Semih Tareen: Covid-19 için ileriki senelerde aşının yenilenmesi gerekebilir
İngiltere’de mutasyona uğramış korona virüsü tespiti bir yandan bulaşıcılığı yüksek olduğu için endişeleri, diğer yandan virüsün zayıflayarak yok olabileceği iddialarını beraberinde getirdi. Korona virüsü mutasyonu aynı zamanda üretilen aşıların etkilerini de tartışmaya açtı. Virüslerin evrimi üzerine çalışan Dr. Semih Tareen, mutasyonların virüsler için normal olduğunu ancak iddiaların aksine SARS-COV-2 için bir bitişi işaret etmediğini söyledi. Tareen, “Bu son pandemi de olmayacak" dedi.
Günsu Durak
ANKARA - Türkiye’nin Çin’den satın aldığı 50 milyon doz aşıdan ilk gelen 3 milyon doz üzerinde inceleme sürüyor. Sağlık Bakanlığı “acil kullanım onayı” verdikten sonra aşıların ocak ayı sonuna doğru uygulanması bekleniyor. Hızla atılan bu adımlara karşın aşı konusunda tereddütleri olan insan sayısı da artıyor. Art arda gelen mutasyon haberlerini, bunun aşılar üzerindeki etkisini, aşı tereddüdüne neden olan doğallık/yapaylık meselesini ve bazı kötü senaryoları virüslerin evrimi üzerine çalışan Dr. Semih Tareen ile konuştuk.
‘VİRÜSTE BİNLERCE MUTASYON VAR’
Geçen haftalarda İngiltere’den virüsün mutasyona uğradığı haberleri geldi. Bunun yanında İngiltere Sağlık Bakanı Matt Hancock Güney Afrika’daki mutasyonun daha tehlikeli olduğuna dair bir açıklama yaptı. Biz virüsün birçok defa mutasyona uğradığını biliyoruz. Fakat bu mutasyonlar nasıl takip ediliyor ve bunun küresel bilgi paylaşımı nasıl yapılıyor?
Evet, biz bu virüsü pek çok defa mutasyona uğradığını biliyoruz. Bazı ülkeler mutasyonların takibi için adım attı. Hükümetler tarama çalışmaları için yatırım yapıyor. Örneğin mart ayında, İngiltere 20 milyon pound bütçeyle COVID-19 Genom Bilimi isimli bir konsorsiyum kurdu. Bu konsorsiyumun görevi virüsün yani COVID’e neden olan SARS-COV-2 virüsünün bütün ortaya çıkan sekanslarını takip etmek. İngiltere ve Birleşik Krallık çerçevesinde bugüne kadar virüsün 150 bin sekansını tamamladılar. Sanırım yayınladıkları 120 binin 2 bine yakınında mutasyon görüldü. Bugüne kadar bu virüste binlerce mutasyon var, sanırım toplamda 30 bine yakın mutasyon kümesi var. Bu çok normal.
Peki vaka görüldükçe mi bu tespitler yapılabiliyor?
Tabii, her vaka numunesinde bu sekans yapılmıyor, ama İngiltere’de rakamlara baktığımda en son pozitif vakaların yüzde 10’unun sekansına bakıldığını okumuştum. Bu müthiş bir yatırım ve müthiş bir örnek. Bütün bunlar halkın ulaşabileceği veriler. Bilim insanları ve halk internet sitesine girip bunlara bakabilir. Bir de bunun dışında Nextstrain.org diye bir internet sitesi var. Orada Sars-Cov-2’nin bütün dünyadaki numunelerindeki sekanslara… Hani kim nerede tarama yapıyorsa hepsi oraya toplanıyor ve orada virüsün bütün dünyadaki dağılımını ve soyağaçlarını, sekanslarını, hepsini şeffaf bir şekilde paylaşıyoruz.
‘ŞU AN CORONA VİRÜSÜ ZAYIFLAYARAK YOK OLMAZ’
COVID ilk çıktığı zamanlarda virüsün mutasyona uğradıkça bitebileceği veya bu şekilde çözülebileceği iddia ediliyordu. Şu an gelinen aşamada bunu nasıl yorumlarsınız?
Benim de sık duyduğum bu söylentiler çok yanlış aslında. Böyle bir virüsün zayıflayarak yok olma fikri evrimsel biyolojiye ve virolojiye aykırı. Bu biraz karışık bir konu ama şöyle açabilirim: Şimdi binlerce mutasyon oluyor, bunların yer etmesinde seçilim baskısı ve adaptasyon mühim. Örneğin antibiyotiğe karşı direnç kazanan bakterilerde antibiyotiğin hatalı kullanımı veya eksik kullanımı bir seçilim baskısı oluşturuyor. Bunun sonucunda mutant olan, yani tesadüfen o antibiyotiğe dirençli olan bir tanecik bakteri bile olsa milyarlarca bakteri arasında diğerleri ölürken o ürüyor. Neden? Çünkü seçilim baskısını antibiyotik uygulamış oluyor. Benzeri virüs için de geçerli. Bir virüsün güçlenmesi veya zayıflaması için seçilim baskısı gerekli. Şu an korona virüsü çok hızlı şekilde yayılıyor. Yani yayılımın azalması veya bitmesi için seçilim baskısı yok. Tahminimce aşılar sayesinde normal hayata döneceğiz, ciddi COVID vakaları azalacak, ama bu virüs daimi bizimle kalacak. Bizimle beraber yaşayan dört tane daha korona virüsü var. Bu da beşincisi olacak.
‘AŞIYLA ÇOK YÖNLÜ BAĞIŞIKLIK OLUŞUR’
Peki aşı çalışmalarındaki FAZ-III ve sonrası için bu mutasyonlar bize ne ifade ediyor?
Aslında şimdilik hiç endişe edecek bir şey yok, çünkü etkili aşılar sayesinde çok yönlü bağışıklık oluşur. Bu, kullanılan teknoloji ve yapılış süreciyle alakalı. Örneğin iki doz yapılmasının immünolojide çok önemli bir sebebi var ve bütün bu kombinasyonlar sayesinde aşılar çok yönlü şekilde doğal enfeksiyonla olmayacak bağışıklığı oluşturabiliyorlar. Bu önemli, çünkü aşıların etkili olmasını ve virüsler mutasyona uğradığında bile –ki uğrayacaklar her zaman- bu çok yönlü bağışıklık sayesinde virüse karşı etkili olacaklar. Dolayısıyla şimdilik bir sıkıntı yok. Fakat mutasyondan farklı olarak virüslerde antijenik sürüklenme diye bir durum var. Bu da bir virüs daimi insan arasında geziyorsa o zaman seneden seneye belli farklılıklar gösterir. Dolayısıyla her sene olmasa bile bu COVID-19 için belki ileriki senelerde aşının yenilenmesi gerekebilir. Kimse şaşırmasın, bu, biyolojik bir gerçek.
‘AŞI ÇEŞİTLERİNİN DÜNYADAKİ DAĞILIMI ÖNEMLİ’
Etkinliği farklı yüzdelerde ve güvenilir olan farklı ülkelerin ve firmaların aşıları var. Bu noktada, aşı çeşitliliği olması insanlar için avantaj mı?
Kesinlikle. Bütün bu dünyadaki değişik teknolojiler, şu an COVID-19 aşıları için en az 4 tane teknoloji var. Bunların dünyadaki dağılımı ve kullanımı çok önemli. Dolayısıyla mutasyonlara karşı pozitif etkisini muhakkak göreceğiz.
Aşılar ve mutasyon üzerinden konuşurken tekrar İngiltere’ye dönelim. İngiltere’de aşının ilk dozunun daha çok kişiye uygulanması önceliği getirildi. İkinci dozun uygulanması için verilen gün aralığı uzatıldı. Sizce ikinci doz uygulamasında zaman aralığının uzatılması doğru mu?
Benim şahsi görüşüm, aşılar klinik verilerdeki sonuç ne ise ona göre yapılmalı. Eğer klinik deneylerde üç hafta ara ile yapılmışsa kesinlikle ona göre yapılmalı. Çünkü bizim elimizdeki tek bilgi bundan ibaret. Diğer boyutu da aşılanan gruplardan sağlık çalışanlarını korumamız çok önemli. Aynı zamanda ikinci dozun gecikmesi, lojistik sıkıntılar doğurabilir.
Bütün bu mutasyon, aşılama tartışmaları sürerken bizim en başa dönme senaryomuz nedir? Aklınızdaki en kötü senaryo nedir?
Eğer altı ay önce konuşuyor olsaydık en kötü senaryo bir aşının etkili olmaması olacaktı. Bir virüse karşı bir aşı başarılı olacak diye bir şart yok. Şimdiyse bence en kötü senaryo, aşıların dağıtımının başarılı biçimde yapılamaması veya doğru şekilde uygulanamaması derim. Bir de bu son pandemi de olmayacak. Hayat var olduğu sürece virüsler ve enfeksiyonlar hep olacak.
‘DOĞAL ENFEKSİYON KISITLI BAĞIŞIKLIK SAĞLAR’
Bu noktada aşı tereddütüyle ilgili bir sorum var. Aşı tereddüdü tartışmasının bir boyutu da doğallık/ yapaylık tartışması. Hastalığı geçirip bağışıklık kazanmak ile aşı bağışıklığı arasındaki fark nedir?
Şöyle bir fark var. Doğal enfeksiyon kapan birisi hasta olabilir, ciddi hasta olabilir, ömür boyu hastalıkla yaşayabilir veya ölebilir. Öncelikle, aşıda bu senaryolar yok. İkincisi, doğal enfeksiyonun yarattığı bağışıklık ile aşının yarattığı bağışıklık aynı değil. Doğal enfeksiyonda kısıtlı bağışıklıklar oluyor. Bunun sebebi şu: bu virüslerde insanlardaki bağışıklık sisteminin önüne geçebilecek genler var. O şekilde evrimleşmişler. Kendi üremeleri bu genler sayesinde gerçekleşiyor ve böyle olduğu için siz o hastalığı kaptığınız zaman bağışıklık sisteminiz o hücredeki moleküller virüs tarafından değiştiriliyorlar. Genetik olarak değişiyor değil. Bunu söylemiyorum. Sadece miktarları ve vücuttaki ilişkileri değişebiliyor. Bu şekilde virüs bağışıklığınızın önüne geçebiliyor. Aşılarla ise çok yönlü, yüksek dirençli bağışıklık sağlanabiliyor.
'AŞI OLMAYI BEKLEYECEĞİM' DİYENLERİ ANLIYORUM'
Türkiye’de IPSOS’un 37. dönem anket verilerine göre katılımcıların yüzde 19’u “hemen aşı olurum”, yüzde 41’i “ilk 3 ay içinde olurum”, yüzde 23’ü “fikir beyan edememem” diyor, yüzde 14’ü ise reddediyor. Bu anket aşıya toplumsal bakış açısından bize ne söylüyor?
Anketlerde sorunun soruluş şekli de önemli. Başka önemli olan nokta “aşı olur musunuz?” sorusuna tabii ki “evet” derdim, ama “verileri gördükten sonra aşı olurum” diye de eklerdim. Veri paylaşımın şeffaflığı çok önemli, hocalarımızın ve benim sosyal medyada paylaşımlarının sebebi de bilgilendirmek. Verilen yetkiler acil kullanım yetkisi altında verildiği için aşılar ona göre yapılıyor. Türkiye’de Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) onay verir. Kurumun şeffaflığı ve halka güven vermesi önemli. “Bekleyip olacağım” diyenleri de “bilmiyorum” diyenleri de anlıyorum, çünkü verilere ulaşmak zor olabiliyor.
Dr. Semih Tareen kimdir?
Amerika’nın Seattle şehrinde bir biyoteknoloji şirketinde üst düzey yönetici olarak ekibiyle beraber gen ve hücre terapisi geliştiriyor. Üniversite eğitimini ve doktorasını University of Washington ve Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi’nde HIV ve benzer retrovirüslerin evrimi üzerine tamamladı. Virüsler üzerinde araştırmalar yapmaya devam ediyor.