İhsan Yüce'yi neden bu kadar özlemişiz?
İhsan Yüce’nin ve diğer yan rol oyuncularının çok seviliyor ve bugün özleniyor olmasının nedeni onların/canlandırdıkları karakterlerin sahici ve bizden olmalarıydı.
DUVAR - Yeşilçam'ın emektar oyuncusu İhsan Yüce'nin Duvar'da yayınlanan portresi büyük ilgi görürken sosyal medyada paylaşım rekorları kırdı. Bu ilgiyi Yeşilçam sineması üzerine kapsamlı çalışmalarıyla bilinen Mesut Kara'ya sorduk. İşte Kara'nın kaleminden İhsan Yüce sevgisi...
ESKİ FİLMLERİ DE İHSAN YÜCE'Yİ DE ÖZLÜYORUZ
Henüz televizyonun evlere girmediği, yazlık ve kışlık sinemaların olduğu yıllardı. Radyo tiyatrolarından, Kemalettin Tuğcu ve Kerime Nadir romanlarına, oradan Yeşilçam filmlerinin büyülü dünyalarına gidip geliyorduk. O dünyaların yakıcı hüznü bizi de kavuruyordu. Yeşilçam’ın unutulmaz filmleri, o filmlerin unutulmaz oyuncuları hepimizi büyülü dünyalarına almışlardı. İnançlı sinemacıların, her biri doğal yetenek olan oyuncuların olanaksızlıklar içinde ortaya çıkardıkları filmler halk tarafından beğeniyle izleniyordu. Melodramlarda ağlayan izleyici macera filmlerinde “esas oğlanın” kötü adamı dövdüğü sahneleri, filmin kahramanını alkışlıyordu. İzleyici Kral Ayhan Işık’ı, Çirkin Kral Yılmaz Güney’i, Malkoçoğlu Cüneyt Arkın’ı, Karaoğlan Kartal Tibet’i alkışlarken, kötü adamlar yuhlanır, ıslıklanırdı.
1970’li yılların başına kadar sürdü bu durum. Sonra büyü bozuldu. Birçok eski oyuncu uzaklaştı Yeşilçam’dan. Gittikçe daha az film çekilir oldu. 60’lı, 70’li yılların en büyük eğlencesi ve tek seçeneğiydi Yeşilçam filmleri. Yazlık sinemalarda izlenen filmler ve o filmlerin unutulmaz oyuncuları hâlâ belleklerde.
İNANÇ VE SEVGİ VARDI
Yeşilçam sineması seviliyordu çünkü o filmlerde ve o filmleri yapanlarda inanç ve sevgi vardı. O filmler samimiydi, iyi niyetliydi. Elbette abartılı filmlerde yapılıyordu, birçok filmde hikâyeler basit ve birbirinin tekrarıydı. Fakat onca olanaksızlıklar içinde yapılan filmleri bu tarz örneklere bakarak mahkûm edemeyiz.
Televizyonlarda yeniden izlediklerinde de beğeniyorlar. Çünkü o filmlerde kendilerini buluyor, geçmişini, yitip giden anılarını, yok olan değerleri, değişen erdemleri fark ediyorlar. Her şey değişmişti ve bu değişimi en iyi Türk sineması yansıtıyordu. Geçmiş yıllarda var olan güzellikler yok olmuş, değişmiş, yerini başka şeyler, “yükselen değerler” almıştı. Bunları o filmleri izledikçe görüyordu. Örneğin Üç Arkadaş filminde izlediği (hatta belki de çocukluğunda yaşadığı) sevgi, dostluk ve dayanışma ruhunu, bugünün dünyasında bulamıyordu. Birçoğumuz iyi insan olmayı, isyan etmeyi, mücadeleyi o filmlerin kahramanlarından, Yılmaz Güney’den, Cüneyt Arkın’dan, Nubar Terziyan’dan, Osman Alyanak’tan, Faik Coşkun’dan, İhsan Yüce’den öğrenerek büyümüştük. Oysa şimdi dünya farklıydı...
YAN ROLLER SAHİCİYDİ
Cüneyt Arkın bir söyleşisinde bizler, başrol oyuncuları yapaydı, kartondu, yan roller ise sahiciydi. O yüzden onlar daha çok seviliyordu demişti. Doğru bir tespit. İhsan Yüce’nin ve diğer yan rol oyuncularının çok seviliyor ve bugün özleniyor olmasının nedeni de onların/canlandırdıkları karakterlerin sahici ve bizden olmalarıydı. Onlar sanki ‘artist’ değil mahalle komşularımızdı.
İhsan Yüce özelinde bilenler acısından içinde Fazilet, Öğretmen, Çarıklı Milyoner, Davaro, Kibar Feyzo, Kanal, Fırat’ın Cinleri, Bedrana gibi önemli filmlerin de olduğu onlarca senaryoya imza atmış olmasının ve şairliğini bugüne taşıyan “Ekmek Şarap Sen” şiirinin İhsan Yüce’nin sevilmesinde önemli bir payı vardır.
İhsan Yüce oyuncu olarak da oynadığı tüm rollerde sahici ve bizden biriydi. 168 filmde oynamış baba, dayı, ağa, bey, muhtar, kahya suretinde izleyicinin kalbini fethetmiş, çok sevilmişti.