Şiddeti seyreden AKP, mücadele eden biz
AKP sadece seyretmekle de kalmıyor erkeklerin egemen olduğu haneleri güçlendiriyor. Doğum gününe gitmek istediği için kızı Eylem Sevilen’i öldüren babaya cesaret veriyor. Konya’da eşini öldürmek isterken araya giren 5 yaşındaki çocuğunu öldüren babanın eline silahı veriyor. Muğla’da boşanma aşamasındaki Senem’i öldüren Muhittin’in bıçağını biliyor.
Son haftalarda kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin daha da arttığına tanık oluyoruz. Sizin gördüklerinizi tekrar size anlatmayacağım ama önemli bir hatırlatmayı yetkililere yapmaktan ve halklarımızla paylaşmaktan usanmayacağım. Köpekler için katliam yasası çıkarsa, Mecliste dahi muhalefete yönelik yumruklar havada uçuşursa, yerler kan olursa, aile, aile, aile denirse sürekli, kadın cinayetlerinin azalmasını beklemeyin. Son bir gelişme olarak reşit kadınların kadın doğum polikliniğinde yaptırdığı işlemlerin babalarına haber veriliyor olması tüm bu yaşananlara tüy dikti.
Şiddet normalleşiyor, hayatın her alanında yaygınlık kazanıyor ve en büyük bedelini kadınlar ve çocuklar ödüyor. Aile odaklı politikalar hayatları karartıyor. Bu şiddet ikliminden sorumlu olanlar ortada. Ve bu günlerin çok ötesinde bir vahşetle de karşılaşmamız yakındır. Artıyor, durdurulmuyor. Ne iyi ki kadın cinayetlerini durdurmak için kuşaklarca mücadele edenler var. Kafa kafaya verip toplantılar yapanlar, kararlar alanlar, iradesini ortaya koyacak olanlar var.
Önceki haftalarda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur hanımın ilk kez bir kadın cinayeti ile ilgili tweet attığını söylemiştim. Serpil Kartal sokak ortasında öldürüldüğündeydi. Arnavutköy halkı biz oraya gittiğimizde ilk kez böylesi bir eylemle karşılaşmıştı. Elimizde Serpil'in fotoğrafı, pankartımızda önemli bir gerçek yazıyordu: “6284 uygulansaydı, Serpil yaşıyor olacaktı” İşte bam teli dediğimiz gerçeklik bu, örtmeye çalıştıkları gerçeklik kadınları koruyan 6284’ü etkin uygulamıyor oluşları. Biz eylem çağrısı yaptığımızda bir günde 3 kadın cinayeti daha işlenmişti ve yine katiller eşleri ya da boşanma aşamasındaki erkeklerdi.
Manisa’da bu sefer, başka bir sokak ortasında, küçük yaşta resmi olmayan bir sözde nikahla evlendirilmiş, küçük yaşta çocuğu olmuş, şimdi 19 yaşına gelmiş Sudenaz’ı tanıdık. Yanı başında küçücük cocuğu varken, tepesinde demir sopa sallanırken. Sonra neredeyse herkes müdahale etmeyen izleyenlere tepki göstermeye başladı. Tepki gösterilmesi gereklidir elbette ama müdahale edilmemesinin sebebi oradaki tekil kişiler değildi. Kadir Şeker örneği varken hemen adım atılamayabilirdi. Bakanlar aile aile derken aile içine karışmayalım diye niye düşünülmesindi ki. Her yerde şiddeti görüyorken o şiddet bana da bulaşmasın diye niye denilmesindi. Denildi, izlendi, düşünüldü ve Sudenaz oracıkta çocuğunun yanında şiddete uğradı. Yalnız o videonun bir de devamı vardı. Bir kişi müdahaleye cesaret ediyordu ardından herkese o cesaret bulaşıyordu. Polis geldiğinde ise izleyenlerin bu sefer de şiddet failini dövdüklerini görüyorsunuz. Seyirci kalmak mı? Linç etmek mi? Adalet böyle birşey miydi? Toplum nasıl bir uçuruma sürüklenmek istenmekteydi? Üzerine derinlemesine düşünülmesi gereken konular.
Yetkililere kadınların sesi birazcık ulaşmış olmalı ki artık suspus olamadılar. Fakat ne yaptılar, hedef saptırdılar bu sefer de. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik dedi ki: “Bu şiddeti engelleme imkanı varken seyredenlerin durumu vahimdir." Ben de aynı şekilde Ömer Çelik’in sözlerini AKP hükümetine ufak bir ekle iade ediyorum ve diyorum ki “Bu şiddeti engelleme imkanı varken seyredenlerin durumu vahimdir. Esas vahim olan ise AKP hükümetinin kendisidir” İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı geri çeken, kadınlar her yıl yüzlerce kez öldürülürken, 6284’ü hala etkin uygulamayan, esas seyirci kalan kim bu durumda! Ama onlara soracak olursanız yine halkımız suçlu. Kendileri sütten çıkmış “ak” kaşık. Parti isimlerindeki “AK”’ın tezatlığı gibi icraatları.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da ancak yıllardan sonra, aylardan sonra gelecek ay kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında geniş çaplı bir saha araştırması başlatacaklarını açıklamış. Bilin bakalım kiminle yapacaklar bu araştırmayı?
Tabiki TÜİK. O zaman sonucu da tahmin etmek hiç zor değil. Bakan samimi ise buyursun sitemizi incelesin, sayfalarca analiz ve veri var. Bizleri dikkate almadığı her an bu cinayetlere ortak olmaya devam ediyorlar. Ama nerde o gerçekle bağ kurma! Varsa yoksa aile odaklı politikalarına dayanaklar üretmek, göstermelik adımlar atmak. Göreceğiz. Takip edeceğiz.
Esas seyreden AKP demiştim. Sadece seyretmekle de kalmıyor erkeklerin egemen olduğu haneleri güçlendiriyor. Bunların sonucunda arkadaşının doğum gününe gitmek istediği için kızı Eylem Sevilen’i öldüren babaya cesaret veriyor. Konya’da eşini öldürmek isterken araya giren 5 yaşındaki çocuğunu öldüren babanın eline silahı veriyor. Muğla’da boşanma aşamasındaki Senem’i öldüren hakkında 3 ay uzaklaştırma kararı olan Muhittin’in bıçağını biliyor. İzmir’de Vesih’e ne kadar gururlu erkek olduğunu hatırlattıkları için, eşi boşanmak isteyince 4 kız çocuğunu vuruyor, 3'ü hayatını kaybediyor. İnsan kendi çocuğunu öldürür mü demeyin. Kadınlar da çocukları da aynı erkekler tarafından öldürülüyor. Aynı eşler, aynı babalar tarafından öldürülüyor. Aileyi korumak ve güçlendirmekten bahsediyorlar bir de. Kadınların ve çocukların kaderini aileye teslim etmeyeceğiz. Hele erkeğin reis olduğu aileye asla.
Bugün Genç Feministler Federasyonu’nun Eylem Sevilen için gerçekleştirdikleri eylemi kutlarım. Fikir geliştiren harekete geçen, sessiz kalmayan tüm genç feministleri kutlarım. Bir baskı söz konusu olmadığı durumda dizlerini kırıp evinde oturmayanlar da var, gelişmelerden haberdar olup beni ne ilgilendirir diye sadece havaya bakmayanlar da var. Umutlar. Hareketin de geleceği olacaklar. Karanlığın içinde ışıl ışıl parlayacaklar. Manisa’nın meydanında “AKP Seyretme, 6284’ü Uygula” diyen, gecesini gündüzüne katıp gelişmeleri takip edip fikir geliştiren kadınlar da varsa o gençler de kendilerini asla yalnız hissetmeyecekler.
***
Yetkililerin bir suçunu da sizlere ihbar ediyorum değerli okuyucular. Bakanlık geçtiğimiz yıllarda kadın cinayetlerinin üzerine gitmek yerine Aile Şuraları düzenlediler. 8. Aile Şurasının sonuç raporu yeni yayınlandı sayılır. Anayasanın eşitlik maddesine, çocuğun üstün yararına uymayan önerileri barındıran bir rapor. İyisiyle kötüsüyle sizinle paylaşıyorum: Bakanlığın Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Eylem ve Vizyon planına benzer yönleri olan raporda aile arabuluculuğu yeniden gündem ediliyor. Her aileye bir aile danışmanı atanacağı ifade ediliyor. Kadın cinayetlerinden hiç bahsedilmiyor. Kadına yönelik şiddet ifadesi hiç geçmiyor, sadece 6284 sayılı kanunun adında geçiyor. Kimi kamusal hizmetlerle ilgili vaatlere de yer verilmiş ve 6284’ün uygulanmasına ilişkin tedbirleri artıracaklarını sınırlı düzeyde de olsa dile getirmişler. 3 yerde ancak yazabilmişler.
İktidarınız yaşında gençler var ancak şimdi mi aklınıza geliyor, suçunuzu bari itiraf etmeyin diyemeden edemiyorum.