Çiğdem Sezgin: İmkânsızlık varsa aşk vardır

Çiğdem Sezgin, ilk filmi ‘Kasap Havası’ ile 9 Aralık’ta seyirci karşısına çıktı. Sezgin ‘’İmkânsızlık varsa aşk vardır. Bedel ödeniyorsa aşk vardır. Savaşılıyorsa uğruna, aşk vardır'' dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Çiğdem Sezgin, uzun yıllar asistanlık yaptıktan sonra ilk filmi ‘Kasap Havası’ ile 9 Aralık’ta seyirci karşısına çıkıyor. Şenay Gürler ve İnanç Konukçu’nun başrollerini paylaştığı ‘Kasap Havası’nı yönetmen Çiğdem Sezgin, şu sözlerle anlatıyor: ‘’İmkânsızlık varsa aşk vardır. Bedel ödeniyorsa aşk vardır. Savaşılıyorsa uğruna, aşk vardır. Aksi takdirde kadın erkek münasebeti derim ilişkilere.’’

cigdemkapak .

Hegel için politik olan ile etiğin bağlantısını özgürlük kavramı oluşturmaktadır. Bireyin doğadan ve toplumdan özerk olduğu özgürlük kavramının Kantçı kavranışının aksine Hegel, insanın toplumsal varlığı ile kişisel varlığını uzlaştırmaya çalışmıştır. ‘’Leyla’’ karakterinin ahlak anlayışını bu yaklaşımdan yola çıkarak nasıl açıklarsanız?

‘Kendilerine nasıl yaşayacaklarını buyuracak mutlak ahlak kuralları isteyenlerin asıl istedikleri şey, karaktersizliğe bahanedir.’

diyor Hegel.

Dini ve ahlaki baskının tavan yaptığı bir memlekette bireyin kişisel varlığı ile toplumsal varlığını uzlaştırmak imkânsız. Bu toplumda bireyler, kişisel varlıklarını kapalı kapılar ardında, evlere odalara saklanarak yaşıyor. Aile içinden başlıyor şizofrenimiz, kalabalık arttıkça da artıyor.

Adını koyamadığımız bu hastalık, ne istediğini değil sadece ne istemediğimizi bilen, savrulan ve tek amacı muhalefet etmek olan hayatlar yaşamaya itiyor bizi. Dini ve ahlaki olarak kabul görmeme halini çok sever ve sadece buradan hareketle yürür insanlara dönüşüyoruz. İllegal dedikleri her hayat legaldir argümanı, özellikle orta sınıf ve alt sınıf tarafından epey benimsendi.

Leyla, yaşı geçkin ve dul bir kadın… Bu durum zaten itibarsızlaştırıyor onu.

Bir de yaşça kendinden hayli genç bir adamla ilişkiye girmesi, utanılası bir durum oluyor. İlk olarak en yakını, annesi oluyor Leyla’yı aşağılayan. Leyla’nın yaşadığı ilişkiyi sorgulamaması için bir başlangıçtır bu. Artık sadece tepki olarak yaşamak…

Kadınların toplumsal hayatta var olması, söyleyeceği sözün meşru hale gelebilmesi için yanında erkeklerin bulunması yanılgısı ve bu ‘bulunma’ halinin ‘evlilik’ ile kristalize edilmesi, filminizin temel dayanak noktasını oluşturuyor diyebilir miyiz?

c1 .

Kesinlikle evet. Böyle olmasa Leyla evliliğin adını anmaz zaten. Evli olmadığı sürece, bir erkeğin kadının yanında hayatında yıllardır var olması hali itibar getirmediği gibi, yıllardır yaşanan bu nikâhsız ilişki kadını ahlaksız yapar.

Gelir düzeyinin en yüksek olduğu sınıf dışında kalan her sınıfta ahlak kuralları acımasızca işler. Para, her ayıbı örttüğü gibi bunu da örter. Yine de zenginler de pek seviyor evlilik seremonilerini. Sanırım zenginliklerini sergilemek için iyi bir araç olduğundan.

Olgun ve bekâr bir kadına nasıl bir davranış biçimi geliştireceğini bilmeyen adamlarla dolu Türkiye... Sanıyorlar ki evlenmemiş olmamız bizlerde derin yara…

Benim adıma üzülüp beni teselli edecek boyutta hazin buluyorlar durumu. Sen hizmetçi yaptığın, sürekli aldattığın karına üzül!

'ERKEKLEŞİYORSUNUZ'

Sinema sektöründe uzun yıllar asistanlık yaptınız. Medya sektörünün kadına bakış açısı belliyken, kadınların, sinema ve dizi sektöründeki varoluşu konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu süreçte ‘kadın’ kimliğinizden dolayı ayrımcılığa maruz kaldığınız oldu mu?

Bu sektörün içinde cinsel kimliğini masaya koymadan iş yapan insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Ayrıca bu sektör cinsel kimliklerini öne çıkaran hatta göze sokan insanların başarıları ile destanlar yazılası bir sektör. Haliyle erkekleşiyorsunuz.

İlk gençlik yıllarımda karşılaştığım mobing taciz vs gibi talihsiz olaylar beni derinden etkilerdi. Sonra sonra korunma, ardından savaşma teknikleri geliştirdim. Kendimden korkutmayı başardım sektör içinde teşrik-i mesaim olan erkekleri. Kadına en az kıymet verilen sektör bu. Mesleğin bu ise hafif kadınsın vesselam! Bu da tabi sevgisiz, sayılmadığımız, incitmekte hiçbir beis görmeksizin yaşanan iş ve aşk ilişkileri getiriyor. Çok uzun yıllardır hayatıma meslektaşım girmez, girmeyecek de.

Kadınların ayrıntı düşkünlüğü, titizliği, duygusallığı övgü ile değil alay ile karşılık buluyor. Hayatında bir erkek olmayan kadınların iş disiplini, hırsı veya öfkesi, bir karakter özelliği yahut mesleki hassasiyet olarak değil, erkeksizlik bunalımı diye yaftalanır hemen.

Kadınlar bu sektörde bir erkeğin yapabileceği her şeyi yapabilirler. Hatta daha iyisini…

c2 .

Film, bir düğün sahnesiyle açılıyor ve başka bir düğün sahnesi ile kapanıyor? Bunu dramaturjik olarak bir yere oturtabiliriz ama hayatın tekdüzeliğine ve sürekliliğine dair bir gösterge olarak da okuyabilir miyiz?

Hayat çok kısa ve hepimiz öleceğiz. Yeni doğan büyüyecek, üreyecek, o da ölecek. Yaşlanıyor olmak beni çok üzüyor. Kayıplarım çok daha fazla. Kardeşime baktığımda öleceğini düşünmek beni kahrediyor. Onun için sinema yapıyorum. Ölümü unutturuyor bana. En azından film yapma sürecinde daha az düşünüyorum ölümlü olduğumuzu. Hayatın tekdüzeliği ve benden sevdiklerimden sonra da devam edecek olması hali en büyük derdim. Kırkımı geçince başladı bu hal. Öncesinde hep genç kalacağımı sanıyordum, hiç yorulmayacağımı…

Filminizde, Şenay Gürler ve İnanç Konukçu gibi meşhur isimlerle çalıştınız? İlk filminizde meşhur oyuncularla çalışmanın bir handikabı oldu mu?

Onlar benim oyuncularım ve iyi arkadaşlarım. Seyirci için ünlü oyuncular olmaları beni ilgilendirmez. Bir filmde profesyonel yönetmen oyuncu ilişkisi nasıl olmalı ise bizde de öyle oldu.

Uzun bir prova dönemi yaşadık.

Senaryonun yorumuna ve oyunculuklarına dair var olan sıkıntıları da bu dönemde atlattık. Sette aksi biri değilim. Ne istediğimi anlatmakta ve almakta sorun yaşamadım. Zaman zaman kendi kimlikleri ile baktıkları oldu oynadıkları rollere. Kendi gözleriyle gördüler bazı sahnelerde oynadıkları kişileri. Buna itirazlarım oldu. Ben nasıl görüyorsam sadece öyle görmeliler. Rol ile aralarına kendilerini sokarlarsa samimiyetsizleşirler, açıkçası oynarlar. Ben onlardan oynamalarını değil, yaşamalarını istedim hep.

'HER ŞEYİYLE YEREL OLMASINA DİKKAT ETTİM'

c3 .

Film bir yanıyla Akdeniz Sineması’nın göstergelerini de taşıyor. Bu sinema anlayışının baskın özellikleri, hayatı tanımlayıcı öğelerin ölüm ve düğün olduğu gerçekliğidir. Siz de bu gerçeklikten beslenmiş gibi gözüküyorsunuz. İstanbul’da geçen ‘Kasap Havası’ için Akdenizlilikten söz etmek mümkün mü?

Bunu düşünmemiştim. Ama filmin, her şeyiyle yerel olmasına dikkat ettim.

Alkol ve sigara düşkünlüğü, tutkulu insanlar ve bol küfürlü diyaloglar, aile hayatı, evlat ebeveyn ilişkisi… Tüm bunlar düşünüldüğünde haklı oluyorsun.

Türkiye toplumunun yaygın ahlak anlayışına göre ‘şeref’ kavramı erkek için kodlanırken, ‘namus’ kavramı kadın için kodlanıyor. Filminizin her iki kavramı da tartıştığını düşünüyorum. Bu konudaki fikriniz nedir?

Filmdeki kadınlar da erkekler de şeref ve namus konusunda sabıkalıdır bu toplum nezdinde. İçini ne ile dolduracaklarını kendileri de bilmiyor bu kavramların. Onları anlamak için yakından bakmak, evlerine odalarına misafir olmak gerekir. Ben de öyle yaptım. Bekâr evine gitmeseydim, Ahmet’in bakire kıza tecavüz etmek istediğini düşünürdüm. Ama artık sadece ilk cinsel deneyimi ağır bir travma olan bir çiftin evliliğine üzülüyorum.

Uzun süre alkolden uzak durmayı başarmış Semih’in dine tutunmasını, ölümden döndükten sonra tövbeyi bozup rakıyı fondip yapmasını anlamaya çalışıyorum.

Filmdeki insanlarım zaaflarına yenilen ve hatalar yapan insanlar. Hiç birinden tutarlılık beklemem. Sadece şunu söyleyebilirim; bu filmdeki herkes haklı… Fakat biraz uzaktan bakarsam herkesin birbirine namussuzca davrandığını, şereflerini de iki paralık ettiklerini söyleyebilirim.

c4Her iki karakterde şehir hayatının tam kalbinde yer alıyor. Bütün bu keşmekeşin, sürekli olarak artan kalabalığın içerisinde de son derece yalnız olduklarını düşünüyorum. Bir şehir filmi yaparken, bu yalnızlık halinin kapitalizmle organik bir bağlantıya sahip olduğunu düşündünüz mü?

Ayyuka olan tek dert geçim derdidir şu an. Bu derde derman aramalar yalnız olur. Leyla beş liraya pantolon paçası bastırıyor. Günde kaç parça dikecek de kira ödeyecek, yemek yiyecek.  Ahmet direksiyon sallıyor İstanbul trafiğinde. Semih’in ablası hizmetçilik yapıyor o yaşında.

Büyük şehirde paranız varsa arkadaşınız olur. Sosyalleşmek için para gerekir. Kimsenin cebinde sinemaya oradan da bir kafeye bara gidip içecek sohbet edecek yüz, yüz elli lira yok.

Büyük şehrin nimetlerini zenginler yaşar. Yoksullar küçük odalı alçak tavanlı odalarda televizyon izler.

Film yurtiçindeki festival yolculuğunu tamamladı. Yurtdışı festivallerinde gösterimlere devam ediyor musunuz?

Tallinn Black Nights Film Festivalinden ve Mannheim-Heidelberg FF’den yeni döndük. Mannheim’den en iyi ikinci film ödülüne karşılık gelen Special Newcomer Award ile geldik. Birkaç Avrupa festivalinden davet aldım. Almanya’da filme çok yoğun ilgi vardı. Alman seyirci Türk seyirciden daha fazla sevdi filmi.

Bir sonraki proje nedir?

Televizyondaki bir evlilik programında tanışıp evlenen yaşlıca bir çiftin sorunlu ilişkisini anlatacağım. İki yabancı aynı evde… Birbirlerine çok acı verecekler.