Sırra kadem basan fizikçi

Leonardo Sciascia, 'Majorana Kayıp' kitabında hem bir karakter çözümlemesine imza atıyor hem de Majorana’nın kayboluş hikâyesini bilim, felsefe, tarih, politika ve edebiyatla harmanlayarak inceliyor.

Google Haberlere Abone ol

Roma Fizik Enstitüsü’nün 1930’lardaki parlayan yıldızı Enrico Fermi, “bir dâhi” diye nitelediği öğrencisi Ettore Majorana için “yirminci yüzyılın Gelileo’su ve Newton’ı” demişti.

Fermi dışında, Werner Heisenberg ve Antonio Carelli gibi dönemin ileri gelen bilim insanlarıyla çalışan, ilk gençlik çağındaki mühendislik öğreniminin ardından fizik doktorası yapan, ilk bilimsel makaleleri 1923’te yayımlanan ve nötrondan bahseden ilk kişi olan Majorana, teorik fizik konusunda 1930’larda parmakla gösteriliyordu.

Kuantum fiziği dendiğinde akla ilk gelen isimlerden olan Majorana, atom fiziği konusundaki makaleleri yayımlandığında yirmili yaşlarının ortasındaydı. Yakınları tarafından işine tutkuyla bağlı, yeri geldiğinde bu tutkuyu çılgınlık seviyesine taşıyan ve içine kapanık biri diye tanımlanan Majorana; 25 Mart 1938’de, ardında biri ailesine diğeri Napoli Fizik Enstitüsü Başkanı Carelli’ye iki mektup bırakarak Palermo’ya giden gemiye bindi ve kendisinden bir daha haber alınamadı. Kayboluşuyla ilgili iddialar ortaya atıldı, dedikodu kazanları kaynatıldı, hatta Majorana’nın sırra kadem basmasının bir fizik deneyi olduğunu söyleyenler ve meseleyi kuantum fiziğiyle ilişkilendirenler çıktı. İntihar ettiğini düşünenler ve gizli servislerin onu öldürdüğünü ortaya atanlar oldu. Kısacası Majorana’nın gidişi ve geri dönmeyişi, gizemli bir vaka olarak tarihte yerini aldı.

Sicilya ve İtalya tarihindeki karanlık olayların anlatıcısı Leonardo Sciascia, tıpkı Aldo Moro’nun kaçırılıp öldürülmesi ve Sicilya’dan dünyaya yayılan mafyayla ilgili araştırmalarındaki gibi ünlü fizikçinin esrarengiz biçimde ortadan kayboluşunu da bir dedektif misali soruşturmuş. Kendi ifadesiyle “felsefi polisiye” olan 'Majorana Kayıp' başlıklı kitabında yazar; hem bir karakter çözümlemesine imza atıyor hem de Majorana’nın kayboluş hikâyesini bilim, felsefe, tarih, politika ve edebiyatla harmanlayarak inceliyor.

'VAKTİNDEN ÖNCE ZUHUR ETMİŞ BİR DEHA'

Sciascia, Majorana’dan haber alınamamasının, kayboluşuyla ilgili bir görgü tanığı olmaması ve öldürüldüyse ya da intihar ettiyse cesedinin bulunamaması nedeniyle hem fizikçinin ailesinin hem de onun hâlâ yaşadığına inananların içine düştüğü delilik hâlinin hâkim olduğu ortamda bir araştırmaya girişiyor.

Majorana Kayıp, Leonardo Sciascia, Çevirmen: Merih Cemal Taymaz, 152 syf., Dipnot Yayınevi, 2021.

Sciascia’nın karşılaştığı manzara ilginç: Bir yandan ailesi, Majorana’nın gitme ihtimali bulunan yerleri ya da nasıl öldürüldüğünü veya intihar ettiğini araştırıyor, diğer yandan polis, fizikçinin şüpheli kayboluşunu inceliyor. Her ikisinde de pek fazla yol alınamıyor; yorumlar, tevatürler ve komplo teorileri birbirini kovalıyor. Bazıları, Majorana’nın “İtalya’nın menfaatlerine karşı faaliyetleri nedeniyle yok edildiğini”, bazıları ise fizikçinin bir deney yaptığını ve bu yüzden kayıplara karıştığını söylüyor. Kısacası gerçekler ve dedikodular birbirine karışıyor.

“İntihar niyetiyle kaybolma”, Sciascia’nın vakayı ve dosyayı incelerken dikkatini çeken bir ifade. Bıraktığı iki mektup, ailesinin kanaati ve polis araştırması da bu ifadeyi güçlendiriyor. Fakat yazara göre buna dair bir kanıt olmaması, soruşturmayı da vakayı da havada bırakıyor, “geriye sadece sessizlik kalıyor.” O dönem, Mussolini’nin “Majorana’nın mutlaka bulunmasını istiyorum” demesi bile bu sessizliği bozmuyor.

“Bütün ‘iyi’ Sicilyalılar ve bütün en iyi Sicilyalılar gibi hiçbir gruba katılmak, dostluk ilişkisi kurarak grubun içinde kalmak istemezdi” diye nitelediği Majorana, Sciascia’ya göre “vaktinden önce zuhur etmiş bir dehaydı”; bu da fizikçi için aşılması imkânsız bir sınırlama demekti. Yazar, Majorana için bahsi geçen bu sınırlamanın ne anlama geldiğini şöyle açıklıyor: “Erken deha (...) zamanla oynar, kendi zamanıyla oyalanır, yıllarını oyalar, kaçınıp durur onlardan ve geciktirir onları. Ölçüyü genişletmeyi, temposunu yavaşlatmayı, geçeceği o sınırı uzaklaştırmayı dener. Eserinden kaçmaya çalışır, o eser ki bir kere tamamlandığında sona gelinecektir. Hayatın sonuna.”

'GİDİŞAT KÖTÜ' DİYEN UYUMSUZ

Fizikle oynayan “erken deha” Majorana’nın bilimsel coşkusunun ardından, çocukça söylenmelerle tasalara kapıldığını, içine kapandığını ve tüm çalışmalarını bir anda çöpe atabildiğini hatırlatıyor Sciascia. Gerek Fermi ve Heisenberg’le yürüttüğü gerek kendi başına gerçekleştirdiği çalışmaları sırasında Majorana’nın açıkça görülen bu tavrı arkadaşlarını hayrete düşürüyor. Fizikçinin kendisini insanlardan sakınan mizacı ve saldırganlığının her geçen gün biraz daha belirginleşmesi de cabası. Hatta Heisenberg’in yanına Almanya’ya gitmeden evvel bir çocuğun beşiğinde yanarak ölümüne tanık olması, Majorana’nın bildiği fizik teoremlerinin ötesinde bir şeyle karşılaşıp dehşete düşmesine yol açıyor. Sciascia’nın deyişiyle Majorana bu olayda, teorik fizikteki “değiş tokuş kuvvetinin” yaşamdaki karşılığını görüyor.

Almanya’da bulunduğu ve gemi azıya alan faşizm yıllarında, Heisenberg’in atom bombası geliştirme ihtimaline dair söylentilerin çıkarken işine odaklanmaya çalışan Majorana, bir yandan kaygılarıyla baş etmeye uğraşıyor, diğer yandan yakın dostlarıyla çok sevdiği tarih ve bilim üzerine sohbetler gerçekleştiriyor. Aynı günlerde, annesine yazdığı mektuplarda Almanya’da ve özellikle Leipzig’de Nazizmin nasıl kolayca kabullenildiğini ve sosyal yaşamdan dışlanan insanların durumunu, bir fizikçi soğukkanlılığıyla anlatıyor. İtalya’ya döndüğünde ise üzerinde çok az konuştuğu fizik ve fizikçilerle ilgili olarak “gidişat kötü” diyor.

Yalnızlığı seven, işine yoğunlaşmak isteyen ve üniversitede ders vermekten hoşlanmayan Majorana’nın, 1938’e gelindiğinde mutlak yalnızlığın ya da “kayboluşun” eşiğinde olduğunu vurguluyor Sciascia. Sonunda, 25 Mart 1938’den itibaren fizikçiye ne olduğuna dair şüpheler, tahminler ve rivayetler dilden dile dolaşmaya başlıyor: İntihar ettiği, öldürüldüğü, başka bir kimlikle inzivaya çekildiği ve İtalya dışında bir ülkeye gittiği konuşuluyor.

“İki bin yıldan uzun süredir tek bir bilim insanı dahi çıkarmayan, bilimi reddetmenin ya da en azından onun eksikliğinin bir yaşam tarzı hâline geldiği Sicilya’da doğup onun gibi bilim insanı olmak bile yeterince uyumsuz bir durumdu” diyen Sciascia, Majorana’nın öldüğüne inanılmasını istediğini düşünüyor. Belki de fizikçinin ortadan kayboluşunu bu uyumsuzlukla açıklamak gerekiyor. Yazar, kitabıyla ihtimallere bunu da dâhil ediyor.