Sevda Karaca, kamuda çalışan taşeron işçilerle Meclis’te: Patates-soğan değil, işçiyiz

Yemekhane işçilerinin kadro talebini Meclis gündemine taşıyan EMEP Milletvekili Sevda Karaca, kürsüyü işçilerle paylaştı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Emek Partisi Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, DİSK’e bağlı Türkiye Gıda Sanayii İşçileri Sendikası (Gıda-İş) Genel Başkanı Olcay Ozak ve sendika üyesi işçilerle kamu hastaneleri ve kamuya bağlı üniversite hastanelerinin yemekhanelerinde çalışan taşeron işçilerin taleplerine ilişkin bir basın toplantısı gerçekleştirdi.

2017 senesinde OHAL KHK’ları kapsamında çıkartılan 696 sayılı KHK ile kamuda çalışan işçilerin kadroya alınmasına karar verilmişti. Ancak bazı kamu hizmetleri bu düzenlemenin dışında tutulmuştu. Düzenleme dışında tutulan, sağlık alanında hizmet alım ihalesi usulüyle taşeron olarak çalışan yemekhane işçilerinin kadro talebini meclis gündemine taşıyan Sevda Karaca, kürsüyü taşeron işçilerle paylaştı.

Sevda Karaca, Türkiye’de işçilerin çilesinin bitmediğini söyleyerek “Çünkü ancak işçinin derdi, çilesi büyüdükçe bu memleketi yönetenlerin ve patronların çıkarları büyüyor. İşçi-emekçi yoksullaştıkça, güvencesizleştikçe patronlar kâr ediyor, semiriyor. Bu nedenle belediye işçisinden fabrika işçisine, tarlada çalışandan madencisine, çağrı merkezi işçisinden temizlikçisine; hakkıyla, emeğinin karşılığıyla, insanca çalışan, yaşayan tek bir emekçi yok. Bu ülkenin emekçileri, hangi sektörde çalışırsa çalışsın; emeği, parası, hakları ve geleceği çalınarak çalışmaya mahkûm edilmiş durumda” dedi.

Açlık sınırının altında kalan asgari ücret karşılığında milyonlarca emekçinin uzun saatler ter döktüğünü belirten Karaca “Aldığı para cebine girmeden eriyen emekçiler, tek adam iktidarının büyük patronları ihya ettiği ekonomi programlarının kurbanı ediliyor. İşçilere, emekçilere, yoksul halka her gün koca yalanlar söyleniyor, daha çok sabır ve biat isteniyor. Her gün patronların tahtlarını yağlayan yasalar çıkartılması için harıl harıl çalışılan bu meclisten işçilerin payına biraz daha vergi, biraz daha açlık, biraz daha sefalet düşüyor. Bu yoksulluk koşullarında emekçiler işsizlikle tehdit edilerek daha çok sömürülüyor, hak talep edenin boynu patronun dudakları arasına sıkıştırılıyor. İşçinin hakkını garanti altına alan, güvenceli çalışmasını sağlayan, sendikalaşma hakkını koruyan yasal çalışmalar yapmak gibi bir gayeleri elbette yok” sözlerini kaydetti.

 

Devletin bir patron devleti olduğunu vurgulayan Karaca “Tek adam iktidarının kural çıkarma kolaylığından faydalandığı bu tek imzalı karar, işçilere müjde diye sunulmuştu. Ancak kadroyu veren devlet en önce işçilerin asgari ücret zammını elinden almıştı” sözleriyle KHK ile kadroya alınan işçilere dayatılan yüzde 4 zammı hatırlattı.

'AKP, HER SEÇİM ÖNCESİ KADRO SÖZÜNÜ YENİDEN DOLAŞIMA SOKUYOR'

Kadro hakkının karayolları, hastane, güvenlik gibi alanlarda çalışan 150 binden fazla işçiden esirgendiğini belirten Karaca, AK Parti yetkililerinin “Kamuda taşeronu bitireceğiz” sözlerini hatırlatarak “İktidar kulağının üstüne yatıyor, binlerce işçinin sırtından zenginlik kazanan büyük patronların sırtını sıvazlamaya devam ediyor. Gıda-İş sendikası kadro talebiyle eylemler yaparak işçilerin seslerini duyurmaya çalışıyor. Kamu hastaneleri ve üniversite hastanelerinin yemekhanelerinde çalışan on binlerce yemekhane işçisi, kadro sözüyle oyalanıyor. Yalanlarına ses çıkaran işçilerin hak talebine ‘Sendikalaşana kadro yok’ diyerek örgütlülüğü kırmaya çalışan AKP, her seçim öncesi kadro sözünü yeniden dolaşıma sokuyor. Ancak 7 yıl geçmesine karşın verilen sözler tutulmadığı gibi şimdi de kamuda tasarruf hilesiyle işçiler bir kez daha oyalanmayla karşı karşıya” ifadelerini kullandı.

İşçilerin 4734 sayılı Kamu ihale kanununa göre 'yemek (malzeme) fiyatı' dahilinde sayıldığını hatırlatan Karaca, “Taşeron şirketlerin keyfine bırakılan, patates-soğan yerine konulan, açlık ve yoksulluk sınırının altında ücretlerle çalışmak zorunda kalan işçiler, tüm bu olumsuz tabloya karşı en doğal ve yasal hakları olan sendikal örgütlenme ve hak arama hakkını kullanmaya çalıştıklarında ise işten çıkarılma tehdidi ile karşı karşıya bırakılıyorlar” diyerek sözü işçilere bıraktı.

'MOBBİNGDEN, HAKSIZLIĞA UĞRAMAKTAN TÜKENDİK'

Kamu hastanesinde aşçı olarak çalışan Fatma Ünlütürk, uzun yıllardır hastane yemekhanesinde çalıştığını belirterek “Biz patates-soğan değiliz. Patatesi soğanı soyan, doğrayan, pişiren insan gücüyüz. Biz olmadığımız sürece o yemek pişip hastalara sunulmayacak ama patates soğan kadar değer görmüyoruz, yok sayılıyoruz. Küçük bir kitle değiliz ve kamuya hizmet ediyoruz” dedi.

Tek tek tüm hastaların özel durumuna göre yemek hazırladıklarını belirten Ünlütürk, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya seslenerek “Sayın Bakan, pandemi sürecinde teşekkürlerinizi unutmadık. Biz de size teşekkür etmek istiyoruz. Bizi saf dışı bırakmayın” sözlerini kullandı. Cumhurbaşkanı ve Çalışma Bakanına da seslenen Ünlütürk, “Kadro dışında olmaktan, mobbingden, haksızlığa uğramaktan tükendik. Benimle birlikte çalışan bütün arkadaşlarım iş yükünün ağır olmasının da etkisiyle meslek hastalıklarına maruz kalıyor. Kamu hastanelerinde çalışan diğer işçilerle aynı statüde olmak istiyoruz. Yok sayılıyoruz ancak var olmak istiyoruz. Kamuda taşeron işçi olmamalı” dedi.

'İŞÇİLER MERCİMEK, BULGUR, KAZAN, KEPÇE GİBİ DÜŞÜNÜLDÜ'

Ünlütürk’ün ardından söz alan aşçı Yusuf Yıldız, üvey evlat muamelesi gördüklerini belirterek “Biz taşeron çalışma sistemine mahkum edildik. Yapılan işte kullanılan malzeme üzerinden değer biçilerek bizlere kadro verilmedi. Sizlere komik gelebilir ama hastane yemekhanelerinde çalışan işçiler mercimek, bulgur, kazan, kepçe, bıçak, kaşık gibi düşünüldü ve kadro dışı bırakıldı. Uzun yıllardır değişen taşeron firmalarda düşük ücretlerle, sosyal haklardan yoksunlukla, kuralsız ve güvencesiz çalışmaktayız. Sağlık zincirinin bir parçası olmamıza rağmen sağlık personelinin haklarından yararlanamıyoruz. En basit hak olan sağlık kartı ve promosyon haklarından yararlanamıyoruz. Bizler hastane yemekhane işçileri olarak emeğimizin tam karşılığını almak istiyoruz. Çalışırken mobbing ve baskının son bulmasını istiyoruz. İş güvenlik önlemlerinin tam olarak alınıp uygulanmasını istiyoruz. Hakkımız olan maaş promosyonunu istiyoruz. Tüm hastane yemekhane işçilerine kadro sisteminin verilmesini ve taşeron sisteminin yasaklanmasını istiyoruz. Mücadelemize devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

Ardından söz alan Nurşah Taşçı da aynı çatı altında aynı işi yaptıkları diğer işçilerin haklarından statü farkı dolayısıyla yararlanamadıklarını belirterek kadro talebini yineledi.

'İŞ GÜVENCESİ, İNSANCA YAŞAYACAK ÜCRET, SENDİKA'

Konuşmasını işçilerin 4 temel talebini aktararak bitiren Karaca, “İşçiler 4734 sayılı kamu ihale kanununda gerekli yasal değişikliklerin yapılması işçi ücretlerinin malzeme ücretlerinden ayrıştırılarak yasal güvence altına alınmasını; işe girdikleri tarihten itibaren her türlü alacak ve tazminat haklarından, iş güvencelerinden işçilerin dava açmalarına gerek kalmaksızın doğrudan hastane yönetimlerinin sorumlu tutulması açısından gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını; 696 sayılı KHK kapsamı dışında tutularak mağdur edilen on binlerce yemekhane işçisinin kadroya alınmasını; sendikal örgütlülüğün önündeki tüm yasal ve fiili engellerin kaldırılması, sendikal hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasını istiyorlar. Emek Partisi olarak bu taleplerin her daim yanında olacağız” dedi.

Etiketler Sevda Karaca emep