YAZARLAR

Şeytanın aklına gelmez!.. Kıyı talanı için bunu da yaptılar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kalemi kağıdı alıp sınırları yeniden çizebiliyor, orada kamuya ait bir varlığı arzu ettiği şekilde birilerine transfer edebiliyor. Dolayısıyla kıyıların turizm tahsisine açılması da planlı programlı bir turizm programından ziyade, bir mülk bölüşümüdür. Memleket arazisi parsel parsel özelleştiriliyor.

Başkanlık sistemi öyle işlemiyor, böyle tıkandı deniliyor ya; bu görüş sadece halkın sorunlarını çözmeye gelince geçerli. Yoksa makine gibi işleyen bir rejim var. Rant yaratıp dağıtma, kamu mülkünü özel servete dönüştürme, şirketlerin kârını maksimize etme konusunda öylesine mahir, öylesine becerikli ki. Üstelik sinsi, sabırlı ve planlı. Dikkatli bakmayınca fark edilmeyecek kadar küçük dokunuşlarla milyarlarca liralık varlığı zahmetsizce el değiştiriyorlar.

İşte bunlardan birisi daha gözümüzün önünde gerçekleşiyor şimdi.

***

Ülkenin hayati düzenlemelerinden birisi Kıyı Kanunu’dur. Anayasa’ya göre kıyılar kamunun kullanımına açıktır ve özel mülkiyete konu olamaz. Bir kez gitti mi, yeri doldurulamaz çünkü. Pratikte böyle olmuyor elbette. İstanbul’a bakın mesela; ya bir otel ya da bir port, derebeyi misali çevirmiş her yeri. Kıyı Kanunu’nun önemini şuradan da anlıyoruz aslında. AKP’nin ihale ve maden kanunlarından sonra en fazla değiştirdiği düzenleme budur. Tam 9 kez el atmış. Son kez el attığı konu ise “şeytanın bile aklına gelmez” denilecek türden bir dokunuş.

Ne mi yaptı?

16 Nisan 2022 günü çoğumuzun gözünden kaçan bir düzenleme Resmi Gazete’de yayımlandı. Kıyı Kanunu uygulama yönetmeliği değiştirildi. Neyle oynadılar peki?

Kıyı Kanunu’nun içindeki kritik düzenlemelerinden birisi Kıyı Kenar Çizgisi’dir (KKÇ). Tamamen bilimsel kıstaslarla belirlenmesi gerekir. Jeoloji mühendisi, jeolog, jeomorfolog, ziraat mühendisi vb. uzmanlığına dayanır. KKÇ, denizle karanın birleştiği yerden başlar, denizin karaya doğru hareketleri ile oluşmuş kumluk, çakıllık, çalılık vb. bölgenin sınırına dek uzanır. Yani denizin doğal uzantısı sayılır. Biz genel olarak sahil deriz oraya ama sahil, sonrasındaki bölümdür. Orası da hepimize ait.

AKP daha önceki bir değişiklik ile KKÇ’yi belirleme yetkisini valiliklere devretmişti. Yeni değişiklikle de bütünüyle bilimsel yöntemle belirlenen çizginin yerinin değiştirilmesi için istisnalar getirdi. Hoş; fay hattını bile kaydıranlar, doğanın belirlediği çizgiyi takar mı!

Yapılan değişiklik şöyle:

“Meskun olmayan ve henüz tapu iptal davası açılmamış Hazine taşınmazlarının bulunduğu kıyı alanlarında veya turizm koruma, geliştirme veya turizm merkezi ilan edilerek Turizm Bakanlığı tarafından tahsis edilmiş yerlerde, Kıyı Kenar Çizgisi yeniden belirlenebilir.”

Bunu neden yaptılar?

Yanıtı bir ay sonra, başka bir yönetmelikte yapılan değişiklikte bulduk. Kıyı Kenar Çizgisi’nden sonra 14 Mayıs 2022 günü de Resmi Gazete’de, kamu taşınmazlarının turizm yatırımlarına tahsisini düzenleyen yönetmelikteki değişiklik yürürlüğe girdi. Turizm bölgesi ilan edilen yerlerin dışında kalan ve kıyısı olan ilçelerde, milli park içinde olan bölgeler de dahil turizm tahsisi kapsamına alındı. Orman bölgeleri önceden alınmıştı.

Bunların tamamını da Cumhurbaşkanı belirliyor zaten. Turizm bölgesini o ilan ediyor, milli park, orman vs. sınırlarını o değiştirebiliyor, buralarda nerenin, kime tahsis edileceğini o onaylıyor.

Gelelim yasal değişikliklerin pratiğe nasıl yansıdığına. Bunun yanıtı da gecikmedi, bir ay sonra geldi. Haziran 2022’de Turizm Bakanlığı çok sayıda il ve ilçede onlarca bölgeyi otel yapımı için tahsis etmek amacıyla ihaleye çıkardı. O günden beri de sürekli yeni yerler ekleniyor.

Sonuncu paket Nisan 2024’te açıklandı. Bir kısmının ihalesi yapıldı. Bir kısmı da Cumhurbaşkanı tarafından imar planları değiştirilerek, ihaleden önce daha cazip hale getirildi. Şu sıralar Bodrum, Didim, Selçuk, Manavgat, Side, Belek gibi yerlerde kıyılarda bulunan kamuya ait üzerinde taşınmaz bulunmayan boş alanlar, jet hızıyla 49 yıllığına 5 yıldızlı otel yapımı için tahsis ediliyor.

ŞU ANDA NERELER İHALE EDİLİYOR?

Bazı örnekleri haritadan yerini işaretleyerek gösterelim. Ne yapıldığını daha iyi göreceğiz:

Bunlar ihaleye çıkarılan yerlerin bir kısmı sadece. Kentlerin idari sistemi belediyelik, valilik ve kaymakamlıktır ancak başkanlık sistemi kentlerin mülkü üzerindeki yasal yetkileri yeni baştan dizayn ederek esasında farklı bir idari biçime geçti. Endüstri bölgeleri, organize sanayi alanları, bir şirketin adıyla anılan, ona özel tanınan haklarla korunan özel bölgeler ve turizm bölgeleri… Yani siyasi ve hukuki bakımdan Türkiye bunlara bölündü. Buradaki doğal kaynaklar başta olmak üzere iktisadi olanakların üzerindeki tasarruf hakkı da merkezileşti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kalemi kağıdı alıp sınırları yeniden çizebiliyor, orada kamuya ait bir varlığı arzu ettiği şekilde birilerine transfer edebiliyor. Dolayısıyla kıyıların turizm tahsisine açılması da planlı programlı bir turizm programından ziyade, bir mülk bölüşümüdür. Maden izni, imar planı, turizm tesisi veya doğrudan arsa, arazi satışları bir bütün politikanın parçasıdır.

Özetle memleketin mülkü hızla, durmaksızın, ne olursa olsun aksamaksızın özel mülkiyete dönüşüyor. “Bunlar turizm yatırımı” diyenler son 40 yılda Kemer’in, Antalya’nın, Kuşadası’nın, Bodrum’un geldiği hale bir baksın. Ya da yakın bir örnek olarak Marmaris’in koylarına şöyle bir göz atsın. Ha bire yat kapasitesi artırılan marinalar, yeni oteller, birkaç koyu ve üzerine milli parkı kapatan Sinpaş’ın Kızılbük’teki ucubesi gibi binlerce kişiyi kapsayan yap-sat tesisler… Memleket arazisi parsel parsel özelleştiriliyor.