Sessiz kalma!

Hafıza Merkezi'nin 'Sessiz Kalma' raporu yayımlandı. İnsan hakları savunucularının güvende olmadığı bir ortam hepimizi tedirgin etmeli.

Fotoğraf: Serra Akcan / csgorselarsiv.org
Google Haberlere Abone ol

Zafer Kıraç* [email protected] 

Hafıza Merkezi tarafından ‘Sessiz Kalma: Hak Savunucularına Yönelik Yıldırma Politikaları 2015-2021' başlıklı rapor sessizkalma.org web sitesi üzerinden kamuoyuyla paylaşıldı. Rapor 2015-2021 yılları arasında Türkiye’deki hak savunuculuğuna odaklanıyor. Banu Tuna, Emel Ataktürk, Esra Kılıç, Melis Gebeş ve Özlem Zıngıl tarafından hazırlanan rapor sivil toplum kuruluşları ve insan hakları savunucularının faaliyetlerinin yargı, idari ve medya yoluyla kriminalize edilmesine 67 hak savunucusunun durumuna bakılarak oluşturulmuş.

Raporun bütününe baktığımızda, yasal ve meşru eylemlerin kriminalize edilmesi, herhangi bir suç oluşturmayan eylemler öne sürülerek hak savunucularının suçlanması rutin bir uygulama olarak öne çıkıyor. Hak ve özgürlüklere keyfî müdahalelerin yapıldığı yaşanan örneklerle ortaya koyuluyor.

Sessiz Kalma sitesinde yer alan farklı nitelikteki verinin analizine dayanan raporda sivil alana ve hak savunucularına yapılan müdahalelere dair önemli bir çerçeve çiziliyor. Terörle mücadele ve ulusal güvenlik yasaları olmak üzere mevzuatın kötü niyetli bir biçimde uygulamasının sivil alanı kısıtlayan ve hak savunucularını engelleyen müdahaleler arasında önemli bir yere sahip olduğu vurgulanıyor.

 

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI BASKI VE KAPATILMA RİSKİYLE KARŞI KARŞIYA

Raporu hazırlayanlar amaçlarını şu cümlelerle ifade ediyorlar: "Asıl amacı muhalif sesleri susturmak olan müdahaleler, sivil toplumun faaliyetlerini sekteye uğratacak yeni yasalar çıkarmaktan, yürürlükteki mevzuatı kötü niyetli bir biçimde uygulamaya, idari ve yargısal yetkileri suistimal etmeye ve medya organlarını kontrol altına alıp asılsız haberler yapmaya varan zengin bir repertuarı içeriyor. Türkiye’de hak savunucularının çalışmalarını engelleme amacı taşıyan müdahalelerin bir panoramasını çizen bu rapor, sorunları tespit etmek ve bunlara karşı hayata geçirilebilecek yenilikçi ve yaratıcı direniş stratejilerinin saptanmasına vesile olmak niyetiyle hazırlandı."

Örgütlenme özgürlüğü tehlike altında. Dernek statüsünde çalışmalarını sürdüren ve kâr amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşları baskı ve kapatılma riskiyle karşı karşıyalar.

'Barış ve Adalet Taleplerinin Cezalandırılması', 'OHAL Düzenlemelerinin Hak Savunucularına Karşı Kullanılması', 'İnsan Hakları Mücadelesinin Kriminalize Edilmesi', 'Barışçıl Protestoların Bastırılması', 'LGBTİ+’lara ve Kadınlara Saldırılar' gibi önemli başlıkların da yer aldığı raporda, keyfi gözaltı, tutuklama ve soruşturma gibi faaliyetlerin hak savunucularının kriminalize edilmesine yönelik olduğu belirtilirken bunların kabul edilemez olduğu dile getiriliyor.

 

İnsan hakları savunucularına yönelik hazırlanan raporun sunuş yazısında ise şu ifadeler yer alıyor:

"Hakikat Adalet Hafıza Merkezi (Hafıza Merkezi) olarak ilk yıllarımızda Türkiye için bir yüzleşme çerçevesi önermeye, bunu da zorla kaybetmelere ilişkin hakikatleri ortaya çıkarmaya dönük belgeleme faaliyetlerimiz yoluyla yapmaya odaklanırken, son yıllarda ise siyasetin aldığı yeni şekil ve getirdiği yeni sorulara yanıt vermek üzere odağımızı barış çalışmalarını ve güncel ihlal alanlarını içerecek şekilde genişletme ihtiyacı duyduk.

Uzun süren tartışmalar neticesinde çalışma alanlarımızı yeniden ele alırken, özellikle 2015 ve 2016 yıllarında Türkiye’yi bütünüyle etkisi altına alan Kürt sorununda çözüm sürecinin sona ermesi ve darbe girişimi gündemlerine bağlı olarak temel insan haklarının erozyona uğraması ve sivil alanın daralması karşısında hak örgütlerinin ve hak savunucularının desteklenmesini de yeni bir çalışma alanı olarak tanımladık.
Kuşkusuz hak savunucularının günden güne artan baskılara rağmen yılmadan hak ihlallerini belgeleme ve çeşitli hak alanlarındaki faaliyetlerini yürütme ısrarı büyük güç ve ilham veriyordu. Ancak karşılaşılan yoğun yargısal taciz, gözdağı, hedef gösterme, kriminalizasyon vb. uygulamaların da belgelenmeye ve görünür kılınmaya muhtaç olduğu ortadaydı. Elinizde tuttuğunuz rapora ismini veren Sessizkalma.org web sitesi, Hafıza Merkezi’nin izleme ve belgeleme alanlarındaki birikimine dayanarak hak savunucularına karşı yürütülen politikaları anlamak için sürdürdüğümüz çalışmaların en önemli yüzü olarak bu fikirle yayın hayatına başladı.

Bugünse, hak savunucularının korunması ve desteklenmesi için yürütülen çalışmalar kapsamında tespit edilen ihlallerin analizi ile karşınızdayız. Sessizkalma.org etrafında sürdürdüğümüz izleme çalışmalarını derinleştirmeyi hedefleyen, sunduğu bulgularla hak savunucularının maruz kaldığı hak ihlalleri karşısında önemli savunma ve direnme noktalarına işaret ettiğine inandığımız bu rapor “İnsan Hakları Örgüt ve Savunucularının Desteklenmesi” programı altında çalışan Sessiz Kalma proje ekibi ile Hukuk Çalışmaları ekibinin ortak ürünü.

Umarız hukukun tüm aparatları kullanılarak ve uluslararası insan hakları sözleşmelerinin yüklediği sorumluluklar göz ardı edilerek hak savunucularını etkisizleştirmeyi ve itibarsızlaştırmayı amaçlayan tüm uygulamalar dayanışmanın gücü karşısında son bulur ve bu rapor sivil alanın daralmasına ve en temel hakların inkârına karşı durmaksızın mücadelesini yükselten hak savunucuları için karşı müdahalelerin geliştirilmesine katkı sunar."

'GEREKLİ OLAN TÜM TEDBİRLER ACİLEN ALINMALI'

Tamamına buradan ulaşabileceğiniz raporun sonunda her biri çok iyi düşünülmüş sonuçlar ve önerilerden oluşan bölüm de şöyle:

‘Hak savunucularının özel olarak korunması ve desteklenmesi uluslararası sözleşmeler ve belgelerle güvence altına alınmış durumda. Hak savunucuları dünyanın her yerinde insan haklarına saygılı, demokratik bir işleyişin vazgeçilmez unsurları olarak görülüyor. Gerek yasalardan gerekse uygulamalardan kaynaklanan hak ihlallerine karşı, uyarıcı ve denetleyici bir işlevleri var.

Hak savunucularının, hiçbir suç unsuru içermeyen meşru faaliyetlerini yürütürken, ulusal ve uluslararası hukuka aykırı olarak, sadece kamu otoritelerinin ve bağlantılı üçüncü kişi/kurumların karar ve eylemlerini eleştirmeleri nedeniyle kriminalize edilmeleri, hedef gösterilmeleri, idari veya yargısal baskılarla karşılaşmaları, gözaltına alınarak, tutuklanarak veya mahkûm edilerek iktidarların tacizine maruz bırakılmaları kabul edilemez.

Türkiye, hak savunucularını susturmaya ve engellemeye yönelik politikalara son vermek, yargısal sistemin her türlü politik etkiden uzak kalmasını, yargıdaki erozyonun ve devlet merkezli değerlendirme anlayışının sona erdirilmesini teminat altına almak zorundadır.
Hak savunucularının mücadelelerine destek olmak ve işleyen bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları için;

🔸İnsan Hakları Savunucuları Bildirgesi’nin Türkiye’de etkili bir şekilde uygulanmasının sağlanması için gerekli olan tüm tedbirler acilen alınmalıdır.
🔸 Hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına dayalı demokratik bir toplumun temel prensipleri olan çoğulculuk ve farklılıklara saygı ilkelerine uyulması sağlanmalıdır.
🔸 Eleştirilere imkân tanıyacak bir kamusal tartışma ortamı yaratılarak hak savunucuları ve tüm muhalefetin ifade özgürlüğü korunmalıdır.
🔸 Hak savunucularına yönelik müdahalelerin kaynağında bulunan Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda bulunan kısıtlayıcı yasal düzenlemeler uluslararası insan hakları standartlarına uyumlu hale getirilmelidir.
🔸Dernekler Kanunu ve Dernekler Yönetmeliği’nde Yapılan Değişiklikler ile Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Önlenmesi Kanunu başta olmak üzere örgütlenme özgürlüğünü ciddi anlamda tehlikeye atan yasal düzenlemeler geri alınmalıdır.
🔸 Hak savunucuları meşru ve yasal hak savunuculuğu faaliyetleri nedeniyle keyfî gözaltı, tutuklama, soruşturma ve kovuşturma gibi yasal ve idari yaptırımlara, misillemeye ve hedef göstermeye maruz kalmamalıdır.
🔸Meşru ve yasal savunuculuk faaliyetleri nedeniyle hukuka aykırı bir biçimde tutukluluğuna devam edilen hak savunucuları serbest bırakılmalıdır.
🔸 Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun bağımlı yapısına son verilmeli, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı hem mevzuat düzeyinde hem de uygulamada güvence altına alınmalıdır.
🔸Toplantı ve gösteri özgürlüğünün kullanılmasını sınırlayan tüm yasal düzenlemeler iptal edilmeli, idari yetkililerinin kendilerine tanınan yetkileri keyfî kullanması önlenmelidir.
🔸 Barışçıl toplantı ve gösterilere aşırı güç kullanarak müdahale eden polis memurları hakkında etkili soruşturma yürütülerek, uygun cezalara çarptırılmaları sağlanmalıdır.
🔸 Hak savunucularının medyada olumsuz söylem, karalama kampanyası, damgalama ve marjinalleştirmeye maruz bırakılmasına son verilmelidir.
🔸 Uluslararası toplum ve insan hakları organları, hak savunucularının durumuyla ilgili izleme, raporlama ve bildirimlerde bulunma çalışmalarına devam etmeli, bu amaçlarla Türkiye’ye ülke ziyareti yapmalıdır.’

İnsan hakları savunucularının güvende olmadığı bir ortam hepimizi tedirgin etmeli. Sonuç ve önerilerde en önemli talep olarak, Hak Savunucuları Bildirgesi’nin etkili bir şekilde uygulanması ve hukukun üstünlüğü ilkesine uyulması var.

Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Savunucuları Bildirgesi evrensel olarak tanınan insan haklarının ve temel özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesinde bireylerin, grupların ve toplumsal kuruluşların hakları ve sorumluluklarını belirler. Bildirgeye buradan ulaşabilirsiniz.
Sessiz kalmayalım, sahip çıkalım.

Hak Savunucuları Bildirgesi uygulanmalıdır!

Unutmadan...

Rapor iki önemli insan hakları savunucusuna adanmış, hak mücadelesinde kaybettiğimiz iki insana, Hrant Dink ve Tahir Elçi’ye.

Anılarına saygıyla...

*İnsan hakları çalışanı