İstanbul'a yakın 10 tatil noktası

DUVAR - 30 Ağustos Zafer Bayramı ile Kurban Bayramı birleştirildi, tatil 10 güne çıktı; "Bu bayram evde otururum" diyenlerin bile aklına yakın da olsa bir yerlere kaçıp gitmek düştü... İşte İstanbul'dan birkaç günlüğüne kaçabileceğiniz yakın kıyı kasabaları:

AĞVA: 'BOZULSA' DA GÜZEL

Fotoğraf: Nevit Dilmen

Ağva, 'yeşille mavinin içiçe geçmesi' klişesinin hakkını veren nadir yerlerden... Doğruya doğru; eskiden, bu kadar turistik değilken daha güzeldi. Ama Göksu ve Yeşilçay nehirlerinin arasındaki iskelelerin üzerinde hâlâ muhteşem kahvaltılara ev sahipliği yapıyor; orman yürüyüşlerinde karşılaşılan şelaleler ve koylarıyla hâlâ şaşırtıyor. Ve İstanbul'a sadece 1 saat uzaklıkta. Doğrusu, tatilin ilk günlerinde henüz kurban bayramı başlamamışken birkaç günlüğüne gitmek ve pansiyonlarla pazarlık yapmak.

KİLYOS: 'BEACH CLUB' VE ÖTESİ

Kilyos sahili.

Bilmiyorsanız söyleyelim, Kilyos sadece beach clublardan ibaret değildir! Hele de konaklamalı, arabalı gidiyorsanız... Sarıyer'in kapı komşusu Kilyos'a birkaç günlüğüne kaçmaya karar verirseniz, bir gün denize girin, ikinci gün kendinizi ormanda yürüyüşe verin. Cenevizlilerin imzasını taşıyan Kilyos Kalesi'ni görün, en tepeye çıkıp manzaranın tadını çıkarın. Akşam yemeğinden sonra bir de 'beach parti'ye denk gelirseniz ne âlâ!

KIYIKÖY: BİZANS'TA SANDAL SEFASI

Fotoğraf: Kcsarıoğlu

Kırklareli'ne bağlı ama İstanbul’a sadece iki saat uzakta. Kıyıköy, Pabuç ve Kazan ırmakları arasında yüksek bir tepeye kurulu. Bu balıkçı kasabasına Bizans kalıntılarının, kırmızı tuğlalı surların arasından geçerek giriliyor. Denizi, ne yazık ki eylülde pek tavsiye edilesi değil. Fakat Pabuçdere ve Kazandere’de sandal sefasının, Selvez Koyu'ndaki sessizliği dinlemenin, Bizans kalesiyle Aya Nikola Manastırı’nı gezmenin, Aşıklar Tepesi'nde manzara izlemenin tadı bir başka. En önemlisi, kalkan balığının ve manda yoğurdunun tadı bambaşka! Arabanız ve vaktiniz varsa, yakındaki Kastro'ya birkaç saatliğine mutlaka uğrayın.

İĞNEADA: YOK BÖYLE DOĞA!

Fotoğraf: Ahmet Barış Işıtan

Avrupa'nın en büyük Longoz ormanlarının bulunduğu İğneada, aynı zamanda Türkiye'nin en uzun sahillerinden birine de sahip. İğneada Kırklareli'ne bağlı; İstanbul'a yaklaşık 250 kilometre uzaklıkta. Denizi temiz, ormanı, tam yedi tane gölü ve yabani hayvanlarıyla, doğası muhteşem. Çadır ve pansiyon seçenekleri var. Bayramı burada geçirecekseniz su geçirmez botlarınızı alın; kökleri suda olan ağaçların arasında uzun yürüyüşlere çıkın. Tertemiz havasıyla akciğerlerinizi doldurun; bol bol da balık yiyin.

RİVA: MANGAL SOFRASININ KRALI

Fotoğraf: Nevit Dilmen

Şile tarafına geçmek isterseniz tavsiyemiz, Şile'nin kalabalığından kaçıp Riva'da kalmanız! Eylülde denizden çok Riva Deresi'yle 'haşır neşir' olun, tekneyle balık tutup sazlıkların arasında gezinin. Arazi sporlarını sevenler ATV'yle keşfe çıkabilir. Güneşi, Karadeniz’den olası saldırılara karşı Bizans döneminde inşa edilmiş Riva Kalesi'nde batırın. Akşam da ya Riva'nın meşhur mangal sofralarından birini kurun, ya da masanızı Karadeniz'in taze balıklarıyla donatın. İstanbul’a sadece yarım saat uzaklıktaki Riva'ya gittiğinize pişman olmayacaksınız.

KARABURUN: DENİZ HIRÇIN AMA TERTEMİZ

Fotoğraf: Wikimedia / Khutuck

Karaburun, İstanbul'un Karadeniz kıyısında küçük bir balıkçı köyü. Uçsuz bucaksız bir kumsalı var. Karadeniz belki biraz hırçın ama Karaburun'da su çok temiz. İstanbul'un merkezine yaklaşık bir saat uzaklıktaki Karaburun, Ege tadı veren kumsalı, harika balık menüleri, ormanlık alanda yürüyüş imkânı, surf ve yamaç paraşütü seçenekleriyle, bir-iki günlüğüne kaçılabilecek en iyi mekanlardan biri.

POLONEZKÖY: YEŞİL, YEMYEŞİL

Fotoğraf: Nevit Dilmen

İstanbul'da denize girmek size göre değilse, oksijen ve yeşile de açsanız, sizi Polonezköy'e alalım. 1830'daki ayaklanma sırasında Polonyalı sürgünlerin siyasî lideri Adam Czartoryski tarafından 1842'de kurulan Polonezköy, hem tarihi hem doğasıyla şehri unutmak için birebir. Köy yumurtası ve ekmeğiyle dillere destan kahvaltı sofralarından kalkıp Zofia Teyze’nin Hatıra Evi’nde köyün tarihini öğrenebilir, akşamüzeri mangal ve hamakla 'tembelliğe' dönebilirsiniz.

ADALAR: BİR BAYRAM 'KLASİĞİ'

Büyükada İskelesi. Fotoğraf: Wikimedia / Starliner

İstanbullular bilir ki, bayram tatillerinde adalara gidilmez... Ama işte, evde oturulan bir tatil sabahı kendinizi bir anda Adalar vapurunda buluverirsiniz! Adalar'da bisiklete binip balık yemenin cazibesine yine karşı koyamadıysanız, en azından Kurban Bayramı'nda Büyükada'yı pas geçin. Heybeli'ye, hatta Kınalı veya Burgaz'a gidin. Sabah erken kalkıp günübirlikçiler daha gelmemişken kendinizi bisikletle yokuş aşağı bırakın, egzoz kokusuz temiz havanın tadını çıkarın...

SAPANCA: 1.5 SAATTE 'BOYUT' DEĞİŞTİRİN

Fotoğraf: Murat Ertürk

1990'ların haftasonu tatili/yazlık ev furyasında yerini sağlamlaştıran Sapanca, 'hava'sından pek bir şey kaybetmedi. Kuş cıvıltılarının ve kazların arasında, ormanın ortasında, gölün kıyısında masaj yaptırdığınızı, üzerine de hamakta uyukladığınızı hayal edin. Üstelik tüm bunlar İstanbul’a sadece 1,5 saat uzakta gerçekleşiyor... Sapanca ve biraz uzağındaki Maşukiye, şehirden uzaklaştığınızı en iyi hissettiren 'yakın tatil' mekânlarından.

AVŞA ADASI: KALABALIĞIYLA POPÜLER!

Fotoğraf: Nevit dilmen

Avşa, bayram tatillerinin en popüler rotalarından. Öyle ki, ada nüfusunun yaklaşık 50'ye katlanması, 'Ada denize çöker mi acaba?' geyikleri ve hiçbir yerde yer kalmaması bile yerli turisti bezdirmiyor! Çünkü, Marmara Denizi’ndeki Avşa Adası İstanbul’dan deniz otobüsüyle sadece 2 saat 45 dakika uzakta. Altın renkli kumu ve büyüleyici koyları, üzüm bağları ve meşhur şarabı, manastırlarıyla Marmara'nın en güzel adalarından.