YAZARLAR

Sinemanın yüzünü çocuklar da güldüremez!

Bu hafta yayınlanan bir rapor, sinema sektörünün küresel çapta toparlanma eğilimine girdiğini gösteriyor. Seyirci sayıları düzenli olarak artıyor, eski düzeyine yaklaşıyor. Peki Türkiye’de durum böyle mi? Bu soruya ‘evet’ demek olanaksız. Türkiye’de salon sahipleri ve yapımcılar bilet fiyatlarına yüzde 400 zam yapmakta buldular çareyi. Bu da seyirciyi daha da uzaklaştırdı salonlardan.

Pandemiyle birlikte krize giren sinema sektörü, küresel çapta ufak ufak toparlanıyor. Seyircinin salonlara dönüşü belki beklenildiği kadar hızlı olmuyor ama her dönem üzerine koyarak gelişmeye devam ediyor. Sektör tahminlerinde bulunan Gower Street Analytics birkaç gün önce, pandemi öncesinde 42 milyar doların üzerinde olan sektör büyüklüğünün 2023’de 32 milyar doları geride bırakacağını öngören bir rapor yayınladı. Pandeminin ilk yılında 11.8 milyar dolara düşen sinema ekonomisi, 2021’de 21, geçen yıl ise 29 milyara çıkmıştı.

ABD ve Kanada’nın istatistiklerini yayınlayan https://www.boxofficemojo.com/ sitesinin verilerine göre pandeminin küresel boyut kazandığı 2020’de 2 milyar dolara kadar düşen toplam gişe geliri, bir sonraki yıl yaklaşık 4.5, 2022’de ise 7.3 milyar dolara kadar çıkmıştı. Bu yıl ise yılın üçte biri geride kalırken 2.5 milyar dolara yaklaşmış görünüyor, ki ABD’de yüksek sezon daha yeni başlıyor. Yani 10 milyar dolar civarlarına yaklaşması muhtemel bu yılki gişe hasılatının. Böyle giderse 2024 yılında pandemi öncesi döneme, yani 11 milyar doların üzerine çıkması normal olacaktır.

Meselenin Türkiye ayağına geçmeden önce karşılaştırma yapabilmek için bu artıştaki seyirci gelişimine de bakmakta yarar var. https://www.statista.com/ verilerine göre ABD ve Kanada piyasasında pandemi öncesinde 1 milyar 200 milyon ile 1 milyar 300 milyon aralığında olan toplam satılan bilet adedi, 2020'de 223 milyona düştükten sonra, 2021'de 498 milyon, 2022'de 813 milyon olarak gerçekleşti. Yani seyirci gerçekten salonlara dönüyor oralarda. Görüldüğü gibi toplam hasılat da yavaş yavaş toparlanıyor.

Ama bizde her şey memleket usulü işliyor tabii ki. Yani kriz seyircinin sırtına yükleniyor. Örneğin ABD’de pandemi öncesinde 9.5 dolar civarında olan ortalama bilet fiyatı, 2023’te 10 doların üzerinde kabaca yüzde 10’luk bir artış söz konusu. Türkiye’de ise 2020’de 17 TL olan bilet ortalaması bu yıl itibarıyla 69 TL’ye çıkmış durumda. Yani 28 Nisan 2020’de 2.4 dolar (kur 7 TL) olan sinema bileti, 27 Nisan 2023 itibariyle kur 19.5 TL olduğu halde 3.5 doların üzerine çıkmış durumda. Yani salon sahipleri ve yapımcılar üç yılda TL bazında yüzde 400’ün üzerinde, dolar bazında ise yüze 45 zam yapmış durumda.

Haliyle, pandemi öncesinde yani 2019'da 980 milyon TL (31 Aralık 2019 kuruyla 164 milyon dolar) hasılat elde eden sektör, 2022’de 1 milyar 350 milyon dolar (31 Aralık 2022 kuruyla 72 milyon dolar) kazanmış. Yani bütün yükü seyirciye yıkmasına rağmen eski günlerinden çok uzakta. Bu yıla gelirsek, yılın ilk dört ayında 800 milyon TL’lik bilet kesilmiş.

Peki, bilet fiyatlarında hal böyleyken, dünyada olduğu gibi bizde de seyirci sayılarında umut verici bir artış söz konusu mu? Burada da işler gayet yerli ve milli ilerliyor. Sektör krizi seyirciyi yeniden salonlara çekmek, yeni seyirci yaratmak gibi kalıcı çözümlerle aşmak yerine faturayı sinemaseverlere kesmeyi tercih ediyor. 60-70 milyonlardan pandemi döneminde 10 milyonlu rakamlara gerileyen seyirci sayısı, 2022'de 36 milyona ancak ulaşabilmişti. Türkiye için hareketli sezon olarak kabul edilen kış ayları biterken hali hazırdaki seyirci sayısı 11.5 milyona ancak ulaşmış durumda. Yani zaten kriz emarelerinin baş gösterdiği pandemi öncesinde yaklaşmaktan çok uzakta gişe rakamları. Karşılaştırmak için bir örnek verirsek, sektörün kan kaybetmeye başladığı 2019'da ilk dört ayın sonunda 21 milyon bilet kesilmişti.

Bu sonuçta, seyirciyi salonlara çekmeyi başaran Şahan Gökbakar, Cem Yılmaz, Ata Demirer, Gülse Birsel vb. isimlerin dijital platformlara yönelmesinin de payı büyük. ‘Kolay’ ve ‘risksiz’ para yalnızca bu isimleri değil, sektörün büyük oyuncusu olan yapımcıları da dijital platformlara yöneltiyor. Haliyle sinema salonlarını zor bir süreç bekliyor. Çünkü fahiş fiyat artışlarıyla faturayı seyirciye yıkma sürecinin de sonuna gelindi belli ki.

Birkaç yıldır sinema salonlarını çocukların ayakta tutuyor olmasına dikkat çekerek bitirelim. 2019’da sadece bir çocuk filmi top on listesine girebilmişken, 2020’de iki, 2022’de ise üçe çıktı. Bu yıl ise biri gişenin lideri olmak üzere dört çocuk (ya da çocuklarla izlenebilecek) yapım şimdiden ilk ondaki yerini almış durumda. Çocuk filmlerinin şöyle de bir özelliği var tabii, çoğu aile evlatlarına eşlik ettiği için her filme iki bilet satılıyor. Bu da filmlerin gişesinin yüksel olmasının önemli nedenlerinden… Ortalığı bir süreliğine çocuk filmleri saracak, sonra çöküş devam edecek. Benzerini komedilerde, korku filmlerinde de gördük çünkü.

Ezcümle daha önce bu köşede yazıldı ama belirli aralıklarla tekrar etmekte yarar var. Türkiye’de sinema sektörü kendine gelebilmiş değil, hatta çok uzağında. Yapımcı ve salon sahipleri de krizin bütün faturasını seyirciye yıkmakta ısrar ediyor. Ama unuttukları bir şey var. Seyirci film izlemenin yolunu her türlü bulur. Kısa vadeli kazançların peşinde koşmak en çok bunu düşünenleri vuruyor.