Türkiye'nin filmi değil, ta kendisi!
Gürcan Keltek'in ilk uzun metrajlı filmi, sinemanın sınırları içinde çalışan insanlara imkanların hala açık ve uygun olduğunu gösteren şaşırtıcı bir araştırma niteliğinde. Görüntülerle ve sinemayla bir araç olarak uğraşan ve film yapımında hala meydana soruları yönelten Keltek, bugün modern sinemada örneği olmayan (Ala Eddine Slim'in işi hariç) büyük bir görsel ve duyusal deneyim yaşatıyor.
*Giona A. Nazzaro
Gürcan Keltek, çağdaş sinemada halihazırda işlenmiş ve ayrıntılarıyla anlatılmış (Fazla Mesai filmiyle) görsel yaklaşımını Meteorlar filmiyle bir adım öne taşıdı. Filmin hikayesi gevşek bir şekilde bağlanan birkaç bölümden oluşuyor ve derin bir kozmik ses-görüntü bağlantısına sahip. Çok açık bir şekilde Kürt kimliği ve savaşı işleniyor ama bunun yanında film daha kapsamlı bir açıdan bakıldığında çok konuşulan belgesel öğelerini anımsatan içeriklere de sahip.
Film gece gökyüzünde yavaşça yükselen bir Ay'la başlıyor ve bitiyor. Ve baştakiyle sondaki Ay tamamen aynı. Aralarda bir dağ avından, Kürt gerillalardan ve Türk ordusuna ve polisine karşı şiddetli protesto var. Nitekim, Keltek birçok şeyi bir filmde yapmaya çalışıyor. Belgesel ve ordu karışımı yapılan propaganda filmlerini sorguluyor. Olağanüstü derece başarılı bir görsel film yapımcısı olan Keltek, yalnızca çok özel bir bölgeyi (Türkiye'nin Güneydoğusu'nu) değil, aynı zamanda görüntü ve sesin hem izleme hem de görüntü kavramını yeniden tanımladığı tutarlı bir mitopetik evren yaratıyor.
Şık, kumlu, pek belli olmayan siyah ve beyaz görüntü her zaman kendini ayırt etme sınırında dolaşıyor. Keltek görsel özellikleri bir savaş alanıymış gibi test ediyor. Keltek görselliğe karşı savaşa girmeliymişçesine bir filmin şuanki kaynaklarla ne şekillerde çekilebileceğini bütün ihtimalleriyle yeniden düşünüyor. Ve düşünülmeyen oluyor: Film yoğun ve titreşimli kozmik bir kanvas haline dönüşüyor. İşte Keltek böylece bütün ülkenin politikasını ve tarihi anlarını ölümcül bir şekilde hatırlatıyor.
Böylece, Meteorlar Türkiye'nin kendisi! Artık "bir şey hakkında" bir film değil o "şey" in kendisi. Keltek'in manzara, hacim, derinlik, doku, ses ve görsellik diyaltiklerini çekme ve çerçeveleme becerisi Nemrut'un başında zirveye ulaşıyor. Aniden, biz artık Kürt bölgesinin kuzey sınırında değil, tamamen farklı bir zaman ve yerdeyiz. Her ne kadar kumlu görüntüler bize birinin çalıştığını (film yapımında) unutturmasa da çatışan elementlerin yoğunluğu bize Meteorların kendi limitlerini aştığını gösteriyor.
Film insanlığın gücü üstünde sürekli düşünmesine ve yaşadıkları dünyadan kaçmalarına, ama aynı zamanda savaşın devam eden halkalarına ve mateme dönüşüyor.
Bir sahnede iki yılan çiftleşme dansı yapıyorlar. Bu büyüleyici ve rahatsız edici bir görüntü. İki yılanın ayrıldığını söyleyemeyiz.
Gürcan Keltek, erotik hisler uyandıran ve mistik, sinematik saflığı kirleten bir alan yaratıyor. Filmindeki temel elementleri kabul edersek, film aynı zamanda film yapımındaki ekonomik politikayı sorguluyor. Meteorlar modern sinema haritasında yeni bir bölge. Bu sinema dünyasında bugün neler yapılacağına dair bir tasvirin gelebileceği en doğru nokta. Modern sinema dünyasında tekrar düşünmenin gerekliliğini hatırlatan zamansal olarak doğru ve çok gerekli bir kaynak.
Meteorlar şimdiden günümüzün klasiği. Ne zaman araçlara, düşüncelere ve görsellere ihtiyaç duysak tekrar dönüp bakabileceğimiz, ne zaman pozisyonumuzu tekrar tanımlamaya ve tekrar yön vermeye ihtiyaç duysak başvurabileceğimiz bir film. İşte bu kadar nadide ve değerli bir film.
*Bu yazının orijinali Film Parlato sitesinde yayınlanmıştır. Çeviri: Devrim Özcan.