Siyaset kesiyor önümüzü
Diyarbakır’da ahvalimiz budur işte, ne kadar kaçsak siyaset kesiyor önümüzü. Fakat moral bozmak, umutsuzluğa kapılmak, gündemi muktedirlerin insafına bırakmak yok. Çünkü hâlâ bir leylak kokusu geliyor bir yerlerden.
Sokağa çıkarken, "Köşe başını tutan leylak kokusu / Yakamı bırak da gideyim" dizeleri dolanmıştı dilime. Yapılacak işler, yazılacak yazılar, görüşülecek insanlar, memleket meseleleri, siyaset kulisleri, ekonomik buhran... Yakamı tutan leylak kokusu olsa keşke.
Kimsenin leylak kokusunu sorduğu yok. Varsa yoksa yaklaşan seçimler. HDP’nin cumhurbaşkanı seçimine kendi adayıyla girmesine Diyarbakırlılar ne diyor? Aday kim olacak? Diyarbakırlılar kimi aday olarak görmek istiyor?
Halbuki bu sorulara Diyarbakırlılar çoktan cevap vermiş durumda.
Yalan yok, bu soruları hem HDP’lilere hem de Diyarbakırlılara ben de soruyorum. Halbuki bu sorulara Diyarbakırlılar çoktan cevap vermiş durumda. Bu sorulara verilen cevapların muhtelif olduğunu da söyleyemem.
En net cevap ise, "HDP’nin Cumhurbaşkanı seçimine kendi adayıyla girmesine Diyarbakırlılar ne diyor?" sorusuna veriliyor. HDP’nin kararı, kararlı bir şekilde destekleniyor Diyarbakır’da. Evet, sistem, iktidar, cumhurbaşkanı değişsin arzusu hiç olmadığı kadar büyük olsa da HDP’nin kararı onaylanmış durumda. Evet, değişimi HDP’nin tek başına sağlayamayacağının farkındalığıyla. Oylarının gücünün farkında olmanın özgüveniyle. Muhalefetin kibrine ve HDP ile arasına koyduğu mesafeye duyduğu öfkeyle.
Bu açıklamayı yapmak için zamanlama da şahane. Hazır Altılı Masa etrafında toplanan şahsiyetler iktidar değişikliğinde kendilerine roller biçmişken, HDP’nin hamlesi övgüye değer bulunuyor.
Diyarbakırlılar kimi Cumhurbaşkanı adayı olarak görmek istiyor? Herkesin gönlünde bir isim var elbette. Ama esas olarak isimden çok, aday olacak kişinin meziyetleri dile getiriliyor. Bu meziyetler de çok uzakta aranmıyor, HDP’nin çizgisini bilgisiyle, zarafetiyle, cesaretiyle savunsun yeter.
***
Liseli çocuklar itişerek, şakalaşarak, bağrışarak geçtiler önümden. Onların, kaynağı gençlik olan kaygısız, cesur, tükenmez enerjisine imrendim. Bir süre peşlerinden gittim yüzümde neşeli bir gülümsemeyle. Çünkü dağılmış yakalarından bir leylak kokusu alıyordum.
Derken Koşuyolu Parkı’nın içinde yükselen Bilgi Evi binası, bütün neşemi alıp gitti. Gördüğüm en çirkin bina. Bu çirkin binayı dikecek başka yer yokmuş gibi, Diyarbakır’ın en eski, en büyük, en güzel parklarından biri olan Koşuyolu Parkı’na diktiler. Bağlar’da oturan insanların yaz günleri soluklandığı tek mekana. Yeşil alana sevgisizlik, tahammülsüzlük ya da saygısızlık değil de nedir bu. Çünkü nerede bir yeşil alan varsa oraya bir cami, bir taziye evi dikmenin hevesi, tek başına rantla da açıklanamaz gibi geliyor bana.
Oysa liseli çocukların yakasındaki leylak kokusunun verdiği neşeyle, “Gidip Hevsel’e mi baksam?” diye düşünmeye başlamıştım. Bahçelerde çalışan insanlarla konuşsam? Üşenmeyip Dicle’ye insem, balık tutanlara "Rastgele" desem?
Çünkü yakındır, 2015 yılında Türkiye’nin 14’üncü miras alanı olarak Dünya Kültür Mirası Listesi’ne eklenen 8 bin yıllık Hevsel Bahçeleri de talan edilecek. Kayyımlar, "Kültür Park" adıyla bir çalışma yürütüyorlar Hevsel’de. Mahkemenin, sivil toplum kurumlarının engeli kaldırılırsa bu çalışma hızlanacak ve bir gün surlardan Hevsel’e bakmak istediğimizde sadece bina göreceğiz.
***
Yağış yok, göletler kurumaya yüz tutmuş ve Diyarbakır’da hava, günlerdir çok soğuk. Güneş bile o kadar soğuk ki, asla Diyarbakır’a ait olamaz.
Kahvede cam kenarında tek başına oturuyordu yaşlı bir adam. Dışarıya bakıyordu dalgın bakışlarla. Geçip gittim kahvenin önünden ama adamın dalgın bakışları bir fotoğraf karesi gibi yerleşti hafızama. Aklından neler geçiriyordu acaba? Elektrik ve doğalgaz faturasını mı?
Halbuki daha demin, AK Parti MKYK üyesi Abdurrahman Kurt, Kürtçe ders seçimi ile ilgili video paylaşmış, “AK Parti mutluluğun resmini çizdi” demişti. Bütün halkların anadilinde eğitim almasının hak olduğunu, okullarda Kürtçenin seçilmemesi için bin türlü hilenin yapıldığını unutturmaya çalışarak, Kürtçenin seçmeli ders olarak müfredatta yer alması lütfu ile mutlu olmamızı salık veriyordu.
Neyse, 2 Ocak’ta başlayan seçmeli ders dönemi 20 Ocak’a kadar devam edecek, bilgisini paylaşmış olayım.
***
Sokağa dilimde dizelerle çıkmıştım. Gün öyle devam etmedi. Diyarbakır’da ahvalimiz budur işte, ne kadar kaçsak siyaset kesiyor önümüzü. Fakat moral bozmak, umutsuzluğa kapılmak, gündemi muktedirlerin insafına bırakmak yok. Çünkü hâlâ bir leylak kokusu geliyor bir yerlerden.
Oktay Rifat’ın "Perçemli Sokak" şiirinden iki dizeyle başlayan yazı, onun "Yaprak" şiiriyle bitsin. Hatta mümkünse Ezginin Günlüğü’nün bestesiyle...
"Bütün yapraklarım açarsa…
Kork,
Çünkü yalnızlığım ben,
Çünkü yoksulluğum ben,
Tepeden tırnağa…”