YAZARLAR

Senin yaptığını Çorumlu yapar mı?

“Nerelisin” sorusuna verilmesi en riskli zira ağır bir küfür duyma ihtimalinin çok büyük olduğu bir cevap; Çorum. Üstüne üstlük “adam çıkmaz” etiketi ve “Senin yaptığını Çorumlu yapmaz” sözleriyle bir taraf çok eğlenirken Çorumluların hiç de gülmediği konular bunlar. O zaman hadi heri gobeller, bu yazımızda Çorum’a gidiyoruz.

Geçmiş zaman olur ki vergi memurları Çorum’un bir köyüne gider. Bir koyunu için vergi ödemek istemeyen yoksul köylü, koyunu yatağa yatırır, üstünü örter. Ama memurlardan kaçmak ne mümkün! Yataktaki koyunu bulan memurlar, “Bu ne?” diye sorunca Çorumlu, “Babam” der ama inandıramaz, vergisini öder.

Ardından memurlar Kayseri’nin bir köyüne gider. Bu kez eşeği için vergi ödemek istemeyen yoksul köylü, eşeğini yatağa yatırır, üstünü örter. Vergi memurları, tıpkı Çorum’da olduğu gibi Kayseri’de de koca eşeği yatakta bulur. Kayserili de aynı cevabı verir: “Babam”. Bunun üzerine memurlardan biri, Kayseriliye dönüp “Senin bu yaptığını Çorumlu yapmadı. O koyuna ‘Babam’ demişti; sen eşeğe ‘Babam’ diyorsun” der.

Çeşitli versiyonları olsa da hikâye bu ya, gel zaman git zaman “Senin bu yaptığını Çorumlu bile yapmaz” diye bir söz yerleşir bu ülkenin insanlarının diline... Hâlbuki Çorumlunun yaptığının âlâsını bugün kimler, nasıl insanın gözüne sokarak yapıyor da ne Çorumlular kadar yeriliyor ne de “adam”lığı sorgulanıyor. Hemen “insan” yazmadım diye tepki göstermeyin “adam”ı burada yine Çorum'la ilgili bir söze atıfta bulunmak için kullandım: “Çorum’dan adam çıkmaz!” Bu sözün nereden çıktığıyla ilgili efsaneleşmiş bir hikâye bulamadım ben. Sadece şöyle bir “fıkra” buldum: “Adamın biri bir gün Çorum’a gitmiş sonra çıkamamış neden? Çünkü Çorum’dan adam çıkmaz.” Güldürmeyen, düşündürmeyen fıkralardan biri... Ya da birini yermek için “Çorumludur o” denmesi...

LEBLEBİDEN BAŞKA NE VAR?

Evet, Çorumlular, bu ya da benzeri hiçbir söze gülmüyorlar. Hatta “Nerelisin” sorusuna “Çorum” cevabı vermekten ses uyumuyla yapılan küfürleri yememek için de çekiniyorlar. Ekşi Sözlük’te “pavlewerndel” isimli Çorumlu yazar, tüm Çorumluların derdine tercüman olmuş: “Dalga geçmek çok hoşlarına gidiyor. Sorsan Çorum hakkında zerre fikirleri yoktur. Sonra da klasik soru gelir: ‘Leblebi yiyince niye su içiyorsunuz la, tozutmayın diye ahauhau.’ Bıktım artık şu esprilerden, soranlara ‘Memleketim Çorum’ diyorum ve koşar adım uzaklaşıyorum o mekândan. Daha fazla çekemem artık sizi.” Biz de Çorum hakkında zerre fikri olmayanlar için bu yazıyı yazalım, bu şehirde leblebiden başka neler varmış diye bir bakalım istedik.

Hattuşa 

BİN TANRILI ŞEHİR

Binlerce yıl üst üste birçok medeniyete beşiklik ettiği için bu uygarlıkların kalıntılarına şehrin her tarafında rastlamak mümkün. Bunların içinde en önemlisi Hitit Devleti’nin başkenti Hattuşa bu şehir sınırlarında yer alıyor. Çorum’un güneybatısında, Boğazkale ilçesinde yer alan Hattuşa, 1986 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alındı. Buradaki çivi yazılı tablet arşivleri de UNESCO’nun Dünya belleği Listesi’nde yer alıyor.

Yazılıkaya Açıkhava Tapınağı

Söz konusu tabletlerde “Bin tanrılı şehir” olarak söz edilen Hattuşa’da bugüne kadar saray ve tapınaklar, binlerce tablet, çoğu günümüze kadar oldukça sağlam durumda gelmiş olan anıtsal kapılar, kralların ikamet ettiği Büyükkale saray kompleksi, Aşağı Şehir’de ülkenin en yüksek tanrıları olan Fırtına Tanrısı Teşup ile Arinna’nın Güneş Tanrıçası’na adanmış olan Büyük Tapınak, Hitit Büyük Kralı II. Şuppiluliuma’nın yaptığı işleri anlatan yazıtın bulunduğu Hiyeroglifli Oda, devasa boyutlarda tahıl ambarları, kısmen silinen Hititlere ait en uzun hiyeroglif yazıyı içeren Nişantepe Yazıtı gibi çok sayıda yapı açığa çıkarılmış. Hattuşa’nın en etkileyici kutsal mekânı ise şehrin biraz dışında yer alan yüksek kayalıklar arasına saklanmış Yazılıkaya Açıkhava Tapınağı. Sadece Çorum’un değil, ülkemizin en önemli arkeolojik alanlarından biri olmasına rağmen, ne acı ki Çorum denilince akla ilk olarak burası değil, yukarıda bahsettiğimiz sözler geliyor.

Yazılıkaya Açıkhava Tapınağı

Yozgatlıların kendilerine daha yakın olduğunu iddia ederek Hattuşa’nın Yozgat’a bağlanmasını istediğini ve bu duruma Çorumluların epey kızdığını iki hafta “Yozgat” yazımızda anlatmıştık. Neyse biz de Çorumluları çok kızdırmadan devam edelim.

ALACAHÖYÜK MÜZE VE ÖREN YERİ

Atatürk’ün emriyle Türk Tarih Kurumu adına 1935 yılında başlatılan Alacahöyük kazısı, Türkiye’nin ilk ulusal kazılarından. Çorum’un Alaca ilçesi, Alacahöyük beldesinde bulunuyor. Hititler’in önemli bir kültür ve sanat merkezi olan ve 1935 yılında başlayan kazılarda, dört uygarlık açığa çıkarılmış. Sfenksli kapısı, duvarlara işlenmiş rölyefleri, kaideleri, figürleri, sunakları, hanedan mezarları ve müzesiyle görülmeye değer bir tarihî mekân Alacahöyük. Buradaki mezarlarda bulunan önemli eserler ise günümüzde Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor.

Alacahöyük
KAYA MEZARLARI

Çorum’un yaklaşık yirmi yedi kilometre kuzeyindeki Kırkdilim mevkisinde Laçin Kapılıkaya Kaya Mezarı bulunuyor. Oldukça sarp, kayalık ve akarsu tarafından yarılmış derin vadilerin oluşturduğu engebeli arazi üzerindeki kaya bloğundaki kaya mezarı, MÖ 2. yüzyıla tarihleniyor.

Laçin Kapılıkaya Kaya Mezarı

Alaca ilçesine bağlı Değirmenönü köyündeki Gerdek Kaya Mezarı, İskilip merkezindeki İskilip Kaya Mezarı’nı görmek isteyebilirsiniz. İskilip’e gitmişken İskilip Kalesi’ne ve sarıçam, karaçam, köknar, meşe gibi yöreye özgü bitki örtüsü ile kaplı İskilip yaylalarına da uğramayı ihmal etmeyin.

Alacahöyük kral mezarları 
DOĞAYA DOYMAK GARANTİ

Yayla demişken Çorum’a giderseniz yaylaya da, mesire alanına da, ağaca da, doğaya da doyma garantisi var. Kargı ilçesinin kuzeyindeki yüksek dağlık bölgede yer alan Kargı Yaylası ve bölgede birbirine bağlantılı; Eğinönü, Aksu, Karandu, Göl, Örencik, Karaboya, Gökçedoğan yaylaları mevcut. Bu yaylalarda, yöresel yayla evleri geleneği hâlen devam ediyor. Abdullah ve Osmancık Başpınar Karaca ise Çorum’un diğer yaylaları.

Kargı Yaylası

Laçin’deki “saklı cennet” Yeşil Göl, adını suyunun renginin yanı sıra çevresindeki ormandan alıyor. Yeşil Göl’ün mesire alanında restoran, kafeterya, bungalov, yöresel ürün satış yerleri, çocuk oyun parkı, otopark, iskele, yapay şelale, yürüyüş yolu, koşu ve bisiklet yolları bulunuyor. Çorum-Samsun yolu üzerindeki Sıklık Boğazı da mesire alanı olarak hizmet veriyor.

TİLKİLER, KURTLAR, KUŞLAR...

Karaçamların hâkim olduğu Çatak Tabiat Parkı’nda tilki, tavşan, kurt, ötücü kuşlar ve keklik faunayı oluşturuyor. Bölgede trekking yapılabilecek uygun parkurlar da bulunuyor. Ülkemizde Kültür Bakanlığı’nca desteklenen on dört yürüyüş rotasından ikisi de Çorum’da yer alıyor. Hitit Yürüyüş Yolu’ndaki rotaların omurgasını Boğazkale-Hattuşa-Şapinuva, Alaca Höyük-Alaca-Şapinuva, ve Boğazkale Alaca Höyük güzergâhları teşkil ediyor. Alaca Çayı Vadisi ve İncesu Kanyonu ise doğayla tarihin buluştuğu alternatif rotaları içeriyor.

Hattuşa Aslanlı Kapı (Sol üstte) Sfenksli Kapı (sol altta) Hattuşa Potern - kaçış tüneli (sağda)
GASTRONOMİ VE YÜRÜYÜŞ BİR ARADA

Türkiye’de bir ilk olarak doğa, tarih ve mutfak kültürünü buluşturan bir ekoturizm çalışması ise Gastronomi ve Yürüyüş Yolu. Saklı kalmış güzellikleri ortaya çıkaran, unutulmaya yüz tutmuş yemekleri yaşatmayı hedefleyen ve Çorum’un aslında bir lezzet durağı olduğu iddiasını ortaya koyan Gastronomi ve Yürüyüş Yolu, Kızılırmak Nehri’nin kılavuzluğunda trekking, bisiklet, kültür, manzaralı araç yolu ve jip safari gibi farklı konseptteki rotalarıyla, aktiviteye olduğu kadar damak tadına da önem veren doğaseverleri bekliyor.

Obruk Baraj Havzası ise sanayi bölgelerinden uzakta, doğal yapısı bozulmamış, İç Anadolu Bölgesi’nin bittiği Karadeniz Bölgesi’nin başladığı bir coğrafyada bulunuyor.

Yerel adı “Uzungeçit” olan İncesu Kanyonu da on iki kilometre uzunluğu, su sarnıçları, ahşap hatıl oyukları ve tarihî duvar kalıntılarıyla meraklılarını cezbediyor.

İncesi Kanyonu
ÇORUM MERKEZ

Çorum’un merkezi de gezip görülecek yer açısından oldukça zengin: 1914 yılında hastane olarak yapılan, geçirdiği yangın sonucu restore edilerek 2000 yılından itibaren müze olarak hizmet eden Çorum Müzesi; her caddenin bir şekilde bağlandığı, Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid'in tahta çıkışının yirmi beşinci yıl dönümünde yaptırılan Çorum Saat Kulesi; Selçuklu mimari özelliği taşıyan Çorum Kalesi; kütüphane, halkevi derken 1960 İhtilali’nden sonra belediyenin kullanmaya başladığı Belediye Binası; Çorum’un tarihî evlerinin öne çıkan bir örneği olan Veli Paşa Konağı; inşa edildiği 1800’lü yılların sonlarından 1980’li yıllara değin pek çok ünlüye geçici süre ev sahipliği de yapan Veli Paşa Hanı; Bir buçuk metre genişliği ile “dünyanın en dar sokağı” olarak tanıtılan 30 metre uzunluğundaki Dikiciler Sokağı; başlıca tarihi yapıların minyatürlerinin yer aldığı Çoruminia; Hasan Paşa Yazma Eserler Kütüphanesi; Hıdırlık Camii ve Sahabe Türbeleri; Muradi Rabi Ulu Camii; İsmet Eker Konağı; Ali Paşa ve Tacettin Paşa hamamları...

Çorum Müzesi

Sıralarken bile insan yoruluyor ama Çorum’da ya da ilçelerinde daha görülecek çok yer var: Sungurlu Saat Kulesi, Elvan Çelebi Türbesi, Hüseyin Gazi Külliyesi, Koyunbaba Türbesi, Koyunbaba Köprüsü, Boğazköy Müzesi, Mecitözü Eski Askerlik Şubesi Binası ve Yeni Kent Müzesi, İskilipli Alimler Müzesi, Bedri Rahmi Eyüpoğlu Kültür ve Sanat Müzesi, Çorum Belediyesi Sanat Müzesi ve Galerisi, Osmancık Kandiber Kalesi...

HADİ HERİ GOBELLER

Yazının başında “O zaman hadi heri gobeller, bu yazımızda Çorum’a gidiyoruz” cümlesini okuduğunuzda “Ne diyor bu?” demiş olabilirsiniz. Çorum’un kendine has bir dili (Truva’nın “Sarıların Sülo” adlı Çorumca dublajlı versiyonunu burada hatırlatmak istedim) ve Türkiye’de anlamları pek bilinmeyen kelimeleri var. Bu kelimelerin ne olduğunu burada anlatmaya kalksam sayfalar yetmez. Ama şu kadarını söyleyeyim; “göbel”, çocuk anlamına geliyor. “Heri”nin ise tek başına bir anlamı olmasa da genelde istek belirtiyor ve kullanıldığı cümleye göre bir anlam kazanıyor.

Son olarak Çorumlulara bir şey sormak istiyorum: Farklı tarihlerde çekilen fotoğraflarda Çorum’un rakımı ilkinde 770, ikincisinde 801, sonuncusunda nasıl 820 oluyor? Bir de Çorum’da Hayvanları Koruma Derneği’nin açılışında gerçekten kurban kesildi mi? Siz de insanlara daha çok malzeme vermeseniz iyi olacak hani!

Not: Fotoğraflar, Çorum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Arşivi, Tanıtma Genel Müdürlüğü ve Türkiye Kültür Portalı internet sitesinden alınmıştır.


Serpil Kurtay Kimdir?

1978 yılında Almanya’nın Esslingen kentinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Bilecik’te tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1999 yılında mezun oldu. 1995-2003 yılları arasında Evrensel Gazetesi’nde muhabir, istihbarat şefi ve haber müdürü olarak çalıştı. Ardından on altı yıl Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün dergisinde editörlük ve genel yayın yönetmenliği görevinde bulundu. Çeşitli dergilerde yazarlık, kitap editörlükleri yaptı, yayın süreçlerinde görevler aldı. Hâlen kitap editörlüğüne, Antalyaspor Kulübü’nün dergisinde ve Gazete Duvar’da da yazılarına devam ediyor.