SİNEMA

Uzayda uzun uykudan uyanmak

Ünlü yönetmen Morten Tyldum bu kez 'Uzay Yolcuları' isimli bir bilimkurgu filmiyle izleyicilerin karşısında. Jennifer Lawrence ve Christ Pratt'in başrolleri paylaştığı film 13 Ocak'ta vizyona giriyor.

14 Ocak Cumartesi 2017 Saat: 08:44 Güncellenme: 16 Kasım Pazartesi 2020 Saat: 17:45

Ali Erden [email protected]

Norveçli yönetmen Morten Tyldum’un Hollywood’da çektiği “Uzay Yolcuları” bilimkurgusu, insanlığın ebedi düşünü anlatıyor.

Yıldız gemisi Avalon, uykuya yatırdığı beş bin yolcusuyla 120 yıl sürecek yolculuğuna çıkıyor. Varılacak yerse Homestead II adı verilmiş bir gezegen. Uzay gemisinde uykuya yatırılmış insan bu gezegende koloni oluşturacaklar. Yolculukta bir şeyler yolunda gitmiyor ve tamirci Jim Preston, 28 yılın ardından uyanıyor. Kapsüllerde kendi gibi uykuya yatırılmış insanlar var. Jim, kendinden başka uyanmış bir insan bulamıyor.

Sadece android barmen olan Arthur’u buluyor. Ondan viskisini içerken, bir yandan da sorunu anlamaya çabalıyor. Ama bir yere varamıyor. Uzay yürüyüşü bile yapıyor, ama yalnızlığı yenemiyor Jim. Çok içtiği bir gün kapsülün içinde uyuyan güzel Aurora Lane’i fark ediyor. Onun hakkında bilgilere bakan Jim, en başta onun dişi sesine âşık oluyor. Gazeteci-yazar Aurora’yı uyandırmalı mıydı?

pass736

1967 doğumlu Norveçli yönetmen Morten Tyldum, ülkemizde 2014 yapımı "The Imitation Game-Enigma" filmiyle biliniyor. Bu film, İngiliz yazar Andrew Hodges'ın "Alan Turing: The Enigma: The Book That Inspired the Film the Imitation Game" biyografik-gerilim romanından uyarlanmıştı.

Bu filmle de senaryo yazarı Graham Moore, Oscar kazanmıştı. Parlak anlatımı olan ve umut veren yönetmen Tyldum, 2016 yapımı sinemaskop “Passengers-Uzay Yolcuları” bilimkurgusunda, insanlığın ebedi düşlerini beyazperdeye yansıtmış. Bu filme fütürist diyoruz. Gerçekleşme ihtimali var. Uzayda olamasa bile.

Filmin kameramanı, 1963'te doğan Meksikalı Rodrigo Prieto. Bu önemli kameramanı, 2005'te Oscar'a aday olduğu Ang Lee'nin "Brokeback Mountain-Brokeback Dağı", Alejandro G. Iñárritu'nun 2005'teki "Babel-Babil", Ben Affleck'in 2012'deki "Argo-Operasyon: Argo", Martin Scorsese'in "The Wolf of Wall Street-Para Avcısı" filmlerinden hatırlayabilirsiniz.

UYUYAN GÜZEL...

Uzay gemisinde sınıf farkları da gözetilmiş. Şirkete daha çok para vermiş zenginlerin menüsü daha farklı ve besleyici. Kaldıkları yerler de süitten farksız. Sınıfların bu kadar kalın çizgiyle belirlenmiş gemide Aurora’yı uykusundan uyandırma cesaretini buluyor Jim. Genç kadın kendi kendine uyandığını sanıyor.

O da otuz yıllık uykusundan uyanmış oluyor. Babası ödüllü gazeteci olan Aurora, babasının izinde yürümüş. Dünyada bir araya gelemeyecek iki insan bu gemide bir araya geliyor ve âşık oluyorlar birbirlerine. Her şey eşitleniyor. Sevişmek için de zamanları bol.

Aurora, hem yazıyor he de havuzda yüzüyor. Ama çok geçmeden gerçeği öğreniyor. Kendisini uyandıranın Jim olduğunu öğrendiğinde her şey tersine dönüyor. Küslükleri nereye kadar sürebilirdi ki? Bu koca gemide yalnızlık insanı çürütebilirdi.

passss3

GEMİDE YAŞLANMAK...

Aurora, bu gemide yaşlanmaktan korkuyor. Jim’in bu yaptığını cinayet olarak görüyor. Ama Jim tek başına bu devasa dünyada ne yapabilirdi? İnsan, bir milyon yıl önce ağaçtan aşağı indi ve hep ileriye doğru yürüdü. “Homo sapiens” olan atalarımız daima bir şeyler aradı.

Onların genini taşıyoruz ve daima bir şeyler arıyoruz. Teknolojik bir varlığız. İnsanlık hep ilerledi. Ama bir şeye çare bulamadı. O da yalnızlıktı. Jim de yalnızlığa yeniliyor.

Baş güverte sorumlusu olan Gus da uykusundan uyanıyor. Gus sorunu anlamaya çalışırken, gemide sorunlar da çıkmaya başlıyor. Yerçekimi olmayan sahneler çok çarpıcı. Gus hastalanıyor. Bu yaşlılık hastalığıydı. Daha yaşlılığa çözüm bulunamadığı için ölüyor. Sorunlarla baş başa kalan Jim ve Aurora ne yapacaktı? Açık uçlu finaliyle gerisini perdede görmek gerek. Bununla birlikte fonda duyulan dingin tınılar da gerçekten insanı etkiliyor.

Jim ve Aurora’nın uzay boşluğunda adeta vals yaparken duyulan müzik insanı uzaya çekiyor. Elbette “Kral” Elvis Presley’in de sesi duyuluyor başlarda. Elvis, “A Little Less Conversation” şarkısını söylüyor. Bob Dylan da duyuluyor “Like a Rolling Stone” şarkısıyla. Bobby Darin’in de duyuluyor. Gemi tasarımı da postmodern mimari yönünden çarpıcıydı. İç ve dış görünümü açısından.