Sur belgeselinin yönetmeni Zana Kibar: Adı 'Kadıköy' olsa yasaklanmazdı

Diyarbakır Sur'daki hayatı, göçü ve kültürel mirasın yok edilişini anlatan "Sûr: Ax û Welat" belgesel filminin gösterimi yasaklandı. Belgeselin yönetmeni Zana Kibar, "Sur belgeselinin adı Kadıköy olsaydı engellenmezdi" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Sur'daki abluka 2 yıldır devam ediyor. Hicran Urun ve Zana Kibar'ın, Diyarbakır Sur'daki hayatı, göçü ve kültürel mirasın yok edilişini anlatan "Sûr: Ax û Welat" belgesel filminin gösterimi yasaklandı.

Şişli Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi'nde yapılması planlanan belgesel gösteriminin engellendiği haberini alan Urun ve Kibar, “Herhangi bir yerde gösterime girmemiş belgesel sırf ismi Sur olduğu için gösterimi engellendi” diyor.

'DEMEK Kİ ABLUKA SADECE SUR'DA DEĞİL...'

Hicran Urun ve Zana Kibar, sokağa çıkma yasağının 2 yıldır sürdüğü Diyarbakır'ın Sur ilçesinde yaşananları belgesele aktarmak için 1 yıl boyunca çalıştı. Gösterime birkaç gün kala kendilerine belgeselin gösteriminin engellendiği haberi verildi. Belgeselin yönetmenleri Urun ve Kibar, belgeselin henüz herhangi bir yerde gösterime girmemesine rağmen böyle bir kararın alınmasına tepki gösterildi. Kibar,“Sur belgeselinin ismi Kadıköy olsaydı engellemezdi.

Henüz belgeselin içeriğiyle ilgili hiç kimsenin bir bilgisi yok. Belgesel herhangi bir yerde gösterime girmeden 'Bu belgeselde aykırı sözler ve yasaklanması gereken yerler var' diye bir düşünce oluşturdular. Herhangi bir yerde gösterime girmemiş, sırf ismi Sur olduğu için belgeselimizin gösterimi engellendi. Eğer belgeselin ismi Kadıköy, Beşiktaş... olsaydı engellenmezdi.  Demek ki Sur'da uygulanan abluka sadece Sur'da değil, Sur adının geçtiği her yere uygulanıyor. Bu belgeselde de bunun somut örneğini gördük” diyor.

'BİZ SUR'U ÇEKMEDİK, SUR BİZİ ÇEKTİ'

Belgeselin içeriğiyle ilgili bilgi veren Kibar, "Belgeselde Sur'un tarihi ve kültürel mirasıyla birlikte ne zamandan beri bu kentin var olduğu ve Sur'un geçmişini anlatan bir belgeseldi. Belgeselin iki formatı var. Birincisi kentin içerisi, diğeri ise 2015 yılından sonra meydana gelen göç. Biz Sur'daki insanların yaşadığı göçün hafızlara nasıl yansıdığı, göç eden insanların yeni mekanlardaki yaşantıları, abluka altındaki mahallelerde yaşayan insanların yıkıma bakış açısı ve insanların bu yaşadıkları durumlardan nasıl etkilendiğini anlatmak istedik. Sur'un bizi çeken bir özelliği var. Örneğin Sur' hiç gitmemiş insanlar üzerinde Sur'un büyük bir etkisi var. Biz de bunu belgesele aktarmak istedik.

Aslında biz Sur'u çekmedik, Sur bizi çekti. Sur'a gittiğimiz zaman burada yaşanılanların kaydedilmesi gerektiğini düşündük. Sur herkesin bildiği bir kent. Burası 33 medeniyete beşiklik etmiş. Burada 33 medeniyetin izi var. Ayrıca burası dünyanın en çok sokağa çıkma yasağının olduğu yer. Aynı zamanda Sur tarihinde belki de eşi az rastlanır bir direniş yaşattı. İnsanların evlerini, tarihini bırakmak istememesi bunun örneğini oluşturuyor. Bu anlamıyla burası sistemin hedefinde. Şu an ülkemizin üzerinde bir kara bulut var. Yarın bu sis perdesi kalktığında orada yaşanan muazzam yıkım, vahşet ve aynı zamanda insanların direngenliği de gün yüzüne çıkacak. Bu çağda kötülüğün bu kadar sıradanlaşması ileride bir kez daha hepimiz için sorgulanır olacak” dedi.

Belgeselin yönetmenleri Hicran Urun ve Zana Kibar: Belgeselin ismi Sur olduğu için engellendi

'BELGESELDE YER ALAN HER HİKAYE AYRI BİR DÜNYA'

Belgeselin yönetmenlerinden Urun da, “Yayına girmemiş bir belgeselin engellenmesinin sebebi içerisinde Sur adının geçmiş olmasından kaynaklanıyor” diyor. Urun, belgeselde yer alan insan hikayelerinin her birinin ayrı bir dünya olduğunu söylüyor: “Emniyet müdürlüğü, kendini Kültür Bakanlığı'nın yerine koyup belgeselimizi engellemeye çalıştı. Bizler göç eden insanların ne istediklerini dinledik. İnsanlar bunu anlatırken tamamen kendi duygularıyla anlatıyordu. Orada yaşayan insanların en büyük sitemlerinden biri de kendi seslerini duyuramamaları. Belgeselde yer alan her bir hikaye ayrı bir dünya. İnsanların tüm yaşananlara rağmen dimdik ayakta kalmaları çok etkileyici."

'ROZERİN ÇUKUR'UN ANNESİNİN ANLATTIKLARI...'

Urun, belgeselde kendisini en çok etkileyen bölümlerden birini Sur'daki sokağa çıkma yasaklarında öldürülen 17 yaşındaki Rozerin Çukur'un annesinin anlattıkları olduğunu belirtiyor. Urun, belgeselin gösterime girmesi için çalışmalarına devam ettiklerini belirterek son olarak şunları söyledi: “Sur'dan göç eden ailelerle görüşürken çok etkilendim. Bu örneklerden biri de sokağa çıkma yasaklarında öldürülen Rozerin Çukur'un annesinin anlattıkları... Bu durumdan etkilendiğimi fark eden bir anne beni teselli etmeye çalıştı. Aslında bizim yapmamız gereken şeyleri onlar bize yaptı. Konuştuğum kadınlar, 'Sur neyse Cizre odur, Nusaybin neyse Sur'da odur, Kobane neyse Sur'da odur' diyor. Bu anlamda anlatılan ve yaşanılan hikayeler de birbirine çok benziyordu.”