Sicilya’dan dünyaya yayılan ‘mafya ruhu’
Gaetano Mosca'nın verdiği konferansın kâğıda dökülmüş hâli olan 'Mafya Nedir?', Metropolis Yayınları tarafından yayımlandı. Mosca kitapta, mafya olarak anılan suç örgütlerinin eylemlerine yöneliyor.
Pek çoğumuz, belgeseller ve Hollywood filmleri sayesinde mafyanın ABD’deki versiyonuna, daha doğrusu İtalya’dan ABD’ye göçen “babalar”ın ve “oğullar”ın kurduğu ya da devam ettirdiği geleneğe aşinayız. Ancak işin kökenine; on dokuzuncu yüzyıl İtalyası’na gidip güneye, Sicilya’ya indiğimizde, “organize suç örgütü” tanımlamasıyla mafyanın adının konduğunu görüyoruz.
On dokuzuncu yüzyılda, henüz ABD’ye göç yoğunlaşmadan evvel, klasik köylü kıyafetleri içindeki bazı kişiler halka dadanan eşkıyaların peşine düşüp memleketlerini koruyarak nam salarken bildiğimiz mafyanın temelleri hızla atılıyordu.
Sicilya’da nefes alıp vermeye başlayan ve ilk mafya organizasyonu olan Cosa Nostra, halk içinde kazandığı saygının yanı sıra topladığı “koruma paralarıyla” maddi gücünü süratle artırıyordu.
Ayşen Gür, #tarih dergisinin Temmuz 2021’deki 84. sayısı için kaleme aldığı “Halkı Koruyan Baba’dan Uyuşturucu Baronlarına” başlıklı yazısında, Sicilyalı tarihçi Salvatore Lupo’nun yaptığı araştırmalara atıfla bir gerçeği hatırlatıyor: “Lupo, mafyanın çoğu zaman insanları sadece hayali tehlikelerden koruduğunu belirtir.” Bahsi geçen bu gücün ve “koruma” eyleminin yarattığı saygı, bizi mafyanın tarihi işlevine ulaştırıyor. Gür şöyle yazmış: “Mafya, iki geleneksel devlet tekelini yani şiddet ve vergilendirme hakkını ele geçirir, bunları halkı ‘korumak’ için kullanır.”
Bu “koruma” görevi, çıkar çatışmalarını ve nüfuz savaşlarını beraberinde getiriyor. Cosa Nostra’nın tam da böyle bir savaşa girdiği günlerde (1893’te), Palermo Belediye Başkanı Emmanuel Notarbartolo’yu öldürmesinden hareketle Gaetano Mosca’nın 1900’de verdiği konferans mafyanın kökenine, işleyişine, işlevine ve yarattığı etkiye dair bugün hâlâ başvurulan bir kaynak niteliğinde. Onur Öztürk’ün Türkçeye çevirdiği ve adı geçen konferansın kâğıda dökülmüş hâli olan 'Mafya Nedir?', Mosca’nın on dokuzuncu yüzyılda zayıf devlet otoritesi nedeniyle palazlanan organize suç örgütlerinin boşluğu nasıl doldurduğuna ilişkin belirlemeler içeriyor.
GÜÇLÜLER VE ZAYIFLAR ARASINDAKİ İLİŞKİLER
Mosca, “Mafya nedir?” sorusuna yanıt ararken İtalya’nın on dokuzuncu yüzyıldaki durumunu çözümlemesinin ardından, o dönem Sicilya’daki çalkantılı siyasi ve ekonomik ortama, devlet olmaya çalışan İtalya’nın bocalamalarına, aynı günlerde doğan siyasi boşluklara “halkın dostu” kisvesiyle yerleşen ve artık mafya olarak anılan suç örgütlerinin eylemlerine yöneliyor.
Mosca’ya göre âdil adaleti sağlamakta zorlanan devletin yerini alan mafya, halkın saygısını ve sempatisini kazanırken büyük bir nüfuz ve maddi güç elde ederek ahaliyi hem ekonomik hem de manevi anlamda sömüren yeni bir otorite hâline geliyor: Halkın içinden çıkan, halk için halk üzerinde baskı kuran ve toplumsal ahlak kurallarına hep bağlı kalan bir otorite…
Siyasi, hukuki, ekonomik ve kültürel-toplumsal boşluklardan faydalanarak maddi güç ve nüfuz elde eden, zaman zaman politikacılarla işbirliğine giren, devlet içinde örgütlenen ve kimi noktalarda devletleşen mafyaya dair analizlerinde Mosca, güçlünün zayıfa boyun eğdirmesini öne çıkarıyor ve “sıkı örgütlenmiş küçük bir azınlığın örgütsüz çoğunluğu baskı altına alması”na dayanan bu tarihsel gerçeğin kökenine iniyor. Başka bir deyişle “mafya ruhu”ndan bahsediyor: “Mafya hissiyatını ve zihniyetini, daha doğrusu ‘mafya ruhu’ denen şeyi kısaca şöyle tarif edebiliriz: haksızlığa uğrayan, mağdur edilen bir kimsenin adalet aramak için devletin adli makamlarına veya emniyet yetkililerine başvurmasını zayıflık veya korkaklık belirtisi olarak görmek.”
Hukuk mantığı dışında, mafyanın ve mafya “hukuku”nun başka bir mantığı olduğunu hatırlatıyor Mosca. Aynı şekilde, suç ve fail tanımı da kitaplarda yazanlardan farklı bir hâl alıyor mafyada. Dolayısıyla hak, yasa ve adalet de...
Mosca’nın anımsattığı üzere, hem mafya için hem de küçük yerleşim bölgelerinde hınç, “hayatın olağan akışının bir parçasına” dönüşüyor. Saygı göstermek ve başkalarının saygısını kazanmak isteyenler, bu işleyişe ve “mafya ruhu”nun temeli diye nitelenen “sessizlik yasası”na (omertá) uygun hareket etmek durumda kalıyor.
Adaleti sağlayan, güçsüzlere kol kanat geren ve aynı zamanda kendisi dışındakiler üzerinde bu yolla baskı kuran mafya, içinden çıktığı toplulukta itibar kazanıp hürmet görüyor. Yoksulların da zenginlerin de korunmaya veya güce olan ihtiyacının kaynağını açıklayan Mosca, bu noktada mafyanın kurduğu dengenin, yarattığı “nüfuz ve manevra alanının” önemini vurguluyor.
Sicilya’da mafyanın palazlanmasında etkili olan psikolojik ve toplumsal bir durumdan da bahsediyor Mosca: “Sicilyalılar fevkalade güçlü bir ahlak duygusuna sahiptir fakat bu Kuzey İtalyalılarınkinden bir parça farklıdır. Sicilya ahlakı, bir yurttaş olarak kamusal sorumluluklarını titizlikle yerine getirmek gibi örneklerden ziyade genellikle kişisel ilişkilerde ifadesini bulur. Dolayısıyla Sicilyalı bir adam, mafya ruhunu ister taşısın ister taşımasın, eğer duruşmada, yargıcın karşısında hakikati inkâr etmek ile ona güvenip sırrını açan bir dostunu veya tanıdığını yüzüstü bırakmak –ki bunun neticesinde adı güvenilmeze çıkacaktır– arasında seçim yapmaya zorlandığında, bu ahlaki ikilemi neredeyse daima adaleti yanıltma pahasına dostunu kollayacak şekilde çözecektir.”
BİR KORKU VE SUÇ HİKÂYESİ
İşleri hâl yoluna koyan, günlük yaşamı “koruma bedeli” karşılığında düzenleyen ve bunları yaparken saygı gören mafyanın, doğum yeri Sicilya’da on dokuzuncu yüzyıldaki konumunu açıklayan Mosca, bir klanlaşmaya işaret ediyor. Klanlarla iş yapmanın, onların emrine girmenin ve onlara saygı duymanın getireceği karşılıklı kazançtan ya da aksi hâlde yol açacağı felaketlerden bahsediyor. Bu alışverişin ve felaketlerin, mafya dışındaki diğer tarafı bazen köylülerken bazen de bürokratlar, belediye başkanları, senatörler, milletvekilleri ve yargıçlar olabiliyor.
Mosca’nın bu bağlamda düştüğü not önemli: “Devletin yetkili makamlarında oturanlar, desteklendiği ya da kösteklendiği siyasetçiler tarafından çevrilen dümenleri anlar anlamaz işlerini kendileri görmeye karar verdi, böylece mafya klanları ve genel olarak suç şebekeleri ile doğrudan, aracısız bir biçimde pazarlık yapmaya başladı. Bu da klanların, oy potansiyellerini kullanarak siyasi adaylardan kendilerine yakın bulduklarını desteklemelerine imkân tanıdı. İşte böylece, suç örgütleri, nüfuz sahibi kimseler ve kamu görevlileri arasında karşılıklı tavizlere dayalı sistem kuruldu, sürdürüldü ve pekiştirildi. Bugün Sicilya’yı pençesine alan ahlaki çürümenin temel kaynağı, işte bu sistemdir.”
Yasaların etrafından dolanan, kanunları eğip büken ve kurduğu organizasyonla önce İtalya’da daha sonra Avrupa’da ve ABD’de devlete sızan ya da bazı devlet görevlileriyle işbirliği yapan mafya, Mosca’nın ifadesiyle bir korku ve suç hikâyesi yazdı. Okuru, bu hikâyenin başlangıcına yani Sicilya’ya götüren yazar, “mafya ruhu”nu yaratan en önemli şeyin, politikacıların İtalya’da ahlak dışı yollardan elde ettiği siyasi ve ekonomik “başarı” sonrasında, halkın suç örgütlerine ve katillere verdiği yarı dokunulmazlık olduğunu anımsatıyor. Başka bir deyişle adalet, refah ve korunma ihtiyacını devlet dışındaki bir organizasyonda arayan sıradan insanların, mafyaya yüklediği anlamı ve mafyanın da bu sayede nasıl büyük bir güç hâline geldiğini ortaya koyuyor yazar.