Şenol Güneş’in planı ne?
Altı oyuncuya defansif görevler verip, sahaya iki santraforla çıkmak, vur topun dibine demektir. İkinci bölgeyi bay geçip rakibin arkasına sarkma arzusu, çok ilkel bir plandan başka bir şey değil.
Yenilen golün faturasını Hasan Ali’ye çıkarmak hiç de adil bir karar değildi.4-2-3-1 formasyonunun 4-2’sini geride tutmak, defansif olarak geriye doğru derinlik vermek anlamına gelir: Bu vaziyetin sahaya yansımasıysa, ‘’Ey Sırbistan ben senin üstüne gelmiyorum, ikinci bölgeyi sana bırakıyorum’’ demektir.
Nitekim, Sırbistan bu beklenmedik hediyeyi görüp, memnuniyetle kabul etti. Gol, gelmeden önce bağıra çağıra geliyorum dedi. Çünkü Sırbistan, Milli Takım defansını enlemesine genişletip, ceza sahasının çeperine çok oyuncu yerleştirme imkanı buldu ve bunu yaptığı için, ilk ataktan dönen bütün ikinci topları kazandı. Kazanılan her ikinci top Sırbistan'a hem atak devamlılığı, hem de her seferinde kaleye daha çok yaklaşılarak vuruş yapma imkanı sağladı. İki dakika süren bu yoğun baskı, bir yan topun kafayla buluşması sonucu Milli Takımın ağlarına gitti.
Bütün bu süreç ve aksiyonları görmeden, sırf rakibine kafa vuruşu üstünlüğü verdiği için, golü Hasan Ali’ye fatura etmek, el çabukluğuyla kendi suçunu başkasına yüklemek hafifliğinden başka bir anlama gelmez.
Geri dörtlünün önündeki ikili, Ozan Tufan ve Mahmut Tekdemir, hangi roller için görevlendirilmişti. Defansif ilk topların ikinci bölgeye taşınması mı, yoksa rakip ataklarını ikinci bölgede karşılamak mı? İkisi de denilebilir; ama futbol oyunu iki karpuzun tek koltukta taşınmasına pek cevaz veren bir oyun değil. İki görev de yapılabilir ve yapılmalıdır ama görevlerden biri mutlaka önceliklidir. Bu öncelik, söz konusu iki oyuncunun pozisyonunu belirler.
Bu maçta bu iki oyuncudan bu iki rolü oynaması istenmişti. Bu çok açık. Söz konusu önceliksiz görev ve rol, esasen bu iki oyuncunun rolünü muğlaklaştırmıştı.
Bu muğlaklık bütün blokların ilişkisini muğlaklaştırdı. Ne hücumdan savunmaya geçiş sağlanabildi, ne de savunmadan hücuma geçiş sağlıklı bir biçimde yapılandırıldı. Dörtlü defans ve önündeki ikili, deyim uygunsa, önden kopup sadece defansif bir aparata dönüştü. İlerdeki hücum gücünün ikisi çift santrafor gibi davranınca, geriye bütün hücum organizasyonunu yapacak iki kişi kaldı. Hakan ve Cengiz, bu tuhaf taktik algının yükünü ve görevlerini idrak bile edemediler.
Şenol Güneş'in oyun planı, maçı kendi yarı sahasında kabul etmekti. İlk yarı böyle oynandı. İkinci yarıda Şenol Güneş oyun stratejisini değiştirmedi. Durum 2-0 olduğunda, oyun kendiliğinden değişmiş gibi göründü ama esasen değişen hiçbir şey yoktu. Altı oyuncuya defansif görevler verip, sahaya iki santraforla çıkmak, vur topun dibine demektir. İkinci bölgeyi bay geçip rakibin arkasına sarkma arzusu, çok ilkel bir plandan başka bir şey değil.
Geriye düşme duygusunun ateşlediği oyunun skor eşitlendikten sonra sönümlenmesi, esasen sağlam bir planlamadan yoksun olmak anlamına gelir.