Altın Palmiye’yi ‘Parazit’ kazandı
72. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye ödülü sahibini buldu. Festivalin son günlerinde izlediğim ve çok beğendiğim ‘Parazit’, Güney Koreli yönetmen Bong Joon-Ho’ ya büyük ödülü getirdi.
Ahmet Boyacıoğlu
Cannes Film Festivali’nin ödülleri açıklandı. Elia Sulieman’ın yönettiği ‘It Must Be Heaven’ Özel Mansiyon kazandı. En İyi Senaryo Ödülü, ‘Yanan Bir Genç Kadının Portresi’ (Portrait de la Jeune Fille en Feu) ile Celine Sciamma’nın oldu. Bu karar için ‘olmayan bir senaryonun ödülü’ değerlendirmesini yapsam acaba ayıp olur mu? Bir adada portresi yapılacak bir genç kadın, ressam ve bir hizmetçi kız arasında geçen, beş cümle ile özetlenebilecek, hiçbir sürpriz içermeyen bir senaryoya neden bu ödül verildi, anlamak mümkün değil. Büyük bir olasılıkla jüri filmi beğendi, ancak verebilecek başka bir ödül bulamadı.
En İyi Kadın Oyuncu Ödülünü, ‘Küçük Joe’ (Little Joe) filmindeki performansı için İngiliz oyuncu Emily Beecham aldı. Oyunculuk iyi olmakla birlikte film çok sıradandı.
Bir başka şaşırtıcı karar, En İyi Yönetmen Ödülü’nün ‘Genç Ahmed’ (Le Jeune Ahmed) filmi için Jean – Pierre ve Luc Dardenne kardeşlere verilmesiydi. Daha önce iki kez Altın Palmiye’yi kazanan Dardenne kardeşler, gittiği caminin imamının etkisiyle radikalleşen 13 yaşındaki bir gencin hikayesini anlattıkları filmle yarışmadaydı ancak bu 80 dakikalık öykü, senaryonun zayıflığı nedeniyle etkileyici olmaktan uzaktı. Yapacak bir şey yok, Jürinin nereye konacağı hiç belli olmaz.
Jüri Ödülü Kleber Mendonça Filho ve Juliano Dornelles’in yönettikleri ‘Becurau’ ve Ladj Ly imzalı ‘Sefiller’ (Les Miserables) arasında paylaştırıldı. ‘Becurau’ festivalde izleyemediğim filmler arasındaydı. ‘Sefiller’ ise çok önemli bir toplumsal sorun olan ‘şiddet ve varoşlardaki yüksek suç oranı’ konusunu işleyen, biraz TV filmi havasında bir yapımdı.
En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nün Antonio Banderas’a gitmesine sevindim. Aslında Pedro Almodovar’ın başarılı bir film olan ‘Acı ve Görkem’ (Pain and Glory) için En İyi Yönetmen ya da En İyi Senaryo Ödülü’nü alması daha iyi olurdu. Ancak filmde Almodovar’ı canlandıran ve çok iyi bir oyun çıkartan Banderas da bir ödül hak ediyordu.
Jüri Büyük Ödülü’nü ‘Atlantics’ ile Mati Diop kazandı. Daha önce de yazdığım gibi yarışmaya seçilme başarısını gösteren ‘ilk Afrikalı, siyah, kadın yönetmen’ olarak adından çok söz edilen Diop’a jüri de kayıtsız kalmamış oldu.
Ve Altın Palmiye: Festivalin son günlerinde izlediğim ve çok beğendiğim ‘Parazit’, Güney Koreli yönetmen Bong Joon-Ho’ ya büyük ödülü getirdi. Çok iyi bir film. Mutlaka izleyin.
Cannes Film Festivali ile ilgili bu son yazıda, yarışma dışı olarak gösterilen Claude Lelouch imzalı ‘Bir Hayatın En Güzel Yılları’ndan (The Best Years of a Life) söz etmek istiyorum. Festivaller, zamanında büyük başarı kazanmış yaşlı sinemacıların yeni filmlerini, iyi olmasalar da jest olsun diye programları alırlar ve bu filmler genellikle yarşma dışı ya da özel gösterim adı altında izleyicilere sunulur. Ben açıkcası boş zamanım olduğu için ve biraz da merakımdan ‘Bir hayatın En Güzel Yılları’nı izlemeye karar verdim.
‘Bir Hayatın En Güzel Yılları’, 1966’da çekilen, Altın Palmiye ve En İyi Yabancı Film Oscar’ının ardından kırk kadar uluslararası ödül kazanan ve Claude Lelouch’a dünya çapında ün getiren ‘Bir Kadın Bir Erkek’ (A Man and A Woman) filminin 52 yıl sonra aynı oyuncularla çekilen devam filmi. Filmde Anouk Aimee ve Jean Louis Trintignant’ın yanı sıra, ilk filmde onların çocuklarını canlandıran Souad Amidou ve Antoine Sire de oynuyor.
Filmin hazırlık ve çekim süreci de çok ilginç. Claude Lelouch, ‘Bir Kadın Bir Erkek’’in ellinci yıldönümü için düzenlenen partide Anouk Aimee ve Jean Louis Trintignant’ı konuşurken izliyor ve onları tekrar bir araya getirip aşk ve yaşamla ilgili son sözlerini söyleyecekleri bir film yapmanın çok ilginç olacağını düşünüyor. Başlarda Jean Louis Trintignant’ı ikna etmek pek kolay olmuyor. Sonunda Lelouch, ‘Çekelim, beğenmezsek gösterime çıkmayız’ önerisini yapıyor ve Trintignant’ın onayını alıyor.
Film 13 günde çekilmiş, ikinci gün iki eski sevgilinin yıllar sonra ilk kez karşılaştığı, 19 dakika süren bir sahne varmış. Bu sahneden sonra Lelouch biraz rahatlamış. Öykü çok basit, aradan geçen yıllardan sonra Jean Louis Trintignant artık bir yaşlı bakım evinde ve oğlunu bile tanıyamayacak durumda. Oğul eski sevgili Anouk Aimee’yi buluyor ve ondan babasını ziyaret etmesini rica ediyor.
‘Ölüm yaşadığımız için ödemek zorunda olduğumuz vergidir’
- Doktor musunuz? - Evet - Uzmanlık alanınız? - Kalp - Kardiolog musunuz? - Aşık olduğum zaman evet.
Karşımızda hayat, aşk ve yaşlılık üzerine çok güzel yazılmış repliklerle ilerleyen, inanılmaz nostaljik bir film var. Yönetmen 1966 yapımı ‘Bir Kadın, Bir Erkek’ten aldığı görüntüleri ve müziği o kadar güzel bir şekilde filmin içine yerleştirmiş ki, ilk filmi izlememiş olsanız da büyük bir keyif alıyorsunuz.
Önümüzdeki yıl tekrar birlikte olmak dileğiyle.