Siyasal İslam'ın çöküşü
İnsanlar, kim ne yaparsa yapsın, ne giyerse giysin, yeter artık, biz hayatımıza devam etmek ama mümkünse birbirimizden nefret etmeden, huzurla devam etmek istiyoruz diyorlar. Bunu gerçek dindar kesimler söylüyor.
A Milli Kadın Voleybol Takımımız Tokyo 2020 Olimpiyatları’nda, 3 kez olimpiyat şampiyonu olmuş Çin’i hiç set vermeden yendi. Doğal olarak hepimiz çok sevindik, gurur duyduk. Bilhassa sporda, kadınlar son dönemde ülkemizi oldukça gururlandırıyor. Bir ülkenin gururlanacağı, en tarafsız, en kutuplaşmadan uzak, en çatışmasız alanlardan biridir spor. Şu yaşıma kadar, bir milli müsabaka neticesinde elde ettiğimiz başarılar bakımından yalnızca birlikte çok sevinmiş olduğumuzu hatırlıyorum. Gurur tablolarımızın utanç olarak algılandığına dair hiçbir hatıram yok. Olamaz da zaten, niçin olsun öyle değil mi?
Gelin görün ki, bu ülkede bu da oldu. A Milli Voleybol Takımımız bir kısım gericilerce formalarından dolayı utandırılmaya çalışıldı. Zamanında Diyanet tarafından açığa alınmış, “Kadınlar pantolon giymesin, kaşlarını almasın” diyen İhsan Şenocak, bu defa da “Filenin Sultanları”na taktı! Twitter’da “İSLAMIN KIZI! Sen OYUN ALANLARININ değil, imanın, iffetin, ahlakın, hayanın, edebin SUTANISIN; SEN "burnunu göstermekten utanan" ANALARIN EVLADISIN. Ekranlara ve sakallı ağabeylerinin popüler kültürün kurbanlarına "sultan" demesine aldanmayasın! Umudumuz da, duamız da SENSİN!” şeklinde bir tweet atmak suretiyle tüm ülkenin sinirlerini ayağa kaldırdı.
AKP’den bu yana ülkede bu türden yobaz çıkışlara sık şahit olduk. Örneğin, Cübbeli Ahmet çıkıp “Satranç oynayan kişi insanların en yalancısı. Oynayanlara ölürken kelimeyi şehadet nasip olmayabilir. Satranç oynayan lanetlenmiştir. Oynayana bakan da domuz eti yiyen gibidir” gibi şeyler söyleyebildi bu çağda. Osmanlı’da matbaanın, Batı’dan gelen sanatın veya bilimsel gelişmelerin günah olduğuna dair söylemlerin aynısı bunlar. Osmanlı’nın temel çöküş sebeplerindendir bunlar aynı zamanda. 2021 yılında halen var. Bu tür gerici çıkışlara bir yandan öfkeleniyoruz, bir yandan “Aman canım söyleyen de!” deyip ciddiye almamaya çalışıyoruz ama esas sorun bu kadın düşmanı şahısların söylediklerinden ziyade, bu kişilere cesaret veren sistem. Bu çağda halen dinleniyor/dinletiliyor olmaları. Bizler biliyoruz ki, AKP iktidarı süresince yobazlar, katiller, hırsızlar konuşma cesareti kazandılar, mevki makam sahibi yapıldılar, korunup kollandılar. Biz bu çarpık düzene öfkeleniyoruz esasında daha ziyade. Kadınların başarılarının değil, şortlarının konuşulduğu bu aptal düzene isyan ediyoruz. Artık bu işkence bitsin de işimize gücümüze bakalım istiyoruz. Başarılarımız, ataerki kıstaslarıyla yıpratılmasın, bilakis desteklensin, çoğalsın istiyoruz. Artık bu deli saçması dönem bitsin gitsin istiyoruz!
Buna dair etrafta artan bir umut tablosu varsa da, umutsuz ve endişeliler de az değil. Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım “Hiç bitmeyecek gibi, halen ciddi oy oranları var” deyince, kendisine katılmadığımı söyledim. Bana sorarsanız bu oy potansiyeli AKP iktidarının başında çok daha fazlaydı. Zaman içerisinde eridi. Elbette bu erimede çok sayıda faktör var; ekonominin çöküşü, dış politika ve güvenlik hataları, halktan ve esas sorunlarından uzaklaşmaları, insanların artık dönüp duran nakaratlara inanmıyor oluşu ve daha birçok etken. Hepsi bir yana “miadı dolmak” denir ya, miadları doldu. Ne kadar yenilenmeye çalışsalar da aşındılar, dağıldılar, yoruldular. Bu böyledir. Hiçbir iktidar sonsuza dek kalmaz. Hele ki bu kadar hızlı değişen bir zamanda, bir ülkede.
Diğer yandan, siyasal İslam, AKP’yle kendini bitirdi, bitirmekte. Halk şunu gördü bana sorarsanız; dini siyasete alet etmemek gerekiyor. İnsanlar, işinin-aşının derdinde. Ve en temel ihtiyaçları karşılanmazken, din üzerinden yapılan siyasetin hiçbir anlamının olmadığını, karın doyurmadığı gibi huzursuzluk çıkardığını fark ettiler. İnsanlar, kim ne yaparsa yapsın, ne giyerse giysin, yeter artık, biz hayatımıza devam etmek ama mümkünse birbirimizden nefret etmeden, huzurla devam etmek istiyoruz diyorlar. Bunu gerçek dindar kesimler söylüyor. Çünkü bıkmış durumdalar, hem yaşamsal kaygılardan hem de kutuplaştırmadan. Tam da bu sebeplerden, AKP gidince, siyasal İslam çok uzunca bir süre uğramayacak bu ülkeye. Benim görüşüm bu yönde. Bu yüzden de umutluyum.
Bununla birlikte, Cumhuriyet devrimiyle insanların zihinlerinde tam yer edememiş özgürlük, adalet, eşitlik gibi temel düşüncelerin benimsenmesi de söz konusu. Tıpkı, baskıyla ve hukuksuz bir şekilde İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına rağmen, bu esnada İstanbul Sözleşmesi’nin insanların zihnine daha çok yerleşmesi gibi bir durum. Vakti geldiğinde İstanbul Sözleşmesi ve çok daha iyisine, bu defa geri dönmemek üzere taraf olacağız. Ne diyor Victor Hugo, “Vakti gelmiş bir düşüncenin önünde hiçbir şey duramaz”. Türkiye için gerçek demokrasi fikrinin vakti çoktan geldi.