Siyasal İslam gözüyle kadına bakış

Erdoğan ve Erdoğan AKP’si cinsiyet ve cinsiyet rolleri ayrımcılığı ile kadının statüsünü aile içinde sınırlandırıp, siyasal İslam kartıyla kadın vücudu üzerinden söylem geliştirerek toplumda kadına karşı ayrımcılık ve şiddetin artmasına uygun bir zemin oluşturdu. Bunun da ötesine gidildi, İstanbul Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi gibi uluslararası kuralları hiçe sayarak şiddet suçlarının cezasız kalmasına göz yumdu, yumuyor!

Fotoğraf: Jivan Güner/csgorselarsiv.org
Google Haberlere Abone ol

Hafza Girdap*

Siyasal İslam, ontolojik olarak, seküler ve Batılı yönetimlere tepkisel bir direnişi ifade etmekte ve daima hedefe seküler ideolojileri koyarak İslami doktrinler üzerinden hem siyasi otorite hem de toplumun geneli için bir kimlik yaratma maksadı gütmektedir. Erdoğan pan-İslamist bir söylemle yalnızca Türkiye için değil Müslüman çoğunluklu nüfusu olan toplumlarda da liderlik vizyonu çiziyor. Aynı anda hem Müslüman hem seküler olunamayacağını iddia eden Erdogan’ın kurduğu ve 2002’den beri yönetimde olan AKP ilk yıllarda Avrupa Birliği ile uyum surecinde demokratikleşme bağlamında oldukça olumlu bir tablo çizmiş olsa da sonraki seçimlerde güç kazandıkça siyasal İslam söylemine keskin geri dönüş gerçekleştirdi.

Erdoğan ve AKP geçmiş dönemlerde mütedeyyin kesimin yaşamış olduğu baskı ve ayrımcılık tecrübelerini politik planlarında en güçlü kart olarak kullandı ve açıkçası bu ilk etapta sadece mütedeyyin insanların değil liberal/demokratik yaklaşımı olan birçok kişinin nazarında işe de yaradı. Birçok Müslüman çoğunluklu toplumda oldukça yaygın ve başarıyla manipüle edilmiş bir strateji bu aslında. Dolayısıyla ilmek ilmek işlenen siyasal İslam kimliği yalnızca politik atmosferde değil kamuoyunda da mâkes bulmuş oldu.

Gelelim siyasal İslam'ın böyle etkin olduğu hatta demokratikleşmeden otoriterleşmeye geçişte önemli rol oynadığı bugünün Türkiye'sinde kadınların statüsüne, ne yaşadığı ve nelere maruz kaldığına. Bir başka deyişle siyasal İslam'ın kadınlar üzerindeki etkisine. Bu hususu inecelerken Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası anlaşmalara değinmeden olmaz elbette. Çünkü bu anlaşmalar aslında en önemli kontrol kalemi, tabii siyasi otorite hukuku yok saymayıp dikkate alırsa. UN CEDAW yani Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi 2010 Gölge Raporu'na göre artan muhafazakâr davranış biçimleri kadınların hak ve özgürlüklerini kullanmalarını giderek artan ölçüde tehdit etmektedir. (1) Demokratik ve sosyal özgürlük ve hakların kısıtlanmasıyla birlikte büyük bir tehlikeyle de karşı karşıya Türkiye ’de kadınlar: Şiddet! Yükselen siyasal İslam trendi, din kartı üzerinden kadına karşı şiddeti meşrulaştırmada toplum nazarında başarılı olmuş görünüyor, çünkü Türkiye tarihinde zaten varolan vakalarda ciddi artış söz konusu. WVS (World Value Survey) anketlerine göre “kadının eşi tarafından dövülmesi kabul edilemez” diyenlerin oranı yüzde 11 (2005-2009)’den yüzde 5 (2017-2020)’e düştü. (2) Yine Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 2020 Raporu’na göre 2020 yılında 300 Kadın cinayeti yaşandı. (3) Toplumda kadına ve kadınla ilgili meselelere yaklaşımda siyasi otoritenin manipüle eden gücü asla göz ardı edilemez. Bu bağlamda bana göre en önemli adımlardan biri 2011 seçimlerinden sonra Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın kapatılıp yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kurulmuş olması. Bu hareket aslında siyasal İslam zihniyetini çok net ortaya koyuyor, kadının yerini aile içindeki rolünü vurgulayarak belirleme düşüncesiyle. Hatta “kadın” kelimesini bakanlık isminden kaldırarak bir nevi sosyal hayattan silme mantığı bile denilebilir, cinsiyet eşitliği perspektifiyle bakılırsa. Buna ilişkin yine WVS verilerine referans vermek istiyorum. Yukarda geçen dönem karşılaştırmasında “kadının erkeklerle eşit hakları olmasının demokrasinin esaslarından biri olması” sorusuna “evet, kesinlikle temel esaslardandır” diyenlerin oranı yüzde 56 (2005-2009)’dan yüzde 37 (2017-2020)’ye gerileme kaydetmiş. (4) Dolayısıyla çok net bir şekilde görünüyor ki kadın ismi bakanlıktan çıkarılmakla kalınmadı, toplum içindeki rolü belli sınırlarla çizilmeye çalışıldı, hâlâ da çalışılıyor. Erdoğan kendisi de bunu çok net ifade etmişti zaten hatırlarsanız: “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir; feministler anneliği kabul etmezler!” Batı medyası da bu sözlerin tamamen dindar seçmenlere yönelik olduğunu ifade etmişti. (5) Yukarıda bahsettiğim siyasal İslam söylemiyle güç devşirme nosyonuyla birlikte okuyun lütfen bunu. Kadınlar doğurup gelecek nesli yetiştirmekle görevli ve ancak bununla anlam kazanabilir bu gözlükle bakıldığında. Daha da ötesi kaç çocuk doğurmalı, hangi yöntemle doğurmalı kararlarını dahi patriarkal siyasi otorite kendinde göstermeye kadar gitti. 3 çocuk vurgusu ve sezaryenle doğum tartışmalarını hatırlar eminim herkes. (6) Maalesef mütedeyyin kesim nazarında bu söylemler büyük çoğunlukla kabul gördü ki bugün gerek kadın hakları gerekse kadına karşı şiddet noktasında geldiğimiz nokta bunun bir sonucu. Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi 2010 Gölge Raporu'nda geçen şu ifadeler siyasal İslam söylemlerinin ortaya koyduğu tehlikenin boyutunu çok net sergilemekte: “Türkiye’de cinsel suçların cezalandırılmasında yeniden eskiye dönüş eğilimleri görülmekte, tecavüze uğrayan 14 yaşındaki kız çocuğunun rızasından söz edilmek istenmekte, cezayı engellemek için tecavüze uğrayan kişiyi tecavüzcüsü ile evlendirme çabaları ortaya çıkmaktadır.” (7)

Sonuç olarak, Erdoğan ve Erdoğan AKP’si cinsiyet ve cinsiyet rolleri ayrımcılığı ile kadının statüsünü aile içinde sınırlandırıp, siyasal İslam kartıyla kadın vücudu üzerinden söylem geliştirerek toplumda kadına karşı ayrımcılık ve şiddetin artmasına uygun bir zemin oluşturdu. Bunun da ötesine gidildi, İstanbul Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi gibi uluslararası kuralları hiçe sayarak şiddet suçlarının cezasız kalmasına göz yumdu, yumuyor!

(1) http://kasaum.ankara.edu.tr/files/2013/02/CedawTR_6-gozden-gecirme-golge-rapor.pdf

(2) http://www.worldvaluessurvey.org/WVSOnline.jsp

(3) http://kadıncinayetlerinidurduracagiz.net/veriler/2947/kadın-cinayetlerini-durduracagiz-platformu-2020-raporu

(4) http://www.worldvaluessurvey.org/WVSOnline.jsp

(5) https://www.bbc.com/news/world-europe-30183711

(6)https://www.cnnturk.com/2013/guncel/06/19/erdogandan.kurtaj.ve.sezaryen.yorumu/712176.0/index.html

(7) http://kasaum.ankara.edu.tr/files/2013/02/CedawTR_6-gozden-gecirme-golge-rapor.pdf

* Kadın ve Cinsiyet Araştırmaları Akademisyeni, New York Stony Brook Üniversitesi