Simetri: Duygu dünyamızla tasarım arasında güçlü bir bağ
Kompleks ve asimetrik bir yapı, bir tasarım eğer beğeni yaratıyorsa ve kabul görüyorsa mutlaka kendi içinde ve/veya tamamlayıcı çevresi ile bir uyum ve denge içinde olmalı. İnsan beyni aksini ret ediyor.
Simetri kelimesinin bilinen ilk yazılı kullanımı 1560 yılında gerçekleşmiş. Yunanca birlikte anlamına gelen syn ve ölçü anlamındaki metric kelimelerinin birleşiminden türemiş bir kavram olarak simetri, ilk olarak botanik, zooloji gibi alanlarda kullanılırken 1590 yılında güzelliği tarif eden bir sıfat olarak da kendine yer bulmuş. Ölçüsünde, doğru oranlara sahip olan gibi anlamları ifade ediyor.
Mimarlıkta, sanatta, tasarımda simetrinin yeri büyüktür ve simetrik üretimler insanlara koşulsuz olarak güzel görünürler.
Vitrivius’un övgüyle tarihe not düştüğü antik mimarlık eserlerinden, göz alıcı sanat eserlerine simetri bir tür estetik garantisidir. Taj Mahal, Versay Sarayı veya Parthenon gibi dünyanın farklı coğrafyalarına yayılmış eserlerin ölümsüzlüğü biraz da bu garantici simetriye dayanır. Vinci’nin Son Akşam Yemeği’ni hatta Dali’nin Gala Placidia’sını da ölümsüzleştiren üstün sanatsal anlamları dışında biraz da simetridir.
Bilim insanları bunun ardında beynin bilişsel mekanizmasının yattığını belirtiyor. Beyin simetrik olan nesneleri daha çabuk kavrıyor ve kabul ediyor. Simetri bir tür rahatlık hissi veriyor; insana kendini güvende hissettiriyor. Bu güveni sağlayan muhtemelen doğal çevrenin hatta insanın kendi beden tasarımının bile simetrik olması. Buradaki tanıdıklık hissi, insanın kendi yapay yaratımlarında da benzer bir yaklaşımı bilinçdışı biçimde “doğru“algılatıyor.
Yapılı çevrede simetri için denge ve uyum içinde olma halinden söz ederken psikoloji de insan davranışında denge ve uyumu özel olarak inceleyen bir alan olarak öne çıkıyor. Bu koşulsuz beğeniyi sorgulamak için psikolojinin derinlerine gözatmak gerekli.
Psikoloji, zihin ve davranışın bilimsel çalışma alanı olarak sıklıkla insan deneyiminin karmaşıklığını yansıtan temel dokuları ortaya koyar. Tekrar eden davranışları ifade eden “pattern” için doku demeyi uygun buldum; akademik dünyada buna örüntü de deniyor. Simetri bu davranış dokularından biri olarak, dengeli bir düzen anlamına geliyor ve genellikle istikrar, uyum ve oranlarla ilişkilendiriliyor.
Psikolojide simetrik dokular, bilişsel süreçler, duygusal tepkiler, sosyal etkileşimler ve hatta terapötik uygulamalar gibi çeşitli alanlarda gözlemlenebiliyor.
Bilişsel simetri, düşüncenin dengesi olarak özetlenebilir. Bilişsel psikoloji, bireylerin bilgiyi nasıl işlediğini, depoladığını ve geri aldığını inceler. Bilişsel işleyişin temel bir yönü, bireylerin inançları, değerleri ve eylemleri arasında uyum sağlama arayışıdır. Bu tutarlılık arayışı, Leon Festinger tarafından 1950'lerde geliştirilen bilişsel uyumsuzluk teorisinin (cognitive dissonance) simetrik yapısında görülebilir. Bu teoriye göre, bireyler çelişkili inançlara sahip olduklarında veya eylemleri inançlarıyla çeliştiğinde psikolojik rahatsızlık - uyumsuzluk - yaşarlar. Simetriyi yeniden sağlamak için bireyler inançlarını değiştirebilir, davranışlarını gerekçelendirebilir veya çatışmadan kaçınabilirler. Bu süreç, bireylerin düşüncelerini ve eylemlerini tutarlı bir şekilde hizalamak için temel bir eğilim olan bilişsel dengeyi gösterir.
Ayrıca, insanlar bilgiyi kategorize etme biçimlerinde simetrik eğilimler içindedir. Zihin, deneyimleri ve bilgiyi simetrik çerçevelere yerleştirebildiğinde daha rahat eder; bilgi onlara şemalar ve prototipler olarak sunulduğunda daha hızlı ve iyi kavrarlar. Bu zihinsel yapılar, bireylerin dünyayı daha iyi anlamalarına olanak tanır ve kavramlar ve kategoriler hakkında dengeli bir temsil sunar. Gazetelerde infografik olarak sunulan istatistiki bilgileri bu düşünme biçimine örnek olarak düşünebiliriz; ülkemizde nadiren kullanılsa da dünyadaki önemli gazeteler karmaşık bilgileri okuyucularına sunmak için bu tür tablolardan; illustrasyonlardan ve infografiklerden yararlanırlar.
Endüstri ürünleri tasarımı alanında prototipler zihnin ilgili tasarımın oranlarını daha iyi anlaması için elzemdir. Tüm tasarımcılar bilir ki tasarım kağıtta durduğu gibi durmaz; zihnin oran ve denge anlayışı metine göre şemada, iki boyuta göre üç boyutta daha başarılıdır. Bilişsel çalışmalar bu alandaki incelemelerde simetrik bedenimizdeki iki el ile dokunmamızının, iki göz ile görmemizin, iki kulak ile duymamızın, iki bacak ile dengeli ayata durmamızın veya hareket etmemizin bağlarına kadar uzanıyorlar. Büyük ve keyifli bir okuma alanıdır benim için her zaman.
Prototip teorisi, insanların nesneleri ve fikirleri idealize edilmiş veya ortalama bir temsile dayalı olarak kategorize ettiklerini öne sürer; bu da bir kategorinin simetrik bir anlayışını yansıtır. Bu bilişsel simetri, yalnızca bilgiyi işleme verimliliğine yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda bireylerin karmaşık sosyal gerçeklikleri yönlendirmek için basitleştirilmiş simetrik dokulara dayanarak kalıp yargılar ve önyargılar oluşturmasına da katkıda bulunur. Toplumsal çalışmalarda, siyasetin sıkça baş vurduğu algı operasyonlarında da simetrik bilişsel kavrama gerçeğinin rolü oldukça büyük. Çağımızın sosyal medyasına getirilebilecek en önemli kritiklerden biri bu prototip teorisini güçlendirmesidir. Ancak sosyal medyaya gelinceye dek insanlığın dini değerler, aile görüşü, arkadaş çevresi ve toplumsal eğilimler ile aslında kendilerine bu prototip teorisinde belirtilen biçimde temsiller ile yaşamaya çalıştığını görmek kuşkusuz mümkün. Yaratıcılığın ve özgürlüğün önündeki en somut teorilerden biridir prototip teorisi.
Pisokolojide simetri duygusal anlamda incelendiğinde buna duyguların ikiliği deniyor.
Duygular, özellikle duygusal psikoloji alanında, genellikle simetrik dokular sergiler. Duygusal denge kavramı, bireylerin olumlu ve olumsuz duyguları bir arada ve bir yelpaze biçiminde deneyimlediği düşüncesine dayanır ve bu durum bir simetri biçimini yansıtır. 1980 yılında insan duyguları üzerine ortaya konan çalışmalardan biri olan Circumplex Emotions modelinde James Russell duyguların iki boyut temelinde dairesel bir yapıda temsil edilebileceğini gösteriyor. Russel duyguların fiziksel tepkilerden tetiklenerek ortaya konduğunu savunan bilim insanlarından biri. Ortaya koyduğu bu model, duyguların izole deneyimler olmadığını, aksine birbirleriyle ilişkili hisler olduğunu vurgular. İnsanlar bir etkileşimde bulunduklarında sırası ile bir döngü içinde çeşitli duyguları hissetmektedir. Russel’ın çalışmaları bu dairesel simetriyi inceliyor ve aynı zamanda bipolar duygu durumlarını da açıklamaya çalışıyor.
Duygusal düzen, duygusal deneyimlerde simetri sağlamayı önemli kılıyor. Etkili duygusal düzen, olumlu ve olumsuz duygular arasında denge kurabilme yeteneğini içerir ve bu da dirençlilik ve iyilik halini destekler. Duygusal durumunu yönetebilen bireyler genellikle daha yüksek yaşam mutluluğu ve zihinsel sağlık emareleri gösterirler. Aksine, bir dengesizlik oluşuyorsa, olumlu deneyimler sıkça yok oluyor ise, sürekli olumsuz duygulara maruz kalınıyor ise, bu durum insanlarda psikolojik sıkıntıya ve bozukluklara yol açabilir. Sanıyorum içinde bulunduğumuz dönemde bu coğrafyada çoğumuzun içinde bulunduğu durum da bu denge arayışı. Duygusal simetri arayışı olarak da adlandırabileceğimiz bu temel ihtiyaç, zihinsel sağlık ve kişilerarası pozitif ilişkilerin sürdürülmesi için kritik öneme sahip.
Kişilerarası dinamiklere ve ilişkilere de sosyal simetri denebilir. İnsanlar doğaları gereği sosyal varlıklardır ve sosyal etkileşimlerin dinamikleri genellikle simetrik dokular yansıtır. Sosyal psikolojideki karşılıklılık kavramı, bireylerin ilişkilerde dengeli değişimlerde bulunma eğiliminde olduğunu vurgular. Bu ilkeye göre, insanlar benzer davranışlar, duygular veya tutumlar sergileyenlere olumlu yanıt verme eğilimindedir, bu da sosyal bağlarda bir uyum duygusu oluşturur. Arkadaşlık, romantik ilişkiler veya profesyonel etkileşimlerde ortaya çıkan bu karşılığını alma hissi, başka bir deyişle alışverişin simetrisi, bu ilişkilerin kalitesini ve sürdürülebilirliğini şekillendirmede önemli bir rol oynar.
Ayrıca, simetrik dokular sözsüz iletişimde de aranır. Sosyal psikoloji alanındaki araştırmalar, bireylerin etkileşimde bulundukları kişilerin beden dili, ifadeleri ve jestlerini sıkça taklit ettiklerini göstermiş; bu da sosyal simetri yaratarak yakınlık ve bağlantı kurulmasına fayda sağlamakta. Bu duruma, kameleon etkisi deniyor ve bu görüş simetrik davranışların sosyal bağları kolaylaştırabileceğini ve kişilerarası ilişkileri iyileştirebileceğini savunuyor. Bu tür bir taklit yoluyla sağlanan denge, artan beğeni ve güven ile sonuçlanıyor; sosyal dinamiklerde simetrinin önemi bu biçimde ortaya çıkabiliyor.
Günümüzün baskıcı ve yıkıcı ortamında psikolojik destek arayışları, şifa bulma ve arama çabaları, psiolojik desteklere olan ilginin artışı aslında bir bakıma simetri olarak adlandırabileceğimiz doğal dengemizin ve uyumumuzun çağdaş yaşam koşulları altında kaybolmasından dolayı oluşuyor.
Sadece olaylar ve bilgi çağı değil; yapılı çevre de bu uyumu bozucu nitelikte gelişiyor. Burada tavuk mu yumurtadan; yumurta mı tavuktan çıktı diye sorabiliriz. Bilişsel simetrimizi yitirdiğimiz için mi karmaşık ve dengesiz bir yapılı çevre üretiyoruz; yoksa yapılı çevremiz ve üretimlerimiz simetriden ve geleneksel estetikten uzaklaştığı için mi bilişsel ve duygusal dengemizi bozuyor?
Düzen ve uyum kimilerine göre monotonluk yarattığı ve -bilim tersini söylese de- duygusal gelişimi desteklemediği için takdir görmüyor. Çağdaş mimarık örneklerinde sıkça rastlandığı üzere, denge merkezlerinin kaydırıldığı, katmanların üst üste bindirildiği, eskinin üzerine yeninin radikal biçimde eklendiği, klasikle modernin harmanlandığı sayısız örnek on yıllardır insanlık tarafından sanatta, mimarlıkta, tasarımda üretilip duruyor. Bunların tümüne simetrinin tersi olarak asimetri diyelim.
Asimetrik örneklerin tümü bir bakıma insanda heyecan yaratıyor. Yine Eco’ya saygı ile, kaosun estetiği, düzensiz olanın çekiciliği kuşkusuz yaratıcı alanlarda kendine bir yer buluyor. Ancak dikkat edersek, bu çatı altında toplanabilecek pek çok üretimin de altında gizli bir simetri, bir başka deyiş ile uyum ve denge bulunduğunu gözlemleyebiliriz. Özetle eğer kompleks ve asimetrik bir yapı, bir tasarım eğer beğeni yaratıyorsa ve kabul görüyorsa mutlaka kendi içinde ve/veya tamamlayıcı çevresi ile bir uyum ve denge içinde olmalı. İnsan beyni aksini ret ediyor.
Çağdaş mimarlık bir bakıma doğaya meydan okumak için asimetriden yararlanıyor.
Şaşırtıcı bir unsur olarak asimetri her ne kadar beğeni yaratabilecek bir değer olarak ortaya konsa da, aslında çoğunlukla bu beğeni insanın varoluş kodlarında yazılı olan doğal yapısına uymuyor ve geri planda sürekli bir tedirginlik yaratabiliyor. Tedirginlik güvensizlik hissidir biraz. Uzaklaştırıcıdır. Şaşkınlık ile ortaya çıkan beğeni biraz da hevestir sanki. Böylece bir bakıma geçicidir de.
Doğal çevresi ve kendi doğası simetrik olarak yaratılmış insan; istisnalar hariç, galiba hep simetrinin huzur ve denge veren büyüleyici hayranlığında esir kalmış; geleceğin tasarımlarına not.
Özlem Yalım Kimdir?
Ankara doğumlu, İstanbul’da yaşıyor ve aydınlatma sektöründe strateji ve marka yöneticisi olarak profesyonel kariyerine devam ediyor. 1995 yılında ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden lisans derecesi aldı, tasarım mesleğinin hemen her alanında gerek kendi firmalarında gerekse çeşitli kurumsal firmalarda ve pozisyonlarda rol aldı. Sivil toplum çalışmaları gerçekleştirdi, uluslararası sergilerde koordinatör ve katılımcı olarak yer aldı, pek çok yarışmanın yazımında ve jürisinde katılımcı oldu. Aydınlatma başta olmak üzere halen tasarımla ilgili alanlarda eğitimler, atölyeler ve konferanslar vermekte. Tüm meslek yaşamı boyunca düzenli olarak çeşitli aylık mecralarda mesleki yazılar yazan tasarımcı, 2013-2015 arasında Optimist dergisinde aylık köşe yazarlığı yaptı. 2018 yılından bu yana sırasıyla Cumhuriyet Pazar, T24 ve Gazete Pencere Pazar’da haftalık köşe yazarlığı yaptı. ‘Bidebunu izle’ Youtube kanalında Şehirler/Şekiller programını, Açık Radyo’da Rotatif programını (cohost) hazırladı ve sundu. Yaratıcı endüstriler alanındaki kritikleri ve ürettiği içerikler talep üzerine halen farklı mecralarda yayınlanıyor. Bunlar arasında Arkitera, Manifold, Sanatatak, Art Unlimited, Oggusto gibi yayınlar sayılabilir. NTV kanalında yayınlanan TurkMucit yarışmasının jüri üyeleri arasında bulundu; İstanbul Tasarım Bienali’ni tasarladı ve İKSV ile birlikte hayata geçirdi. İKSV de görev yaptığı 2010-2014 döneminde iki kez Turkishtime dergisi tarafından üst üste Türkiye’nin en yaratıcı 50 profili arasında gösterildi. Kanada’da yaşayan ve çalışan bir kızı var.
Festivallerden felsefeye ışık hakkında notlar 10 Kasım 2024
Tasarımda global disiplinlerarası pratik: Snøhetta 27 Ekim 2024
Fransa’dan İtalya’ya tasarım 20 Ekim 2024
Bilincin tasarımı için bir araç olarak rüyalarımız 13 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI