SODEV raporu: 4 kadından 3'ü sokakta güvende hissetmiyor

SODEV'in hazırladığı 'Kadına, Çocuğa ve Hayvana Şiddette Cezasızlık Algısı Araştırması Raporu'na göre kadınların yaklaşık yüzde 75'i, sokakta güvende hissetmediğini söyledi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) tarafından Friedrich Ebert Vakfı’nın (FES) katkılarıyla yürütülen “Kadına, Çocuğa ve Hayvana Şiddette Cezasızlık Algısı Araştırma Raporu” yayımlandı.

CATI (Bilgisayar Destekli Telefon ile Anket) yöntemi ile kasım ayında, Türkiye genelinde gerçekleştirilen ve yüzde 95 güven aralığıyla yüzde 3 hata payını gözeten araştırmada toplamda 1067 kişi ile görüşüldü.

Araştırma raporu, 26 Aralık Perşembe günü siyasi parti temsilcileri, sendika temsilcileri, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen çevrimiçi toplantıda kamuoyu ile paylaşıldı. Sosyal Demokrasi Vakfı Başkanı Rasim Şişman, gerçekleştirilen sunumda raporun detaylarına ilişkin bilgileri ve görüşlerini paylaştı.

Araştırma sonuçları hakkında değerlendirmelerini paylaşan Şişman, kadınlar, çocuklar ve hayvanların yaşam hakkının ihlal edildiğine dikkat çekerek iktidarın bu konulardaki politikalarını eleştirdi. Şişman, “Bu bir kâbus tablosu. Türkiye’de sosyal demokrasinin iktidarına her geçen gün daha çok ihtiyaç duyuyoruz. Tablo günden güne kötüye gidiyor” dedi.

KADINLAR SOKAKTA GÜVENDE HİSSETMİYOR

Araştırmaya katılanların yüzde 74.7,'si kadınların sokakta güvende hissetmediğini ifade etti. Bununla birlikte yanıtların cinsiyet bazlı dağılımı incelendiğinde ise kadınların sokakta güvende olmadığını savunan kadınların oranı yüzde 83,9 iken bu oran erkeklerde 65,6 oldu.

Araştırmaya katılanların yüzde 87.6'sı mevcut cezaları yetersiz bulduğunu ifade etti. Mevcut yasaları yeterli bulanların orası ise yalnızca 10,9 oldu. 

EN ÖNEMLİ ÜÇ SORUN: ŞİDDET, TACİZ VE EKONOMİK BAĞIMSIZLIK

Araştırmaya katılanlar şiddet, taciz, ekonomik bağımsızlığın olmaması, erken yaşta evlilik ve eğitime erişimdeki zorlukları başlıca sorunlar olarak sıraladı.

Katılımcılar “Siz belediye başkanı olsaydınız kadına yönelik öncelikle hangi sorunu çözerdiniz“ sorusuna da yine şiddet, taciz, ekonomik bağımsızlığın olmaması, iş bulma konusunda zorluk yaşama ve ev işlerinde/çocuk bakımındaki fazla yük olarak yanıt verdi.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇIKILMASI ŞİDDETİ ARTIRDI

Katılımcıların yaklaşık yüzde 50’si son yıllarda giderek artan kadına yönelik şiddet ile İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması arasında doğrudan bir ilişki kurdu. Katılımcıların yüzde 81,3’ü çocukların sokakta güvende olmadığını vurguladı.

Araştırmaya göre toplumun yüzde 85.7'si çocuklara yönelik şiddeti engelleyici cezaları yetersiz buluyor. Katılımcılar çocukların karşılaştığı en önemli sorunları başlıca şiddet, taciz, yetersiz beslenme, aile baskısı, çocuk işçiliği ve eğitimde erişimde zorluk olarak gösterdi.

Araştırma ayrıca toplumun yüzde 67'sinin sokak hayvanlarının uyutulmasına karşı çıktığını gösterdi.

‘KADINLAR EN BÜYÜK ÇABAYI HAYATTA KALMAK İÇİN GÖSTERİYOR’

Araştırma raporunu kamuoyu ile paylaşan Rasim Şişman şunları ifade etti:

“Ülkenin neredeyse tamamı kadınların şiddete ve tacize uğradığına hemfikir. Kazanımlarımız öyle alt seviyeye inmiş ki kadınlar en büyük çabayı hayatta kalmak ve tacize uğramamak için gösteriyor. 22 yıllık AKP iktidarında piramidin en altına dönmüş durumdayız. Türkiye’de hala anlamlı sayıda kadın Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyor. Ancak sonuçlar gösteriyor ki AKP seçmeni olan kadınlar da şiddet konusu açıldığında ‘Hak ettiği cezayı alır’ diyemiyorlar. Bu da Türkiye’de çöküşün ayan beyan ortaya çıktığı bir tabloyu işaret ediyor.İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına geçmişte çok daha büyük tepkiler vardı. Bizim gibi sivil toplum kuruluşlarının, muhalif partilerin İstanbul Sözleşmesi’ni gündemden düşürmemesi gerekirdi. Gündemde ne kadar kalırsa İstanbul Sözleşmesi’nin değeri o kadar anlaşılıyor. Kadınlara atfedilen anne rolünün bu kadar çok belirtilmesi problemli. Avcı toplayıcı dönemde biri avlanmaya çıkar, biri düzeni sağlardı. Demek ki 10 bin yıl önce, yerleşik tarıma geçildiğinden beri bir ilerleme kat edememişiz, aynı toplumsal rolleri sürdürmeye devam ediyoruz.

‘ŞİDDETİ ÖVEN BAKIŞ AÇISIYLA HESAPLAŞACAĞIZ’

Şiddete maruz kalan çocuk yetişkin olduğunda da şiddeti normal kabul ediyor, kendisi de şiddete başvurabiliyor. Şiddet bataklığının en büyük sebeplerinden biri de bu. Tartışmanın ana eksenini buradan kurmamız gerekiyor. Toplumda ‘Çocuğunu dövmeyen dizini döver’ gibi çocuğa şiddeti öven ifadeler vardı. Biz bu sorunlu bakış açısıyla hak ettiği şekilde hesaplaşacağız. Türkiye’de sosyal demokrasinin iktidarına her geçen gün daha çok ihtiyaç duyuyoruz. Toplum yerel ya da genel, bulduğu her iktidardan bu sorunların çözümünü talep etmiş. En çok ‘Belediye başkanı olsaydım en çok çocukların yetersiz beslenmesi konusuyla ilgilenirdim’ cevabının geldiğini görüyoruz. Sosyal demokrat belediyelerin destekleriyle bu konuyu öne çıkarmış olmamız önemli. Elbette bu çok can sıkıcı bir durum ancak toplumun yüzünü sosyal demokrat belediyelere çevirmiş olması olumlu. Çocuğa şiddet o kadar akıllarda yer edinmiş ki çocuk deyince savunmasızlık geliyor akla. Yapay zeka, çocuklara hangi eğitim dalında yatırım yapacağımızı düşüneceğimize ne yazık ki sadece hayatta kalmalarını tartışacak haldeyiz.

‘YAŞAM HAKKI, BESLENMENİN ÖNÜNE GEÇMİŞ DURUMDA’

Şiddet potansiyeli taşıyan herkes gücünün yetebildiğine şiddet gösteriyor, kadın, çocuk, kedi, köpek… Ne üzücü ki bugün ülkemizde şiddet artık her alanda. Sokak hayvanlarıyla ilgili asıl konuşmamız gereken konular beslenme, tedavi olması gerekirken tacizin bile tartışma konusu olduğu bir cinnet evrenindeyiz. Yaşam hakkı, beslenmenin önüne geçmiş durumda. Yaşam hakkı sonucuna özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. İktidarın yeni geçirdiği yasa sokak hayvanlarının yaşam hakkının alınması gerektiğini savunsa da toplum bunun tam aksini düşünüyor. Hükümete çağırımız, toplumun bu talebi karşısında ‘görmediğim’, ‘duymadım’ı oynayamazsınız. Derhal bu karardan dönmelisiniz.”

(BÜLTEN)