Sinan Ateş Davası: 'Umarım siz de bir gün evlat acısı yaşarsınız'

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin açılan davanın ilk duruşmasının ikinci celsesi Sincan Cezaevi’nde görüldü.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetine ilişkin davanın birinci duruşmasının ikinci celsesi yapıldı.

Duruşmayı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan  ile İlhan Uzgel, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Sercan Hamşıoğlu ile Selçuk Türkoğlu, Saadet Partisi milletvekilleri Mustafa Kaya ve Mehmet Atmaca takip etti..

Suikasttan 19 ay sonra gerçekleşen ilk celsede tutuklu sanıkların ifadeleri dinlenmeye başlanmış; Eray Özyağcı, Tolgahan Demirbaş, Doğukan Çep, Suat Kurt, Vedat Balkaya, Aşkın Mert Gelenbay, Zekeriya Asarkaya ve Hakan Saraç’ın beyanları alınmıştı.

Bugünkü celsede tutuklu sanıkların dinlenmesine devam edildi.

'GÖRÜŞECEĞİZ SENİNLE' TEHDİDİ

Tutuklu sanık Doğukan Çep, duruşma başlamadan önce salona girerken gazetecilerin olduğu bölüme bakarak “Görüşeceğiz seninle” diyerek tehditte bulundu.

Bugünkü duruşmada sanık avukatları siyasilerin müşteki bölümünde oturmasına itiraz etti ve mahkeme üzerinde bir baskı kurulduğu iddiasında bulundu. Mahkeme Başkanı ise “Bu durum güvenlik nedeniyle böyle. Salondaki oturma düzeninin altında bir neden aramayın. Duruşma salonu herkese açık herkes gelebilir buraya. Biz öyle uygun gördük” diyerek talebi reddetti.

Duruşma, tetikçi Eray Özyağci'yi araçla İstanbul'dan Ankara'ya getirdiği belirtilen tutuklu polis memuru Murat Can Çolak'ın savunmasıyla başladı.

Suçlamaları kabul etmediğini söyleyen Çolak, “Aşkın Mert Gelenbey benden arabamı istedi, eşi ile alışverişe gideceği için. Arabayı ona verdim. Alırken ise bana ailesi ile sıkıntılı olduğunu ve kendisini Ankara’ya götürmemi rica etti. Ben de kabul ettim. Otoparkta tanımadığım Eray Özyağcı geldi. Aşkın Mert Gelenbey arkadaşının olduğunu ve kendisinin Ankara’da bir yakınının ziyaretine gideceğini kaydetti. Ben de önemsemedim, 'tamam' dedim” ifadelerini kullandı.

Savcılık ifadesinde “Eşimi alacağım sabah erken saatte” diyerek eğlenme planından vazgeçtiği olayı anlatan ancak bugün verdiği ifadede “Uyuya kaldığı ve Aşkın Mert Gelenbey’in kendisini uyumaya çalıştırıp uyandıramadığı için eğlenme planından vazgeçtiklerini anlatan Çolak’a Mahkeme Başkanı “Neden bu uyuma meselesini daha önce söylemedin, önceki ifadelerinde hiç bunu söylememişsin” dedi.

'YAKALAMASI OLDUĞUNU BİLDİĞİNİZ BİR KİŞİYİ NEDEN BİR POLİS MEMURU TAŞIR?' SORUSUNA RED

Tahliyesini ve beraatini talep eden Çolak’a taraf avukatları sorular yöneltti. “Eray Özyağcı size yakalaması olduğunu buna rağmen Ankara’ya götürüp götürmeyeceğini soruyor. Siz yakalamasının olduğunu bildiğiniz bir insanı polis memuru neden taşır?” sorusuna Çolak, “Ben yakalaması olup olduğunu bilmiyordum” yanıtını verdi.

Müşteki avukatlarından Rafet Ersöz'ün, polislerin şehir dışına çıkarken izin alma ve üst makama bildirmekle yükümlü olduklarını ifade ederek, “Siz aldınız mı izin, neden almadınız?” sorusu üzerine Çolak, izin almadığını söyledi. Mahkeme başkanı ise bu sorunun esasa katkı sağlamayacağını belirterek avukatın açıklamasına devam etmesine izin vermedi.

Sanık Çolak’ın ardından Sinan Ateş'e yönelik "toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme" suçuna yardım etmekten yargılanan MHP İstanbul İl Yöneticisi Ufuk Köktürk savunma yaptı.

“Doğukan sevdiğim, kıramadığım bir arkadaşım. Cezaevinden tanıyorum” diyen Köktürk, eşinin banka hesabından 4 bin lira gönderdiğini anlattı. Köktürk, şu savunmayı yaptı:

“Ben Doğukan Çep ile yüz yüze görüşen bir insanım. Bu cinayetin bir yerinde isem ben bu parayı elden veririm. Savcı bile ‘senin tek handikabın bu insanlarla arkadaş olman’ dedi. Ama ne hikmetse arkadaşımız yargılanıyor aynı ifadeleri vermişiz ama ben buradayım. Tahliye olacağımı da düşünmüyorum çünkü görülmemiş mahkemenin verilmiş cezası ile polisler soru soruyor. Çünkü onların işine geliyor MHP’yi işin içine katmak istiyorlar. Bana MHP yöneticisi ile neden fotoğraf çekildiğim soruluyor. Neymiş MHP İstanbul İl Başkanlığı önünde fotoğraf çekilmişim. Polis bana bu fotoğrafı soruyor ‘Bu işi MHP’mi yaptırdı?’ diye. Ne alakası var? 55 yıllık kurumsal bir partide böyle bir şey olabilir mi? Yaşananlar tam bir komedi böyle bir cinayet davası olamaz. Bu soruşturmayı yapanlara hakkımı helal etmiyorum. Sadece MHP önünde fotoğrafım var diye bunlar başıma geldi.” 

Sanık Serdar Öktem ile yakalandığı gün telefon görüşmelerinin olduğunu belirten müşteki avukatlarından Ali Yücel, Ufuk Köktürk’e bu görüşmelerin nedenini sordu. Ancak Köktürk, bu soruyu yanıtsız bıraktı.

Duruşma sanık Mustafa Uzunlar'ın dinlenilmesiyle devam etti.

‘İCRAATE GİTMEK’ İFADESİNİ ‘ÇAPKINLIK’ YAPMAK ANLAMINDA KULLANMIŞ

Cinayeti işleyen Eray Özyağcı ve Özyağcı’ya Ankara yolculuğunda eşlik eden iki özel harekat polisine kiralık aracını veren Mustafa Uzunlar; Doğukan Çep arkadaşı olduğu için aracını verdiğini, araçta polisler de olacağı için aracı vermekte tereddüt etmediğini anlattı.

Mahkeme Başkanı’nın Uzunlar’a kuzeniyle yazışırken Eray Özyağcı için neden ‘icraate gittiler’ ifadesini kullandığını sorduğunda Uzunlar bu ifadeyi ‘çapkınlık yapmaya gittiler’ anlamında kullandığını söyledi.

Uzunlar tahliyesini talep etti.

Aracı veren Mustafa Uzunları’ın gayriresmi ortağı Osman Bayraktar, 2019 yılında cezaevinde çıktığını ve Mustafa Uzunlar ile görüşmeye başladığını söyledi. Otopark alıp işletmeye karar verdiklerini belirten Bayraktar, ortağı Mustafa’nın kendisini Doğukan Çep ile tanıştırdığını, Doğukan’ın sadece birkaç defa gördüğünü aktardı.

Bayraktar, “Doğukan ile telefon numaramızı alıp vermişiz, hatırlamıyorum. Doğukan’ı 15-20 gün arayla beş kere gördüm. Bir de polislerle gördüm. Ben sadece Doğukan’ı arkadaş olarak görüyorum, diğerlerini müşteri olarak görüyorum. Murat Can Çolak’ı bir iki kere görmüşümdür. Doğukan ve Eray ile gelmiş olabilirler. Arabayı kiralamakla ilgili bir bilgim yok” dedi.

Karakol ifadesinde kendisine baskı yapıldığını Bayraktar, ifadelerinin çarpıtıldığını anlattı ve tahliyesini talep etti.

Duruşmaya cinayetin tetikçisi olduğu iddia edilen Eray Özyağcı’yı motorsiklet ile taşıyan Vedat Balkaya’nın motorsikleti satın aldığı Mehmet Yüce’nin savunmasıyla duruşma yeniden başladı. Yüce iki motoru olduğunu ve birini satmak için Vedat Balkaya’yı aradığını söyledi. Motorun parçası olduğunu ve onu verdiğini belirten Yüce, “Motor zaten dükkanımdaydı, ben kazalı araç alıp satıyorum” dedi. Olayla bağlantısı olmadığını savunan Yüce, beraatini istedi.

'EL ÇEKTİRİLEN SAVCILARA HAKKIMI HELAL ETMİYORUM'

Ülkü Ocakları Genel Merkez yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ın Sinan Ateş’in bilgilerini istediği ve eski MİT personeli olduğu iddia edilen Çağlar Zorlu, sözlerine, “Dosyadan el çektirilen savcı Durdu Özel ile Durmuş Ali Kaya’ya hakkımı helal etmiyorum. Olayda adı geçen kimseyi tanımıyorum. Bu davada beraber yargılandığım sanıklarla hiçbir bağlantım yoktur” diyerek başladı.

'BU CİNAYET İÇİN HAZIRLANAN ŞABLONA UYGUN BULDULAR BENİ'

Tolgahan Demirbaş’la Çukurambar’da bürokratların, siyasetçilerin, memurların bulunduğu bir mekanda tanıştığını söyleyen Zorlu, kendisinin bu cinayet için hazırlanan şablona uygun bir kişi olarak görüldüğünü belirterek ”Emniyet ifadeyi okumadan imzalamak benim cahilliğimdi” dedi.

'‘BİR MİT’Çİ BULALIM, ORADAN DA HAKAN FİDAN’A YÜRÜRÜZ’ DEDİLER'

İfadelerin hepsinin şablona uydurulmak için değiştirildiğini belirten Zorlu, “'Şablona oturtmak için bu davada bir MİT’çi bulalım dediler. Oradan da Hakan Fidan’a yürürüz’ diyerek davayı bu hale getirdiler” diye konuştu.

Zorlu, Savcı Durmuş Ali Kaya’nın ifade aldığı günü şöyle anlattı: “Ayak ayak üstüne atmış, elinde tespih, ‘Aslanım sizinle mi uğraşacağız', 'Hadi MİT’çi olduğunu söyle de şu iş bitsin’ dedi. Ben de yazı yazmasını istedim kuruma. Kuruma yazsalar hemen görecekler MİT’çi olmadığımı. Ama benim kalemim kırılmış. Ben o cezaevine ağzımla kuş tutsam da girecekmişim.”

ÖKTEM: SAVCILARDAN ŞİKAYETÇİ OLDUM

Cinayeti organize ettiği iddia edilen Doğukan Çep’in Hasan Ferit Gedik cinayetini işlediğinde avukatlığını yapan Serdar Öktem’in ifadeleri alınmaya başlandı. Cinayetin azmettiricilerinden olduğu iddia edilen ve tetikçi Eray Özyağcı’yı taşıyan araçla aynı konumda olduğu tespit edilen Öktem, soruşturma sürecinde çok fazla usulsüzlük bulunduğunu ve savcılardan şikayetçi olduğunu kaydetti.

'NE KADAR FETÖCÜ, NE KADAR PKK’Lİ VARSA HAKKIMDA HABER YAPTI'

Savcı Durdu Özel’in ifadesini gizlilik gerekçesiyle kendisine vermediğini ama ifadesinin 10 dakika sonra basına sızdırıldığını anlatan Öktem, kendisine emniyete neden gittiğinin sorulmasını eleştirdi. Avukat olduğu için sıklıkla emniyete gittiğini belirten Öktem, “Vatan haini olmaktan aranan terörist Cevheri Güven hakkımda 3 tane video yayımladı. Sosyal medyada hakkımda yazılar yazıldı. Ne kadar PKK’li, devlet düşmanı, FETÖ’cü varsa gözaltına alındığıma dair haberler yaptı. Ben de bu sebeple Ankara Emniyeti’ne gittim” dedi.

'SAHTE TUTANAK DÜZENLENDİ'

Emniyetin girişinde “Cinayet büroda gözaltında olduğuma dair haberler çıktı, buna istinaden ifade vermeye geldim” dediğini söyledi ve gözaltı kararı olmadığı bilgisinin verildiğini anlattı. Sonrasında bu görüşmeye dair sahte bir tutanak ortaya çıktığını savunan Öktem, tutanakta Ufuk Köktürk’ün (Sinan Ateş’in bilgilerini Emniyet’teki ilişkileri üzerinden temin etmekle suçlanan MHP İstanbul İl Yöneticisi) avukat görüşüne geldiğinin yazıldığını söyledi. Aracının, tetikçi Eray Özyağcı’yla aynı konumda bulunmadığını kanıtlamak için HTS kayıtlarının ortaya çıkarılmasını defalarca istediğini ancak sonuç alamadığını söyleyen Ökten, aracın ruhsat sahibinin de kendisini tanımadığına dair ifadesi bulunduğunu kaydetti.

'KOPYALA YAPIŞTIR İFADELER, SAHTE DELİLLER'

Savcılar Durdu Özel ve Durmuş Ali Kaya’yı eleştiren Öktem, kopyala yapıştır ifadelerle, başına sızdırılan yanlış bilgilerle kendilerine zulüm edildiğini söyledi. Tüm suçlamaların ve suçlamalara kaynak olan delillerin sahte, gerçekten uzak olduğunu belirten Öktem, tahliyesini talep etti.

'SİNAN ATEŞ’İ TANIMIYORUM, SADECE ADINI DUYDUM'

Doğukan Çep’le aralarında vekil-müvekkil ilişkisi dışında bir ilişkisi olmadığını belirten Öktem, Ülkü Ocaklarıyla bir bağlantısı olup olmadığı sorusu üzerine geçmişte İstanbul Başkan Yardımcılığı, bir dönem de Ankara’da genel başkan yardımcılığı yaptığını ama işlerinin yoğunluğundan dolayı affını istediğini kaydetti. Ülkücü olmaktan ve ülkü ocaklarına mensup olmaktan onur duyduğunu söyleyen Öktem, Sinan Ateş’i tanımadığını, aynı teşkilatta olmalarından kaynaklı sadece ismini duyduğunu söyledi.

DURUŞMADA GERGİNLİK

Ökten’e müşteki avukatlarından birinin sorusuna sanık avukatlarının itiraz etmesi üzerine başlayan atışma gerginliğe dönüştü. Mahkeme başkanının avukatlardan sessiz olmaları istemesi ancak atışmanın devam etmesi üzerine mahkeme başkanı “Atarım dışarı” diye bağırdı. Bunun üzerine müşteki avukatlarının itiraz sesleri yükseldi, mahkeme başkanı kolluk görevlilerine avukatları dışarı çıkarması talimatı verdi. İtirazların yükselmesi üzerine Mahkeme Başkanı, bir daha duruşma düzeninin bozulmaması şartıyla avukatın salonda kalmasına izin verdi ve “Tekrarı olursa atarım salondan” diyerek bağırdı.

MAHKEME BAŞKANININ SESİ YÜKSELDİ, AVUKATI VE ÇAYIR’I SALONDAN ÇIKARDI, POLİSLERİN SİCİLLERİNİ İSTEDİ

Salonun aynı tarafında bulunan bir kişinin mahkeme başkanına cevaben “Atarsın” demesi üzerine mahkeme başkanı “Atın o avukatı dışarı” diye bağırdı. Seslerin yükselmesiyle salonda görev alan polislerin hızlı hareket etmemesine tepki gösteren mahkeme başkanı, “Polisler, çıkarın o avukatı ne bekliyorsunuz” diye bir daha bağırdı. Daha sonra avukatı hemen çıkarmayan polislerin sicil numaralarının kendisine iletilmesini istedi ve “Niye yerine getirmiyorsunuz, neyden korkuyorsunuz? Devletin gücünü göstermekten, yasayı uygulamaktan bu kadar aciz misiniz?” dedi.

Bu esnada duruşmayı takip eden Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır ‘atarsın’ diye seslenenin avukat değil kendisi olduğunu söyledi. Bunun üzerine mahkeme başkanı, hem işaret ettiği avukatın hem de Çayır’ın salondan çıkarılmasını istedi. İki isim de salondan çıkarıldı.

MAHKEME BAŞKANINDAN AVUKATLARA: AKLINIZDAN GEÇENİ BİLİYORUM

Avukatın kolluk güçleri tarafından dışarı çıkarılması üzerine mahkeme başkanı, müşteki avukatlarına hitaben şunları söyledi: “Ne geçti elinize düzeni bozunca? Ortalığı karıştırmanın hiç kimseye faydası yok. Ben bu yargılamayı yaparım, yürütürüm. Savunmaları da alırım, savunmasını vermeyeni susma hakkını kullanmış sayarım. Sizin sorularınızın çok önemli olduğunu düşünüyor olabilirsiniz ama şov yapmanıza gerek yok. Müvekkillerinize bir şeyler ispat edeceksiniz diye burada yaşananları tolere edemem. Ben de avukatlık yaptım, orada kafanızdan ne geçtiğini, müvekkilinizle ilişkinizi, bir şeyleri ispat etmeye çalıştığınızı iyi biliriz. Anlayış göstermeye çalışırız ama sabrımızın da bir sınırı var.”

POLİSLER HAKKINDA TUTANAK TUTULMASINA KARAR VERİLDİ

Verilen aranın ardından mahkeme başkanı, avukat Ali Yücel’in salondan çıkarılması talimatının kolluk görevlilerince uygulanmadığı, avukatın duruşma salonundan çıkarılmasından vazgeçilmek zorunda kalındığı gerekçesiyle Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Düzgün ve ilgili polisler hakkında tutanak tutulmasına karar verildiğini söyledi.

Ardından taksi şoförü Caner Güney’in beyanları alınmaya başlandı. Doğukan Çep’i 1 yıldır tanıdığını, abonelik sistemiyle çalıştığını ve Çep’in müşterilerinden biri olduğunu söyleyen Caner Güney, Sinan Ateş’i tanımadığını, adını da o dönemde ilk kez duyduğunu ifade etti.

31 Aralık’ta gözaltına alındığını ve polislerin sabaha kadar kendisini dövdüğünü anlatan Güney, sabah saatlerinde bıraktıklarını, öğlen kendisini arayacaklarını söyledi. Öğlen saatlerinde polislerin tekrar kendisini aldığını ve tutuklandığını belirten Güney, suçlamaları reddetti.

'DEMİRBAŞ’IN ÇİFTLİĞİNE GİTMEDİM'

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Emre Yüksel, Sinan Ateş’le hayatı boyunca bir araya gelmediğini, yöneltilen suçlamaları reddettiğini söyledi.

Olaydan bir gün önce silah ruhsatının çıktığını, olay günü Ankara’da Emniyet ve Makine Kimya Enstitüsü’ne gelerek ruhsat işlemlerini hallettiğini kaydeden Yüksel, bu süre içinde Ülkü Ocakları eski yöneticisi Tolgahan Demirbaş’la görüşüp Demirbaş’ın çiftliğine giderek silahı denemek üzere sözleştiğini söyledi. İşleri uzayınca çiftliğe gitmediğini, Tolgahan Demirbaş’ı yemeğe davet ettiğini ve birlikte yemek yediklerini söyledi. Tolgahan Demirbaş’ın telefonuna konum atması sebebinin iptal ettiği çiftlik buluşması olduğunu, çiftlikte zaman geçirmediğini sözlerine ekledi.

Yüksel, çiftliğe akşam saatlerinde Tolgahan Demirbaş’ı almak için gittiğini, Demirbaş’ı alarak İstanbul’a geçtiğini ve birlikte İstanbul’da vakit geçirdiklerini anlattı.

'OLAYIN OLDUĞU SAATLERDE MKE’DE, EMNİYET’TE, CAMİDEYDİM...'

Olayın olduğu saatlerde Makine Kimya Enstitüsü’nde (MKE), camide, emniyette hayatının rutinine devam ettiğini, olayla ilişkisi olmadığını belirten Yüksel, Aytaç Ataç ve Çağlar Zorlu’nun ifadeleri yüzünden tutuklandığını belirtti.

2 buçuk yıl önce Tolgahan Demirbaş’a ilettiği, plaka bilgisi içeren bir mesajın iddianameye girdiğini belirten Yüksel, bu mesajı atma gerekçesini tam olarak hatırlayamadığını, o dönemler işlettiği kafede kendisini rahatsız eden bir araç olabileceğini söyledi.

3 GÜNDE 58, CİNAYETE 1 SAAT 35 DAKİKA KALA 35 ARAMA

Olay saatinden sonra Tolgahan Demirbaş’la 58 defa telefon görüşmesi yaptığı iddiasını yalanlayan Yüksel, “58 görüşme 3 günlük süre zarfında yapılmış, yarısı da cevaplanmamış çağrılardır. Sosyal çevresi geniş olduğu için yaptığım görüşmelerdir” dedi.

Bir avukatın cinayetten 1 saat 35 dakika önce 35 arama olduğunu, bu 1 saat 35 dakikada ne konuşulduğunu sorması üzerine mahkeme başkanı, “Bu soruyu cevapladı” diyerek Yüksel’in cevap vermesini engelledi.

'KULLANDIĞIM ARAÇ ÜLKÜ OCAKLARI'NA TAHSİS EDİLEN MHP’YE KAYITLI ARAÇ'

Bir avukatı sorusu üzerine kullandığı aracın MHP’ye kayıtlı olduğunu ve Ülkü Ocakları'na tahsisli olduğunu kaydeden Yüksel, “Bu araç benim sıklıkla kullandığım bir araç” cevabını verdi. Yüksel, “Ülkü Ocakları'na tahsisli bir araç Ülkü Ocakları'nın her yöneticisine anasının ak sütü gibi helaldir” dedi.

Yüksel, tahliyesini talep etti.

ÇEP’İN KALDIĞI OTELDEKİ ALPER ATAY: BEN AYRILIRKEN DOĞUKAN OTELDEN AYRILACAĞINI SÖYLEDİ

Tasarlayarak, kasten öldürmeye yardım suçlamasıyla yargılanan, Doğukan Çep’in kaldığı oteli ayarladığı iddia edilen Alper Atay, sporla ilgilendiğini, spor kulübü sahibi olduğunu ve Doğukan Çep’le de burada tanıştığını anlattı.

Olay günü akşam saatlerinde bir arkadaşının Beykoz’daki oteline giderek düzenlenen festivalde eğlendiklerini anlatan Atay, ertesi gün de tekrar otele gittiklerini ve yılbaşı gecesini otelde geçirdiklerini anlattı. Aynı gün Doğukan Çep’in de kendilerine katılmak istediğini ve otele de geldiğini söyleyen Atay, sabah saat 04.00’te dinlenmek üzere otel odasına girdiklerini anlattı. Doğukan Çep’i stresli görüp bir sorunu olup olmadığını sorduğunu belirten Atay, Çep’in “Biraz sıkıntım var” dediğini aktardı. Sabah saat 10.00 civarı otelden çıktıklarını kaydeden Atay, arkadaşının arabasıyla ayrıldıklarını, Çep'in otelde kaldığını, kendisini araçla aldıracağını söylediğini ifade etti.

Ertesi gün evine gittiğinde babasının eve polislerin geldiğini söylediğini, bunun üzerine karakola gittiklerini ve kendilerine, “Sizinle ilgili bir sorun gözükmüyor” denildiğini belirtti. Bir hafta sonra sivil polislerin kendisine Doğukan Çep’i sorduğunu, kendisini en son oteldeki festivalde gördüğünü söylediğini anlatan Atay, polislerin talebi üzerine polisleri otele götürdüğünü kaydetti.

'BİR YILBAŞI KUTLADIK, 17 AYDIR TUTUKLUYUZ'

Orada Doğukan Çep’in yakalandığını öğrenen Atay, akabinde Ankara’ya getirildiğini, ifadesinin alındığını ve serbest bırakıldığını söyledi. 40 gün sonra emniyete çağrıldığını, kendi iradesiyle gittikten sonra Ankara Emniyeti'ne götürüldüğünü ve tutuklandığını belirten Atay, “Ben ayrıldıktan sonra Doğukan’ın otelde kalmaya devam ettiğini öğrendim. Bana babasına gideceğini söyledikten sonra başka odaya geçmiş. Ben bir festivale gittim. Arkadaşımdır ama bana böyle bir şeyden hiç bahsetmedi. Bahsetse benim onu yanımda bulundurmayacağım bildiğimden bana söylemedi. Bir festivale gittik, yılbaşı kutladık başımıza bunlar geldi” ifadelerini kullandı.

Olaydan bir gün sonra Doğukan Çep’in yanına geldiğini ama olaydan haberi olmadığın belirten Atay, tahliyesini talep etti.

Sinan Ateş'e yönelik "toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme" suçuna yardım etmekten yargılanan tutuklu sanık Erdem Karadeniz, ''18 aydır burada tutukluyuz. Eray Özyağcı’yı tanımıyorum. Vedat Balkaya’yı olaydan sonra tanıdım” dedi. Gökhan Türkmen’e ait otelde bir ortaklığının olmadığını iddia eden Karadeniz, “Adalet istiyoruz. Benim kaldığım evde Doğukan Çep var diye basılıyor. Ama bulunmuyor. Ama ben burdayım” dedi.

SANIKLAR VE MÜŞTEKİLER ARASINDA TARTIŞMA

Tasarlayarak kasten öldürmeye yardım suçlamasıyla tutuklu yargılanan Erdem Karadeniz, Doğukan Çep’i tanıdığını ama samimiyeti olmadığını söyledi.

Savcı Durdu Özel’e defalarca Doğukan Polat’ın yakalandığı otelle ilgisi olmadığını belirten Karadeniz, Doğukan Çep’in kaçmasına yardım ettiği ile ilgili tüm iddiaları reddetti ve tahliyesini talep etti.

Erdem Karadeniz savunmasını bitirdikten sonra verilen ara sonrası dışarı çıkarılırken müştekilerin olduğu yöne dönerek, "Sizin de başınız sağ olsun" ifadelerini kullandı. Bunun üzerine Sinan Ateş'in ablası, "Umarım siz de bir gün evlat acısı yaşarsınız" dedi. Ardından tutuklu sanıklardan biri "Hepiniz yaşayacaksınız" diye seslendi.

CİNAYET BÜRO AMİRİ: ALGI OPERASYONU YÜRÜTÜLDÜ, SABIRLA BEKLEDİM

Duruşmaya verilen yarım saatlik aranın ardından Sinan Ateş cinayetinin şüphelisi Tolgahan Demirbaş ile cinayetten önce 5 ve cinayetten sonra 2 kez görüştüğü ortaya çıkan Ankara Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro eski Amiri Mustafa Ensar Aykal’ın beyanları alındı.

Kasten öldürmeye yardım suçlamasını kabul etmediğini ifade eden Aykal, 9 aydır cezaevinde olduğunu, bu süre içinde medyada, kendisinin olayı gerçekleştiren faillere maktulün konum bilgisini verdiği yönünde algı operasyonu yürütüldüğünü savundu.

‘BU ÜLKEMİZDE SIKLIKLA GERÇEKLEŞEN BİR DURUMDUR’

9 aydır sabırla beklediğini belirten Aykal, “Soruşturma aşamasında 8 ay boyunca adli kolluk görevlisi olarak görev aldım. Dosya kapsamında bulunan delillerin yakalanmasında, toplanmasında elimizden geleni en iyi şekilde ortaya koymaya çalıştık" dedi.

Dosyada adı geçen kişilerden sadece azmettirici sıfatıyla ve kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirme suçlamasıyla yargılanan Ülkü Ocakları Genel Merkez Yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ı tanıdığını, söyleyen Aykal, Demirbaş’la da Emniyet yerleşkesinde tanıştığını ve herhangi bir adli suça karıştığı konusunda bir bilgisi olmadığını kaydetti.

Demirbaş’ın kendisinden zaman zaman bazı bilgiler istediğini, bunu yerine getirdiğini ve bu fiilin suç olduğunu bildiğini ifade eden Aykal, "Bu ülkemizde sıklıkla gerçekleşen bir durumdur” dedi.

OLAYDAN ÖNCEKİ İLK TELEFON GÖRÜŞMESİ OLAYDAN 9 BUÇUK AY ÖNCE YAPILDI

Ateş’in telefon numarasının kendisine olay tarihinden 9 buçuk ay önce gönderildiğini ifade eden Aykal, bilirkişi raporunda kendisinin Demnirbaş’a ‘Bu numara eski genel başkana çıkıyor’ yazması üzerine demirbaş’ın ‘Reis onun ipini çekmişler’ dediğinin yazıldığını söyledi. Aykal, bu ifadelerin doğru olmadığını belirterek yazışmanın Aslı’nın şöyle olduğunu aktardı: “Ben ona “Bu telefon numarası eski GB’ye ait” yazdım, o da bana “aynen” cevabını verdi.”

Aykal, GB diye kodladığı kişinin Cinayet Büro Amirliği'nde görevli bir personel olduğunu savundu ve bu kişinin ismini vermek istemediğini söyledi.

‘SİNAN ATEŞ’İN ADRESİNİ VERDİ’ İDDİASINI YALANLADI

İddianamede Sinan Ateş’in adresinin de kendisi tarafından verildiğinin iddia edildiğini belirten Aykal, adres bilgisini kendisinin verdiğine dair hiçbir kanıt olmadığını savundu. Aykal, “Bu işin maddi gerçeğinde söz konusu bilginin şahsım tarafından verilmediği sabittir” dedi.

'TRAFİK TESCİLDEN TANIDIK SORDU, BULAMADIĞIMI SÖYLEDİM'

Demirbaş’la 5 kez yaptığı görüşmelerin iki tanesinin sıfır saniye, birinin 3 saniye olduğunu belirten Aykal, “Demirbaş, Trafik Tescil şubesinde bir tanıdığım olup olmadığını sordu, ben de olmadığını söyledim. Sonrasında da tanıdık bulamadığımı söylemek için kendisini aradım. O da bana ‘Abi ben hallettim’ dedim. Aramızdaki görüşme bitti” diye konuştu.

'CİNAYETTEN SONRA GÖREVİM GEREĞİ ARADIM'

Bir diğer görüşmeyi de Cinayet Büro Amiri sıfatıyla cinayete ilişkin bir duyumu olup olmadığını sormak için yaptığını anlatan Aykal, Ülkü Ocaklarında tanıdığı tek kişi Demirbaş olduğu için soruşturmaya katkı sunabileceğini düşünerek aradığını ifade etti. Aykal, bu yönde telefon görüşmelerinin faili meçhul olaylarda olağan olduğunu belirtti.

İŞKENCE ‘İDDİASI’

Aykal tahliyesini talep ederken avukatlardan birinin sanıklara işkence yapıldığına ilişkin soru üzerine, “Görevi yaptırmamak için direnme suçu vardır” dedi ve işkence gördüğünü söyleyen sanıkların sözlerinin iddia boyutunda olduğunu kaydetti.

ÇEP’İN ‘SİLAHLAR NEDEN TESLİM EDİLDİ?’ SORUSUNUN CEVAPLANMASI ENGELLENDİ

Cinayetin azmettiricisi olduğu iddia edilen Doğukan Çep’in “Cinayet Büro Amiri, görevini çok iyi hatırlıyor. Bir taraf saldırıya uğramış ama silahlar ortadan kaldırılıyor. 6-7 saat sonra da teslim ediliyor. Neden silahlar teslim edilmiyor” sorusunun Cinayet Büro Amiri Aykal tarafından yanıtlamasına Mahkeme Başkanı tarafından ‘yorum içerdiği’ gerekçesiyle izin verilmedi.

Aykal’ın beyanının tamamlanmasının ve avukatların sorularını cevaplamasının ardından mahkeme, Ayşe Ateş’in avukatı Ali Yücel’in salondan çıkarılması talimatını uygulamayan polisler hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.

Duruşma yarın 09:00’da devam edecek.