Cannes 2018: Kadınların yılı!

İsveç Kültür ve Demokrasi Bakanı Alice Bah Kuhnke, Afrikalı olmasıyla tüm panelistlerden daha çok ilgi çekti. Konuşması sırasında bir ara çok heyecanlandı ve ayağa fırlayıverdi. İsveç’in oldukça feminist bir hükümete sahip olmasına karşın hala sorunlar olduğunu belirtip konuyu hep sıcak tutmak ve hoş olmasa da her gün cinsel saldırıyı konuşmak gerektiğini, ancak kararlı olunursa başarıya ulaşılabileceğini, yoksa elli yıl sonra da aynı konuyu tartışıyor olacağımızı söyledi.

Google Haberlere Abone ol

Ahmet Boyacıoğlu

DUVAR - Cannes Film Festivali’nde bu yıl en çok kadınların sesinin çıktığını söylersek yanlış olmaz. Önce Oscar Ödüllü jüri başkanı Cate Blanchett’in başını çektiği 82 kadın kırmızı halıda bir protesto gösterisi yaptılar. Festivalin 71 yıllık tarihinde sadece 82 kadın yönetmenin filmi yarışma bölümüne seçilebilmiş. Buna karşılık kırmızı halıda yürüme şerefine ulaşan erkek yönetmen sayısı 1866 imiş. Böyle istatistikleri kim araştırır, çok merak ediyorum. Sanki hayatın diğer alanlarında kadın – erkek eşitliği varmış da sinema konusunda haksızlık yapılıyormuş gibi bir yanlış düşünce ortaya çıkmıyor mu? Örneğin G20 zirvesi yapıldığında fotoğrafta kaç kadın lider görüyorsunuz? Fransız Sinema Merkezi Başkanı Frederique Bredin, Fransız Kültür ve Demokrasi Bakanı Françoise Nyssen ve Festival yöneticileri Thierry Fremaux ile Pierre Lescure, kadınlar kırmızı halının merdivenlerinde poz verirken en arkada eylemi izlemekteydiler ve bu belki de günün en garip görüntüsüydü. "Siz protestoya devam edin, biz de arkadan izleyelim ve size destek veriyormuşuz gibi bir hava oluşsun. Nasıl olsa yapacak pek fazla şey yok" demiş olabilirler mi?

Gösterişten uzak, az haber değeri olan ama kesinlikle çok daha önemli ikinci bir toplantı, İsveç Film Enstitüsü tarafından düzenlendi. Konusunu Türkçeye #MeToo’dan 'Film endüstrisinde değişim istiyoruz’ diye çevirebileceğimiz, cinsel taciz ve kadına şiddetin önlenebilmesi için süregelen çalışmaların tartışıldığı toplantıya İsveç Kültür ve Demokrasi Bakanı Alice Bah Kuhnke, Fransa Kültür ve Demokrasi Bakanı Françoise Nyssen ve İsveç Film Enstitüsünün yöneticisi Anna Serner katıldı. Salonda ayrıca Finlandiya, Estonya ve Belçika Kültür Bakanlarının da bulunduğu anons edildi. Toplantının yapıldığı 250 kişilik salon tamamen doluydu. (Bir ayrıntıya değinmeden geçemeyeceğim. Yazarken parmaklarım hep ‘Kültür’den sonra ‘Turizm’e gitti. Ne de olsa alışkanlık. Oysa Avrupa, Kültür ile Demokrasi’yi bir arada görüyor) Dönelim salonun doluluğuna... Salon doluydu ve çoğunluk kadınlardaydı. Şöyle bir baktım da salonda kameraman ve fotoğrafçılar dahil yaklaşık kırk erkek vardı. Yüzdeye vurunca %16 ediyor. Tabii ki bu erkeklerin konuya ilgisiz olduğunu göstermez.

'BAŞIMIZDAKİ ERKEĞE HESAP VERMEK ZORUNDA MIYIZ?'

Öncelikle not aldığım önemli cümleleri peşpeşe yazayım: ‘Hala başımızdaki erkeğe hesap vermek zorunda mıyız?’, ‘Kırk yaşına gelince neden ortadan kayboluyoruz?’, ‘Susmayacağız’, ‘Bu bir cinsiyetler arası savaş değil, insan hakları konusudur’, ‘Cinsal tacize karşı sıfır hoşgürü talep ediyoruz’, ‘Gücünüzü kullanın’, ‘Şimdi eylem zamanı’.

İsveç Kültür ve Demokrasi Bakanı Alice Bah Kuhnke, Afrikalı olmasıyla tüm panelistlerden daha çok ilgi çekti. Konuşması sırasında bir ara çok heyecanlandı ve ayağa fırlayıverdi. İsveç’in oldukça feminist bir hükümete sahip olmasına karşın hala sorunlar olduğunu belirtip konuyu hep sıcak tutmak ve hoş olmasa da her gün cinsel saldırıyı konuşmak gerektiğini, ancak kararlı olunursa başarıya ulaşılabileceğini, yoksa elli yıl sonra da aynı konuyu tartışıyor olacağımızı söyledi.

Panelistlerden Toronto Film Festivali’nin yönetmeni Cameron Bailey Festivali'nin yirmi bir seçicisinden dokuzunun kadın olduğunu söyledi, arkasından da 'Eğer birini işe alacaksanız bir kadını tercih edin' dedi. İki cümlesi de çok alkış aldı. Sanıyorum nereye geldiğinin ve neyle karşılaşacağının farkındaydı ve önceden hazırlanmıştı.

ABD'NİN VAHİM HALİ

Fransız Bakan Françoise Nyssen ve kadın ile erkek arasındaki eşitlikten sorumlu müşteşar Marlene Schiappa (tabii ki) Fransızca konuştular. Bol miktarda ‘kadın, eşitlik, örgütlenme, daima, dayanışma, çoğunluk bizde’ gibi sözcükler kullandılar.

Güney Kaliforniya Üniversitesi'nden Prof. Stacy Smith ABD’den rakamlar verdi. 900 film incelenerek yapılan bir araştırmada filmlerin sadece %12’sinde eşit bir rol dağılımı olduğunu, son on yılda çekilen filmleri yöneten 1223 kişiden sadece %4’ünün kadın olduğunu söyledi. Anlayacağınız durum ABD’de de vahim.

Günün yıldızı İsveç Film Enstitüsü Yöneticisi Anna Serner idi. Son derece kendinden emin, elindeki mikrofona hakim ve benim burada yazamayacağım derecede ağır küfürlerle konuştu. Bazı insanlara küfür etmek yakışır ya, Serner de öyle biri, insan dinlerken rahatsız olmuyor. Önce sinema okumak istediğini, ancak erkeklerin arasında fazla şansı olmadığını fark ederek hukuk eğitimi aldığını ve ‘daha güçlü olarak geri döndüğünü’ belirterek söze başladı. Önlerine destek başvurusuyla gelen senaryoların genelde birbirine benzediğini, ‘yapım kalitesi’ni de göz önüne alarak karar verdiklerini söyledi. Son toplantıdan sonra desteklenen kadın yönetmen oranının %26 olduğunu fark etmişler ve bundan hiç memnun olmamışlar. Hedefleri 2020 yılında kadın erkek oranının eşit olmasını sağlamakmış. Anna Serner İsveç’in değişime giden yolda dünyada lider ülke olmasından memnuniyet duyduğunu da sözlerine ekledi. Sanıyorum önümüzdeki yıllarda da bu tür toplantılar devam edecek. Cin şişeden çıktı bir kere.

Galiba çok ‘kadınsal’ bir yazı oldu. Halime Güner şimdi benimle gurur duyacak.

Jafar Panahi'nin Cannes Film Festivali'ndeki boş koltuğu!Jafar Panahi'nin Cannes Film Festivali'ndeki boş koltuğu!

Güneşin Kızları ve 'ekstremist' IŞİDGüneşin Kızları ve 'ekstremist' IŞİD

Kürt kadınların yaşadıklarını anlatan Güneşin Kızları filminden ilk sahneKürt kadınların yaşadıklarını anlatan Güneşin Kızları filminden ilk sahne

'Güneşin Kızları'nın yıldızı: Gülşifte Ferahani kimdir?'Güneşin Kızları'nın yıldızı: Gülşifte Ferahani kimdir?