Selim İleri ve Burcu Aktaş: Tek bir anla değişti gece...
Selim İleri ve Burcu Aktaş'ın kaleme aldığı Düşüşten Sonra, Everest Yayınları tarafından yayımlandı. İleri'nin hastane süreciyle başlayan kitaba dair konuşan Aktaş, "Tek bir anla değişti gece" diyor.
DUVAR - Tarihler 5 Mart 2021'i gösterirken o can yakıcı haber kamuoyuna yansıdı. Türkçe edebiyatın en üretken ve kıymetli isimlerinden biri olan Selim İleri hastaneye kaldırılmıştı. Kalem işçiliğinde diretmiş, romanlar, öyküler yazmış İleri, yüksek tansiyona bağlı olarak beyninde oluşan damar tıkanıklığı nedeniyle Samatya'daki İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürülmüştü.
Bugüne değin edebiyatı hayatının merkezine oturtmuş, varoluşunu yazı üzerinden kurmuş olan İleri, tedavi sürecini ve hastalığını da yine yazıya yoldaş etti ve bu kez yanına en az kendisi kadar kıymetli yazar Burcu Aktaş'ı aldı. Edebiyattan dostluğa uzanan bir anlatı ortaya çıktı: Düşüşten Sonra...
İleri ile Aktaş arasındaki diyaloglardan oluşan ve Everest Yayınları tarafından yayımlanan Düşüşten Sonra, aynı zamanda edebiyat tarihimizde eşine az rastlanır bir özeleştiri ve yakın tarih yolculuğu olarak dikkat çekiyor.
'TEK BİR ANLA DEĞİŞTİ GECE'
Düşüşten Sonra, yaşamın tam da kalbinden, ölüm meselesinden ortaya çıkıyor… Burcu Aktaş, İleri'nin hastalığıyla başlayan dönemle ilgili olarak "Her zamanki gibi başlayan günlerin her zamanki gibi bitmesi ne büyük konformuş. Artık böyle düşünüyorum. Sağlıklı ve karnınız tok olduğunda tabii. Düşüşten Sonra’nın hikâyesi, başladığı gibi sıradan bitmeyen, ölümle burun buruna gelinen bir güne dayanıyor.
5 Mart 2021’de Selim Bey’le onun evinde buluştum. Her zamanki ev buluşmalarımızdan biriydi. Kendimize yiyecek, içecek bir şeyler hazırladık. Hafta boyunca neler yaptık, hangi kitaplar çıktı, yayınevleri ne durumda… Sohbetimiz başladı. Selim Bey o sıralar yeni bir romana çalışıyordu. Yazdığı son bölümü okudu bana. Yazdıkları üzerine konuşurken Selim Bey’in beynine pıhtı attı. Ve tek bir anla değişti gece…" diyor.
'ARTIK HİÇBİR ŞEY ESKİ GİBİ DEĞİLDİ...'
"Kaygılarla süren hastane günlerinden sonra, tam iki ay sonra Selim Bey eve döndüğünde artık hiçbir şey aynı değildi. İkimiz için de… Yeni yeni sağlık sorunları, değişen hayat biçimi… Eve döndüğü günün ertesi, beraber yaşadıklarımıza dair birlikte bir şeyler yazma fikrini söyledi. Şaşırmadım. Çünkü Selim İleri için edebiyat neredeyse içgüdüsel bir şey. Birkaç gün sonra çalışmaya başladık" diyen Aktaş Düşüşten Sonra'nın ortaya çıkış hikâyesine dair sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Selim Bey’in Düşüşten Sonra’da sık sık bahsettiği Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nda bir cümle vardır: 'Büyük bir hastalık geçirmeyenler, her şeyi anladıklarını iddia edemezler.' İşte ben bu çalışma süreci boyunca bu cümlenin ne demek olduğunu gerçekten anladım. Peyami Safa romanında 'Dünyanın bütün tavanlarına lânet olsun. Arka üstü yatmaktan usandım,' diyor ya, işte o tavanlara bakarken Selim Bey’in aklına ve kalbine üşüşenler Düşüşten Sonra’yı ortaya çıkardı.
SELİM İLERİ'DEN SARSICI ELEŞTİRİ
Günler geçiyor: Hastane, ilaçlar, doktorlar ve edebiyat.... Aktaş, kitabı kaleme aldıkları dönemin kişisel yaşamında özel bir yeri olduğunu vurguluyor ve anlatıyor:
"Her şeyden önce şunu söylemeliyim: Çalıştığımız aylar, önünde koskoca bir belirsizlik olan iki dostun birbirine, kitaplara sığınışı olarak kalbimde kalacak. Düşüşten Sonra için bir şeyler söylemek isterim. Yazarlarından biri olarak değil de, Selim İleri okuru olarak… Düşüşten Sonra, çok sevilmiş bir yazarın edebî kazısı ve hayatla edebî hesaplaşması olmanın ötesinde bir kitap. İnsan olmanın hem kıyıcılığını hem ıstırabını gösterirken sarsıcı bir eleştirisi var. Başka bir açıdan da Türkiye’nin, Türkiye’de bir yazarın ve başka yazarların nelerle boğuştuğunun belgesi. Selim İleri’nin bu kitapla yaptığı şeyin edebiyatımızda sık rastlanan bir şey olmadığını düşünüyorum."
'DOSTLUĞUMUN TEMELİNDE SELİM İLERİ OKURU OLMAK VAR'
Türkçe edebiyat kavgaları kadar dostluklarıyla da zengin bir birikime sahip... İki yazar, birbirine canını emanet etmiş iki insan olarak aralarında gelişen dostlukla ilgili konuşan Aktaş, "Benim dostluğumun temelinde Selim İleri okuru olmak var. Yirmili yaşların başında kendime kitaplarda yer bulmak istediğimde adresim Selim İleri’ninkiler oldu. Onu okurken kırıklarımı hissetmekten çekinmiyordum. İncelikleri alaya almadığını bilmenin güveni sırtımı dikleştiriyordu, kimseyi ayırmamasının kapsayıcılığı insan olmanın gururunu yaşatıyordu. Selim İleri kitapları bana hem büyük resmi gösteriyordu hem de bireyi gözden kaçırma diyordu. Öykülerinde, romanlarında, anılarında, yaşamında dışarıdaki gösterinin tam tersi istikâmete gidiyordu.
Ne güzel bir zamanlama ki tam da ona doğru bu çekimin başladığı dönemlerde Radikal gazetenin kitap ekinde çalışmaya başladım. Bir Kitap Kapağı adlı köşesiyle Radikal Kitap’ta yazarımız olduğundaysa benim için Selim Bey’le geçirilecek ve unutulmayacak bir mesai başladı. Her salı sabahı saat dokuzda Selim Bey’in evine gidip bize yazdığı yazıyı kendisinden almak... Bu mesai birkaç yıl sonra dostluğa dönüştü. Onun incelikleri sayesinde çekingenliği bir yana bıraktım ve koluma girdi. Edebiyatın çepeçevre kuşattığı bir hayatı ben yakından ilk kez Selim İleri’de gördüm" diyerek sözlerini bitiriyor.