'Halkın sarayları' Moskova metrosu
Devrim ile başlayan metro yapımı, köklü bir altyapı ile geleceği belirleyen bir alt yapı devrimini de oluşturmuş. Yönetenler değişse de sistem değişse de kriz olsa da devrimin metrosu, güçlü gelecek öngörüsü ve planlaması ile büyüyor gelişiyor.
Tezcan Karakuş Candan*
Kent bir üniversite gibidir. Yapılarından ulaşımından, kentsel sanatından, tabelalar ve yönlendirmelerinden, kaldırım taşlarından, meydanlarından sokaklarından, mezarlıklarından bir kentin ve insanlığın hikâyesini okumak keyiflidir. Acılar, öfkeler, coşkular, sevinçler birbir işlenmiştir, oya gibi kentin her yerine. Bu noktada kente nasıl baktığınız daha da önem kazanır.
Bir ülkenin siyasal tarihi, insanlık tarihi geçmişi ve geleceğini görebilirsiniz baktığınız yerin derinliklerinde.
Keyiflidir kent okumak, çıkışını aradığınız, arada kaybolduğunuz labirent gibidir. Bulmaca gibidir, sorular üzerine sorular ve aranan cevaplar belleğinizi geliştirir. Keyifli olduğu kadar da meraklandırır kent sizi. Bir kitabı okumak ve her çevirdiğin sayfasında yeni bir bilgiyi özümsemek gibi muhteşem bir yolculuğa çıkarsınız dolaştığınız sokaklarda. Onun için üç boyutlu kitap okumak gibidir kent okumak. Beş duyunuzla okursanız kenti, işte o zaman tadına doyulmaz sokakta yürümelerin. Dokunarak, hissederek, hislenerek atarsınız adımlarınızı.
Ryazan Valiliği, Rusya Mimarlar Birliği ve UNESCO tarafından düzenlenen, uluslararası antik kentler forumunda sunum yapmak üzere Ryazan Kültür Bakanlığı’ndan davet aldığımda kafamda dolaşan onca tilkiyi kovalayıp, sonra Yavuz Ağabey’in (Yavuz Önen) "Yıllarca Rus ve Türk halklarının yakınlaşmasını bilerek engellediler, seni davet ettilerse bu bir fırsat, git ve bu bağlantılara vesile ol” demesiyle gitmeye ikna olduğum Rusya süreci, benim açımdan böylece başlamış oldu. Türk Rus Proje Geliştirme Derneği ile işbirliği içerisinde başlayan iki ülkenin mimarlık kültürü ve deneyimi ile devam edecek bu süreç, mimarlık ortamı ve ilişkide olduğu alanlar açısından oldukça önemli bir potansiyeli içinde barındırıyor. Bunu tüm görüşmelerde derinden hissettik.
Rusya denince aklımıza gelen ilk şey Moskova, Devrim, Lenin, Kızıl Meydan, metrolar, Nazım Hikmet, Gogol, Tolstoy, Dostoyevski, Maksim Gorki, Çehov, Bakunin ve birçokları. Bir de hepimizin kulaklarında hâlâ çınlayan “Komünistler Moskova’ya!” söylemi…
Bir kentte hele bu bir de ülkenin başkenti ise ilk bakılacak şey meydanları ve ulaşım ağıdır. Kentin ve toplumun gelişmişlik düzeyini gösteren şeylerden birisi olan ulaşım alt yapısı, adım adım sizi tarih yolculuğuna çıkartabilir. Ben bu yazıda devrimin halkı için inşa ettiği ve 'halkın sarayları' olarak bilinen Moskova metrosunu anlatacağım.
55 rubleye (yaklaşık 5 TL) tek binişlik bilet ile saatlerce, 20 TL’ye üç günlük çoklu biletle yer altında, Moskova metrosunu dilediğinizce gezebilirsiniz. Biz dört saat boyunca merkezdeki önemli bütün durakları gezerek, in-bin aktarma yapıp fotoğraf çekerek, Moskova’nın yer altında yaşayan canlı müzesini keşfettik. Bu keşfin heyecanı anlatılarak bitirilemeyeceği gibi ne yazsak hep eksik kalacak bunu bilerek okumak önemli.
Moskova metrosunun planları devrimden sonra 1931 yılında Stalin tarafından onaylandı ve 15 Mayıs 1935 tarihinde açılışı yapıldı. Her gün 9 milyona yakın kişinin taşındığı Moskova metrosunda açıldığı gün 285 bin kişi taşınmış. Metroda bir treni kaçırmamak için koşmanıza gerek yok, 90 saniyede bir tren yanaşıyor istasyona. Neredeyse beklemiyorsunuz. Moskova metrosu sürekli hareket halinde olan, tıkır tıkır işleyen bir yer altı saati misali işliyor. Bir örümcek ağı gibi kentin yer altı ulaşım sistemini birbirine bağlayan dünyanın en büyük metro sistemi, dairesel hatlarla ve onu kesen hatlarla genişleyerek bugün istasyon sayısı 212’ye ulaşmış durumda.
Metronun inşa sistemi bugün halkın cebinden çıkan ve kontrol edilemeyen yolcu garantili ihale sistemi ile değil halkın katılımıyla yapılmış. Sınırlı bütçelerle kolektif bir inşa faaliyeti olan Moskova metrosu tüm ülkenin emeği ile şekillenmiş ve halk kendisinin kullanacağı bu sistemin bizatihi öznesi olmuş. Ülkenin her yanından gelen kadın erkek işçiler, Kızıl Ordu ve Komünist Gençler Birliği metro yapımında çalışmış. Yapım çalışmasına katılanlar madalyalarla ve Lenin Nişanı ile ödüllendirilmiş.
Metro yapımında kullanılan tüm malzemeler ülkenin her yanından getirtilmiş ve metro kazısı sırasında çıkan fosiller 20’den fazla istasyonda sanatsal objeler olarak kullanılmış. İç tasarımı art deco, empire, gotik ve Rus halk desenleri gibi farklı stilleri temsil eden istasyonlar, dönemin ünlü mimarları ve sanatçıları tarafından tasarlanmış.
Moskova metrosu, iç dizaynı, mermerleri, avizeleri, heykelleri, rölyefleri, vitray, mozaik ve duvar resimleri ile sosyalizmin teknolojik ve ideolojik zaferi olarak devrimin, sanatın izlerini taşıyor. Her istasyon benzersiz bir şekilde tasarlanmış ve yeni eklenenler bu benzersiz eseri devam ettirmiş. Her yeni eklenen istasyon tasarımı ise 'halkın sarayları' fikrinden bugün bile kopulmadığını gösteriyor.
Her bir istasyon farklı temalarla birlikte ele alınmış , böylece devrimin yaratıcı geleneği yeni metro istasyonlarında devam ederek geleneği sürdürüyor.
Yerin 33 metre altında bir art deco katedral gibi olan Mayakovskya İstasyonu kuşkusuz en güzel istasyonlardan birisi. 1937 yılında Paris’te 1939’da New York’ta Mimarlıkta Uluslararası Grand Prix ödülünü kazanmış olan Mayakovskya aynı zamanda sığınak olarak kullanılmış.
Ploshchad Revolyutsii İstasyonu 1917’deki Sovyet Devrimi'nin kahramanlarını temsil eden çiftçi, işçi, asker, sporcu, pilot, çocuklar dahil 80 adet bronz heykellerle bir devrim geçidi. Bronz heykeller arasında yer alan köpek ve horozun başına ve burnuna dokunulmasının şans getirdiğine inanılmakta. Sütunların her birinin köşesinde bulunan bronz heykeller devrimin bugüne taşınmasının sanatsal tanıkları olarak geçmişi özenle bugüne taşıyorlar. Revolutsii yani Devrim Meydanı İstasyonu, mimarlığın bellek izinin korunması ve geleceğe taşınması noktasındaki sorumluluğunun ne derece önemli olduğunu bir kez daha bize hatırlatıyor.
Komsomol üyesi genç komünistler tarafından inşa edilen Komsomolskya İstasyonu gençliğin coşkusu ile devrimin coşkusunu ve kutlamasını yansıtır. Çarlık Rusyasına karşı proleterya devriminin simgesel ifadesini bulduğu Komsomolskya, imparatorluk sarayına karşı halkın sarayının mekânsallığıdır.
Kiyevskya İstasyonu 1954 yılında 300 yıllık Rusya ve Ukrayna halkları arasındaki dostluğu ve dayanışmayı kutlamak için tasarlanmıştır. Dairesel hat olan 'circle line' yani kahverengi hat üzerindeki tüm istasyonlar ve onu kesen hatlarla olağanüstü zarif, sanatsal objeleri, renkleri ve dokuları ile sanat galerisinin bir parçası olan Moskova metrolarının kristal aydınlatmaları ile insana değer veren ve kendisini iyi hissettiren ambiyansı ile görülmeye değer.
Çok derinde olduğu halde muhteşem bir rüzgârın içerisinde nefes alınan metro sadece ulaşım için kullanılmıyor, aynı zamanda bir sosyal buluşma ortamı işlevi de görüyor. Arkadaşını bekleyenler, kitap okuyanlar, gruplar halinde metroyu gezenler duraklarda eksik olmuyor. En güzel fotoğraf karesini yakalamak ve en iyi 'selfie'yi nereden çekebilirim diyorsanız işiniz oldukça kolay. Metro istasyonlarında selfie çekilecek yerler bile işaretlenmiş. Kiril Alfabesinden de korkmamak gerek. Alfabe çok kısa zamanda çözülebildiği gibi tüm metro istasyonu hatlarında ve metroda İngilizce metinler de bulunuyor ve metroda İngilizce anons yapılıyor.
Dünyanın en büyük ve en görkemli metrosu olan Moskova metrosu derinliği, işlevselliği ve sanatsallığı ile herkes için çok öğretici bir eğitim ortamı aynı zamanda. 327.5 km uzunluğunda ve 2020 yılına kadar 78 metro istasyonu daha eklenecek. Devrim ile başlayan metro yapımı, köklü bir altyapı ile geleceği belirleyen bir alt yapı devrimini de oluşturmuş. Yönetenler değişse de, sistem değişse, de kriz olsa da devrimin metrosu, güçlü gelecek öngörüsü ve planlaması ile büyüyor gelişiyor. Planlı kentleşme ve mimarlık, yık yap yaklaşımı ile değil 'planla, koru ve geliştir' ile gelecek kuşaklara taşınıyor.
Ankara’nın da bir devrime ihtiyacı var.
Moskova metrosunun ihtişamını görünce ister istemez kendi başkentinizle karşılaştırmadan duramıyorsunuz. 25 yıl boyunca Melih Gökçek döneminde bir metre metronun yapılamayışı ve boşa harcanan kamu kaynaklarını düşündükçe Ankara’nın gerçekten bir devrime ihtiyacı olduğunu düşünmemek elde değil. Yerel yönetim seçimleri ve tartışmaları devam ederken Ankara adaylarının Moskova metrosunu görmelerini, hissetmelerini, anlamalarını ve özümsemelerini önerebilirim. Ankara’nın kendine saray yapan anlayışlara değil halkı için, halkla birlikte yeni bir yaşamı örecek nam-ı diğer devrimin başkenti Ankara’da devrim yapacak bir anlayışa ihtiyaç var. Kızıl Meydan yazısında buluşmak üzere.
*Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı