‘Silahların eşitliği’ için
Uluslarası Af Örgütü'nün 'Âdil Yargılanma Kılavuzu', Evrim Durmaz çevirisiyle Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı. Pek çok dava sürecinde göz ardı edilen masumiyet karinesine ve çiğnenen âdil yargılanma hakkına dair geniş hukuki bilgilerin yer aldığı kılavuz, adaletin âdilliği için gerekli şartları uluslararası sözleşmelere dayanarak ortaya koyarken yargılananlara ama daha çok yargılayanlara hukuku ve adaleti hatırlatıyor.
Hukuk felsefesi kitaplarımızın ilk sayfalarında, “Hukukun idesi adalettir” yazıyordu. Bunu üstüne basa basa öğretmişlerdi bize. Sonra hayat ile kitaplar arasında önemli farklar olduğunu anladık: Atanmışların, seçilmişleri görevden aldığını ve hukuksuz biçimde yargılanmalarında büyük payı olduğunu, “kuvvetli şüphenin” tutuklama için yeterli ve hatta gerekli sayıldığını, yargılamada delil yaratmanın delil bulmaktan muteber hâle getirildiğini, insanlığa karşı işlenmiş suçlarda zaman aşımının geçersiz sayılma şartının sümen altı edildiğini, masumiyet karinesinin zemininin kayganlaştırıldığını ve bu anlamda suyun enikonu bulanıklaştırıldığını, yargı erkinin siyasallaştırılarak zedelendiğini, apaçık soykırım suçu işlenmesine rağmen uluslararası ceza yargılamalarında buna bir türlü soykırım denemediği davalar gördük… Kısacası ihlallerin hakları silikleştirdiği; hamasetin adaleti, kişisel hakları ve özgürlükleri ötelediği günümüzde, vicdan ve bilgi sahibi hukukçularla birlikte insan hakları savunucularının ısrarla dillendirdiği âdil yargılanma kazanımlarını hatırlamak, hatta bunun tam anlamıyla hayata geçirilmesini talep eden belgeleri göz önünde tutmak çok önemli.
Uluslararası Af Örgütü’nün 'Âdil Yargılanma Kılavuzu', bu belgelerin başında geliyor. Kılavuz, bir yargılamanın âdil olma şartlarını ortaya koyarken insanların, kişisel hakları ve özgürlükleri konusunda bilgi ve fikir edinmesini sağlıyor.
FİZİKİ KOŞULLARIN DEĞİL, YARGILAMANIN MÜKEMMELLİĞİ
Demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri ve âdil adaleti tehdit eden ya da en hafif deyişle kendi rejiminin bekası için uygun hâle getiren liderler ve yönetimlerin günden güne sesini yükselttiği bir dönemde yaşıyoruz. Dolayısıyla hak ve yargılanma bilinci gitgide önem kazanıyor. Uluslararası Af Örgütü’nün yayımladığı kılavuzdaki bilgiler bu nedenle dikkatle okunmalı.
Âdil yargılamanın güçlü şekilde savunulabilmesi ve ihlallerin belirlenmesi için bilgiler ve vaka örneklerinin yer aldığı kılavuz, her şeyden önce bir hukuk metni. Öte yandan kılavuz, hepimizi bunları düşünmeye ve yorumlamaya çağırdığı için bir hukuk felsefesi metnine dönüşüyor, yargılayan ve yargılananların hiç unutmaması gereken temel ilkeyi hatırlatıyor: “Herkes hukuka uygun bir şekilde ve âdil yargılanmanın asgari gereklerini sağlayan yargı süreci sonucunda mahkûm edilmedikçe masum sayılma ve masum muamelesi görme hakkına sahiptir.”
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Savunuculuk ve İHE Program Direktörü Ruhat Sena Akşener’in, kılavuzun Türkçe baskısına yazdığı önsözdeki ifadeler, hem kitaptaki bilgilerin hem de metnin ana fikri âdil yargılanmanın ne denli önemli olduğunu anımsatıyor bir kez daha: “Adaletsizlikle ve insan hakları ihlalleriyle mücadelede, bugün sadece hukuk insanları, avukatlar, sanıklar ve yargı organları değil, hak mücadelesi yürüten insan hakları savunucuları tarafından da âdil yargılanma hakkının ve süreçlerinin evrensel olarak ne ifade ettiğinin anlaşılması elzem bir nokta. Günümüzde özellikle siyasi nitelikteki duruşmaların, hak ihlallerine zemin hazırlamasının bu kadar yaygınlaştığı, bunun tüm dünyada görülen bir sorun olmaya başladığı bir noktada, bu hakkın detaylarıyla bilinmesi ve bu yolla gerçekleştirilen savunuculuk faaliyeti, insan hakları mücadelesinin en önemli ayaklarından birini oluşturuyor.”
Akşener’in vurguladığı bir başka nokta, yasalar ve yargılamanın yapıldığı fiziki koşullar ne kadar “mükemmel” olursa olsun, “suç isnat edilen kişi, uluslararası normlara uygun yani âdil biçimde yargılanmıyorsa o ülkede adaletten söz edilemeyeceği.”
HUKUK VE ADALET HATIRLATMASI
Hakkaniyet ve adalet vurgusuyla altı çizilen âdil yargılanma kavramı ile her satırında bağımsızlığa ve tarafsızlığa yapılan göndermelerin buluştuğu kılavuzun ağırlık noktasını şu ifadeler oluşturuyor: “Bir suç isnadı ile yargı önünde bulunan birey, devlet mekanizmasıyla karşı karşıya gelir. Bir suçla itham edilen kişiye yönelik tutumlar, o devletin bireysel haklara ve hukukun üstünlüğüne ne kadar saygı gösterdiğine dair somut bir veri sağlar. Her ceza yargılaması, devletin adalete bağlılığını ve insan haklarına saygısını sınavdan geçirir. Bu bağlılık, bir kimsenin terör eylemleri, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları veya iktidar sahiplerinin güvenliğine yönelik fiiller gibi bir toplumun güvenliğini tehdit eden suçlarla itham edilmesi durumunda daha da sıkı bir sınavdan geçirilecektir. Her hükümetin, uluslararası hakkaniyet ölçütlerine saygılı bir şekilde, suç işleyenleri bağımsız, tarafsız ve yetkili mahkemelerin önüne çıkarma sorumluluğu vardır. Söz konusu suç ne olursa olsun, insanlar âdil olmayan şekillerde yargılanırsa sanık, mağdur veya kamu açısından adalet tesis edilemez.”
Bütün bunları, kişiyi hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturmayla yani kendisine yöneltilen suçlamayla ilgili bilgilendirme, hukuki yardım alma, kısa sürede hâkim karşısına çıkarılma, itiraz, insani koşullarda tutulma ve kötü muamele görmeme, kanun ve mahkemeler önünde eşitlik gibi haklarının korunması tamamlıyor.
Uluslararası belge ve sözleşmelerdeki âdil yargılanma tanımında yer alan, hem kişinin kanunlar önündeki durumunu hem de ceza yargılamasının işleyişinin nasıl olması gerektiğini ortaya koyan, sanık ve savcılık arasında “silahların eşitliğinin sağlanması” ilkesi, kılavuzda anlatılmak istenenlerin âdeta bir özeti gibi. Bir başka deyişle kılavuzdaki bilgiler, yargılanan kişinin “asgari güvencelerine” ve bunun kişisel güvencelerin toplamından daha geniş olduğuna işaret ediyor.
Günümüzde pek çok ihlale karşı “silahların eşitliği” ilkesi, kılavuzda en arı duru ve ayrıntılı şekilde açıklanmış: “Savcılığın devletin bütün çarklarını arkasına aldığı ceza yargılamalarında ‘silahların eşitliği’ ilkesi, sanığın kendisini savunma hakkının temel güvencesidir. Bu ilke, savunmanın iddia makamıyla eşit temelde kendi argümanlarını hazırlayıp sunması ve mahkeme önünde sunulan argümanlara ve delillere itiraz edebilmesi için gerçek bir imkân sağlar. ‘Silahların eşitliği’ ilkesine göre, savunma için yeterli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı ve maddi bilginin savcılık tarafından açıklanması gerekir. Ayrıca hukuki yardım, delillere itiraz, tanık çağırma, soru sorma ve duruşmada hazır bulunma hakları da bu ilkenin gereklilikleridir.”
Uzun lafın kısası: Pek çok dava sürecinde göz ardı edilen masumiyet karinesine ve çiğnenen âdil yargılanma hakkına dair geniş hukuki bilgilerin yer aldığı kılavuz, adaletin âdilliği için gerekli şartları uluslararası sözleşmelere dayanarak ortaya koyarken yargılananlara ama daha çok yargılayanlara hukuku ve adaleti hatırlatıyor.