Şeytan ne ya allasen...
Şeytan mı? Vaktiyle istenmeyen, kötülüklerin kaynağı olarak bilinirdi. Semavi dinlere göre en kötü varlık, kötülüklerin müsebbibi olan Şeytan bile daha az istenmeyendir bu ülkede.
Emir Xan*
Dünya. "En güncel ve hassas hesaplamalara göre Evren'imizin yaşı 13.798 milyar yıldır ve bunun üzerinde 37 milyon yılı hata payı vardır. Yani yüzde 95'ten yüksek bir ihtimalle Evren'in yaşı en az 13.761, en fazla 13.835 milyar yıldır. Ancak gözlenebilir Evren'in yarıçapı 46.5 milyar ışık yılı, çapı ise 93 milyar ışık yılıdır!" Evrim Ağacı'ndan almış olduğumuz bu bilginin önemini, üzerinde yaşadığımız dünyanın ömrünü, üzerinde yaşayan canlılığın ömrünü, homo sapiens türünün ömrünü, doğanın bir parçası olarak insanın doğaya vermiş olduğu zararın önemini ya da önemsizliğini (aşağıda değineceğim) tartışırken, toplumların bazılarının ötekilerce bastırılmasının, yok sayılmasının, yasaklanmasının ya da... neyse, evrensel değerlerin uğramış olduğu zararların hepsini anlatmaya çalışırken boğulur kalırım. Efendim; ciddiyet lütfen. 2014 yılında İnsan Hakları Derneği (benim için önemli bir kutsiyete sahip evim diyebileceğim kuruluş) Şırnak Şubesi aktivistiyken Rojava'dan, savaştan kaçıp sığınmış bir amca yardım talebinde bulunmuştu. Derneğe başvuru yapmadı ancak, İHD'li avukat diye bizzat yardım istemişti. Bey amca yaşlı, birkaç torunu var ve okul çağında çocuklar. Gayet medeni bir düşünceyle, " evet savaştan kaçtık ama, çocuklarım sokaklarda serseri olmasınlar, resmi dili bilmiyorlarsa da misafir öğrenci olarak kayıt yaptırmak istiyoruz. Şahsen birkaç defa gittiğim halde torunlarımı kaydetmiyorlar, yapılabilecek bir şey varsa yardım edebilir misin?" şeklinde ricada bulunmuştu. Rojava'lı insanların Suriye devletinde vatandaşlıkları olmadığından bunların pasaportları da yoktu. Amcayla birlikte önce oturdukları yere yakın olan okula gittik. Okul yönetimi ellerinde bir şey olmadığını, bunun için Milli Eğitim İl Müdürlüğüne gitmemiz gerektiği bilgisini verdi. Milli Eğitim İl Müdürlüğünden, Nüfus İl Müdürlüğünce geçici vatandaşlık numarası almak için valiliğe gitmemiz gerektiği söylendi. Valilik Nüfus İl Müdürlüğünden ise başvuru için İl Emniyet Müdürlüğü göç ile ilgili büroya yönlendirme yapıldı. Oraya da gittik. Emniyet Müdürlüğü göç ile ilgili büro "pasaport ile girmişlerse 99'la başlayan T.C.kimlik numarası verebiliriz" dediler. O zamanlar durumu muallakta olan sığınmacılar devlet tarafından henüz kabul görmemişlerdi. Bütün resmi kurumlara başvurduğumuz halde olumlu cevap almadığımız gibi, yazılı bir şekilde red cevabı da alamadık. Sonra rica minnet, kayıt dışı bir şekilde çocukları okula kabul eden bir okul yöneticisi yardımcı oldu da çocuklar 'kayıt dışı' olarak okulun birine gittiler.
Birkaç sene sonra ülkeye gelmeyen sığınmacıyı memleketlerinde dövüyorlarmışçasına, sınırlar yırtılmışçasına, halen süren bir şekilde sığınmacılar akın etmeye başladı. Ve ilginçtir, sorunsuz bir şekilde sürüyor. Meşrebim gereği sığınmacı ve mültecileri amasız-fakatsız hiçbir şekilde reddetmedim, reddetmem. Ancak ne değişti de bir ailenin çocuklarını misafir öğrenci olarak almıyorken sonrasında akın akın geldiler, anlamak güç. Bana göre sınırlar insanları sınırlamak dışında bir işe yaramayan, yapay bir kurumdur. İhlalinin engellenmesinin tek ve en önemli gerekçesi, bilindiği üzre iktisadi durumdur. Belli sınırlar içerisinde yaşayan toplulukların refah ve güven ortamında rahat bir şekilde yaşamalarını sağlamak amaçlıdır. Ancak sınırların içinde nüfusa oranla dünyanın en fazla tutuklu ve hükümlülerinin olduğu, baskıyla yönetilen, insanlarının çöpten gıda temin ettiği ülkemizin sınırlarının ardına kadar açılmasının sebebi nedir?
Evrenin uzak bir köşesinde insanlar gibi gelişmiş zekâ sahibi varlıkların yaşadıkları bir gezegen var mıdır acaba? Bizden haberleri var mıdır? Günün birinde -4,5 milyar yıl sonra dünyamızın da yok olacağı söylenmekte- dünyamız yok olmadan evvel yeni bir gezegen keşfedip gidersek (insanoğlu halen yaşıyorsa tabi) bizleri Avrupalı-Asyalı-Ortaoğulu şeklinde ayırt ederler mi? O kadar uzağa gitmenin bir anlamı yok aslında. Başka ülkelere göçmüş gurbetçi insanlarımız hakkında zengin ülke vatandaşları neler düşünüyorlar? Biliyoruz ki her ülkede, her bölgede, her şehirde, hatta köyde bile ilkel diyebileceğimiz milliyetçilik örnekleri vardır. Düşmeye gör. İnsanların ülkede ağır ve en zor işleri yüklenmiş olduklarını saymıyorum bile. Hiç kimse hiçbir yerin sahibi değil, her yerin de aynı zamanda doğanın bir parçası olarak sahibidir de. "Bunu burada istemiyorum, şunu beğenmiyorum, öteki çok bağırıyor, berikinin nezaketi yok.." vs demenin en basit tabirle şımarıklık olduğundan şüphemiz yok. Ağır işçilik yapan insanların gelip rahat ekmek kazananın ekmeğini elinden alma korkusu bile değil. Çünkü bu ülkenin rahat kesimi değil, en zor şartlarda yaşayanların söylenmeleri var. Sahibi olamadığı rahatlığını ötekilerden sakınmak. Tanımlaması zordur bunun, ancak normale indirgenmiş büyük bir kötülük.
Başlık mı? Vaktiyle istenmeyen, kötülüklerin kaynağı olarak bilinirdi. Semavi dinlere göre en kötü varlık, kötülüklerin müsebbibi olan Şeytan bile daha az istenmeyendir bu ülkede. Buna mahsuben evet!
*Avukat