YAZARLAR

Silkildik ey halkım unutma bizi

AKP iktidarından önce, belediyelerin SSK borçları için haciz kararı çıkartılmış; peki ya geçen 24 yılda, yani AKP iktidarı döneminde? Yerel yönetimlerde AKP’nin ağırlığı olduğu, büyükşehirleri AKP’nin yönettiği uzun zaman diliminde SSK borçları için böyle bir uygulama olmuş mu? Yok! “Başka bir sorum yok sayın Hâkim!” Şaka bir yana, bu, sorunun sadece bir kısmı; bence sorun daha derin.

Sırıtmayı bırakın, aklınız fikriniz muzırlıkta: Eski Türkçede temizlemek, silmek kelimesinden türemiş silkmek, silgideki gibi; silig de temiz anlamında. Temizlemek, “üzerindekileri dökmek, düşürmek maksadıyla bir şeyi üst üste sallamak, sarsmak; örtü, bez, halı vb. şeyleri ucundan tutup kısa ve çabuk hareketlerle sallamak, çırpmak anlamında da kullanılıyor.(1)

“Bilmem, nasıl anlatsam/ The Reis, inanmış adam. Fakat onun ben/inandıklarının hepsine inanmıyorum.” hepsi bu; yoksa, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müdürü Vedat Işıkhan’a hitaben öyle “dile biber” manada “Belediyeleri daha kararlı bir şekilde silkelemende fayda var.” diyecek biri değil. Siz bakmayın Bahçeli’nin “Hans, Toni, Coni…” sakilliğine; o da, temizlemek, ucundan tutup çırpmak anlamlarında Erdoğan’ı övmüştü ama mikrofon gördüğünde şîrâzesinden çıkıyor zaar.

Erdoğan’ın “kararlı silkme” tavsiyesini emir telakki eden Vedat Hoca da öyle bir silkti ki CHP’li belediyeleri; haciz kararları ardı ardına geldi. Akabinde Erdoğan AKP Kocaeli İl Kongresi’ndeki konuşmasında CHP’li belediyeleri silkme kararlığını bir kez daha vurguladı: “SGK'ya borcunu ödemeyen, dahası borç üstüne borç yapan, bundan da hicap duymayan belediyeleri silkelemeye devam edeceğiz.” Özgür Özel mevzûu anlamadı mıdır nedir, Erdoğan’a “Zeytin mi silkeliyorsun?” diye soruyor; hoş, Ege çocuğudur Özel, zeytinin makinayla silkildiğini helbet biliyordur. İmamoğlu ise“…burası güreş meydanı mı da birbirimizi silkeleyeceğiz?” demiş Sancaktepe’deki mitingte. CHP’de parti içi gerilim had safhada! Partili yetkililer nasıl silkilmek istendikleri konusunda da anlaşamadılar! Son noktayı, Tarihi Kentler Birliği’nin Ankara’da düzenleyeceği UNESCO Buluşması’na basının sorularını yanıtlayan Mansur Başkan koymuş, “Aslında halkı silkelemek istiyorlar.” 25 Ağustos 1975’te Uğur Mumcu, Cumhuriyet’teki yazısında (Sesleniş) “Vurulduk ey halkım unutma bizi!” diyordu. Şair Eşref hesabı: “Eski Türkiye’de söz söylemek memnu idi; vururlardı ağzını açsa adamı! Devr-i hürriyetteyiz şimdi, değişti kaide. Söyletirler evvela, sonra silkerler ananı”; bir nev’i Kenan Doğulu’nun “shake it up” şekerim durumu: Lafın özü; vurulmak eskidendi, şimdi silkilmek, çırpılmak moda.

SABAH GAZETESİ’NİN MERD-İ KIPTÎ HESABI

Sadece CHP'nin Kirli Algı Operasyonu Çöktü! SGK Geçmişte 950 Belediyeye Haciz Uyguladı başlığıyla haberi veren Sabah’ta değil, neredeyse aynı başlıklarla Yeni Asır, Takvim gibi gazetelerde ve AHaber, TGRTHaber gibi haber kanallarında da tekrarlandı aynı haber. Türkiye gazetesi yazarı Cem Küçük de X’de paylaştı benzer bir bilgiyi: Belediyelere haciz uygulanması işlemi yeni değildi; Yaşar Okuyan’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı zamanında da 950 belediyeye haciz işlemi uygulanmıştı.

Haber doğru olmasına doğru; habere dair detayları aşağıda paylaşacağım, Yaşar Okuyan’ın bakanlığı zamanında da böyle bir uygulamaya gidilmiş. “Merd-i kıpti hesabı” dediğimse şu: AKP iktidarından önce, 2000’lerin başında böyle bir uygulamaya gidilmiş ve SSK borçları için haciz kararı çıkartılmış; peki ya geçen 24 yılda, yani AKP iktidarı döneminde? Yerel yönetimlerde AKP’nin ağırlığı olduğu, büyükşehirleri AKP’nin yönettiği uzun zaman diliminde SSK borçları için böyle bir uygulama olmuş mu? Yok! “Başka bir sorum yok sayın Hâkim!” Şaka bir yana, bu, sorunun sadece bir kısmı; bence sorun daha derin.

YAŞAR OKUYAN’IN BALYOZ’U

Yeni Şafak’ın 11 Aralık 2000 tarihli Katrilyonluk Alacak başlıklı haberine göre “…SSK'nın çeşitli özel ve resmî sektör kuruluşlarından gecikme zammı dahil 1 katrilyon 263 trilyon 464 milyar lira tutarında prim alacağı var[dır.]… Son 3 ayda uygulanan haciz işlemleri sonucunda belediyelerin prim borçlarında yaklaşık 4 trilyon lira azalma ol[muştur.]… Son 3 ayda, prim borçları bulunan belediyelerde daha önce görev yapan başkanlar ile halen bu görevde bulunan belediye başkanlarının maaşları ve şahsi mal varlıklarına 6183 sayılı yasa uyarınca uygulanan haciz işlemleri sonucunda belediyelerin prim borçlarında yaklaşık 4 trilyon lira azalma ol[muş]… 3 ay önce SSK'ya 226 trilyon 635 milyar 380 milyon 650 bin 649 lira borcu bulunan çeşitli belediyelerin bu borçları, haciz işlemi uygulamaları sonucunda 222 trilyon 868 milyar 823 milyon 786 bin 515 liraya düş[müş]…SSK tarafından prim borcu bulunan toplam 950 belediye başkanının maaşları ile şahsi mal varlıklarına haciz işlemi uygulanırken, borcu bulunan bazı belediyelerle yapılan anlaşma gereğince bu borçlar taksitlendiril[miştir.]”

Milliyet (17.06.2001) gazetesinde de benzer bir haber yer alır: “…Yaşar Okuyan…[SSK’ya] 10 milyardan fazla borcu olan 154 belediye için icra takibinin devam ettiğini bildirdi. Okuyan, FP Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak’ın, olaylarla ilgili soru önergesine, 89 sayfalık listenin de yer aldığı bir yanıt verdi. Okuyan üniteler arasında bilgisayar ağı bulunmadığından SSK’ya borcu olan tüm belediyeler ve belediye başkanları hakkında yürütülen icra takiplerine ilişkin bilgi vermenin mümkün olmadığını ancak bin 154 belediye başkanlığı hakkında icra takip işlemlerinin devam ettiğini kaydetti. Bu belediyelerden 333’ü için haciz işlemi yapıldığını kaydeden Okuyan, 65 belediye başkanının da maaşı, tapu kayıtları ve banka mevduatlarının haczedildiğini bildirdi. Okuyan, 368 belediye başkanlığının borcunun ise takside bağlandığı bilgisini verdi.”

Belediyelere gelen haciz, TBMM’de de soru önergelerine konu olur. Dönemin Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer de konuyu TBMM’ye taşıyan isimler arasında yer alır. Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevaplandırması istemiyle TBMM’ye sunduğu soru önergesinde konu, bakanlığın neden alacaklarının peşine düştüğünden çok “1- 1999 yılı haziran ayında kamu ve özel sektördeki prim asılları[nın] (gecikme faizi hariç) alacakları[nın] ne kadar” olduğu, “2- 2000 yılı haziran ayında bu tutar[ın ve]…2001 yılı ocak ayındaki prim alacak tutarı ne [olduğudur.]”

Tuncer’in cevaplanmasını istediği soruları arasında haciz kararları sonrasında Bakanlığın prim asılları alacaklarının artıp artmadığı, prim borcu olan tüm belediyelere aynı muamelenin yapılıp yapılmadığı gibi teknik konular da yer alır.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ise cevaben prim alacaklarının haciz yoluyla artmış olmasına rağmen bu artışın ağırlıklı olarak pirime esas aylık kazanç alacaklarının artışından ileri geldiğinin altını çizer.

***

Yukarıda da özetlemeye çalıştığım gibi; doğru, 2000’lerin başlarında, AKP öncesi dönemde de genel idare, yerel idarelerden alacaklarını tahsil için yargı yoluna başvurmuştur. Sorun bu değil; hatta sorun 2000’lerin başında böyle bir uygulama yapılmış olmasına rağmen AKP döneminde bu yola hiç tevessül edilmemesi, genel idarenin yerel idarelerden alacaklarını haciz yoluyla tahsile meyletmemesi de değil. Sorun, yine, AKP’nin hınk deyicisi , his master’s voice medyanın bu örneği, “CHP'nin Kirli Algı Operasyonu Çöktü” gibi afilli manşetlerle vermesi bile değil. Bana sorarsanız sorun, toplumun (bir kesiminin) böyle bir haberin üzerine mal bulmuş mağribi gibi atlaması. Sorun, popülizmin dayandığı politik polarizasyonun artık bir nefrete doğru evrilmeye başlaması. Sorun, bu tür, kör gözüm parmağına kabilinden uygulamaların polarizasyonu tetiklemesi; iktidar bloğunun da bu polarizasyonu iktidarının payandası haline getirmesi. Sorun, toplumun bir kesiminin böylesi bir haberi -hiç tartışmaya gerek duymaksızın- tüketmeye, kabullenmeye dünden razı olması. Sorun, iktidarın, iktidarını bu nefret diline dayandırarak devam ettirmesi; ettirebilmesi. Sorun, böylesi bir yolun hala geçer akçe olması.

Keyifli günler…


NOT: 

(1) Nişanyan, Sevan (2002) Sözlerin Soyağacı Çağdaş Türkçenin Kökenbilim Sözlüğü, İstanbul: Adam Yayınları ve Ayverdi, İlhan, (2005). Misâlli Büyük Türkçe Sözlük (Kubbealtı Lugatı), İstanbul: Kubbealtı Vakfı.


Mete Kaan Kaynar Kimdir?

1972 yılında Ankara’da doğan Prof. Dr. Mete Kaan Kaynar, Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı bölümde tamamladı. Çalışmalarına bir süre Westminster Üniversitesi, Centre for Study of Democracy’de misafir araştırmacı olarak devam etti. Halen Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Türkiye siyasî hayatı ve kurumlarının yapısı, tarihsel dönüşümü, işlev ve işleyişlerini konu edinen çeşitli makale ve kitapların yazarlık ve editörlüklerini yapmıştır. Bunun yanında muhtelif gazete, dergi ve haber platformlarındaki güncel yazılarına da devam etmektedir. Mete Kaan Kaynar, Ankara Dayanışma Akademisi Kooperatifi (ADA), Bilim, Sanat Eğitim, Araştırma ve Dayanışma Derneği (BİRARADA), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) 5 Nolu Şube ve Özgür Üniversite gibi kuruluşların gönüllüsü, Devrim Deniz, Umut Nazım ve Ekin Eylem’in babasıdır.