Diyarbakır'ın sinema salonunda 50 yıl!
Abdülkadir Aydın, 50 yıl önce gazoz satıcısı olarak adım attığı Dilan Sineması’na yöneticisi oldu. Dilan Sineması kapısına kilit vuralı çok oldu ama Aydın’ın sinema işletmeciliği hâlâ sürüyor. Kimi gün hiç müşterisi olmasa da Diyarbakır’da alternatif filmler gösteren Şehir Sineması’nın kapısını her sabah aynı heyecanla açıyor.
DİYARBAKIR - “O tarihlerde Hürriyet gazetesi ‘Türkiye’nin ve Balkanlar’ın en büyük sineması’ gibi bir manşet atmıştı. Sinemadan da büyük bir fotoğraf koymuşlardı.” Diyarbakır’ın ilk dev alışveriş merkezi Diyar Galeria’da, Şehir Sineması’nın kapısında konuştuğumuz Abdülkadir Aydın, Dilan Sineması’nın ne kadar büyük ve lüks bir sinema olduğunu, gazete manşeti üzerinden böyle anlatıyor.
Galeria alışveriş merkezi ilk yılların görkeminden çok şey kaybetmiş. Yürüyen merdivenleri artık yürümüyor, ışıl ışıl katlar artık loş ve hâlâ burada faaliyet yürüten birkaç iş yeri, neredeyse müşterisiz. Kamu için çalışan mahkûmlar, ellerinde paspaslarla yerinden çıkmış, yıllar içinde kirden kararmış karoları temizliyorlar. Sesler, alışveriş merkezinin geniş ve boş üçüncü katında yankılanıyor. İki sinema salonu arasındaki boş dükkânların camekanlarını Şehir Sineması’nın afişleri süsülüyor.
Sinemanın küçük ve bir sürü eşyayla dolu gişesinde tek başına oturuyordu Abdülkadir Aydın. Önündeki bilgisayardan bir şeyler okuyordu. Sinema için bilet almak değil, sinema hakkında konuşmak istediğimizi öğrendiğinde bilgisayarı kapattı. Gişenin yan tarafına sandalye çekti ve “Dur, önce bir çay demleyeyim” dedi.
16 YAŞINDA MÜDÜR
Alışveriş merkezlerinin dışında sinemaya giden herkesi, belli bir yaşın üstünde tarif etmek gerekiyor. Ve onlar, film aralarında gazoz ve benzeri şeyler satan satıcı çocukların seslerini iyi hatırlarlar. Sinemacılıkta 50'nci yılın içinde olan Abdülkadir Aydın’ın sinema macerasına sebep yoksulluk oluyor: “Ailem yoksuldu, yazılı kağıdı alacak param bile yoktu. Sinemada gazoz satan arkadaşlarım vardı. ben de para kazanmak için Dilan Sineması’nda gazoz satmaya başladım. Sinemayı çok sevdim. İnsanların birlikte film izlemesini de sinemada film izlemeyi de çok sevdim. Bir daha da ayrılmadım sinemadan.”
İlkokuldan sonra okula devam etmeyen Aydın, bütün zamanını sinema salonunda geçirmeye başlar. Sinemanın çok sevildiği, biletlerin günler önceden satıldığı, insanların en iyi kıyafetlerini giyerek sinemaya akın ettiği yıllardır. Aydın, sinemanın bu güzel yılları boyunca Dilan Sineması’nda gazoz satar. Biraz yaş ve epey deneyim edinince, terfi ederek teşrifatçı olarak çalışmaya devam eder:
“Sonra Site Sineması açıldı. Beni oraya çağırdılar. Sinemanın sahibi müdür olmamı istedi. Daha 16 yaşındaydım ve diğer çalışanlar 30-40 yaşındaydı. Benden yaşça büyük insanlara müdürlük yapmayı kabul etmek istemedim. Sinemanın sahibi herkesi topladı ve ‘Abdülkadir’i müdür yapmak istiyorum, itirazı olan var mı?’ diye sordu. Kimse itiraz etmedi, çünkü herkes biliyordu haksızlık kabul etmediğimi ve çalışanların haklarını savunduğumu. Zaten sinemanın sahibi de bazen, ‘Sen sinemanın müdürü müsün yoksa sendikacı mısın?’ diye soruyordu.”
DİLAN SİNEMASI SARAFYAN’IN ESERİ
Dilan Sineması mimarisiyle de dikkatleri çeken bir sinema. Sinemanın sahibi Nejat Dilan, Dilan Sineması’nı kurmadan önce de yani 1950’li yılların başında, kardeşleriyle birlikte Diyarbakır’da yazlık ve kışlık sinemalar işletiyordu. 1938 yılında Halkevi olarak faaliyet gösteren binada sinema salonu da vardır. Nejat Dilan burayı sinema salonu olarak inşa etmeye karar veriyor. İtalya’dan Ermeni mimar Harutyan Sarafyan’ı getirtiyor bunun için.
Dilan Sineması’nı dönemin İtalyan opera binalarından esinlenerek 3 kat olarak inşa ediyor Sarafyan. 1900-2000 kişi alan sinemanın 70 tane locası vardır. 2 bin 300 metre kareye üzerinde içerisinde dükkanlar ve pansiyonların da bulunduğu, dönemin en büyük kompleksidir Dilan Sineması. “Türkiye ve Balkanlar’ın en büyük sineması” unvanını boşuna almamıştır.
Dilan Sineması Dağkapı’dadır. Dağkapı, hem ticaret hem de tarihi konumu açısından önemlidir Diyarbakır için. Dilan Sineması’ndan sonra Diyar Galeria’nın da burada açılmış olması boşuna değildir. Son 15 yılda ise birçok şey gibi şehrin eğlence anlayışı da değişti elbette. Yeni mekanlar ve özellikle dev alışveriş merkezleri Dağkapı’dan uzak semtlerde açıldı. Dilan Sineması yıllar önce, Diyar Galeria ise son yıllarda gözden düşen mekanlar olarak fiziksel varlıklarını sürdürüyorlar.
Buna rağmen Diyar Galeria, Amed Şehir Tiyatrosu ve Abdülkadir Aydın’ın tek başına ayakta tutmaya çalıştığı Şehir Sineması dolayısıyla kültür sanatın nefes aldığı bir yer olarak göze çarpıyor.
DİLAN SİNEMASI’NIN SON YILLARI
“Hangi filmler ilgi görürdü” diye sorduğum Aydın’a göre Yılmaz Güney’in son dönem filmlerinin başka bir anlamı vardır Diyarbakır için. Abdülkadir Aydın, Dilan Sineması’nın son yıllarında gösterime giren ve ‘olay olan’ filmler hakkında ise şu bilgileri verdi: “Sürü filmi gösterime girdiğinde büyük olay oldu. Kemal Sunal’ın oynadığı Propaganda filmi ile Mem û Zîn filmi de olay olmuştu.”
Aydın’ın sözünü ettiği üç film de bölgedeki kimi sorunları konu alan filmler. Suriye ile Türkiye arasına çekilen sınırı anlatan Sinan Çetin imzalı Propaganda gösterime rahat girmişti. Ancak Xanî’nin eserinden sinemaya uyarlanan Ümit Elçi’nin Mem û Zîn filmi için aynı şeyleri söylemek mümkün değil.
Aydın’ın ‘olay oldu’ dediği bu filmler, Diyarbakırlı sinema izleyicisinin eğilimini de gösterir nitelikte.
12 EYLÜL ZİNDANINDA 6 YIL
Abdülkadir Aydın sinema işletmeciliği yaparken siyasetten de uzak duramamış bir insan. Gönlünün yarısı sinemada ise diğer yarısı halk için atmış: “Bir gün sinemada 400 kadar genç insan vardı. bizim arkadaşlardan biri dedi ki, ‘Bunlar Öğretmen Okulu’nun öğrencileri, bunlar faşisttir, Kürt ve işçi düşmanıdır.’ Filmin arasında bir arkadaşımız sahneye çıktı ve faşistlere laf söyledi. Sinema birbirine girdi. Yaralananlar oldu. Bu ‘Kürt düşmanı’ olanlardan biri Erganili bir Kürt’tü. Adamın Kürtçe konuştuğunu duyunca siyasetin başka bir şey olduğunu düşünmeye başladım.”
Siyasetin başka bir şey olduğunu düşünmeye başlayan Aydın, bundan sonra siyaseti daha yakından izlemeye başlıyor. Zaten bütün sol örgütlerin, sendikaların toplantıları, büyük konserler hep Dilan Sineması’nda yapılıyor. 1980’de Newroz Dilan Sineması’nda kutlanır. Olay çıkar ve Aydın tutuklanır. Kendi söylemiyle 12 Eylül zindanında 6 yıl hapis yatar ve 6 yılın sonunda “pardon” bile demeden salıverirler onu. Aydın, hapiste geçirdiği zamanı şöyle anlatıyor: “Hapisteydim ama sinema ile kopmadım. Patron çocuklarımı harçlıksız bırakmadı. Çıktıktan birkaç gün sonra ise işimin başına döndüm.”
1990’lı yıllara gelindiğinde, Aydın’ın hayatında sinemadan çok siyaset vardır artık. İnsan Hakları Derneği ve Halkın Emek Partisi ve devamı partilerde görev almaya başlar. Vedat Aydın için düzenlenen cenaze töreninde açılan ateşle başından yaralanır ve o arbede içinde rastlantıyla kurtulur.
Sonunda bir gün Dilan Sineması’nın sahibi Nejat bey sorar: “Abdülkadir, artık bir karar ver, sinema mı siyaset mi?” Aydın, artık emekli de olmuştur ve siyasetten yana karar verir. Şimdi Kürt siyaseti içinde tanınan birçok isimle birlikte çalışmıştır.
Aydın, “Benim siyaset anlayışım halktan, mazlumdan yana olmaktır” diyor. İHD’de çalışırken ya da HEP ve diğer partilerde görev üstlenirken de bunu önceler. Ve aslında şimdi de böyledir. Birlikte çalıştıktan sonra belediye başkanı olan siyasetçiler zaman zaman “Senin için ne yapabiliriz?” diye sormuşlar. Aydın, “Belediye başkanlarından sadece sinema için bir şeyler istedim. Diyarbakır’da sinema olsun, yoksullar da sinemaya gidebilsin istedim” diyor.
SİNEMA, YENİDEN
Diyar Galeria zamanla eski albenisini kaybedince, üçüncü kattaki dört sinema salonu da sahipsiz kalır. Bu sinemayı kim canlandıracak? İlk akla gelen isim Aydın oluyor elbette. Dönemin Yenişehir Belediyesi Başkanı Fırat Anlı, bu sinemaları işletmesini istiyor. Ancak belediye bürokrasisi ile çalışmak hiç kolay değildir.
Birçok sıkıntının ardından sinema salonlarından birini satın alıyor Aydın. 2008 yılından başlayarak Diyar Galeria’daki sinema salonlarından birini Şehir Sineması adıyla işletmeye başlayan Aydın, “Alışveriş merkezlerinde gösterime girmeyen filmleri gösteriyorum burada. Aslında 2015’e kadar işler iyiydi. Ancak çatışmalar başladı, hemen karşıda gösteriler yapıldı. Her gün olaylar çıkıyordu ve polis göstericileri buraya kadar gaz bombasıyla kovalıyordu. Bu olaylardan sonra insanlar sinemaya gelmemeye başladı. Bazen günde sadece iki kişi için film oynatıyorum” diyor.
Aydın’ın filmleri oynattığı kabine de çıkıyoruz. Dev bir sinema makinesi, film makaraları görmeyi umuyorum. Ancak DVD benzeri bir alet göstererek, “Filmleri artık bununla oynatıyorum” diyor. Alışveriş merkezlerinde sabun köpüğü filmlere gidenleri eleştiriyor. “70’li yılları çok özlüyorum” diyor, “O zaman her şey daha gerçekti, insanlar daha duyarlıydı. Şimdi her şey yozlaştı.”