Doğrusuyla yanlışıyla Marx ve Engels sinemalarda
Raoul Peck'in Karl Marx'ın hayatının ilk yıllarını anlattığı "Genç Karl Marx" filmi vizyona girdi. Bazı tarihsel hatırlatmalarla filmi inceleyelim...
Selçuk Gürsoy
Bu yazı bu hafta sinemalarda gösterime giren ‘Genç Karl Marx’ filminin tarihsel arka planını açıklamak amacıyla yazılmıştır. Bunun nihayetinde bir kurgu olduğunu unutmadan, bazı tarihsel hatırlatmalar yapmaya çalışacağım.
Yazının her satırının filmde bir karşılığı vardır. Bu nedenle filmi seyretmiş olanlar da okuyabilir, seyretmemiş olanlar da. Seyretmiş olanlar için bir hatırlama vesilesi olmasını, seyredecek olanlar için de bir tarih kılavuzu yerine geçmesini umuyorum.
İLK YILLAR
Marx 1818, Engels 1820 doğumluydu. Filmin finalinde, Komünist Manifesto’yu yayınladıklarında Marx 30, Engels 28 yaşındaydı.
Filmin geçtiği yıllarda Almanya’nın siyasal ve ekonomik birliği henüz gerçekleşmemişti. Ortaçağ’dan kalma hukuk anlayışı varlığını sürdürmekteydi. Alman ilerici güçlerinin hedefi Alman birliğinin sağlanması ve tüm Almanya’nın birliğini temsil edecek bir parlamentonun açılmasıydı.
Marx, 1836’da Berlin Üniversitesi’nde hukuk okumaya başladı. Marx Berlin’e geldiğinde Hegel öleli dört yıl olmuştu. Marx sol-Hegelci gruba katıldı. Bu grup, din eleştirisinden yola çıkarak, Prusya mutlakiyetçiliğinin eleştirisine yönelmiş, düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi taleplerle ilerici Alman burjuvazisinin sözcüsü haline gelmişti.
Marx 1842 yılında hukuk doktoru olarak üniversiteden mezun oldu ve Köln’de yayınlanmakta olan Rheinische Zeitung gazetesinde çalışmaya başladı. Bu gazete burjuva-demokrat muhalefetin sözcüsü durumundaydı. Filmde Marx’ın cimri patronu olarak gördüğümüz, Rheinische Zeitung’un sahibi Arnold Ruge de Alman demokratlarından biriydi.
1842 yılının sonlarında Ren eyalet meclisi köylülerin ağaç kesmelerini, hatta ağaçlardan düşen dalları toplamalarını yasaklayan bir karar aldı. Marx bu konuda yazılar yazdı. Açılış sahnesinde dış sesin okuduğu makale bunlardan biridir. Filmin açılış sahnesinde ormanda odun toplayan köylülerin polisin saldırısına uğradığını görüyoruz.
Marx, 1859 yılında yayınladığı "Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı" başlıklı kitabının önsözünde, kendi entelektüel gelişimini açıklayan küçük bir bölüm yazmıştı. Orada şöyle diyordu: “1842-43’te Rheinische Zeitung’un başyazarı olarak, ilk kez, maddi çıkarlar denen şey üzerine yazı yazmak gibi zor bir yükümlülükle karşılaştım. Renanya Landtag’ındaki (Eyalet Meclisi) orman kaçakçılığı ve toprak mülkiyetinin parçalanması üzerine tartışmalar, o zamanlar Renanya eyaletinin birinci başkanı olan Bay Von Shaper’in Mosel köylülerinin durumu üzerine Rheinische Zeitung ile giriştiği polemik, ve en sonu serbest ticaret ve himayecilik konusundaki tartışmalar, iktisadi sorunlarla uğraşmam için ilk nedenler oldular.”
MARX'IN EVLİLİĞİ VE PARİS GÜNLERİ
Marx 1843’te gazeteden ayrıldı. Fransız felsefesi ve sosyalizmiyle ilgilenmeye başladı. Hegel’in Hukuk Felsefesi’nin Eleştirisi üzerinde çalışarak Genç Hegelciler’den koptu.
1843 yılının Haziran ayında çocukluğundan beri tanıdığı Jenny von Westphalen ile evlendi. Ekim 1843’te Paris’e yerleştiler. Jenny, Marx’ın hayatında her zaman önemli bir yer tuttu. Geleneksel bir aile hayatı yaşadılar. Filmde, Jenny ile Engels’in sevgilisi Mary’nin sahilde yaptıkları evlilik ve çocuk sohbeti, Jenny’nin, Mary’nin söyledikleri karşısında yaşadığı şaşkınlık bu açıdan filmin en başarılı sahnelerinden biri.
Marx Paris’te Alman ve Fransız demokratik hareketlerini birleştirmeyi amaçlayan bir dergi olarak Deutsch-Fransösische Jahrbücher (Alman-Fransız Yıllıkları)’nın hazırlıklarına başladı. İlk ve tek sayısı 1844 yılının Şubat ayında çıktı.
Marx bu Paris günlerinde başta Proudhon olmak üzere Fransız sosyalizminin önemli isimleriyle ve sonradan ‘başının belası’ haline gelecek olan Bakunin’le de tanıştı. Filmde Proudhon’u çok fazla, Bakunin’i azıcık görüyoruz. Marx’ın hayatının 1860 sonrasını anlatan bir film çekilmiş olsaydı, başrolde hiç kuşkusuz Bakunin olacaktı.
MARX VE ENGELS'İN TANIŞMALARI
Filmde Marx’la Engels’in arkadaşlıkları içerik açısında başarılı bir şekilde aktarılmıştır ancak kronolojik olarak doğru görünmüyor. Marx’la Engels’in birbirlerini ilk defa Berlin’de gördükleri öne sürülüyor. Oysa bütün bilgilerimiz, Marx’la Engels’in daha sonra, Köln’de, Rheinische Zeitung’un bürosunda tanıştıkları yönündedir.
E.H. Carr tarihini de veriyor: “(Engels) Giderken Rheinische Zeitung’un bürosuna da uğradı ve orada, 1842 Kasım ayının ikinci yarısında, ilk kez Karl Marx’la tanıştı. Tanışma başarılı olmadı”1. Aynı şekilde Hobsbawm da ilk defa Köln’de tanıştıklarını yazıyor.2
Engels bir tekstil fabrikatörü olan Casper Engels’in en büyük oğluydu. 1841-1842 yıllarında askerlik için Berlin’de bulunuyordu. Filmde, Berlin’de tanıştıkları varsayımından yola çıkıldığı için, Marx’ın Engels’le ilk karşılaşmalarını anlatırken üniformasıyla alay etmesinin nedeni budur.
Engels Berlin’de bulunduğu sürede Berlin Üniversitesi’nin serbest seminerlerine katılmış ve sol-Hegelci çevrelerden etkilenmişti. O günlerde Rheinische Zeitung’da yazıları yayınlanmaya başlamıştı. Askerliği bittiğinde babası Engels’i firmanın İngiltere’deki temsilciliğine gönderdi. Filmde gösterildiği gibi, Manchester’de bir imalat atölyeleri olduğu kuşkuludur. Özellikle sevgilisi Mary ile tanışma sahneleri tamamıyla gerçek dışı ama sinemasal olarak güzeldir.
Filmin bence en başarılı bölümü Engels’in Manchester dönüşünde Marx’la Paris’te geçirdiği günlerin anlatımıdır. İkisinin öbür boyu sürecek eşsiz arkadaşlıklarının temellerinin atıldığı bir on gün geçirdiler. Engels Paris’ten Manchester’a dönmedi, ailesinin yanına gitti.
Oradan 1844 yılının Ekim ayı başında Marx’a yazdığı ilk mektupta: “Evet, hoşça kal Azizim Karl ve nolur acele yaz. Nice zamandır, seninle geçirdiğim on gün boyunca olduğum gibi insancıl ve mutlu değildim” diyordu.3
Engels o sırada İngiltere’de malzemesini topladığı "İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu" kitabını yazıyordu. Kitap, 1845 yazında Leipzig’de Almanca olarak yayınlandı. Engels bu kitabı yazdığında 24 yaşındaydı. Hem İngiliz klasik iktisatçılarının çalışmalarıyla tanıştırarak, hem de işçi sınıfının güncel durumuna dikkatini çekerek, genç Marx’ın gelişiminde önemli bir rol oynadı. Engels’in bu rolü filmde dengeli bir şekilde aktarılmıştır.
KUTSAL AİLE (ELEŞTİREL ELEŞTİRİNİN ELEŞTİRİSİ)
"Kutsal Aile", Marx ve Engels’in birlikte yayınladıkları ilk kitaptı. Filmde, gazetede ‘Heilige Familie’ olarak ilanının yayınlandığını görüyoruz. Baba Casper Engels’in oğlu Engels’le tartışmasına yol açıyor. Engels, suçu Marx’a atarak, “benden habersiz adını değiştirmiş” diyor. Doğrudur.
Paris’te geçirdikleri bu on gün içinde birlikte genç-Hegelci Bauer kardeşler ve yandaşlarını eleştiren bir polemik broşürü yazmaya karar verdiler. Bölümleri paylaşıp broşürün önsözünü yazdılar. Engels kendine düşen bölümü Paris’teyken yazdı ve öyle gitti. Engels gittikten sonra Marx çalışmaya devam etti ve kitabı ortaya çıkardı.
Filmde, kitabın adını bir şakalaşma anında Jenny’nin koyduğunu görüyoruz: Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi. "Kutsal Aile" başlığı yayıncıya gönderirken Marx tarafından eklenmiştir. Böylece kitabın tam adı şöyle oldu: Kutsal Aile ya da Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi-Bruno Bauer ve Hempalarına Karşı (1845).
PROUDHON VE YOKSULLUĞUN FELSEFESİ-FELSEFENİN YOKSULLUĞU
Filmde Proudhon önemli bir yer tutuyor. Doğaldır, çünkü Fransız sosyalizmi büyük oranda Proudhon’un etkisi altındaydı. Filmdeki Proudhon karakteri aristokratiktir. Oysa Proudhon kendi kendini yetiştirmiş bir işçiydi.
Proudhon 1846 yılında Türkçede "Sefaletin Felsefesi" olarak bilinen kitabını yayınladı. Marx, 1847 yılında bu kitaba "Felsefenin Sefaleti" başlıklı kitabıyla cevap verdi. Engels, kitabın birinci Almanca baskısına 1884 yılında yazdığı önsözde şöyle diyordu: "Bu yapıt, Marx’ın kendi yeni tarihsel ve ekonomik görüşlerinin temel özelliklerini açıklığa kavuşturduğu bir sırada, 1846-47 kışında yazılmıştı… Bu iki adamın Paris’te sık sık sabahlara dek ekonomik sorunları tartışmaya başlamalarıyla birlikte yolları da giderek birbirlerinden ayrılmıştı; Proudhon’un bu kitabı, ikisi arasında zaten aşılmaz bir uçurum bulunduğunu kanıtladı…"4
KOMÜNİST BİRLİK VE KOMÜNİST MANİFESTO
Filmde Marx ve Engels’in acemi lise öğrencileri gibi kendilerini ‘Eşitler’ denilen bir örgüte kabul ettirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Gerçek hiç de öyle değildi, karikatürize edilmiştir.
O örgüt Londra’da, sürgündeki Alman işçileri tarafından kurulmuş gizli bir örgüttü. Önderlerinden bazıları Almanya’da polise karşı şiddet eylemleri örgütlemiş militanlardı. Kendilerine "Der Bund der Gerechten (Adiller Birliği)" diyorlardı. Marx bu grubu sekter-komplocu-ütopik sosyalistler olarak görüyor ve uzak duruyordu.
Adiller Birliği 1846 yılında, enternasyonal komünist bir kongre toplanması için çağrı yapan bir genelge yayınladı. Adiller Birliği’nin önderleri kongre çalışması için Marx ve Engels’ten yardım isteyerek onları Birliğe katılmaya davet ettiler. 1847 yılının başında gerçekleşen görüşmelerden sonra birlik yöneticilerinin, birliğin yeni bir temel üzerinde örgütlenmesini kabul etmelerinin ardından Marx ve Engels birliğe katıldılar. Birliğin yeniden örgütlenmesi, yeni kurullar oluşturulması, yeni bir program yazılması ve bir yayın organı çıkarılması konusunda anlaştılar.
Kongre, Haziran 1847’de Londra’da toplandı. Marx bu kuruluş kongresine katılmamıştı. Engels katıldı. Birliğin adı “Komünist Birlik” olarak değiştirildi. Bir sonraki kongrede kabul edilmek üzere yeni bir tüzük taslağı hazırlandı. Yeni programa temel oluşturması amacıyla Engels’in bir program taslağı hazırlaması kabul edildi.
Bir sonraki kongre 1847 sonunda toplandı. On gün süren tartışmalardan sonra Marx’ın savunduğu temel ilkeler oy birliği ile kabul edildi. Kongre, Marx ve Engels’i ayrıntılı bir program yazmakla görevlendirdi. Engels’in hazırladığı metinlerin geliştirilmesiyle Şubat 1848’de "Komünist Manifesto" ortaya çıktı.
Komünist Manifesto’nun ilk baskısı Londra’da, Almanca olarak, yazar ismi olmaksızın, Komünist Partisinin Manifestosu adıyla ve “bütün ülkelerin işçileri birleşin” alt başlığıyla yayınlanmıştı. Yazarlarının Marx ve Engels olduğu 1850 tarihli İngilizce baskısında açıklandı.
1 - Edward Hallett Carr, Karl Marx, İletişim yayınları, 2010, s. 57-58
2 - Friedrich Engels, İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu, (Sunuş Yazısı) Sol yayınları, 1997, s. 8
3 - Karl Marx-Friedrich Engels, Seçme Yazışmalar I 1844-1869, Sol Yayınları, 1995, s. 15
4 - Karl Marx, Felsefenin Sefaleti, Sol Yayınları, Altıncı Baskı, Ankara, 2007, s. 7