Selahattin Demirtaş: Kürt ve Kürdistan dediğim için yargılanıyorum
HDP'nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, savunmasına devam ediyor. Demirtaş, fezlekelere tepki göstererek, "Kürt ve Kürdistan dediğim için yargılanıyorum" dedi.
Ferhat Yaşar - Hacı Bişkin
İSTANBUL - IŞİD’in Kobane’ye yönelik saldırılarına karşılık 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobane Davası, bugünkü duruşmasıyla devam etti.
FEZLEKEYE KARŞI SAVUNMA
Selahattin Demirtaş, SEGBİS'le bağlandığı duruşmada fezlekelere karşı kronolojik olarak savunma yaptı. Demirtaş, 13 numaralı fezlekeye (Öcalan tecridine karşı açıklamaları nedeniyle suçu ve suçluyu övme) karşı şunları söyledi: "Biz orada Kürtçeyi savunduk. Öncelikle günlerdir yaptığım savunmada belirttim. Burada siyasi görüşlerimiz yargılanıyor. Ankaragücü Spor Kulübü Başkanı yumruk attığı zaman bir grup 'eline sağlık' dedi. Bu suçu övmek demek. Kılıçdaroğlu'na yumruk atanın elini öpmüşlerdi. Dersim Katliamı komutanını övmek... Topal Osman'ı övmek... Bunlar suçu ve suçluyu övmek.
ÖCALAN SÖZLERİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜDÜR: Savcı, Abdullah Öcalan Kürt halkının önderi mi değil mi diyorsa Meclis'e yazı yazsın, bilirkişi atansın. Ben Abdullah Öcalan'ı Kürt halkı önderi ilan eden kişi değilim. Bunun suç konusu yapılması devlet için travmadır. İfadeler tümüyle ifade özgürlüğü kapsamında, bu tartışmasızdır. Kendi içinde çelişkili olan Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Öcalan'ı isteyen siyasi olarak eleştirebilir. Siyaset yapmak böyle bir şey. Bu tür fezlekeler düşünceye ket vurmak amaçlıdır. Bizim muhatabımız siyasi iktidardır.
KÜRT VE KÜRDİSTAN DEDİĞİM İÇİN YARGILANIYORUM: Birçok arkadaş diyor ki Demirtaş, 'Kürt ve Kürdistan' demeye başladı. Kürt ve Kürdistan dediğim için yargılanıyorum. 20 yıla yakındır siyasetten geliyorum. Kürtler ve Kürdistan'la ilgili yaptığım konuşmalar suçlama konusu yapılmış. Soma'yla ilgili de konuştum. Neden dava açılmadı? Çünkü konuşmamın içeriğinde Kürt yok.
KÜRTÇE BİLEN SAVCI HAKİM OLMALI: Kürt dili asimilasyonla hızla ortadan kaldırılıyor. Bunun bir önlemi yok. Personel alım duyurusu yapılırken Kürtçe bilen personel olması gerekiyor. İhtiyaç var. Yargı içerisinde Kürtçe bilen hakim savcı olmalı. Kürtçe bilen polis, zabıta olmalı. Kürtçe bilen sağlık personeli olmalı. Ama Kürtçe konuşanlar sokakta linç ediliyor. Vergi vermiyor muyuz? Kürtler de vergi veriyor. Parasını veriyor. Türk’e, Sünni’ye yapılıyor da Kürde ve Alevi’ye niye yapılmıyor? Bunu engelleyenler silahlı şiddete teşvik etti. Biz bunu durdurmaya çalışıyoruz. Dağa çıkan gençlerin sorumlusu da Kürt siyasetçiler olarak gösteriliyor. Tam bir ikiyüzlülük.
KÜRDÜN FAŞİSTİ OLMAZ: HDP’nin dışında kalan, Türkiye sosyalistleri, ulusalcıları, Atatürkçüleri, akademisyenlerinin söz konusu Kürtler olunca tüyleri diken diken oluyor. Türkiye, Biden ile Putin ile görüşür sorun olmaz. Beşşar Esad ile görüşülebilir. Barış Akademisyenleri vardı onları işten attılar yerlerine resmî ideolojiyi savunanları getirdiler. Emperyalist ile görüşüyorsun niye sorun olmuyor. Kürt ya tecritte, ya hapiste ya dağda diğerleri de görüşülmez listesinde. Türk ırkçısı, faşisti, medya ve siyasetçinin kullandığı dili biz kullansak iç savaş çıkar. Sadece partimiz değil Kürtler böyle bir dil kullanmaz. Daha biz kimliğimizi kabul ettiremedik. Kürdün faşisti olmaz. İstanbul’da 4 milyon Kürt yaşıyor. Kürdistan tarih boyunca coğrafya olarak vardı. Sınırı yoktur. Bunu kabul edin. Irak Kürdistan sınırı farklıdır. Mahabad’ın sınırı farklıdır. Ama Kürdistan coğrafyası başkadır.
BİZİM ÜZERİMİZDE YARGI BASKISI KURULMASI NAMERTLİKTİR: Orada senin kardeşinin Kürdistan diye bir ülkesi var, onu kabul edecek misin? Her yerin eski ismini iade edeceğiz diyorlar; ‘Tunceli’ Dersim olacakmış. Peki Kürdistan, Kürdistan olacak mı onu soruyoruz?’ demişim. Aradan geçen onca yıl sonra burada aynı şeyleri konuşuyoruz. Siyaset yapma hakkı ancak böyle olabilir. Hakaret etmemek, tutuklamalar şartıyla biz bunları tartışmaya varız. Hilafet isteyene bakan çıkıp diyecek normaldir. Normaldir biz de onu yapmışız, federasyon, eyalet ve özerklik idari bir modeldir. Bunları tartışmayacaksak ne yapacağız? Gerçekten bizim dağa çıkmamızı istiyorlar. Partimizin programına güveniyoruz, kendimize güveniyoruz. Çağrı yapıyorum Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Meral Akşener, Ümit Özdağ milliyetçi cephenin ne kadar siyasi liderleri varsa bir canlı yayında buluşalım. Koşullar eşit olsun biz fikirlerimizi savunalım, onlar da istediklerini söylesinler. İddia ediyorum program sonunda demokratik özerkliğin ne olduğu çok daha iyi anlaşılır. Bizimle bu konuda başa çıkamazlar.
Ne yapabilirler ancak manipülasyon yapabilirler. Bizim üzerimizde yargı baskısı kurulması da namertliktir. Bir taraf her türlü imkanı, televizyonları, yayınları kullanacak ama bir tarafı da bütün bunlardan mahrum olacak. Bir de üstüne yargı baskısı kur, tutukla. Hakikat nasıl anlaşılacak? Kimse anlatmıyor, Kürtler kendi derdini kendisi anlatıyor. Biz anlatıyoruz, bizimle hareket eden sosyalistler anlatıyor. Bizim dışımızdaki sosyalistler ve komünistler bile anlatmıyor. Biz anlatamıyoruz, diğerleri anlatmıyor, hakikat nasıl anlaşılacak? Hakikat anlaşılmadan silah ve şiddet sorunu nasıl aşılacak? Bu tartışmaların yeri mahkeme salonları değildir. Biz sınırlı imkanlarla anlatınca Kürtlerin neler yaşadığı anlaşıldı. Bunların arasında akademisyeni var, okumuşu var. Çünkü araştırmıyorlar, tek taraflı yalan yanlış beslenmişler ve birilerinin burada hakikati anlatması lazım.
KÜRTÇE HALA YASAK: Biz bir halkız, ayrı bir halkız. Ezilmezsek, dilimiz ve kültürümüz baskılanmasa bunları dile getirme ihtiyacı da duymayız. Hatta hiç dile getirmeyiz. Biz sürekli ortalıkta ‘Kürdüz, Kürdüz’ diye ortalıkta dolaşan meczuplar değiliz ki. ‘Kürtsen övün değilsen itaat et’ gibi şeyler de yapmayız. Bunları konuşuyoruz; çünkü Kürtlerin dilini yasaklamışsın. Yasaklamazsan biz de konuşmayız. Bunu bize sorma dönüp devletine sor. ‘Ey devlet niye yasaklamışsın dillerini, Kürt, Kürdistan demeyi niye yasaklamışsın’ diye sorun. Savcılara sesleniyorum; biraz ekolojiyle, balıkçılıkla diğer alanlarla ilgili yaptığımız konuşmalara da dava açın. Onlara dava açmıyorsunuz, insanlar da sanıyor ki biz sadece Kürt ve Kürtçeyi konuşuyoruz. Onlara da dava açın onları da konuşalım. Ama Kürtçe halen yasaktır, eğitim zaten yasaktır. Almanya, Fransa, İngiltere gibi Avrupa’nın büyük devletlerinden hariç diğer bütün Avrupa devletlerinden daha kalabalık bir nüfusa sahibiz ama ismimiz mevzuatta geçmiyor. Sadece fezlekelerde ve iddianamelerde geçiyor. Biz bunları söyleyince niye suçlu oluyoruz da Nihal Atsız gibi kafatasçı birini anınca niye ırkçılık olmuyor. Adam 84 bin kişinin kafatasını ölçmüş sadece. Kendisi 'ben ırkçıyım' diyor.
KÜRDİSTAN SINIRLARINI BEN BELİRLEMEDİM: Geçen ırkçı bir gazeteci yazmış: ‘Demirtaş iyice uçtu, Kürt marşından bahsediyor’ vs. demiş. Arkadaşlar getirdi okudum. Yahu ben bu marşı cezaevinden bestelemedim ki, Kürdistan sınırlarını ben belirlemedim ki. O marş 80 yıldır var Mahabad Cumhuriyeti’nden beri var. Ama bunlar cahil. Okumuyorlar, bilmiyorlar. Bir Kürdistan bölgesine gidin bakın orada dalgalanan bayrak ne, hangi marş okunuyor? Gitmişken Hewlêr’deki ticaret odasından ticaret yapan şirketlerin listesini isteyin. Yüzde 80’i MHP’li, hilal bıyıklı, tuğralı, yüzüklü o zaman belgelerine Kürdistan Bölge Başkanlığı yazıyorlar. Antetli kağıtlarının altına bunu yazıyorlar. Parayı götürürken Kürdistan var, ama burada bunları konuşunca suç. Milyon dolarları götürürken Kürdistan, ne zaman Ankara’ya dönüyorlar burada Kürdistan diyeni linç ediyorlar. 10 milyon dolar sizin milliyetçiliğinden daha mı değerli? Hani söz konusu vatansa gerisi teferruat diyordunuz ya öyle değil, size göre esas söz konusu dolarsa gerisi teferruattır.
Kürt Milli Marşı Ey Reqîb’i ben yazmadım. 1946’da Mahabad’da Dildar yazdı cezaevinde. Herhalde oradan kafalar karıştı, cezaevi olunca Demirtaş yazdı sanıyorlar. Bin yıldan beri Kürtler var. Kürtler 20 Haziran 2015’te Türkiye’ye gelmediler. Bunu inkar etmenin suç olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Kürtlerin dili var. Annem, dedelerim Türkçeyi doğru düzgün bilmezler. Siz onların dilini yasaklarsanız, hakaret ederseniz nasıl hisseder? Yeni nesilde asimilasyonla Kürtçe dili ortadan kalkıyor. Kürtler bir onur meselesi olarak dillerine sahip çıkıyorlar. Bütün bakanlıklara kota getirmek lazım. Kürtçe bilen memur alınması gerekiyor. Bunu yapmıyor aksine Kürtçe konuşanı kriminalize ediyor. Türkçeye ilişkin yapılan çalışmalara bakın, onlarca kurum var araştırma yapıyor, çalışma yürütüyor. Peki niye Kürtçeye ilişkin çalışma yapmıyorsunuz. Kürtler de vergi veriyor bana niye hizmet etmiyor bu devlet. Parasını veriyorum. Kürde Alevi'ye niye hizmet etmiyor. Bunlar ayrımcılıktır. Bütün Kürt isyanları bu ayrımcılık nedeniyle ortaya çıkmıştır. Bunu dile getiriyoruz. Biz sorunu şiddet sorunu olarak görüyoruz ve bunun önüne geçmeye çalışıyoruz. Biz bunu söyleyince bizi suçluyorlar, sonra gençler bunu görünce dağa çıkıyor. PKK’yi dağa çıkaran devletin bu politikalarıdır. Ben değilim. Bundan geri dönmesi gereken de devlettir, bu politikalarından geri adım atmasıdır.
TESPİT YAPMIŞIM: ‘Başkan Apo’ya selam olsun' sözlerim suçlama konusu yapıldı. Savcı bilmiyor olabilir ama ben başkan Apo ile yüz yüze görüşüp, selamları doğrudan iletiyordum zaten. Yine PYD ile ilgili sözlerim de suçlama konusu yapıldı. Davutoğlu o zaman PYD ile görüşüyordu. Yapılması gereken şey Kürtlerin elini tutmaktır. Burada savaş naraları atan Davutoğlu’dur. Barış elini tutan Demirtaş’tır. Ama suçlanan Demirtaş’tır. PYD, Fırat’ın batısına geçti, kötü mü oldu? Şimdi Katil Esed’ten kardeş Esad’a dönüş var. Doğru olan bizim tutumumuzdu, yanlış olan o gün sürdürülen politikalardı. O dönem gidip bakın PYD, Fırat'ın batısına geçmiş mi o zaman Davutoğlu bön bön bakmış mı görün dedin. PYD geçtiyse Davutoğlu bön bön baktıysa ben tespit yapmışım. Sen orada tehdit ediyorsun biz de ‘yapmayın’ diyoruz. İktidarı eleştirmek niye savcıyı rahatsız ediyor? Mesela 'sınır ötesi operasyon yap' diyen, bombaların üstüne ismini yazan belediye başkanı şiddet ve savaş propagandası olmuyor. Ama Demirtaş’ın 'barış elini tutun' sözü propagandaya dönüşüyor. Tam bir zulüm ve tam bir ikiyüzlülük. Kürtler orada toprağını IŞİD’e karşı korurken sana ne oluyor? Efendim 'terör devleti' kuruluyormuş. Hadi oradan. Türkiye Cumhuriyeti devleti nasıl kuruldu? Terörmüş! Bunu kabul etmiyoruz, siyasetimiz budur biz siyasete böyle bakıyoruz. PYD ile ilişkilerin geliştirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ben Kürtlerin orada Amerika ile ilişki kurmasından çok memnun değilim, ama oradaki halk tercihini öyle kullanıyor. Ne yapabiliriz, ne diyebiliriz? Dönüp onlara bunu desek ‘bir gece ansızın sabah akşam geleceğiz diyorlar’ diyecekler. Ne diyebilirim? PYD ile görüşün diyoruz. Kıyamet mi kopar. Esad ile görüşün desek sorun değil, ama Kürtlerle görüşün desek kıyamet kopar. Neden?
KÜRT FOBİSİ: Bu Kürt fobisi, Kürt korkusu düşmanlığı nasıl beyinlere nasıl bu kadar işlendi? 'Kürtlerle görüş' dediğimizde, 'PYD ile görüşün' dediğimizde kıyamet koparıyorlar. Yahu senin onca askerini öldüren adamı odasında dakikalarca ayakta bekledin. Blinken’in elini tutarken sorun yok ama ben PYD ile görüşün deyince ırkçılık tavan yapıyor. Çünkü Türk millet tezi Kürt inkârı üzerine kurulmuştur. Onlar bin defa Türkiye’ye hakaret etse onlarla görüşürler ama sıra Kürde gelince devletin temelleri sarsılır. Kürt vardır dediğin anda herkes 'Türk’tür tezi ne olacak.' Sıra Kürde gelince bütün dünya bir yana Türk devletinin bekası tartışması açılıyor. Sorun Kürdün varlığı değil, bu tezin yanlışlığıdır. Sorun Kürdün kendisine 'Kürdüm' demesi değil, sorun yasalardadır. Bu inkardır. Bunun çıkarılması gerekiyor. Kürt halkıyla kardeşiz diyorsun aynı kıbleye namaz kılıyoruz diyorsun. Yahu herkesle görüşüyorsun niye Kürtler ile görüşmüyorsun?
En rahat en meşru görüşülmesi gereken bizleriz. Bu ülkeyi düzeltmeye çalışıyoruz. En rahat görüşülecek olanlar bizken görüşülmeyecekler listesinin başında bir tek biz varız. Bunları niye söylüyoruz; aciz olduğumuz için değil barış sevdalısı olmak böyledir. Bugün Türkiye aydının, gazetecisinin, siyasetçisinin kullandığı dili biz kullansak iç savaşın çıkması 15 günü bulmaz. Kürt’ten ırkçılık duymazsın. Hiçbir Kürt’ten ‘Kürtsen övün değilsen itaat' lafını duyamazsın. Mazlumdur, daha kimliğini kabul ettirecek. Mecburuz derdimizi biz anlatmak zorundayız. Karşı taraf cinnet halinde. 50 yılda şekillenen ırkçı kafaya anlatmak kolay değil. Kopsan kopulmuyor, İstanbul’da 4 milyon Kürt yaşıyor. Bağdat Hewler gibi değil. Edirne’den biz 10 bin oy alıyoruz, Tekirdağ’dan milletvekili çıkaracak duruma gelmişiz. Ne yapacağız bu Kürtleri. HDP budur, birlikte yaşam ancak böyle mümkün olabilir. Kürdistan coğrafyadır var, orayı kabul et. Sınırlarını çizmeye de gerek yok. Tarih boyunca Kürdistan’ın sınırları çizilmemiş coğrafya olarak var. Bunun inkar edilmemesini istiyoruz. Kürtlerin nüfusunun çoğu Kürdistan coğrafyasının dışında yaşıyor.
KÜRDÜN ANASINA KÜFÜR EDERLER AMA SAVCI KÜRDE DAVA AÇAR: Antalya’da birisi CİMER’de bana küfür etmiş. Savcı bu küfürü almış, ‘ya burada hakaret var. Bunu nasıl bana gönderirler, bundan dava açılmaz’ dememiş ama bu küfürlü şikayeti delil saymış bana dava açmış. İşte Kürt sorunu budur. Kürt’ün anasına küfür ederler. Gelirler bu küfürlü suç duyurusuyla Kürde dava açarlar. Bir Allah’ın kulu da dememiştir bu küfür nedir? Bu hakarettir. Almış savcı bunu dosyaya koymuş ve bir partinin eş genel başkanı ağır ceza mahkemesinde yargılanıyor. Ben bunun savunmasını yapmayacağım.
KÜRTÇE KAPANIŞ: Herkese teşekkür ederim. Selçuk Mızraklı’ya, basın mensuplarına, bizi sabırla dinleyen mahkeme heyetine teşekkür ederim. Avukatlarıma teşekkür ederim. Dayanışma gösteren baro başkanlarına teşekkür ederiz.
Demirtaş savunmasını Kürtçe sonlandırdı: An tekoşîn an tekoşîn. Bijî têkoşîna azadiyê. An serkeftin an serkeftin. (Ya mücadele ya mücadele, yaşasın özgürlük mücadelesi. Ya kazanacağız ya kazanacağız.)