Kuzguncuk: Umutsuzluğa kapılmayın, yapılmışı var!

Bu hafta gündemden fenalık geçirip biraz huzur bulmak istiyorsanız kendinizi Kuzguncuk'a atın. İstanbul'da bir zamanlar 'medeniyetler ittifakı'nın fiilen yaşandığı semtte kendinizi başka diyarlara ait bir masalda gibi hissedeceksiniz.

Google Haberlere Abone ol

“Aramızda yabancı yok, hepimiz komşuyuz…”

DUVAR – Şiddet kehanetleriyle geçen bir haftaydı. ‘Musul’da olası bir Şii-Sünni çatışması’na dair açıklamalar, ‘A-B-C-D planları’ ve havan topları havada uçuşurken siz de depresyonun eşiğine geldiniz mi? ‘Başka bir dünya mümkün, değil mi?’ sorusu sinirinizi mi zıplatıyor? Derin bir nefes alın, çünkü o başka dünya mümkün. En azından bir zamanlar öyleydi… Hem de yanı başınızda, Kuzguncuk’ta…

Evvel zaman içinde, Kuzguncuk’ta, Yahudiler, Ermeniler, Rumlar ve Müslümanlar bir arada yaşardı. Varlık Vergisi’nden, 6-7 Eylül olaylarından, azınlıkların mülksüzleştirilmesinden, plansız kentleşmeden, başka birçok şeyden önceydi… Manolya ağaçlarının ve erguvanların altında bir arada eğlenir dans eder, birbirlerinin acıları için gözyaşı dökerlerdi. O dönemden kalan bir söz şöyle der: “Aramızda yabancı yok, hepimiz komşuyuz.” Evet, çünkü başka bir dünya mümkündü…

SAHİCİ BİR İSTANBULLU

1914 nüfus sayımına göre, Kuzguncuk’ta 400 Yahudi, 250 Rum, 1600 Ermeni, 70 Müslüman ve dört ‘yabancı' hane bulunuyordu. Şimdi azınlık sayısı yok denecek kadar az; semtin eskisi gibi İstanbul’un en kozmopolit noktalarından biri olduğunu söylemek imkânsız. Fakat burası hâlâ sahici bir İstanbullu. AVM kültüründen uzak kalan, kolektif kent bilincinin en iyi ‘numune’si sayılabilecek semtlerden biri.

Uzun lafın kısası, ‘gündem’i yok sayıp rahat bir nefes almak için bu haftasonu Kuzguncuk’a gittiğinizde, semte ‘Boğaz kıyısında dizilerin çekildiği şirin, salaş ve keyifli bir kahvaltı noktası’ndan öte bir muamele yapın. Kuzguncuk’a ilk ulaştığınızda, gözleriniz ister istemez iki yapıya takılacak: Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi ve onun bahçesinde yükselen Kuzguncuk Cami.

KİLİSE BAHÇESİNDEKİ CAMİ

İstanbul’un kubbesi dışarıdan görünen tek Ermeni ibadethanesi olan Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, 1835’te saray mimarı Ohannes Amira Serveryan tarafından, Padişah Abdülaziz’in desteğiyle inşa edildi. Kuzguncuk Camii’yse, semtteki Müslümanların artık fiilen azınlık olmadığı 1952’de, papazın izniyle kilisenin bahçesine yapıldı. Rivayete göre papaz, caminin inşaatında da maddi yardımda bulundu. İki dinin ibadethaneleri birbirine öyle yakın ki, tepeden bakıldığında aynı yükseklikteki kubbelerden hangisinin hangisine ait olduğunu ayırt etmek zorlaşıyor…

Fotoğraf: İhsan Deniz Kılıçoğlu Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi ve Kuzguncuk Cami (Fotoğraf: İhsan Deniz Kılıçoğlu).

KÜÇÜK KUDÜS

Kuzguncuk’ta görülmesi gereken bir diğer ibadethaneyse, semtin yıllarca taşıdığı Yahudi kimliğinin simgesi olan Bet Yaakov Sinagogu. Zira Kuzguncuk, İspanya’dan kovulunca Osmanlı’ya sığınan Yahudilerin ilk yerleştiği mahalle olarak biliniyor. Dahası, Avrupa Musevileri’nce “Kutsal Topraklar'a varmadan önceki son durak" kabul ediliyor. Öyle ki, bazı kaynaklarda ‘Küçük Kudüs’ diye anılıyor…

Kuzguncuk Sinagogu Vakfı’na göre, Kutsal Topraklar’a gidemeyen Yahudiler, hiç değilse bir kere dahi olsa Kuzguncuk’u görmeyi veya buraya yerleşip gömülmeyi vasiyet ediyor. Bu nedenle semtte, 630 yıllık mezar taşlarına ev sahipliği yapan büyük bir Musevi mezarlığı var. Dolayısıyla 1878’de, İcadiye Caddesi’nde inşa edilen Bet Yaakov Sinagogu’nun Yahudi Cemaati için yeri özel…

550 YILINDAN BERİ 'FAAL' KİLİSE

Biraz ileride, Ayios Panteleimon Rum Kilisesi’ni ve meşhur çan kulesini göreceksiniz. Burası, İstanbul’da en uzun zamandır kullanılan kiliselerden biri olma özelliğini taşıyor. 1821’de inşa edilen mevcut yapı, esasında Bizans İmparatoru Justinyan’ın döneminde, 550 yılında yapılan kilisenin kalıntıları üzerinde yükseliyor. Kubbeli çan kulesiyse 1911’de eklenmiş. Anlayacağınız, Kuzguncuk’ta bir zamanlar hatırı sayılır bir Rum nüfus vardı… Zaten semti adı da eskiden, Yunanca ‘altın kiremit’ anlamına gelen ‘Hrisokeramos’tu.

Fotoğraf: Darwinek Fotoğraf: Darwinek

'NAKIŞ GİBİ' KUZGUNCUK EVLERİ

Boğaz’ı dik kesen İcadiye Caddesi’nin sahile yakın bölümleri, caddeye çıkan daracık ara sokaklar ve bir paraleldeki Üryanizade Sokak ise işte o Instagram’da gördüğünüz ‘Kuzguncuk evleri’nin ‘merkezi’. Birçoğu 1864 yangını sonrası yapılan ve 'nakış gibi işlenmiş’ klişesinin hakkını veren bu rengârenk ahşap yapılar, son yıllarda genelde orijinaline sadık kalınarak restore ediliyor.

kuzguncuk

İLYA'NIN BOSTANI

İcadiye Caddesi'nden biraz ilerlediğinizde, karşınıza 'İlya'nın Bostanı' çıkacak. Burası, hem Kuzguncuk'un gayrımüslim tarihine dair en 'kişisel' hikâyelerden birini, hem de İstanbul'un en önemli kitlesel direniş simgelerinden birini barındırıyor. 'İlya'nın Bostanı' adı üzerinde, bir zamanlar İlya'nındı. Ondan önce de babası İspiro Şoro’nun... 1977'den sonraysa, bir garip mülksüzleştirme hikâyesiyle devlet malı...

bostan

600 yıla yakın süredir bostan olarak kullanılan 16 bin 445 metrekarelik bu yeşil alan, Sultan Mehmet Reşat döneminde Abdullah Ağa Vakfı'ndan gayrımüslim Dode ve Soro ailelerine geçmişti. Resmi kayıtlarda bostanda hisse sahibi olarak görünen son kişi, İspiro Soro. Sebze

Fotoğraf: Kuzguncuk Bostanı'nın resmi Facebook sayfası. Fotoğraf: Kuzguncuk Bostanı'nın resmi Facebook sayfası.

ve meyveleriyle ünlü bostana adını verense, ölene kadar burada yaşayan, toprağı ekip biçen İlya Şoro. Fakat babasının bostandaki 60/360’lık hissesinin nasıl olup da ona geçmediği bilinmiyor. Tek bilinen, İspiro Şoro'nun 1951'de İstanbul'da ölmesine rağmen 'firari' sayılması sonrası bostana Vakıflar İdaresi tarafından 1977'de el konulduğu...

'İLYA'NIN BOSTANI BİZİM!'

Bu kişisel tarih, 1986'dan sonra yerini kitlesel olana bıraktı. 1986'da yüzlerce yıllık bostanın imar planlarında Boğaziçi İmar Yasası'na aykırı biçimde değişiklik yapıldı. İlk bina yapma girişimi 1992'de, araziyi 10 yıllığına kiralayan Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavisi Vakfı'ndan geldi. Kuzguncuk halkının daha bu tarihte başlattığı mücadele 2014'e kadar sürdü. Yüzlerce kişi ellerinde bostan korkulukları, dillerinde 'Bostan bizim' sloganıyla, İlya'nın bostanını sahipleniyordu.

Bugün Kuzguncuk Bostanı üzerindeki projelerden vazgeçildi. Bostan parsel parsel kiralanıyor, isteyen ekim dikim yapıyor. Yaz gecelerinde filmler gösteriliyor, şenlikler düzenleniyor.

MASUM BİR KAHVALTI!

Kuzguncuk gezinize kahvaltıyla başlayacaksanız, semtteki en 'geleneksel' tercih Pita. Adını aldığı pita ekmeklerinin arasındaki leziz tostlarını veya Kuzguncuk sokaklarının adını taşıyan kahvaltı menülerini denemelisiniz. Kahvaltı saatini kaçırdıysanız, bu küçük kafeye öğle yemeğinde zeytinyağlıları için dönmeyi unutmayın!

Kahvaltı için her Boğaz semtinin olmazsa olmazı deniz manzaralı 'Çınaraltı Kafe'yi de unutmayın.

Asıl sürpriz ise organik ürünleriyle semtin ruhunu yansıtan Masum Mutfak. Kendi ürünleri olan ekmeklerden yaptıkları bazlama tostları veya 'ekmek üstü' kahvaltıları denemelisiniz. Burada 'probiyotik turşu' veya 'ekşi mayalı ekmek' gibi atölyeler de yapılıyor, aklınızda bulunsun.

TATLI KRİZİNİ AŞMAK İÇİN EN DOĞRU NOKTA!

Kahvaltıdan sonra, Kuzguncuk en 'tatlı' dükkanına, yani Çikolatacı Aziz Bey'e uğrayın. Narlı çikolatalarını denemeden de çıkmayın!

ÖĞLE YEMEĞİNDE BALIĞA OTURUN!

Hazır balık mevsimindeyken, öğle yemeği için Kuzguncuk Balıkçısı'na oturabilirsiniz. Kilise binası olduğu için burada içki servisi yok, aklınızda bulunsun. 'Balık yemem' diyen azınlıktaysanız, öğle yemeğinde hem sobasıyla hem ambiyansıyla hem de menüsüyle içinizi ısıtacak Betty Blue'yu tercih edin.

AKŞAM İÇİN TEK İSTİKAMET: İSMET BABA

Akşam yemeği için Kuzguncuk'taki tek adresiniz İsmet Baba olsun. Eski müdavimleri arasında, Nazım Hikmet ve Can Dündar var; Boğaz'ın üzerinde; duvarlarını İsmet Baba'nın balık tutarken görüldüğü fotoğrafları süslüyor. Şehrin en salaş, en 'gerçek' balıkçılarından biri. Daha ne olsun?!

İsmet Baba, restoranın bulunduğu menkulün, '1950 yılı tapu kadastro tespitinde Todori Papaispiro adına kayıtlı olduğunu', bir zamanlar 'TODORİ’nin meyhanesi' olarak anıldığını internet sitesinde yazacak kadar da Kuzguncuklu.

VERTIGO'DA BAŞINIZ DÖNECEK

Kuzguncuk'ta olduğunuza göre tarihe ve eskiye merakınız var demektir. O zaman, Perihan Abla dizisinin çekildiği sokakta bulunan Vertigo Eskici'ye mutlaka uğrayın.

vertigo

MÜZİKSEVERLER UNUTMAMALI!

İkinci el pikap ve amfi almak veya eski pikabınızı onarmak için Üryanizade Sokak’taki Pikaphane‘ye ve tasarım tişörtleriyle beğenilen Basmatik'e uğrayın.

EV YAPIMI AROMA TERAPİ

Kuzguncuk'a stres atmak için gelmiştik değil mi? O zaman aynı sokaktaki 'Homemade Aromaterapi'yi atlamamalı. Kapıdan süzülen kokuların büyüsüne kapılarak içeri girdiğinizde, masaj yağları, kremleri, sabunlar ve oda kokuları arasında ayrı bir 'kafa'ya geçmeniz muhtemel.

Semtin sanat galerisi Harmony'yi de sakın es geçmeyin. 22 Ekim 2016'da, galeride Mustafa Delioğlu "Öte" isimli resim sergisi açılacak.

mustafa-delioglu


MASUM MUTFAK

İcadiye Cad. No: 21

PİTA

İcadiye Caddesi, No 41/A

ÇİKOLATACI AZİZ BEY

İcadiye Caddesi No: 56

BETTY BLUE

İcadiye Caddesi, No 21/A

KUZGUNCUK BALIKÇISI

İcadiye Caddesi, Perihan Abla Sokak, No 3

İSMET BABA 

Kuzguncuk Çarşısı Caddesi, No 1/A

VERTIGO ESKİCİ

Perihan Abla Sokak No: 20/A

PİKAPHANE & BASMATİK

Üryanizade Sok. No:10

HOMEMADE AROMATERAPİ

Üryanizade Sokak No: 5

HARMONY

İcadiye Cad. No:14,


KAYNAKLAR:

“İlya’nın Bostanını Korumak: Kuzguncuk’ta Bir Mahalle ‘Landscape’i Özlemini Gerçekleştirmek” - Amy Mills

Hrisokeramas'tan Kuzguncuk'a: Kuzguncuklular Ilya'nin Bostani'ni teslim etmemeye kararlilar - Behice Özden

Ben Kuzguncuk'ta sivil bir dal buldum ona tutundum


Bu hafta sonu Balat ve Fener’e demir atın!Bu hafta sonu Balat ve Fener’e demir atın!