Türkiyeli seks işçilerinden ayrılıyorlar. Çünkü yabancı dil biliyorlar. Yeni teknolojiden ve uygulamalardan çok haberdarlar. Genç oldukları için mobil okur-yazarlık düzeyleri çok yüksek. Bu bakımdan rekabette avantajlı olabiliyorlar. Fakat seks işçiliğinde hayatta kalabilmek için güçlü olmak lazım. Çok fazla risk, tehlike barındırıyor bu pratik. Kayıt dışı yürümesi de seks işçilerine yönelik şiddet ve diğer kötü muamelelerde cezasızlığı beraberinde getiriyor. Bu alışverişte ahlaki ve hukuki olarak genelde alıcı tarafın kollanması seks işçiliği yapanları sosyal ölüme de maruz bırakıyor. Bu konuyu konuşmanın bile tabu olmaktan çıkması ve düzenleyici, koruyucu önlemler alınması şart.


Funda Şenol Kimdir?

Doğma büyüme Ankara'lı. Ama aslen Niğde'li. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okurken basın sektöründe çalıştı. Mezun olunca akademisyenliğe geçiş yaptı. 1994-2010 yılları arasında Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde, 2010 yılından, 686 No'lu KHK ile ihraç edilene kadar Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde çalıştı. Kent sosyolojisi, kent tarihi, toplumsal cinsiyet, basın tarihi çalışma alanlarıdır. İletişim Fakültesi ve Kadın Çalışmaları Programı'nda lisans, yüksek lisans ve doktora dersleri verdi. Yabanlar ve Yerliler: Başkent Olma Sürecinde Ankara (İletişim Yayınları, 2003); Sanki Viran Ankara (der), (İletişim Yayınları, 2006); Cumhuriyet'in Ütopyası: Ankara (der) (Ankara Üniversitesi Yayınevi, 2011); Kenarın Kitabı (der) (İletişim Yayınları, 2014) ve İcad Edilmiş Şehir: Ankara (der) (İletişim Yayınevi, 2017) adlı kitapları, çalışma alanlarında çok sayıda makalesi, araştırması bulunmaktadır. Şehirleri keşfetmeyi, sokaklarda yürümeyi, fotoğraf çekmeyi, arşivlerde eşelenmeyi, okumayı sever. Tuna'nın annesidir.