Siz sağ yanağınızı çevirir miydiniz?

Hollandalı yönetmen Martin Koolhoven'in 'Brimstone'u dine bir eleştiri niteliğinde. Filmin oyuncu kadrosunda Guy Pearce, Kit Harrington ve Dakota Johnson gibi isimler bulunuyor.

Google Haberlere Abone ol

Esra Karataş [email protected]

DUVARBrimstone, Hollandalı yönetmen Martin Koolhoven'ın din ve ensest üzerinden yaptığı bir toplum eleştirisi. İfşa, Çıkış, Başlangıç ve Hesaplaşma başlıklı 4 bölümden oluşan film insanın yeryüzünde yarattığı, yaratabileceği cehennemi tarif ediyor. İnsanlara iyilik ve güzellik öğütleyen din kitaplarının yoruma ve istismara açık olduğunu işaret ediyor.

Din istismarını gözler önüne seren film, dinin insanın elinde nasıl yoldan çıkarıcı bir silaha dönüşebileceğini gösteriyor. İncil’den yaptığı “Cehennemi dayanılmaz kılan alevler değil, sevginin yokluğudur” alıntısından yola çıkan filmde, sapkın bir babanın hastalıklı ruhunu doyurmaya çalışmasına tanıklık edeceğiz.

Koolhoven’ın yarattığı cehennem görsel anlamda doyurucu olmasına karşın, metin anlamında inandırıcılıktan uzak. Film geriye dönüşlerle ilerlediği için heyecanı yitirmeden filmin sonuna kadar gitmemizi sağlıyor. Ancak, bazı sahnelerde sergilenen tutum izleyiciyi zorluyor.

KARANLIK GÜÇLERE HİZMET EDEN PEDER

Peder toplumu ikna etmeye çalışan ruhani bir güç olmaktan çok karanlık bir kişilik olarak resmediliyor. “Size kuzu postunda yaklaşan sahte peygamberlerden sakının, içlerinde onlar yırtıcı kurtlardır” diyerek kendini tarif ediyor. Toplumun gözünü korkutup dehşet saçarak kontrolü elinde tutan peder kaslı ve güçlü vücudu ve öfke dolu gözleriyle rahipten çok karanlık güçlere hükmeden bir iblis gibi. Bu da karakteri fantastik bir noktaya çekiyor. Yönetmenin karakteri bu kadar karikatürize etmesi yine din öğesine yaptığı bir eleştiri olabilir, ancak filmin inandırıcılığını zayıflatan bir etken.

Brimstone, Martin Koolhoven, 2016 Brimstone, Martin Koolhoven, 2016

Film, pırıl pırıl bir günde göl kenarındaki genç kadının uzaklara bakışıyla başlıyor. Bu sahneye “Eski ülkede hayatta kalmak için savaşçı olmak zorundaydınız” diyen bir dış ses eşlik ediyor. Bu güneşli göl kenarını bırakıp bize cehennemi tarif edecek dünyanın kapılarını aralıyoruz. Bu dünya ilk sahnedekinin aksine olabildiğince karanlık ve depresif.

Dakota Fanning’in canlandırdığı Liz’i; kızı, eşi ve üvey oğluyla görüyoruz. Kilise ayinine katılmış. Ayini yöneten yeni rahibin ürkünç sesiyle irkiliyor Liz. Ona görünmek istemediği belli. Ardından bir doğum sancısı başladığı haberi geliyor. Liz yanında küçük kızı olduğu halde doğumu gerçekleştirmek üzere kiliseye giriyor. Bu doğum sahnelerinde ona yardım eden küçük kızın annesinin dili olması ve doğuma yardım etmesi filmin sinematografik olarak en etkili sahnelerinden.

İLGİYİ DAĞITAN GEREKSİZ AYRINTILAR

Doğumda yaşanan talihsizliğin ardından filme bir kargaşa hâkim oluyor. Bu esnada gelişen bazı olayların gereksiz bir şekilde ilgiyi dağıtmak ve filmin odak noktasını kaydırmak için tasarlandığını düşünüyorum.

Çünkü burada peder eliyle gerçekleştirilen olaylar sapkın bir baba ve rahibin davranışını besleyen eylemler değil. Polisiye bir hikâyeye kayan filmin odağını saptırıyor ve karakteri daha çetrefilli bir hale getiriyor. Bu tercih karaktere ilişkin soru işaretlerini arttırmaktan öteye gitmiyor.

Sonraki sahnelerde yolda yatan ve Çingeneler tarafından kurtarılıp bir geneleve satılan kız çocuğunu izliyoruz. Son derece ikna edici bakışlara ve duruşa sahip bir kız bu. Tüm bu erkek dünyasında yaşamayı öğrenişini de izliyoruz. Film bu birleştirmeler ve göndermelerle sonla başı birbirine bağlıyor.

Bu kurgunun filme büyük ivme kazandırdığını söyleyelim. Devam eden bölümlerde Liz’in önceki ve sonraki hayatını öğrendikten sonra son bölümde bir hesaplaşmayla karşı karşıya kalıyoruz. Burada gördüğümüz ensestin boyutları karşımızdaki sapkın ruhu anlamamıza yarıyor. Son derece sert bir şekilde yapıyor bunu yönetmen.

Game of Thrones’un 'Jon Snow’u Kit Harington’ın canlandırdığı Samuel’le yaptığı konuşmada, Liz filmin toplum eleştirisini açıkça beyan ediyor. “İsa sana tokat atana diğer yanağını da çevir” diyor ve ekliyor: “Bunu söyleyebilecek tek kişi gücü elinde bulunduran kişidir.” Liz’in annesi böyle biri. Babasının annesinin ağzına taktığı kilit insanın en küçültülmüş hali. Liz annesi gibi olmayacak, sağ yanağını çevirmeyecek ve bir savaşçı olmayı tercih edecektir.

Tüm bu acımasız ve sert gerçeklik için 'Vahşi Batı'yı tercih etmesi yönetmenin vahşetin vahametini anlatmak için seçtiğini düşünüyorum. İşaret ettiği gerçeklere katılmakla birlikte filmin daha sade bir anlatımla daha etkili olabileceğini düşünüyorum. Tüm bunlara rağmen Koolhoven'ın yarattığı cehennem görülmeyi hak ediyor.

YÖNETMEN VE SENARYO: Martin Koolhoven

OYUNCULAR: Dakota Fanning, Guy Pearce, Emilia Jones, Kit Harington, Carice van Houten, Paul Anderson

YAPIM YILI: 2016

SÜRE: 2s 28dk.

Etiketler martin koolhoven